12 KASIM, SALI, 2024

Kente Dair İşlenmiş Suçların Olay Yeri İncelemesi: “Dokunma!”

Murat Germen ile kente dair işlenmiş suçların olay yeri incelemesi sırasında çekilen fotoğrafların bir arayüz aracılığıyla başkalaştırılmasıyla oluşan arşivsel bir külliyattan beslenen son sergisi “Dokunma!” üzerine konuştuk.

Kente Dair İşlenmiş Suçların Olay Yeri İncelemesi: “Dokunma!”

Murat Germen’in dijital üretimlerinden oluşan seriyi bir araya getiren “Dokunma!” sergisi 30 Ekim tarihine kadar Galeri /Miz’de izleyiciyle buluştu. Germen, mevcut somut fotoğraflardan yeni görsel ve içerik katmanları üreterek soyut imgeler yaratıyor. Sanatçı bu işlerle kentsel, kültürel ve mimari tahribatın boyutları, yapı-sökümcü bir dille yeniden yorumlayarak izleyiciye aktarıyor.

Galeri / Miz’deki kişisel serginiz “Dokunma!”da kente dair işlenmiş suçları fotoğraflarla belgeliyorsunuz. Bu sergide diğer projelerinizden biraz daha farklı olarak somut gerçeklikleri, soyut imgelerle dönüştürüp dijital üretim süreçlerinize uyarlıyorsunuz. Sergide yer alan eserlerin soyut formları, aslında üretimlerinizde alışık olmadığımız nadir formlar. Bu sergi estetiği, ilk başta belirlediğiniz bir hedef miydi? Kürasyonda nasıl bir yol izlediniz?

Daha önce sorulmamış bu güzel soru için teşekkürler. Ne gibi bir görsellik çıkacağı konusunda çok net bir öngörü sahibi değildim. Dijital süreçlerle çalışmayı sevmenin nedenlerinden biri de, her ne kadar sayısal ortamda süreç genel olarak hayli “kesin” bir nitelik taşıyor gibi gözükse de; hatalar, beklenmedik gelişmeler için gerekli mümbit bir zemin var aslında. Sergide gördüğünüz eserlerin hepsi de, İngilizcede “serendipity” olarak adlandırdığımız Türkçeye ise “hayırlı kısmet” şeklinde tercüme edebileceğimiz, öngörülemeyecek bir süreç sonucu ortaya çıktılar. Seçkide ise iki yol izledim. Birincisi, delil niteliğindeki belgesel fotoğrafın tanınırlığını yitirmeden hâlâ okunabildiği işler; ikincisi ise kaynak fotoğrafın artık tümden algılanmaz olup yerini soyut kompozisyonlara bıraktığı diğer işler.

Eserlerinizde doğanın tahribatı, iklim değişikliği, su hakları, aşırı kentleşme, mülkiyet ve soylulaştırma gibi konulara sıkça odaklanıyorsunuz. Bu temaların kişisel sanat yolculuğunuzda nasıl bir yer edindi? Hangi ihtiyaçtan bu konulara odaklandınız? Sizce sanat bu konularda toplumsal farkındalığı artırmada nasıl bir rol oynayabilir?

Ne benim ne de fotoğrafın tahribatları engelleme gibi bir kudreti var. Hassas konuların sanatta içerik olarak kullanılmasının, olası eser satışlarından kaynaklanabilecek istismar etme eylemi üzerinden değerlendirilerek bazen eleştirilse de, kendimize telkin anlamında önemli bir görevi olduğunu düşünüyorum. Bu arada belirtmek gerekir ki, sözü geçen konulara duyulan kaygı dolayısı ile üretilen eserlerin hepsi satışa çıkmıyor, sergilendikleri ortam ve bağlama göre eserlerin görevleri, nitelikleri, varlıkları, içerikleri, aktarım ve sahiplenilme biçimleri farklılıklar gösteriyor. Dolayısıyla eleştiriyi yaparken buna dikkat etmek gerekiyor.

