KOLİ’nin Noks Art Space ile dayanışmayla ortaklaşa kullandığı yeni mekânında sergilenen, merkezine cinsellik ve bedeni alan işler üreten sanatçıları bir araya getiren “Sen Başka Bir Bensin / You are Another Me” sergisi üzerine bir yazı.
Gökyüzü. Birçok metaforun aynı anda ve bir arada sunulabildiği bir imge. Aynı gökyüzü altında bulunmak, bir gökyüzünü paylaşmak, gökyüzüne bakmak… Israrla altı çizilen bir arada olma hâli ise hepsinin ortak noktası. Bir arada olmak, bu coğrafyada normatif olmayan herkes için zorunluluk hâline gelmiş durumda. Birbirinden kaçan renklerin solması neredeyse kaçınılmaz. Ancak bir arada olmak, gece yıldızları izlemek, gündüz bulutlara bakmak kadar kolay değil. Ben olarak biz olmak, biz’i ben’den ayrı görmemek kuşkusuz zor. Biz’i yapan farklar her gün çeşitlenirken bireysel aidiyetler, kimlikler her gün konumuna daha da bağlanma eğilimi gösteriyor. Böyle bir düzlemin en çok cevaba kucak açan sorusu ise “Nasıl?”. Nasıl biz olacağız? Nasıl bir arada duracağız? Nasıl var olacağız? Nasıl devam edeceğiz? Yanıt ise KOLİ’nin yeni sergisi “Sen Başka Bir Bensin”de gizli: El ele, omuz omuza, sırt sırta.
Tuba Kocakaya küratörlüğünde gerçekleşen “Sen Başka Bir Bensin” sergisi Akış Ka, Cansu Yıldıran, İlkin Zeybek, Leman Sevda Darıcıoğlu, Meltem Sarıkaya, Mert Yemenicioğlu ve Yaz Taşçı’nın eserlerini KOLİ’nin NOKS Art Space ile ortaklaşa kullandığı mekânda izleyiciyle buluşturuyor. Küratöryel kurgular üzerinde oldukça dönüştürücü ve belirleyici etkisi bulunan mekân bu sergi için de oldukça önemli. Ancak Kocakaya ve KOLİ için bu serginin kavramsal çerçevesi, mekândan beslenirken mekânın fiziksel özelliklerinden neredeyse hiç yararlanmamış. Bu serginin elindeki alanı zayıf kullandığı anlamına gelmiyor, aksine mekân hacmi, derinliği ve çok boyutluluğuyla oldukça iyi kotarılmış durumda. Günün sonunda küçük bir alana sahip olan sergi ekibi mekânı üçe bölüp eserleri gözden uzak kalması pahasına yükseğe yerleştirerek izleyici deneyimini başarıyla şekillendirmiş. Göz hizasının oldukça üzerinde konumlandırılan bu fotoğraflar sayesinde sergi izleyiciyle etkileşime geçmeye henüz mekânın dışındayken başlıyor. İzleyiciyle sokaktayken etkileşime geçmek kamusal alanda varlığı, güncel siyasette sıklıkla tartışılan kimliklere alan açan bu sergi için oldukça yerinde bir tercih. Sokakta bulunma ısrarı böylece sergide yer alan eserlerin içerikleriyle değil doğrudan izleyici deneyimine sokulan bir çomak aracılığıyla vücut buluyor. Mekânın fiziksel olmayan özelliklerinin sergiyle bağlantısına dönmek gerekirse altı çizilmesi gereken ilk nokta Yeldeğirmeni’ndeki bu alanın NOKS ve KOLİ tarafından ortak kullanılması olacaktır. KOLİ birkaç sokak ötedeki mekânından ayrılıp NOKS ile kurduğu dayanışma sonucunda burayı kendisine mesken tutmuş durumda. Ben ve biz olmaktan bahsederken dayanışmayla ortak kullanılan bu mekânın varlığı kaçınılmaz olarak ön plana çıkıyor. Dört duvar, taşıdığı eserlerden bağımsız olarak Kocakaya’nın kurduğu bağlamın öznesi hâline geliyor. Normları reddedip birleşerek biz olmak; bireyselliği, ekonomik ilişkileri, burjuva kültürünü yücelten sanat ortamı içerisinde ancak dayanışmadan geçiyor. NOKS ve KOLİ de dayanışma içinde paylaştığı mekânda izleyiciyle buluşturduğu sergiler sayesinde biz’in bir örneğini sunuyor.
