Sanatçı Gamze Taşdan ile Cumhuriyet’in ilanından sonraki süreçte modernleşme ülküsünün simgesi olan genç kızlara odaklandığı dördüncü kişisel sergisi “Cumhuriyet Kızları”nı ve sergide yer alan çalışmalarını konuştuk.
Cumhuriyet’in ilanıyla beraber modern Türkiye’nin inşasında modernleşme ülküsünün simgesi genç kızlardı. Bu genç kızlar bugün Bozlu Art Project Mongeri Binası’nda sanatçı Gamze Taşdan’ın “Cumhuriyet Kızları” isimli dördüncü kişisel sergisi ile izleyiciyle buluşuyor. Taşdan, Sümerbank’ın kumaşlarının desenlerinin kuşattığı 2019 yılında sergilenen, “Tuhaf Şeyler Ormanı” sergisine çalışırken yaptığı araştırmalarda Sümerbank’ın çok sayıda kadın çalışana sahip olduğunu fark edince merakını Cumhuriyet’in genç kızlarına yöneltmiş. Eserlerinde Cumhuriyetin ilk evresinde kadınların özel ve kamusal alanda, bireysel ve toplumsal temsiliyetlerini odağına alan Taşdan, amacını nostaljik bir özlemi yansıtmak değil, nostaljinin ulusal bağlamdaki anlamını sorgulamak olduğunun altını çiziyor. Duruşlarıyla, kıyafetleriyle kadınsılıktan uzak ancak masum ve romantik bu figürler tablolardan izleyiciye kapsamlı bir dönem anlatısı sunuyor. Bireysellikten arındırılmış bu anonim karakterler biçki dikiş kurslarında, Köy Enstitüleri’nde, çay bahçesinde, derste, sosyal hayatta ya da bir bayram kutlamasında karşımıza çıkıyor.
Çalışmalarında toplumsal cinsiyet meselesine, geleneksel ve popüler kültüre, Türkiye’nin yakın tarihindeki ve özel olarak Türk sinemasındaki kadınlık hâllerine odaklanan Gamze Taşdan ile hem 18 Şubat 2023 tarihine kadar sanatseverlerle buluşacak “Cumhuriyet Kızları” sergisini hem de eserlerine konu edindiği meseleleri konuştuk.
Sevgili Gamze, sizinle kolektif hafızayı harekete geçiren, izleyicisini hatırlamaya dair yolculuğa çıkaran sergilerinizden bir yenisi, “Cumhuriyet Kızları” için bir araya geldik. Cumhuriyet’in erken döneminde “kadın”ın temsiliyetine dair kapsamlı bir anlatı sunuyorsunuz bu serginizde. Bir önceki serginiz “Tuhaf Şeyler Ormanı”nda da Cumhuriyet tarihinin önemli kurumlarından Sümerbank’ın kumaşlarında kullanılan desenlerden yola çıkan eserlerinizle hafızaya dair bir seçki sunmuştunuz. Cumhuriyet’in ilanından sonraki sürecin çalışmalarınızdaki yansımasını, yakın tarihimizin yeniden bir okumasını sunduğunuz bu sergileri sizden dinleyebilir miyiz?
Sizin de belirttiğiniz gibi Sümerbank, Cumhuriyet tarihinin ilk ve en önemli kurumları arasındaydı. “Tuhaf Şeyler Ormanı” 1930’lardan 2000’lerin başına dek üretilmiş, toplumun kolektif hafızasında yer etmiş, günlük yaşamın bir yerinde muhakkak gördüğümüz kumaş desenlerinden esinlenerek ortaya çıkmıştı. Bununla birlikte her ne kadar ilk önce ekonomik bağlamda düşünülse de Sümerbank aynı zamanda sosyokültürel olarak da topluma çok şey kazandırmış bir kurumdur.
Bu noktada, iki ayrı ama tarihsel açıdan organik bağ ile birbirine bağlı bu sergilerin birbirini tetiklediğini söyleyebilir miyiz? “Cumhuriyet Kızları” fikri ne zaman oluştu?
Kesinlikle tetikledi diyebilirim. Zaten Sümerbank’ı araştırmak demek Cumhuriyet tarihi demek. Fabrika ile ilgili tarihsel verilere, fotoğraflara bakarken hep kadınlar da karşıma çıktı. Özellikle işçisinden desinatörlere kadar Sümerbank’ın hatırı sayılır derecede kadın çalışanının olması dikkatimi çeken ilk şeylerden biriydi. Sergim açıldıktan sonra da kadınları araştırmaya devam ettim ama bu sefer bir kurum üzerinden değil, doğrudan Cumhuriyet’in erken dönemine odaklandım. Ve genç kızlarla tanıştım.
“Cumhuriyet Kızları”nın ilk eseri hangisiydi peki? Bu devamındaki çalışmalara nasıl bir kapı araladı?
“Cumhuriyet Kızları”nın ilk eseri Milliyet Sanat’ın da ocak sayısına kapak yaptığı “Pembe ve Siyah” tı. Bu da güzel bir tesadüf oldu. Ama tabii bunun öncesi de var. Araştırma sürecim devam ederken ürettiğim işler de oldu. Çünkü bir an önce üretmek için heyecanlanıyordum. Onlar bu sergide yer almadı ama CI’da sergilendi. Devamındaki çalışmalar ilk eser üzerinden değil de, araştırma ve kurgulama süreci üzerinden hepsi bir bütün olarak birbirini etkiledi diyebilirim.
Eserlerinizde Cumhuriyet ilanının ardından gelen ilk 50 yıl gibi bir süreyi ele alarak modernleşmenin simgesi hâline gelen “genç kızlar”a odaklanıyorsunuz. Bu resimlerin temel kaynağını fotoğraflar oluşturuyor. Nasıl bir araştırma yürüttünüz çalışmalarınız için, kaynaklarınız, okumalarınız neler oldu?
Sergide yer alan tüm eserlerin kaynağı fotoğraflar. Ama önce erken Cumhuriyet dönemi hakkında okuyarak başladım. Özellikle Köy Enstitüleri ve Kız Enstitüleri ile ilgili kitaplardan başladım. Onların içinde yer alan görseller, sahaflardan topladığım fotoğraflar, internet kaynaklı görseller, eski dergiler bu süreci oluşturdu.
Resimlerinizde, kaynağı olan dönem fotoğraflarını ya da çıktılarını birebir yansıtmadığınızı, müdahaleleriniz olduğunu biliyorum. Resme dönüştürürken temel yaklaşımınız nasıldı? Sizin müdahalelerinizin katkısı ne yönde oldu, neler çıkartıp neler eklediniz?
Fotoğrafları resme dönüştürürken ilk olarak figürleri mekândan koparıyorum. Sanırım ilk dikkat çeken noktalardan biri bu. Mekândan kopardığım için eserlere isim düşünürken bazen onların gerçekte nerede olduklarını bildiren isimler veriyorum. Tarihsel veriler üzerinden çalıştığım için bunu yapmak daha doğruymuş gibi geliyor bana. Bir de bu sergi için özellikle yaptığım müdahalelerden biri de fotoğraflarda yer alan erkekleri kurgudan çıkarmak oldu. Sadece kızlara odaklanılmasını istedim. O yüzden sergimde yer alan erkek figür sayısı beşi geçmiyordur.
Eserlerin mekân bilgisini bir yandan da serginin kürasyonu da veriyor bize. Serginizi kadınların varlık gösterdiği farklı mekânsal ve sosyal bölümlere ayırabiliyoruz. Eğitim hayatında, kamusal alanda, kutlamalarda, sosyal hayat içinde, ev hayatında farklı farklı ancak genellikle kalabalık kadınlar. “Cumhuriyet Kızları”nın genel bir portresini nasıl çıkartırsınız?
