26 EKİM, ÇARŞAMBA, 2016

“İnsanı İlgilendiren Konular Seni de İlgilendirmeye Başlıyor”

Evren Sungur’un tuvallerinde plastik kimlik kazanan şey, hem gündelik düzeyde hem de varoluşçu bir düzlemde insan olma hali. Figüratif anlatımının içerisinde, aslında güncel mekânlarda ve zamanda yaşanabilecek olası insan hikayeleri, fantastik yok mekânlara taşınmış. İnsan ise imkânsız anatomik yapıların içinde amorf figürler ve beden parçalarıyla yorumlanıyor. 

“İnsanı İlgilendiren Konular Seni de İlgilendirmeye Başlıyor”

2 boyutla 3 boyutu beraber görebildiğimiz ilginç mekân kurgusunun figürle arasındaki kavramsal ilişki ve dijital göndermeler, Evren Sungur’un, ‘kuşağımın estetiği’ dediği bir rejimin içinde gerçekleşiyor. Bu plastik unsurlar insandan, evrimden, varoluşun karakteristik hallerinden süzülmüş, oldukça kişiselleşmiş derlemeler. Sanatçı,  Kurt Beers’ın Yarının 100 Ressamı isimli kitabında geleceğin sanatçıları arasında gösteriliyor. Ayrıca sanatçı, 15 – 18 Eylül tarihleri arasında Saatchi Gallery’de gerçekleşen START London sanat fuarında, Art On İstanbul’da ki solo seçkisi ile temsil buldu.  

©Nazlı Erdemirel

Yarının 100 Ressamı resmin geleceğinin neye benzeyeceğine dair iddialı bir soruya yanıt arıyor. Bunu yapabilmek için bulduğu metot güncel resim üretimini hayli geniş bir perspektifle haritalandırmak. Böylece, geometrik soyuttan illüstratif figürlere uzanan ve resim disiplinine heykelsi bir yaklaşım getiren çok çeşitli üretimleri kapsamış. Sizin çalışmalarınız bu skalada nerede yer alıyor, figür ve mekân kurgunuz, kavramsallaştırma teknikleriniz nasıl gelişiyor? 

Evet kitapta çok çeşitli eğilimler bir arada yer alıyor. 4300 başvuru arasından seçilmişler. Ancak ne kadar değişik yöne giderse gitsin hep resim yapmaya yönelik bir motivasyon, renk kullanmaya yönelik bir yoğunluk var. Dikkat ettiniz mi ne kadar az karanlık resim var içinde? Galiba sanatçılar sıkıcı bir dünyaya tahammülsüz şu sıra.

Benim resimlerim de olup biten için o mekâna ait figürler diyebiliriz. Mekân ile figür hep bağıntılı birbiriyle. Rastgele mekân değil onlar, mesela arkadaki resim, eğer biterse sizin Contemporary İstanbul’da ilk kez göreceğiniz bir resim. Yürüyen figürler var, artık iyice cisimleştiler Ademle Havva diye adlandırdım; cennetten atılmışlar, yaşayabilecekleri bir ortam arıyorlar, yürüyüş halindeler, çöldeler. Mekânın çöl oluşu onların zor varoluşlarıyla bağlantılı. Mekân, resmin konusuyla anlamlandığı zaman biçimlenmiş ve kişiselleşmiş oluyor. Aksi taktirde mekân yapma zaten. Örneğin Organik Makineler serisinde; arkada bir çöl manzarası, yine önde çimenlik bir alan -arkada ölüm, önde yaşam diyelim- yer alıyor. Kavramsal ayrımlarla mekânı anlamlandırıyorum ve bu mekânlar figürlerin varoluşuyla direkt ilintili. Bu heykelsi figürler bir taraflarında ölüm bir taraflarında yaşam, çakılıp kalmışlar. 

Organik Makine, 2015. Tuval üzerine yağlıboya, 167 x 200 cm
Organic Machine, 2015. Oil on canvas, 167 x 200 cm Fotoğraflar: Kayhan Kaygusuz

Evet Organik Makinalar serisinde, START LONDON fuarına giden çalışmalarda heykelsi figürleriniz öne çıkıyor ve beraberlerinde 2 boyutlu grafik düzenlemeler görüyoruz. Yarının 100 Ressamı kitabındaki Canlı Yayın serisinde de yine grafik müdahaleler, dijital göndermeler yoğun. Heykelsi amorf figürleriniz için siz ‘trajik şeyler’ diyorsunuz ama bu 2 boyutla 3 boyutu yan yana getiren kurgu, grafik müdahaleler, dijital göndermeler kompozisyona girdiğinde çoğulcu bir estetik, neşeli bir resim dili çıkmış. Hatta özellikle Canlı Yayın serisi için ‘kuşağımın estetiği’ diye bir tanımlama getirmişsiniz. Nasıl bir estetik bu, neyden besleniyor?

Doğrudur, Organik Makineler’de grafik düzenleme dediğiniz yapıları oraya yerleştirirken ben de eğlendim. Grafikte olduğu gibi iki boyutu birbirine karıştırmayı seviyorum. Canlı Yayın serisinde, örneğin Amatör Kameraman işinde, ufka giden perspektifler değil de minyatürdeki gibi kavaliyer perspektif öneren şeyler, blok mekânlar var. Medya estetiğini kullandım ayrıca burada. O konuyu daha kolay anlamayı sağlayacak işaretler yani, geometrik oluyor bu işaretler. Medyanın estetik dili  konuyu ve konu vurgusunu öne çıkaran, afişe eden şeyler. Mesela figürleri çevreleyen bir çember görürsün bu resimde. Medyanın konu anlatımında bize yaptığı gibi ‘buraya bakın’ diyor. Medya vasıtasıyla bize aktarılan güncel estetik de biraz böyle. 

Yani kuşağımın estetiği dediğiniz şeyin içinde bugün medyadan aktarılan imajlardan, dijitalize imgelerden de bahsedebiliriz?

Evet. Özellikle bizden sonraki kuşakta  tuval üstünde boyayla haşır neşir olacak olanlar iyice böyle bir yerden geliyor. Yaşadığım ilginç bir durumdan örnek verebilirim. Bir öğrencim vardı, resmi üstünde konuşuyorduk, daha kolay değerlendirebilmek için tuvalin resmini çekti. Dijitalize veriyi daha kolay yorumlayan bir kuşaktan bahsediyoruz. Yani resmin geleceği oldukça çeşitli ve kestirilemez olasılıklar taşıyor, bugünden besleniyor.

©Nazlı Erdemirel

Resmin geleceği adına heyecanlı olasılıklar görüyorsunuz; fakat pentür, daha da özelde figüratif çalışmalar sürekli ‘öldü’, ‘tekrar canlandı’ gibi tartışmalara konu oluyor. Figüratif çalışmaları olan biri olarak nasıl yorumluyorsunuz bu çelişkiyi? 

Fotoğraf makinası çıktı resim öldü dediler. Atom bombası atıldı, yine öldü dediler. Tabii öyle bir şey olduğu yok. Resim sadece kendini tekrar eden bunalımlara giriyor ve çıkıyor.  

Figür çalışmak algıyı belli biçimde terbiye ve disipline eden bir durum olsa gerek?

Figür çalışmak insanları gözlemlemeyi getiriyor beraberinde. Sosyolojik, ve psikolojik gözlemler bunlar. Hep bir gözlemcilik halinde oluyor ve‘Aa ben bunu kullanırım’ diyorsun. Röntgenci bir bakış yapışıyor üstüne. İnsanı ilgilendiren konular seni de ilgilendirmeye başlıyor.

Gerçek Bir Daha Asla Geri Dönmeyecek - Never Again Will The Real Have To Be Produced

Kompozisyonlarınız dikkat çekecek kadar titiz. Çalışmalarınızın genelinde formlar, hep bir devinim, hatta evrim halinde. İnsan formu ahtapotla birleşiyor, bitkiyle eviriliyor... Işık değil de renk dominant. İlk serginizle son serginiz arasında değişmeyen ve değişen nelerden bahsedebiliriz?   

Mimarlıktan gelme bir alışkanlık sanırım kompozisyondaki titizlik. Mekân, kütle- figür ilişkileri ve onların kavramsal duruşları mimarlık eğitiminden geliyor. Formu da ışıkla değil de çizgi ve konturle algılıyorum. Bu forma yatkınlığım heykel eğitimiyle iyice pekişti. İlk sergim “Canlı Yayın”,  Akademililer Sanat Merkezi’ndeki, daha çok toplum üzerine bir sergiyken ikinci sergim “Gövde Gösterisi”nde daha kendime yaklaştım. Kadın erkek ilişkileri öne çıktı. Bu mevzu mağara devrinden beri toplumu belirliyor. Üçüncü sergi “Organik Makineler”de toplumsal ve siyasal alt metinler var  ama ön planda otoportreleşen resimler bunlar.

O ilk resimlerdeki iç mekânlar, geometrik mekânlar kayboldu. Yavaş yavaş daha da özgün bir yere gitmen gerekiyor sanırım yoksa zaten iyi çalışmamışsın demektir. 

©Nazlı Erdemirel

Kaybolmayanlar? 

Kavramsallaştırma, kompozisyon her zaman dertlerimdi ama öncelikleri değişiyor. Kavramsal diye buz gibi resimler yapmak da istemem bu arada. Daha özgün bir yere gitmek isterim. Konularım çok değişmedi, kadın erkek ilişkileri ve altında sıralanan metinlerde toplumun, siyasetin evrimini görüyorsun. Hep bir evrim var, herhalde bundan kopamam. Evrim derken çamurun içinde evrimleşmeye başlayan canlıya da bakıyorum. 1950’de yazılmış ergonomi kitabına da bakıyorum.

©Nazlı Erdemirel

Ve ergonomi kitabında ne görüyorsunuz?

Mikro düzeyde bir evrim diyebilirim. O kitapta yer alan bir sıra ölçüsünü baz alıp bugün çalışma masası yapmak çok zor, çok rahatsız olur çünkü.  İnsan ve ölçüleri bu kısa tarih içerisinde bile değişmiş ve büyümüş.

0
9314
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage