Binlerce kurumda yüzlerce gösterim olmuştu. Birçok sempozyum ve sayılamayacak kadar konu olay ve dedikodu görülmüş ve yaşanmıştı. Ayrıca, sanat çevremiz içindeki organizasyonlarımızın yapısal karakterinin çoklu, heterojen ve kurumsallaşma, profesyonellik ve nitelik açısından farklılık gösterdiğinin unutulmaması gerekir. Bu da objektiflik ve evrensellik sorusunu ortaya çıkarır. Elbette mutlak bir içgörü ve tefekkür mümkün değildir. Sonuç olarak, hatırladığım ve bahsetmek, tekrardan düşünmek ve değerlendirmek açısından önemli bulduğum gösterimlerin, etkinliklerin ve olayların daha çok kişisel değerlendirmelerini yazmaya karar verdim.
Ocak
Bu yıl büyük bir hayal kırıklığı ile başladı. Ocak çok soğuktu ve kar sergi takvimimizin akışını sekteye uğrattı. Yine de ben ailemle birlikte Anish Kapoor' u Sabancı Müzesi'nde görmeye gittim. Zaman kaybetmeden gözler önüne sermek gerekirse: Şimdiye kadar yaptığım en kısa müze ziyaretidir; çünkü sergi duvar işleri dışında gerçekten bir hayal kırıklığıydı. İşlerin seçimi birkaç duvar işi ve bir sürü taş heykel ile sınırlıydı. Oysaki eski işleri ya da mekanik yerleştirmeleri de görmek isterdim. Sergilenen heykeller, boyut, materyal ve form olarak benzer olmalarından dolayı fazlaca tekrar ediyor görünmekteydi. Sergi tasarımı ve küratöryal uygulama açısından ise işler mekân için çok büyüktü ki birçoğu neredeyse tavana değiyordu. Ayrıca, heykel sayısının fazla olmasından dolayı gösterim küratörle çalışılmış müze sergisinden ziyade daha çok depo birikimi olarak görülmekteydi. Sadece sarı duvar işi ve müzenin önündeki gökyüzü aynaları tam anlamıyla uymuştu. Birçok insanın o işlerin fotoğrafını ya da kendilerinin fotoğrafını çekmesine şaşmamalı.
Orhan Cem Çetin'in Plato Sanat'daki portföy gösterimi, 1980'lerden günümüze kadar gelen çeşitli eski işlerini görmek için muhteşem bir fırsattı. Bu sayede ziyaretçiler, Çetin'in külliyatının şekilsel, estetik ve kavramsal zenginliğini deneyimleme şansı elde ettiler. Sergi ayrıca, çağdaş fotoğraf alanında Çetin'in neden en önemli sanatçılar arasında olduğunun da altını çiziyordu. Artful Living'deki bir yazıda Ali Taptık, bu gösterimi 35 yılın kişisel bir arkeolojisi olarak adlandırmıştır.
Berlin Art Projects (Berlin Sanat Projeleri) galerisi, Yaşam Şaşamazer'in en son işlerini Tophane-i Amire'nin küçük mekânlarından bir tanesinde gösterdiği Metanoia adlı tatlı bir sergi düzenledi. Şaşmazer'in heykelleri ile mekân arasındaki zorlu mimari ilişkiyi beğendim. Çok güzel sahnelenmişlerdi! İşler, sanatçının günümüzde baskı unsuru olan sosyo-psikolojik konuların derin çerçevesindeki araştırmalarına başarıyla devam ettiğini kanıtlıyordu. Bu sergi ayrıca, Şaşmazer'in çağdaş heykel alanındaki sanatsal arayışını doğrudan kavramsal ve uzamsal çevrenin birleşimiyle daha güçlü yaklaşımlar ve stratejilere götürdüğünü gösterdi. Böylece içerik, form ve alan, estetik olarak güçlü ve entelektüel açıdan kamçılayıcı heykellerde iç içe geçmiştir.
Ocak ayında ayrıca Google'dan, Türkiye'nin dünyada en çok sansür olan ülke olduğuna dair ilginç bir geri bildirim aldık. (http://bbc.in/1cfQ4L5) . Bu, elbette düşünce, ifade özgürlüğü ve 2014'deki medeni toplum unsuru açısından birçok şey anlatmaktadır. Bu konu, yılın daha ileriki bir tarihinde tekrar önemli bir konu haline gelecektir.
Şubat
Bu ay da hiç iyi başlamadı. Oyuncu Philip Seymour Hoffman intihar etti ve muhteşem kariyerinin çok erken bir döneminde birçok şeyi sonlandırdı. Hayallerimizi sahnelere ve ekranlara getirdiğin için teşekkürler.
Garip bir yeraltı-genç-pop kültürünün ve elit-birincil-yüksek kültürün nihai toplantısı New York'da gerçekleşti. Başka nerede olacaktı, değil mi?! JACKASS, Museum of Modern Art (Modern Sanatlar Müzesi)'nde sergilendi. Üstüne üstlük bir de Oscar'a aday gösterildi. Ben gerçekten bunun iyi mi kötü mü bir şey olduğunu bilmiyorum. Sonuç olarak garipti ve her zaman söylediğim gibi: Garip iyidir! Bana sanki Cesur Yeni Dünya' nın The Feebles ile buluşması gibi geldi - anlatabildim mi bilemedim...
Buğra Erol, dünyamızın kritik durumuna göndermeler yapan Greenpeace Dia-Pozitif'den oluşmuş kelimelerin kolajından oluşan güzel ışık kutusu işlerini sergilediği ilk kişisel gösterimini Daire Sanat'da gerçekleştirdi. Gösterim, güzellik ve politikanın sanatta birleşebileceğinin kanıtıydı. Şubat ayrıca, Fındıklı'daki Siemens Sanat mekânının kapanışını getirdi. Bu beni kişisel olarak etkiledi; çünkü ben oranın kurucu sanat yönetmeniydim ve 2003 - 2007 yılları arasında 110 sanatçı ile 14 serginin küratörlüğünü yaptım. Simens Sanat, hızla lider bir genç çağdaş sanat kurumu oldu. Benden sonra Melih T. Göğün ve Mürteza Fida bu göreve başarıyla devam ettiler ve Sınırlar Yörüngeler yarışmasını her yıl geliştirip önemini sürdürdüler. Ayrıca, Siemens Sanat'ın Türk sanatına olan odağını önemli uluslar arası sergiler ve etkinlikler düzenleyerek genişlettiler. Mekân ofis kaynaklarına göre kapandıysa da kurum kapanmadı. Taşınan Siemens Sanat, şu anda yeni bir mekaân arıyor. Umarım hızla bulabilirler. Her neyse, yarışma 2014'ün ilerleyen döneminde gerçekleşti ve benim için bir umut ışığı olan Depo'da sergilendi.
Mart
Mart'ın başında nadir ve Türkiye için daha çok yeni olan bir şey oldu: Bir radyo oyunu, canlı bir performans olarak sahnede sergilendi. Yeditepe Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Film Bölümü öğrencisi Emre Emrem, Dümdüz Oldu Tam Şuram adlı oyunu yazdı ve yönetti. İyi bir projeydi ve bir öğrencinin mezun olup iş kariyerine başlamadan önce etkin olmasına muhteşem bir örnek teşkil etti.
(http://www.youtube.com/watch?v=sJqqECc4UI4&feature=youtu.be …)
Şeçkin Pirim'in yirmi yıllık külliyatı Plato Sanat'da sergilendi. Sanatseverler, Pirim'in işlerinin öğrencilik yıllarından günümüze kadar gelişimini güzel bir sergi kurgusunda görebildiler. Katmanlar ve çoklu boyutun karakterinin yanı sıra bronzdan, ağaca, plexiglassdan kağıda olan materyallere olan ilgisi, Plato Sanat'da deneyimlenebildi.
Berkin Elvan'ın İstanbul'daki bir gösterideki trajik ölümü, ülke genelinde polis şiddetine karşı protestolara sebep oldu. Berkin Elvan, daha insani ve barışçıl medeni bir toplum için savaşan geniş bir grup insanın sembolü haline geldi.
Türkiye'nin çağdaş sanat sahnesinde alternatif ve deneysel strateji ve yöntemlerde bir zamanlar en önemlilerden biri olan Genç Etkinlik yarışma ve sergisi bu sene 6.sını düzenledi. Ben, International Association of Fine Artists (UPSD) (Uluslarası Güzel Sanatlar Birliği) tarafından düzenlenen bu yarışma ve serginin jüri üyelerinden biri olarak seçildim. Tarihsel önemine karşın, genç sanatçıların ilgisi Mamut gibi diğer kurumlara ya da CDA, Siemens Sanat, veya Akbank Sanat yarışmalarına kıyasla gayet düşüktü. Ayrıca, genel nitelik fazla sayıdaki zayıf ve tutucu işleri dolayısıyla gayet düşüktü. Benim için yarışmanın yetersiz sonuçları, UPSD ile Türkiye'de sözü geçen genç sanat sahnesinin arasındaki ilişkinin zayıflığına bir işaret olarak anlaşılabilir. UPSD ortaya çıkmakta olan ve daha sonra bu önemli birlikteliğin gelecek üyeleri olacak olan sanatçıları kazanmak adına kendi imajı, organizasyonu ve iletişimi üzerinde çalışmalıdır.
Bu ayın en büyük sürprizlerinden biri Yeşim Akdeniz'in Dirimart'daki gösterimiydi. Onun tuval üzerine olan geçmiş işleri ile ilgili biraz problemim vardı; çünkü onun sürrealist ve naif resim stillerinin birleşimden olan tarzından hoşlanmıyordum ki bu da eninde sonunda Yeni Nesnellik (Neue Sachlichkeit) tarzı bir soğukluk yaratıyordu. Bu gösterim ise aksine benim için bambaşkaydı. Şimdiye kadar gördüğüm en güçlü seri olması beni yıldırım gibi çarptı. İşler ayrıca mükemmel bir sergi tasarımı ile sergilenmişti. Kavram ve içerik iyi dengelenmiş, küratörlüğü ve sergilenmesi mükemmel ve sanatsal olarak hoş bir biçimde uygulanmıştı. Bu gösterimde, birçok müze gösteriminden daha fazla zaman geçirdim.
Benim için Spot'da Çağdaş Sanat üzerine bir seminere başlamak hoş bir deneyimdi. 11 yıldır Yeditepe Üniversitesi'nde tam zamanlı olarak ve Bilgi Üniversitesi'nde bir kaç yıldır öğretmenlik yapmanın yanı sıra, İstanbul Modern, Garanti Bankası Eğitim, Platform, ve Reklam Vakfı dahil olmak üzere Türkiye'de birçok kurumda seminer ve konferans vermiştim. Profesyonel deneyimim ile ilintili olarak, Spot'u gayet kurumsal ve profesyonel buldum ve orada 5 haftalık seminer vermek benim için bir zevkti. Aralık ayının sonlarına doğru, 5 haftalık bir seminer daha verdim. Bu sefer konu Türkiye'deki çağdaş sanat üzerineydi. Son bir şeye dikkat çekmek isterim: Seminerlerden gelen maddi gelirin bir bölümü, sanatsal prodüksiyonu destekleyen bir fon oluşturmakta kullanıldı. Dahası katılımcıların ilgi ve seviyesi normal ortalamanın üzerindeydi. Yani okul ve üniversite dışında erişkin sanat eğitimi arıyorsanız, Spot bakmanızı tavsiye edebileceğim bir kurumdur.
Eğitimden ekonomiye: Ekonomik güce istinaden sanat işlerin finansal varlıkları olarak Türkiye'deki sanatçıların yükselişi genelde Türk sanat işlerinin burada ve yurt dışındaki müzayedelerdeki satışına göre ölçülür. Dubai'deki Christies’de, Seçkin Pirim’in Obsessionist adlı işi 40.000 USD' a satıldı. Pirim'in işlerinin koleksiyoncuları için iyi bir haber mi? Genel olarak: evet; elbette. Her ne kadar daha bekleyip pazarın nasıl geliştiğini görmemiz gerekse de... Yurt dışındaki sonuçlar yurt içindeki değerin zaman ve içeriğin özel konularından dolayı daha yüksek olmasıyla, yurt dışındaki müzayedelerin sonuçları genelde yurt içindeki orijinal pazarın değerini yansıtmaz.
Mart ayında ayrıca, çağdaş sanattan Türkiye'de neden nefret edildiği tartışıldı.
(http://www.radikal.com.tr/hayat/cagdas_sanattan_nefret_ediyorum_2-1183277 …).
Cem Erciyes, günümüz sanatının karakteri ve onu anlamak ve beğenmenin neden bu kadar zor olduğu ile ilgili Radikal gazetesinde bir dosya başlattı. Çağdaş sanattan nefret ettiklerini söyleyen arkadaşlarından söz etti. Her ne kadar ertesi gün Levent Çalıkoğlu, Vasıf Kortun, Melih Fereli ve Necmi Sönmez bazı açıklamalarda bulunsalar da, genel olarak dosya kestirme ve dolayısıyla çağdaş sanatın karmaşıklığına yapıcı bir eleştiri ya da gerçek bir iç görü sağlamadığından yüzeyseldi. Anlamasalar da kimse matematik, fizik veya felsefeden nefret etmez. Dolayısıyla, nasıl oluyor da bazı insanlar, şekilsel konular ve olguların ötesine bakamadıklarından dolayı çağdaş sanattan nefret ediyorlar? Her neyse, eğitim eksikliği anlama eksikliği ve sonrasında takdir etme yetisinden yoksunluğa sebep olur. Bu yüzden de eğitim, çağdaş sanatın uzmanlık alanını anlamak için şart.
Mart ayında Twitter ve Youtube hükumet tarafından kapatıldı. Sözün bittiği yer!
Tüm bunlara rağmen, sanat sahnemiz, dünyamıza alternatif içgörüler oluşturmak üzere gerçekliği sadece kopyalamadan ya da yansıtmadan, yapıyı bölerek sorgulayan gerçekçi boyama tekniği ile Ahmet Duru'nun Daire Sanat'daki hoş bir kişisel sergisi ile düşünceleri oluşturmaya ve yaymaya devam etti. Resimlerinin başlangıç noktası olarak fotografik imgeleri kullanan Ahmet Duru, dolaylı görsel kültürümüzün bilinen durumunu eleştirel bir biçimde gözden geçirmiştir. Aynı zamanda işlerinin deneysel ve yaratıcı karakterinden dolayı, soyut yöntemleri içine almaktan korkmayan gerçekçi resmin yeni formlarını sundu.
Nisan
Nisan'da KüçükÇiftlik Park'taki Mamut Art Projects (Mamut Sanat Projeleri)'i ziyaret ettim. Seçici jüri üyelerinden biri olduğum geçen senenin Mamut'unu sanat dünyamız için güçlü bir yenilik olarak hatırlıyorum. 2014 edisyonu daha güçlüydü. Serginin iyi bir sanatsal niteliği vardı ve bana garip ama ilginç uzamsal bir deneyim verdi. Mamut sayesinde artık her yıl yeni yetenekleri keşfetmeyi dört gözle bekleyeceğiz. KüçükÇiftlik Park da bir sanat sergisine ev sahipliği yapabileceğini kanıtladı. Dinlenme salonu benzeri bir atmosfer, sergi tasarımı ve sunulan işlerle uyumluydu. Yeni edisyonu görmek için şimdiden sabırsızlanıyorum. Mamut 2014'de özellikle Buğra Ceylan, Cem Ersavcı, Egemen Tuncer, Engin Ümer, Epitome, Erdal İnce, Filiz Piyale Yakar, Gökçen Dilek Acay, Güliz Baydemir, Gülşah Bayraktar, Hacer Kıroğlu, Manolya Çelikler, Murat Kahya, ve Özge Topçu'yu beğendim.
Editörlüğü Ulaş Karan tarafından yapılan Siyah Bant’ın Türkiye'deki ifade özgürlüğü ve sansür arasındaki ilişki üzerine düşünce ve görüşlerin kitabı söz edilmeye değer. Bu önem teşkil eden konuya bu değerli katkı üzerine daha fazla bilgi edinmek için
http://www.siyahbant.org.
Bayburt'daki Baksı Museum Avrupa Konseyi Parlementerler Meclisi tarafından 2014 "Yılın Müzesi” seçildi. Bu ödül, Hüsamettin Koçan ve ekibinin önemli çalışmalarına verilen önemli bir teşekkür niteliğindedir. Benim için Baksı Müzesi garip bir rüya gibidir. Ne zaman onun hakkında düşünsem, bana bir ütopya gibi gelir. Ne zaman bir tepenin üzerinde tek başına, gökyüzü ve sayısız dağlarla çevrilmiş biçimde duran binanın fotoğrafını görsem, bana gerçeküstü bir fotomontaj hissi verir. Sanat uzmanları, sanatın toplum için rolünü ya da kültürel liderlik ve sanatsal görüşteki cesaretinin önemini tartışırlarken, bazen gülümser ve Baksı Müzesi'ni düşünürüm. Bir taraftan İstanbul'daki kültürel yöneticiler seyirci hedeflemekten, reklam ve sanat bağlamındaki markalaşmadan bahsederlerken, müzenin etrafında dönen rüzgar, iyi birer dinleyici olanlar için hayalin ve inancın şarkısını söyler.
Bu ödül bağlamında, Miro'nun “Femme Aux Beaux Seins” adlı küçük bronz heykeli, bir yıl süreyle sergilenmek üzere Bayburt'a gelmiştir. Bu parça, Emre Zeytinoğlu tarafından küratörlüğü yapılan Türk heykeltıraşların hoş bir sergisinin başlangıç noktası haline gelmiştir.
2014, ayrıca sanal galeri yönetimi alanında iki yeni başlangıcı da görmüştür. ART50 ve Artnivo, genç çağdaş sanatçıların promosyon ve satışını özellikle internet üzerinden geçekleştirmek üzere işe başlamışlardır. Özellikle genç sanatçılar için bir platform oluşturması açısından bu projelere değer veriyorum. Sanatçı listelerine baktığınızda birçok umut veren güçlü yeni sanatçılar buluyorsunuz. Her iki galeri de ayrıca gerçek mekânda sergiler yapmaya da başladılar. Bunlar galerilerin nasıl gelişeceğinin göstergeleri olabilir. Gelecekte göreceğiz.
Erkut Terliksiz'in X-İst'deki sergisi, şekil, materyal ve içerik arasındaki dengenin birbirleri arasındaki ilişkilerinin güçlü ve tutarlı bir örneği idi. Dirimart'da Mark Francis, çağdaş soyut resmin halen ne kadar güzel, saf ve güçlü olduğunu gösterdi.
Mayıs
Her ne kadar genel anlamda güzel bir ay olarak varsayılsa da, Mayıs kötü haberlerle başladı. Mahallede ikamet ettiği iddia edilen bir grup insan, sanatçı Cins'in galeri Mixer'deki sergisinin açılışında ziyaretçilere saldırdı. Galerinin önünde içki içilmesini öfke ve kavga sebebi olarak görüldüğü bu olay, halen var olan farklı sosyal ve kültürel grupların, maalesef bazen öfke ve şiddet patlamalarına sebep olduğu bir mahallede çatışmasını ortaya koymaktadır.
SOMA madencilik tarihinde görülen en büyük ve en çok ölümle sonuçlanan kazayı, burada Türkiye'de gördü. 301 maden işçisi öldü ve çalışanların hakları, çalışma koşulları ve güvenlik sistemleri sorularını ortaya çıkardı. Hepimiz şok içinde kaldık ve insanlarla birlikte yas tuttuk. Hepsi Almanya'da maden işçisi olan babam ve amcalarım geldi aklıma.
Halil Altındere'nin Wonderland (Harikalar Diyarı) adlı videosu MoMA koleksiyonunun bir parçası oldu. Büyük haber elbette ve Halil'i yürekten kutluyorum. Yine de neden aldıklarını merak ediyorum. Sanatsal değeri açısından mı yoksa neo-oryantalizmin garip bir formu olduğundan mı? http://www.radikal.com.tr/hayat/sulukuleli_rapciler_moma_koleksiyonuna_girdi-1194150 …
Mayıs'da yine Twitter’a girebilip, Youtube'dan video izleyebiliyorduk. Mayıs ayrıca fotoğraf için iyi bir aydı.. Orhan Cem Çetin Plato Sanat'da, Ahmet Polat X-İst'de ve Hasan Deniz Milli Reasürans'da şiir ve belgesel arası muhteşem fotoğraf işleri gösterdikten sonra.
Haziran
Haziran' da 9. Contemporary Istanbul'un Program Direktörü olarak resmen atandım ve bir sergi projesi olan CI-90 Minute Shows, konuşma serisi olan CI- Dialogues, CI Dergi ve CI Editions üzerine çalışmaya başladım. Daha sonra bunlar hakkında yazacağım.
"Hey, ben buradayım" ortaya çıkmakta olan sanatçıların, küratör, galeri sahibi ya da koleksiyonerlerin onları keşfetmesini beklemeden kendi kendilerini etkin hale getirdikleri önemli bir sergi inisiyatifiydi. Haliç Tersanesi'nin hangarlarından birinde kendilerine hoş bir sergi hazırladılar.
Haliç'in tam karşısındaki Plato Sanat'da, İrfan Önürmen'in tuval, kağıt üzerine olan işlerinin yanı sıra kağıt objelerin de bulunduğu kaleydoskop gibi bir sergi tasarımı ile portföy sergisini açtık. Orada hali hazırda devam etmekte olan işleri ve sanatçının sanatsal araştırma sürecini ortaya çıkarmak adına eski işler yenilerinin yanında durdu.
Sanat değil ama önemli. 2014 Brezilya'da düzenlenen muhteşem bir Dünya Kupası'na şahit oldu. Bazı futbol karşılaşmaları, benim bu sene gördüğüm birçok sergiden daha heyecan vericiydi. Ve Almanya muhteşem bir takımla bu senenin Dünya Kupası'nı aldı. Oley!
Bu yıl boyunca, Artfulliving.com.tr kritik düşünme ve çağdaş sanat üzerine yazılan yazılar için önemli bir platform haline geldi. Bir sanat danışmanı ve editörü olarak Akılfikir Ofisi'nin sıkı çalışan ekibi ile birlikte, çağdaş sanat dünyamızın sergileri, sanat işlerini, konularını ve olaylarını değerlendiren ve analiz eden 24 yazardan oluşan bir grup kurduk. O zamandan beri, Artfulliving.com.tr sanat tartışmaları için canlı bir sanat mekâna dönüştü. Pek yakında sanat için heyecan verici ve yenilikçi bir sosyal medya olacaktır. Bekleyin ve görün.
Bu yaz süresince, Gazze'deki şiddet durmadı ve Haziran ayı itibariyle %75'i sivil ve 100'den fazlası çocuk olan 550 kişi öldürüldü. Bana göre bu savunmadan daha çok bir katliamdı.
Eylül
Yeni sezon 14. İstanbul Bienali'’nin konusunun duyurulması ile başladı. TUZLU SU, şu anda kavranması ve anlaşılması güç gelen ve bana belirsiz, dağınık ve belirsiz gelen bir tema. En baştan itibaren küratör Carolyn Christov-Bakargiev bir sonraki bienalin gelişiminde kolektif bir ruhun üzerinde durmaktadır. Genel anlamda bu iyi bir şey. Her ne kadar bu kulağa biraz fazla suni ve zorlama gelse de burada küratörün yerinin neresi olduğunu merak ediyorum. Eğer 2015 İstanbul Bienali başarısızlıkla sonuçlanırsa, bizlerin suçlayacağı birden fazla küratör olacaktır.
http://bienal.iksv.org/en/archive/newsarchive/p/1/1016 …
Art International ikici kez gerçekleşti. Her ne kadar geçen yılki edisyonu beğendiysem de ve fuarı sanat dünyamıza önemli bir katkı olarak addetsem de, bu yıl hayal kırıklığına uğradım. Galerilerin kalitesi ve sergilenen işler ortalamanın üzerinde olmasına karşın bana hepsi aynı gibi geldi. Stantların görüntüsü ve sergilenen işlerden dolayı hepsi bir bütün gibi görünüyordu. Fuar hoş ve süslüydü; ama ayrıca pek de gereksiz görünüyordu. Belki de tüm bu hislerimin sebebi Haliç Kongre Merkezi'nin alanı ve zayıf fuar mimarisi olabilir. Galeri bulmakta büyük güçlük çektim. Geçen yılki labirent tarzı yapıyı, beni sürprizlere sürüklediği için beğenmiştim. Bu sefer, beni ne duvarlara ya da çıkmazlara ne de hiç bir yere götürmedi. Ayrıca, inisiyatiflerin konumu tam bir facia idi. Bulmanın çok güç olmasının yanı sıra alan içerisindeki kurgu, kongre salonu ve stantlar arasında kavramsal ya da şekilsel bir ilişki olmadığından korkunçtu.
Ekim
Ekim'de Papko Art Centre'da By Marcus Graf adlı sergiyi açtım. Sergi, Öner Koçabeyoğlu'nun Türk ve uluslararası modern ve çağdaş sanatçıların koleksiyonundan elliden fazla sanatçının işine yer verdi. Sanat tarihinin yanı sıra yüzden fazla sanatçının 1500'den fazla işinden oluşan koleksiyonun biçimsel, estetik ve kavramsal taraflarını da sunar. Sergi, bir kitap gibi yapılandırılmıştı ve ziyaretçiye dört sanat tarihi bölümüne göre koleksiyona bir genel bakışta sabit bir tur sağladı. Gösterim Türk resminin klasik modern bölümü ile başlar. Daha sonra ziyaretçi olgun çağdaş dönemin içinden yürür ve daha sonra çağdaş bölümüne gelir ve en sonunda günümüzün genç ve yeni ortaya çıkan sanatçılarını olduğu koridordan geçer. Tur, dört bölümden çeşitli sanatçıların doğrudan yan yana sergilendikleri Öner Kocabeyoğlu'nun ofisinde sonlanır. Bana göre bu çok heyecan verici bir etkinlikti ve kendi işlerinin bir sergisini şekillendirmesi için bir koleksiyoncuyla yakından çalışma muhteşem bir deneyimdi.
Kasım
Kasım'da kültür, sanat ve tasarımın geleceği birçok kurumda tartışıldı. İlk olarak, 2. İstanbul Tasarım Bienali tasarımın geleceğini tartışmak için kapılarını açtı. Plato Sanat'daki MERZ 3.000 - THE FUTURE IS COLLAGE (MERZ 3.000 - GELECEK KOLAJDIR, adlı sergide kolajın geleceğini gözden geçirdik. Plato Sanat'daki sergi tasarımı, Merzbau'ya övgü niteliğindeydi. Ayrıca klasik beyaz küpün dışına çıkılarak, sergi alanının iç tasarımını kolaj ve birleştirmenin resmi kurallarının uygulanması ile alternatif bir uzamsal deneyim sundu. Sonuç olarak, serginin kendisinin parçalardan oluşan yapısından dolayı işler, alan elementleri ve ziyaretçiler, her birinin birbiriyle bağlantılı olduğu her yönüyle büyük bir kolaj oluşturdular ve böylece fikirlerin, yorumların ve deneyimlerin oluşturduğu bir çoklu evren haline geldiler.