Çalışırken de en çok zevk aldığım ama en çok da yorulduğum noktalardan biri de bu kalabalık grup fotoğrafları oldu. Grup fotoğraflarındaki kız sayısı en az 10 en çok 50 kişiye kadar çıkabiliyor. Özellikle okul/eğitim başlıklı resimlerde kalabalık olmaları tesadüf değil. Kızların eğitimine önem verilmesi Cumhuriyet ideolojisinin ve modernleşmenin en önemli simgesi. “Cumhuriyet Kızları” fiziksel olarak kısa siyah saçlı, kadınsılıktan uzak “masum ve romantik” bir beden diline sahip, cumhuriyet coşkusunu her hâllerinden hissettiren bir portre çiziyor.
Salonun farklı bölümlerinde gruplar hâlinde yer alan resimleriniz bir albüm gibi izleme imkânı sunuyor bize. Bu kurgu size mi ait yoksa mekânın sunduğu bir fikir miydi?
Bana ait. Çünkü üretirken de bu kurguyu düşünerek çalıştım. Cumhuriyet’in ilanından sonra kızların eğitim, kamusal ve özel mekânlarda yerlerini alması bu kurguyu düşünmemi sağladı. Topladığım görselleri bu başlıklar altında ayırıp, resme dönüştürmek istediklerimi çalışmaya başladım. Bununla birlikte mekânın da etkisini yadsımayız. Galeri gerçekten büyük ve iç içe geçmiş üç odadan oluşuyor. Mimari yapı kurgumu desteklemiş oldu diyebilirim.
Sergileme konusunu sonlandırmadan ek olarak sormak isterim; çok kapsamlı bir seçki sunuyorsunuz ama sergileme aşamasında kendine yer bulamayan eserleriniz oldu mu merak ediyorum?
Evet. :) 1950’li yıllara ait Türk Hava Yolları’nda görevli hostesleri çalışmıştım. 18 kişilik bir kadın grubuydu. Fakat sonra hem kurgusal olarak hem de görsel açıdan içime sinmeyen şeyler oldu ve sergiye koymama kararı aldım. Dönem olarak da serginin genelinden biraz daha ileri zamana ait olması da bir başka etkendi. Başka bir projede yeniden çalışabilirim bu resmi.
Bu serginin oluşum sürecinde size ilginç gelen detaylar, olaylar oldu mu? Dönem okumasının sizin açınızdan kazanımlarını neler oldu?
Kesinlikle oldu. Öncelikle fotoğrafları biriktirirken tarihe bakmadan hangi döneme, yıla ait olduğunu kolaylıkla tahmin edebiliyorum. Ve en çok dikkatimi çeken noktalardan biri de kalabalık grup fotoğraflarında herkesin bir şekilde birbirine teması. El ele tutuşma, birbirinin omzuna dokunma, kol kola girme en çok gördüğüm detaylardan biri. Aslında bu durum sadece kalabalık fotoğraflarda değil, ikili, üçlü karelerde de var. Bunların yanı sıra dönem okuması kurgusal açıdan da sanat pratiğime katkı sağladı diyebilirim.
Eminim sergiyi ziyaret edenlerde bir anıyı, bir görüntüyü hatırlatıyor eserleriniz. İzleyicideki karşılığı açısından nasıl dönüşler alıyorsunuz?
Sergi her ne kadar erken Cumhuriyet dönemine odaklansa da aslında 100 yıllık bir serüven. Cumhuriyet ideolojisi ve 100 yıl önce kurulan bu düzen azalarak ve dönüşerek de olsa hepimizi bir şekilde bugünlere getirdi. İzleyici de bu bağlamda kendi dönemine ait bir şeyler yakalayabiliyor. Örneğin siyah önlükler, biçki dikiş kursları, resmi törenler izleyiciden en çok dönüş aldığım resimler.
Mekânsızlık meselesine değindiniz ancak açmak isterim. Çalışmalarınızın genelinde öne çıkan, ayırt edici iki unsur var: Mekânsızlık ve anonim (suratları boş) figürler. Bu soyut yüzler bize ifadesiz gelmiyor, zaten vücut dilleri, giyim kuşamları kendi bağlamında bize o anın hissini, fikrini, bilgisini veriyor. Bunlar bir izleyiciniz olarak bendeki karşılığı ancak sizden bunun altında yatan kavramsal ve biçimsel tercihleri dinlemek isterim.
