Hasan Baran Kurtoğlu ile anımsananın net olmama durumunu, yüzeyde flu olma ve parçalanma hâli üzerinden aktarmayı amaçlayan resimlerinden oluşan ilk kişisel sergisi “Şeyin Anlatısı” ve eserleri üzerine konuştuk.
Hasan Baran Kurtoğlu’nun ilk kişisel sergisi “Şeyin Anlatısı” Galeri Muaf’ın yeni mekânı olan İstanbul Edebiyat Evi’nde 3 Aralık tarihine kadar izleyiciyle buluşuyor. “Gerçeklik” ve “duyusal anımsamalar” üzerine uzun süre kafa yoran Kurtoğlu, sergisinde bu iki konuya “zaman” üzerinden göndermelerde bulunuyor. Sanatçının eserleri flu, parçalı ve katmanlaşma hâlleriyle hafızada önemsizmiş gibi görünen, bazı anları tetikleyen bir anlamlandırma çabasıyla bir araya geliyor. Hasan Baran Kurtoğlu ile “Şeyin Anlatısı” ve eserleri üzerine söyleştik.
“Şeyin Anlatısı” başlıklı ilk kişisel serginiz Galeri Muaf’ta izleyiciyle buluşuyor. İlk olarak sizi tanımak için kendinizden ve sanatsal çalışmalarınıza nasıl başladığınızdan bahseder misiniz?
1990 Antalya doğumluyum. Lisans ve yüksek lisans eğitimimi Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde tamamladım. Şu an Antalya’da yaşayan ve üreten bir sanatçıyım. 2019-2021 yılları arasında Antalya’da bağımsız bir alan olan “Are Projects”in kurucu ve yürütücü ortaklığını yaptım.
Eğitim döneminde üretimlerimde farklı malzeme arayışlarındaydım. Tel, reçine, tül, kumaş, geri dönüştürülmüş kağıt ve birçok hazır malzeme denedim. İlk başta yüzey üzerinde başlayan malzeme denemelerini daha sonra video - performansa ve video - enstalasyona da aktardım. İlk dönem üretimlerimde daha çok, görüntü ve mekân olgusu üzerinden 3. kişi olan izleyiciyi de işin içine katarak diyalog kurmaya çalıştım.
“Şeyin Anlatısı”nın hazırlık süreci nasıl geçti? Serginin kavramsal ve biçimsel çerçevesini neler oluşturuyor? Nelerden yola çıktınız ya da ilham aldınız? Nasıl bir üretim kurguladınız?
“Gerçeklik” ve “duyusal anımsamalar” uzun süredir etrafında döndüğüm bir konuydu. Ve bu iki konuya “zaman” üzerinden bazı göndermeler yapmak istedim, daha doğrusu yapmaya çalıştım. Zihin, harita yapma isteği ve yeteneği sayesinde birçok imgeler bulutu yaratıyor. Deneyimlenen an, zamanla anımsandığında farklılık göstermeye başlıyor ve gerçeklik burada o saf hâlinden çıkıyor. Aslında gerçek olan da gerçek olmayan da bir şekilde tanıdık geliyor. “Şeyin Anlatısı”nda anımsananın net olmama durumunu, yüzeyde flu olma ve parçalanma hâli üzerinden aktarmayı denedim. İzleyici, flu ve parçalı olan bu yapıtları kendisi üzerinden günümüzdeki karmaşık varoluş içinde tekrar okuyor ve kendi kurgusunu yapmak için bir sebep arıyor. Bellek ise doğrulanabilir bir gerçek arayışına giriyor.
Serginin ismine de değinmek istiyorum. Nedir bu “Şeyin Anlatısı”? Bu ismin bir hikâyesi var mı?
“Şey”, günlük hayatta anımsayamama durumunda sık kullanılan bir kelime. Aslında sadece buradan geliyor.
İşlerinizde büyük anlatıların aksine önemsiz, sıradan, hikâyesiz olma durumuna odaklanıyorsunuz. Bu durum sizin için ne ifade ediyor, çalışmalarınıza yansıması nasıl oluyor?
Sergideki resimlere baktığınızda herkesin hayatında karşılaşabileceği ve içinde bulunduğu anlara ait görüntüler olduğunu fark ediyorsunuz. Bu anlar veya hatıraların karmaşık görüntüsü birikmiş bir hâlde hafızamızda duruyor. Merkezden kendimizi çıkardığımızda benzer anlara sahip birçok kişinin de olabileceğini fark ediyoruz. Bu durum öznellik ve nesnellik arasında temaslara neden oluyor. Önemsiz ve sıradan olma durumu da burada devreye giriyor.
Sergide yer alan resimleriniz nasıl bir çalışmanın ürünü? Çalışma şekliniz sanatınızı nasıl etkiliyor
Malzemeyle uğraşmayı ve yüzeye aktarmayı seven birisiyim. Üretime başlarken aklımda bitmiş bir iş olmuyor hiç, sürece göre değişiyor ve şekilleniyor. Üretim aşamasında kafa karışıklığı yaşıyorum bazen ama bu kafa karışıklığı da işe çok şey katıyor.
Sergide izleyiciye “Geçmiş, şimdi içinde üretildiğinde nasıl bir yanılsama bulur?” sorusunu yöneltiyorsunuz. Bu sorunun sizin bakış açınıza göre cevabı nedir?
Günlük hayatın akışı içerisinde çok fazla etken ve uyaran var. Ve geçmişte bir anı düşünmeye çalıştığınızda, o andan itibaren geçen zamandaki tüm etkenler hafızada o anı değiştirmeye başlıyor. Hafıza, geçmişte o anın gerçekliğini koruyamaz hâle geliyor. Gerçeklik değişmeye başlayınca yanılsamalar hâline dönüyor. Ve zihnin bir şeye (görüntü, nesne, duyusal vb) tanık olduğu an başlangıçsa, bir daha aynı edimde bulunamıyor. Sadece, geçmişte kalan o ana her seferinde göndermelerde bulunabiliyor. Anımsama edimi hep şimdi içinde var oluyor.
İşlerinizin flu, parçalı ve katmanlaşma hâlleriyle hafızada önemsizmiş gibi görünen, bazı anları tetikleyen bir anlamlandırma çabasıyla birleştiğini söylüyorsunuz. Sizce bu izleyicide nasıl karşılık bulmalı?
Hepimiz benzer anlarda bulunsak bile farklı şeyleri hatırlıyoruz. Zihnimiz bunları haritalandırıyor ve anımsanmayan birçok an boşluklarıyla kalıyor. Mesela sergide deniz kenarında kalabalık bir şekilde uçan martıların flu görüntüsünü görüyoruz. Bu kimi izleyici için çocukluğunda yazdan kalma bir anı, kimisi için her gün işe giderken karşılaştığı bir manzara ama kimisi için de yanan bir ormanın flu görüntüsü. Zihin resim karşısında bir anlam arayışına giriyor.
Eserlerinizin üretim sürecinde nelerden besleniyorsunuz? Çalışmalarınızdaki temel meseleyi ne ya da neler belirliyor?
Belleğin saklama ve kaybetmeme güdüsü ilgimi çeken konulardan birisi. Bellek, zaman ve mekâna göre haritalandırmada bulunuyor. Bu üç kavram, bu dönemki üretimlerimde temel meselemi belirliyor.
Farklı disiplinlerden kişilerle konuşmak da üretimimi oluşturan ve besleyen temel etmenlerden birisi. Örneğin; Antalya’da sahne sanatlarından dramaturji yazarı bir arkadaşımla bellek üzerine konuşmak karşılıklı birçok pencere açıyor. Yazılımcı bir arkadaşım ise konuya yapay bellek üzerinden yaklaşıyor. Bu temasları değerli buluyorum ve yaptığımız işlere de etkisini hissediyorum.
Eminim ki ilk kişisel serginizin sizin için ayrı bir önemi, yeri vardır.
İlk defa bir konu etrafında birbiriyle temas eden üretimlerde bulundum ve bir süredir etrafında dolaştığım konuları sergide başka kişilerle paylaşmak, üzerine konuşmak benim için çok değerliydi.
Son olarak gelecek planlarınızdan da biraz bahsedebilir misiniz?
“Şeyin Anlatısı” sergisi farklı yüzeyler üzerine yaptığım resimlerden oluşan bir seriydi. Devam niteliği taşıyan ve aynı konuları ele aldığım video, enstalasyon ve performanstan oluşan bir serinin çalışmalarına da başladım. Bir aksilik olmazsa 5-6 ay sonra üretimleri görebileceğiz.
Hasan Baran Kurtoğlu’nun “Şeyin Anlatısı” başlıklı ilk kişisel sergisini 3 Aralık tarihine kadar İstanbul Edebiyat Evi’nde ziyaret edebilirsiniz.