Türkiye'nin en büyük ve lider sanat fuarı Contemporary Istanbul dokuzuncu kez düzenlendi. Beş gün boyunca 100'den fazla galeri, 20'den fazla ülke, 70.000'den fazla ziyaretçiye çağdaş sanatı sergiledi. Şu anda, günümüz trendlerinin yansıtıldığı sanat dünyamız için bir forumdur. Ayrıca, bölgeler dahil olmak üzere Türk sanat dünyasına odaklanırken, eğer Türkiye, Balkanlar ve Orta Doğu'nun sanat dünyasına bir bakış elde etmek istiyorsanız, tüm dünyadan koleksiyonerler, küratörler ve sanatseverler için artık bir zorunluluktur. Dahası, Batı sanat dünyasından galerileri gösterirken, sanatçılarımız, koleksiyonerlerimizin ve sanat sevenlerimizin Batı'da olup bitenleri görmesi için büyük bir fırsattır. Bir bakıma "sadece bir sanat fuarı" olmasından öte, kendini çok boyutlu bir sanat etkinliği olarak Türk sanat dünyasını uluslararası sanat dünyası ile bağlamaktadır. Bu, CI'un geliştirdiği birçok yan etkinlik ve projeye yansımaktadır. CI-Dergi, kendini Cı'un yerel ve uluslararası sesi olarak algılamaktadır. Bugünün görsel sanat ve onun bağlamındaki eleştirel düşünme için bir forumdur. CI-Editions, Contemporary Istanbul'un sanat edisyonlarını ve çoğaltmalarının birçok şekilsel ve kavramsal boyutlarda paylaşmak ve desteklemek için yeni inisiyatif ve ticaretidir. Sanat prodüksiyonunun önemli bir alanı olan edisyonları sunmanın yanı sıra farklı seyirci kitleleri, yeni koleksiyoncular ve sanat sevenlere sanat işlerini dağıtmanın en etkili yolu amaçlamaktadır. Yeni medyayı ortaya çıkarmaya kendini adamış olan Plugin Yeni Medya Bölümü şimdi ikinci yılında ses sanatına odaklanırken ayırca dijital sanat ve tasarım dünyasını oluşturan video sanatı ile diğer janrların da işlerini sergiliyor. CI- Dialogues ve Çin'den Video-Sanatı-Gösterisi'nin yanı sıra CI 90 Minute Shows, Contemporary Istanbul'un yeni tutkulu sergileme dışı projesidir. Benim tarafımdan geliştirilip küratörlüğü üstlenilen proje, toplamda 24 sanatçının fuarın beş günü boyunca zaman ve mekân odaklı yerleştirmelerinin ve süreç doğrultusunda işleyen işlerinin sunulduğu alternatif sanatsal ve küratöryal uygulamalar için deneysel bir forum olarak tasarlandı.
Aralık
Papko Art Centres'da gerçekleştirilen By Marcus Graf sergisinin güzel bir sergi kitabının piyasaya sürülmesinin ardından, Artful Living sanat seminerleri programına başladı. Maslak'daki Art!Space tarafından ağırlanan program, Muammer Bozkurt tarafından çağdaş video sanatının teori ve pratikleri hakkında hoş bir seminer ile açıldı.
Yılın sonunda, CI EDITIONS'ın Sofa Hotel'in sergi salonu olan HallArts'da güzel bir sergisi oldu. Bu güzel gösteri, bu önemli projenin 2015'de devam etmesi için bir merak olarak algılandı.
Her ne olursa olsun hepinize iyi yıllar ve 2015'de mutluluklar dilerim. Hepimiz için daha az distopyan olaylar, barbarlık ve daha çok ilham verici sanat ve kültür deneyimlememizi diliyorum.