“Neden yüzleri yok?”, en çok merak edilen soru oluyordu. “Cumhuriyet Kızları” bağlamında değerlendirirsek onlara birer kimlik kazandıracak yüzler yapmadım. Çünkü kimlikleri ile değil, ideolojik olarak neyi temsil ettikleri ile ilgileniyorum. Bununla birlikte bu kızların en önemli görevlerinin Cumhuriyet ideolojisini benimsemek, yaymak ve gelecek kuşaklara aktarmak (bu kızlar geleceğin anneleri) olduğu düşünüldüğünde, bu süreçte bireysel özlemlerinden çok toplumsal yükümlülüklerine öncelik vermeleri de onları anonimleştiriyor. Grafiksel bir yaklaşımda olan sanat pratiğimle de örtüşüyor bu durum.
Toplumsal cinsiyet normları, kadınlık hâlleri, modern ve geleneksel ögelerin iç içeliği, kolektif bellek, popüler kültür başlıkları çalışmalarınızın temel eksenini oluşturuyor. Aradığınız, araştırdığınız, sorguladığınız bu meselelerin eserlerinizde yeniden bir okumaya dönüşmesi nasıl bir sürecin sonucu oluyor?
Her şeyden önce geçmişe, tarihe olan ilgim beni sürekli araştırmaya, okumaya itiyor. Çalışmalarımı tarihsel veriler ve fotoğraflar üzerinden kurguladığım için bu durumun resimlerime de belgesel bir nitelik kazandırdığını düşünüyorum. Bununla birlikte popüler kültür, geleneksel kültür, Yeşilçam sineması gibi başlıklarda hep düşündüğüm ortak nokta genellikle kadınların nasıl temsil edildiği. Araştırdığım her konu bu eksen etrafında yeniden okumaya dönüşüyor.
“Cumhuriyet Kızları” bir yandan da Cumhuriyetimizin 100. yaşına denk geldi. Geçmişten günümüze 100 yıllık süreci çalışmalarınız ve araştırmalarınızı da düşünerek sanatçı bir kadın olarak siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
100. yıla denk gelmesi gerçekten çok anlamlı oldu. 100 yıl önce kurulan hayallerin ne kadarı şu an günümüze ulaştı, tartışılır. Hem sanatçı hem de bir kadın olarak gelinen noktayı hayal kırıklığı olarak görüyorum. Cumhuriyetin halka verdiği en önemli kazanımlardan birinin fırsat eşitliği olduğunu düşünürsek, günümüzde özellikle son 20 yılda bunun ne kadar azaldığını fark ediyorum. Bununla birlikte Cumhuriyet ideolojisinin ve Atatürk ilkelerine bağlılığın ne kadar azaldığını görmek de beni huzursuz eden noktalardan biri.
Birbirine seslenen sergiler diyerek başladık söyleşimize. “Cumhuriyet Kızları” bir sonraki serginize dair bir ses, bir işaret oluşturdu mu? Yeni bir seriye hazırlanıyor musunuz? Önümüzdeki döneme dair yeni projelerinizden bizlerle neler paylaşırsınız?
Yeni bir seri düşünüyorum. Aslında bu sergi sürecinde kendi kendine şekillendi. Elimde şu an birçok kaynak var ve yenilerini de araştırmaya başladım. Yapmak istediğim o kadar çok şey var ki. Daha doğrusu anlatmak, hatırlatmak istediğim. Kısaca bu kez kamusal hayat/tatil kültürü diyelim ve gerisi sürpriz olsun.
Gamze Taşdan'ın “Cumhuriyet Kızları” isimli sergisini 18 Şubat 2023 tarihine kadar Bozlu Art Project Mongeri Binası’nda ziyaret edebilirsiniz.