Mekana özgü işler üreten Refik Anadol, sanatı, mimari ve şehir arasında ilişki kurarak çalışıyor. Üç boyutlu enstalasyonlarını görsel ve işitsel birer performansa dönüştüren sanatçı, Akbank Sanat’ta “Monochrome”isimli karma sergide yer alıyor.
Refik Anadol, Zorlu Performans Sanatları Merkezi ve artnivo.com işbirliğiyle düzenlenen “40 metre 4 Duvar 8 Küp” başlıklı sergiyle uzun süre çok konuşuldu. Sergide yer alan Sonsuzluk Odası başlıklı işi aslında Anadol’un süregelen araştırmasının bir parçasıydı ve interaktif oluşuyla, izleyiciyi kendine dahil ediş biçimiyle çok ilgi çekti. Anadol, bugünlerde ise Akbank Sanat’ta sürmekte olan “Monochrome” başlıklı sergiye LIA, Memo Akten, Ouchhh, Quayola, Ryoichi Kurokawa, Selçuk Artut, Simon Heijdens ve Zimoun gibi sanatçılarla birlikte, Cavity başlıklı tuval üzerine 3D haritalama işiyle dahil oldu.
Refik Anadol, 1985 doğumlu. Yaşamını Los Angeles’ta sürdürüyor ve UCLA’da Department of Design Media Arts bölümünde ders veriyor. Mekana özgü işler üreten sanatçı, üç boyutlu enstalasyonlarını görsel ve işitsel birer performansa dönüştürüyor ve bunu yaparken izleyiciyi de bu sürece dahil ediyor. Sanatçının yaklaşımı medya sanatı, mimari ve şehir arasında kurduğu ilişkiyle de özellikle dikkat çekici.
Mimar Alper Derinboğaz’la birlikte 2011 yılında İstiklal Caddesi'nde sergilendiği iki gün boyunca hayranlık yaratan Aktif Strüktürler v1.1: Akustik Formasyon/İstiklal Caddesi enstalasyonuyla İstanbul’a muhteşem bir deneyim yaşatmıştı Anadol. İkilinin bu çok katmanlı ve mimariyi matematiğe, matematiği sese dönüştüren çalışması, yer aldığı mekanı sorgulayan, onu dönüştüren çok başarılı bir proje olarak akıllarda yer etmişti. Bu performansın İstanbul’un en canlı, en değişken caddesinde gerçekleşmiş olması mimari-çağdaş sanat-estetik tartışmasını başka bir boyuta taşımıştı.
Güncel kültürün algılama biçimlerimizi etkileyişiyle ilgilenen Anadol, geleneksel mekan algısını zorlayarak aslında post-dijital dünyada varolma çeşitlerinin mümkünlüğünü sorguluyor. Gerçeklik dediğimiz her şeyin artık pasif bir biçimde maruz kaldığımız birer deneyime dönüşmüş olması, tamamen dijitalize olmuş günlük yaşantımızda algılama biçimlerimizin, referans noktalarımızın ve mekanla kurduğumuz ilişkinin sürekli yeniden tanımlanmakta olduğu bir dünyada yaşayışımız Anadol’un yarattığı bu alternatif gerçeklikleri deneyimlemeyi çok daha anlamlı bir hale getiriyor ve etrafımızı saran her şeyin, içinde bulunduğumuz her yapının aslında manipüle edilebilir, dönüştürülebilir olduğu fikrinden hareketle, mimari yapıların bütün bunlarla kurduğu/kurabileceği ilişkilerle ilgileniyor. Sanatçının Los Angeles'ta gerçekleştirdiği "Virtual Depictions (Sanal Tanımlamalar): San Francisco" adlı güncel projesi, 350 Mission binası için hazırladığı bir parametrik veri heykelleri serisinden oluşuyor. Bu proje şehirde yaşayan insanların hikayesini eşsiz bir sanatsal yaklaşımla anlatıyor. Binanın lobisine yerleşmiş, binanın iç fasadıyla bir biçimde bütünleşmiş bu "alternatif duvar" sanatçının medya ve mimari arasında kurduğu diyaloğu çok net gösteren bir yapıya sahip. Burada, yaşayan bir kamusal alan söz konusu ve tam da bunun içinde, hem çevresiyle uyum içinde hem de onu sorgulayan bambaşka bir hareketli yapı yer alıyor.
Gelişen medya teknolojileri mekanı algılama biçimimizi nasıl yönlendiriyor ve bütün yaşamımızı çeşitli ebatlardaki ekranlara sığdırıp, onlar içinden düzenleyip yönlendirmeye çalışırken etrafımızı saran her şey buna nasıl tepki veriyor? Anadol'un yaptığı sanki bu soruları cevaplamaktan çok bütün bu gerçekliklerin bir aradalığı üzerine daha fazla soru sormak.
Mekana özgü görsel/işitsel performansları ABD'de Walt Disney Konser Salonu, Hammer Müzesi, Kanada'da Montreal Uluslararası Dijital Sanatlar Bienali, Avusturya Ars Electronica Festivali, SantaFe Outdoor Vision Festivali, Istanbul Tasarım Bienali gibi dünyanın birçok önemli kurum ve etkinliğinde gerçekleşen Anadol, teknoloji ve çağdaş sanat ilişkisini, zaman ve mekan deneyimlerimizi manipüle ederek irdeliyor ve izleyiciye bütün bu oluşumların işlevlerini yeniden tanımlama olasılığını sunuyor. Anadol’un Cavity (2014) başlıklı çalışması, Akbank Sanat’ta 13 Şubat 2015’e kadar devam edecek olan, dijital sanat profesyoneli ve küratör ikilisi Ceren ve Irmak Arkman tarafından geliştirilmiş “Monochrome” başlıklı sergide görülebilir. Sanatçı tek bir rengin tonlarından oluşan diğer işlerin yanında, günümüz dijital sanat alanında en çok dikkat çeken isimler arasında bulunuyor.