Nasıl bir olacağız? Her yanıtın biraz doğru biraz yanlış olduğu bu sorunun tartışması belki de cevabından daha kıymetli. Kocakaya ve KOLİ, yerleştirme, tuval, video, fotoğraf ve performans dokümantasyonunun bulunduğu sergide medyumlar aracılığıyla bu farklılıkları bir araya getirmeyi tercih ediyor. Açılışından sonra izleyiciyle buluşan “bitmiş” sergiler çoğu zaman birbirine kusursuz oturan parçalardan oluşan yanıtlar barındırıyormuş gibi görülebilir. Fakat “Sen Başka Bir Bensin” sergisi için bundan bahsetmek pek doğru değil. Sergiyi farklılaştırabilecek, imzasını kuvvetlendirebilecek durumların başında ise bu geliyor. Sergideki seçki eserlerin içerikleri bakımından oldukça asimetrik görünüyor. Tek taraflılığın ve bir düşünce etrafında o düşünceyi destekler şekilde şekillenişin sonucu doğuyor bu asimetri. Normun dışına, ikili cinsiyet tanımlarının karşısına konumlanan kavramsallığı doğrultusunda seçkinin asimetrisi de tavrın bir parçası oluyor. Bienallerin, büyük ölçekli sergilerin akademik araştırma metotlarına saygı duruşunda bulunan tarafsızlığı ve çekingen mütevazılığına tezat, bir tavrın sonucunda ortaya çıkan asimetri hem sergiyi yapanlar hem izleyenler için oldukça rahatlatıcı olsa gerek. Doğrunun muğlaklaştığı bir çağda “hata” yapmaktan korkmadan söz söyleyebilmenin hafifliği KOLİ’nin üzerine sinmiş vaziyette, neyse ki! Kocakaya’nın seçkisinin biz’e işaret eden yanı bu hafifliğin bir parçası. Mutlak olan hiçbir şey kendisine bu sergide yer bulamıyor. Kusursuz bir bütün olmanın arayışından yaka silkmek fakat biz’den vazgeçmemek serginin tavrının çıktısı. İzleyici normun kusurlu atfettiklerinin kusurlu birlikteliğiyle burun buruna. Bir bütün olmadan bir araya gelebilen parçaların oluşturduğu alışık olunmayan bir biz. Bu özelliği serginin kapsayıcı queer kimliğinden ve/veya sanatçıların üretimlerinde çizdikleri portrelerden kaynaklanıyor olabilir.
Biz, serginin üretilmesinde emeği geçen paydaşlar için ne denli genişliyor söylemek güç. Zaten serginin hayata geçmesinde pay sahibi olan herkesin düşüncesinin birbiriyle tamamen örtüştüğünü varsaymak da büyük ihtimalle hatalı olacaktır. Yine de biz’in ilmek ilmek örülmesi için “Sen Başka Bir Bensin” sergisi elini taşın altına koymaktan çekinmiyor. Biz’i ören farklılıklar bir potada, fakat hiçbiri eritilmemiş. Gökyüzü, herkesin üzerinde fakat herkes farklı yıldızlara bakıyor. 16 Temmuz’a kadar farklı yıldızlara bakarken aynı hayalleri kurabilen herkes KOLİ’ye davetli. Haziran bitiyor, belki de okur için çoktan bitti. Ancak yıldızlar ve hayaller baki. Biz, büyüyerek var olmaya devam ediyor.
“Sen Başka Bir Bensin” sergisini 16 Temmuz’a kadar KOLİ / NOKS Art Space’te ziyaret edebilirsiniz.
KOLİ / NOKS Art Space: Rasimpaşa Mah. Talimhane Sk. No:19B, 34716 Kadiköy/İstanbul