​Şahsen bu konular üzerinde çalışarak bir öz-farkındalık geliştirdiğimi iç rahatlığı ile söyleyebilirim. Sahada olayı kendi gözleriyle görmek, sıkıntı yaratan sorunun ta dibine kadar girmek, sıkıntıyı çekenlerle dirsek dirseğe iş birliği yapmak insanda silinmez bazı izler bırakıyor. Bu izlerin yarattığı duygu, disiplin ve farkındalığı başkalarına da geçirebiliyorsam ne âlâ…

© Mine Güçel ve Damla Özdil

Kent suçları kavramının toplumda yaygın olarak anlaşılmadığını belirtiyorsunuz. Soylulaştırma ve kent suçları gibi karmaşık toplumsal kavramları sanatsal bir dile dönüştürme sürecinde yaşadığınız zorluklar oldu mu?

Şu ana kadar herhangi bir zorlukla karşılaşmadım. Bunun nedeni farklı kitlelere farklı sunum biçimleri ile ulaşmaya çalışmamdan kaynaklanıyor olabilir. Belgesel nitelikli seriler ve güncel sanat görsel ifade biçimlerini barındıran farklı eserler farklı izleyicilere hitap ediyor. Bunu gözettiğinizde çok fazla sorunla karşılaşmıyorsunuz. Sansür veya benzeri bir baskı ile karşılaşmadım; bunun nedeni fotoğrafın gerçekle yakın bir ilişkisi olması ve delil sınıfına girmesi. Delil varsa ne denilebilinir ki?

Kentsel dönüşüm ve soylulaştırma süreçlerine odaklanan eserleriniz, bir tür görsel arşiv niteliği taşıyor. 30 yıllık bir arşiviniz var. Arşivcilik ile sanatsal yaratım arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz?

Değerli soru. Sanatsal yaratım arşivden besleniyor, ama tersi ille de geçerli değil. İkisini karşılaştırmak gerekirse arşivi daha önemli buluyorum açıkçası. Sanatsal üretim görece daha geçici ve çoğunlukla delil sınıfına girmiyor. Arşiv ise kalıcı, delil oluşturma gücü var, farklı zaman dilimlerinde farklı okumalara açık, “buluntu imge” sınıfında anonim olarak kullanılmaya açık, vb.

Çok sayıda uluslararası sergide yer aldınız ve eserleriniz çeşitli koleksiyonlara dahil edildi. Farklı kültürlerden gelen izleyicilerle olan etkileşimleriniz size sanatsal olarak nasıl geri dönüşler sağladı? Bu küresel etkileşim, sanatsal pratiğinizi etkiledi mi?

Çabalarınızın çıktılarının, devlet ve özel fon destekleri olmadan, bağımsız bir şekilde uluslararası ortamda kendilerine yer bulmaları insanı pek mutlu ediyor şüphesiz. Kendi ülkeniz dışındaki bir kültür-sanat ortamına davet aldığınızda; liyakat içermeyen çıkar ilişkilerinden azat olma, hakiki ve minnet içeren karşılıklı ilişkiler kurma ve ortaya çıkan sonucu hakketmiş olma gibi duygu ve olguları birlikte yaşıyorsunuz. Bu etkileşim de insana daha sonra yapacakları için gerekli umut ve özgüveni sağlıyor.

Aldığınız mimarlık eğitiminizin fotoğraf ve sanatsal üretimleriniz üzerindeki etkisinden bahsedebilir misiniz? Mimarlık ve fotoğraf arasındaki ilişki sizin için nasıl bir yaratıcı alan sağlıyor?

Mimarlık yaratıcılık yanında; işlev, detay, yapı, iskelet, malzeme gibi yaratı eyleminin tözünde yer alan bazı bileşenleri de kapsar ve yaratıcıya belli bir öz-disiplin sorumluluğu verir. Güncel sanat ise bunlara pek aldırmıyor gibi; mimarlık eğitimi sırasında edindiğim bazı alışkanlıklar bana sanat eylemimde, üzerine istediğimi inşa edebileceğim güçlü bir temel sağlıyor.

Son olarak gelecek projelerinizden bahseder misiniz?

Şu ana kadar yaptıklarım çoğunluğu kendi aklımın, bütçemin, becerimin sınırları dahilinde olan biten üretimlerdi. Gelecekte, sanata şu an ayırabildiğimden çok daha fazla vakit ayırabilirsem ve gerekli bazı destekleri bulabilirsem, kamusal alanda şimdiye kadar yaptıklarından görece daha büyük ölçekli bazı projeler yapmak niyetim var.

0
488
0
Fotoğraf: Mine Güçel ve Damla Özdil
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage