25 AĞUSTOS, SALI, 2015

Komşulararası Dikizcilikmiş Gibi Yapma İşbirlikleri

Gail Albert-Halaban, bundan yaklaşık 10 sene önce, Amerika’nın Batı yakasından Doğu yakasına taşınan yeni bir anne olarak başladığı ve önceden tanımadığı insanların pencerelerini/evlerini yine önceden tanımadığı insanların pencerelerinden/evlerinden çektiği “Out My Window” (Penceremden Dışarı) serisiyle ünlenen ve o günden bu yana aynı seriyi farklı kentlerde devam ettiren bir fotoğrafçı. Serisinin yeni çekimleri için 1-7 Eylül 2015 tarihleri arasında ISTANBUL’74’ün konuğu olan Albert-Halaban ile ilk başta başkalarının hayatlarını röntgenler gibi gözüken ama aslında fotoğraflananlar ile sanatçı arasındaki işbirliği neticesinde üretilen bu kurgulanmış fotoğraflardan yola çıkan bir söyleşi gerçekleştirdik.

Komşulararası Dikizcilikmiş Gibi Yapma İşbirlikleri

Gail Albert-Halaban, Rhode Island School of Design’da aldığı fotoğraf eğitimiyle eş zamanlı olarak Brown Üniversitesi’nde de sanat tarihi okuyan ve bunların ardından Yale Üniversitesi’nde yine fotoğraf alanında yüksek lisans yapan 1970 doğumlu bir isim. Fotoğrafları ilk bakışta, Yale’deki hocalarından Gregory Crewdson’un Amerikan banliyö hayatını tekinsiz bir atmosfere büründürerek yeniden kurguladığı sinematografik fotoğraflarını (1) hatırlatan Albert-Halaban, birkaç yıllık çalışmanın ardından ilk olarak 2009'da sergilenen ve 2012 yılında da kitap olarak yayımlanan “Out My Window” ile ünlendi. New York’ta karşılıklı binalarda oturan insanların pencerelerinden görünen hayatlarına dair kesitleri her iki tarafın da işbirliğiyle fotoğrafladığı “Out My Window”un gördüğü ilgi üzerine 2012’de Le Monde gazetesi tarafından Paris’e davet edilen ve benzer bir çalışmayı orada da gerçekleştirip “Paris Views” ismiyle kitaplaştıran Albert-Halaban, fotoğraflarını iki ayna arasında duran ve kendisinin sonsuz yansımasını gören bir insanın yaşadığı görsel deneyime benzetiyor.

Bir yandan kent yaşamına dahil olma arzusu taşıyan ama diğer yandan kendine ait özel bir alan yaratmak isteyen kentli insanın bu arada kalmışlığına özel bir ilgi besleyen sanatçının fotoğrafları, ilk tahlilde röntgenci bir gözün gördükleriymiş ve fotoğraflananlar fotoğraflandıklarından habersizmiş çağrışımı yapsalar da aslında fotoğraflananlar sanatçı ile işbirliğine giriyor ve hayat içindeki oynadıkları role uygun olacağını düşündükleri şekilde poz veriyorlar. Gerçeklik ve fantazi arasındaki bulanık sularda salınan fotoğraflarıyla kent yaşamının dayattığı yaşam biçimlerini, sebep olduğu soyutlanma duygusunu ve yarattığı gerilimi görselleştirmeyi hedefleyen Albert-Halaban, giriş spotunda da altını çizdiğimiz gibi önümüzdeki günlerde İstanbul’a gelecek ve birçok kentteki komşuları fotoğrafladığı gibi bu kez de İstanbul’daki komşuları birbirlerinin pencerelerinden fotoğraflayacak. Önümüzdeki aylarda ISTANBUL’74’te açılacak bir sergiye ve 74STUDIO tarafından yayımlanacak bir kitaba dönüşecek İstanbul çekimlerinde komşularıyla birlikte yer almak isteyen gönüllülerin sanatçının ve galerinin web sitesine (2) göz atmalarını önererek, kendisiyle internet üzerinden gerçekleştirdiğimiz söyleşiye geçelim.

“Out My Window” projesini yapmak konusunda motivasyonunuzu tetikleyen başlıca faktör neydi?

Küçük bebeğimle Los Angeles’tan New York’a taşındığımda, neredeyse hiç kimseyi tanımıyordum. Yine de kızımın karnını doyurmak için uyandığım gece yarısında bile kendimi yalnız hissetmiyordum. Kızımı kucağımda tuttuğum o en özel anlarda, başkalarının pencerelerine bakar ve bakışıma karşılık veren başka bakışlar görürdüm. Bebeğimin ilk doğumgününde, hiç tanışmadığım komşularım bana çiçekler ve balonlar gönderdi. Bu çok dostane bir davranıştı ve bu insanların karşı pencerede yani benim evimde ne bulduğunu çok merak etmiştim.

New York, 'Out My Window' serisinden © Gail Albert Halaban

Süjelerinizi nasıl buluyorsunuz? Kulaktan kulağa mı, arkadaşlar aracığıyla mı yoksa küçük ilanlar vererek mi? Ve size başvuranlar arasından bir seçim yapıyor musunuz?

Aslında arkadaşlarımla başladı ve onların arkadaşlarıyla devam etti. Fakat proje gittikçe diğer ülkelere ve kentlere yayılıp bir anlamda küreselleştikçe insanlar her yerden benimle iletişime geçmeye ve gidip fotoğraflarını çekmemi istemeye başladı. 

Projenizi anlattığınızda insanların ilk tepkisi ne oluyor? 

Çoğu insan projeye bayılıyor. New York’ta herkes çok heyecanlanmıştı. Paris’te ise ilk başta garip bulsalar da sonradan herkes katılmak istedi. İstanbul’a geldiğimde ne tür tepkilerle karşılaştığımı da paylaşmak isterim sizinle.

Sizce insanlar neden komşularının gözünden fotoğraflanmayı istiyor olabilir? Sadece karşıdan nasıl göründüklerini görmek için mi? Yoksa kendileri de dikizlemekten hoşlandıkları için mi? Ya da belki rol yapma merakından dolayı olabilir mi?

Sanırım insanlar en çok diğer insanların onları nasıl gördüğünü görmek istiyor. Aslında her gün komşularının bakışlarının odağında ve bir sahnenin yıldızı durumundalar ama performanslarını hiçbir zaman görme şansları olmuyor. Bu nedenle de bu projede yer alıp kendilerini görmek istiyorlar.

Fotoğraflarınızda altan alta bir gizem ve gerilim hissediliyor. Bunu nasıl sağlıyorsunuz?

Bunu nasıl yanıtlayabilirim çok da emin değilim. Herhalde bunu en iyi izleyiciler yanıtlayabilir.

Kurguladığınız ‘sahne’lere nasıl karar veriyorsunuz? Tamamen süjelerinizin fikirlerini mi temel alıyorsunuz yoksa üzerinde beraber çalışıyor musunuz? Ve onların isimlerini belirtiyor musunuz fotoğrafların künyesinde?

İnsanlar sahneleri yaratırken çok yardımcı oluyorlar. Ama pek çoğu isimlerini kullanmamı istemiyor çünkü fotoğraflarda yer alan sahneler genelde çok kişisel. Bu nedenle gizli kalmayı yeğliyorlar.

New York, 'Out My Window' serisinden © Gail Albert Halaban

Fotoğraflarınız insanların özel hayatlarının yanı sıra şehirlerin mimarisi ve gelişimeyle ilgili de temel bir fikir veriyor. 

Kesinlikle! Çünkü hayatlarımızı büyük ölçüde yaşadığımız şehirler şekillendiriyor!

Yakın zamanda yaptığınız bir söyleşide, son dönemde web tabanlı bir yazılım kullanarak ve Skype aracılığıyla, uzak kentlere bizzat gitmeden, New York’taki masanızdan çekim yapmaya başladığınızı okudum. Fiziksel olarak orada olmamak sizin için bir fark yaratıyor mu? Böyle bir durumda bir ekiple mi çalışıyorsunuz ya da fotoğraflanan komşular mı yürütüyor tüm bu süreci?

Bu durum katı bir gerçeklikle başladı. Beş yaşındaki oğlum, uzun süredir devam etmekte olan bir kalp rahatsızlığı yüzünden acil servisteydi. Benim de aslında o tarihlerde, sipariş aldığım bir işi yapmak üzere Amsterdam’da olmam gerekiyordu. Ve projeye hastane odasından devam etmek için bir yol bulmam gerekti.

Bu esnada fark ettim ki hastanedeki tüm teknoloji uzaktan kontrol ediliyor ve doktorlar oğlumun kalbini başka bir katta bulunan odalarından takip ediyor, onun yanında olmadan bedeninin içine bakabiliyorlardı. Ben de benzer bir şekilde dünyaya bakabileceğimi düşündüm. Oğlumun durumu bir anlamda benim için özgürleştirici bir yol açtı, çünkü hayatımın büyük bir bölümünü oradan oraya seyahat eden bir fotoğrafçı olarak geçirmiştim. Ve teknoloji sayesinde bulunduğum yerden insanlarla iletişime geçebileceğimi ve projemi devam ettirebileceğimi gördüm. (3)

Bunu nasıl yaptığıma dair bir videoyu sizinle paylaşmak isterim: http://www.gailalberthalaban.com/VIDEOS/GLOBAL/1 Elbette ki orada fiziksel olarak bulunmam bir fark yaratıyor ve bu video da bir anlamda çalışma biçimimin nasıl farklılaştığını gösteriyor. Yine de bu konuda tam olarak kesin bir yargıya varamadığımı söylemek isterim. Bu tip durumlarda yerel bir ekiple çalışıyorum ve onlar insanlara kameraları nasıl kullanacaklarını öğretiyorlar.

Paris, 'Out My Window' serisinden © Gail Albert Halaban

Fotoğrafçıların ve fotoğraflananların birlikte çalıştığı ve süjelerin evlerinde çekilen pek çok kurgu fotoğraf serisi var. Katy Grannan’ın ilk dönem çalışmaları (4) ya da Shizuka Yokomizo’nun “Stranger” (Yabancı) serisi (5) gibi... “Out My Window”u bunların arasında nasıl konumlandırırsınız? Sizin projenizi farklı kılan nedir?

Katy’den bahsetmeniz çok enteresan, çünkü ikimiz de Yale’de okuduk ve belki de eğitimimizde ortak noktalar bulunuyordur. İşlerini çok beğenirim ama çok fazla çakıştığımızı düşünmüyorum. Yokomizo’yu ise yakın zamanda keşfettim ve işlerini çok beğendim.

Geçtiğimiz aylarda Arne Svenson’un “Neighbors” (Komşular) projesi (6) büyük bir tartışma yarattı. O da benzer bir şekilde komşularını fotoğraflıyor ama fotoğraflandıklarından haberleri olmadan... Bununla ilgili düşünceleriniz neler?

Fotoğraf sanatının dikizci ve agresif bir tarihi olduğunu düşünüyorum. Ama bu benim kişiliğime ters. Ben arkadaşça yaklaşmayı yeğliyorum. Ayrıca, birçok şeyin aynı anda gerçekleştiği daha karmaşık fotoğraflar kurgulamayı daha çok seviyorum.

Projenizi başlangıç noktası New York’tan sonra Paris, Berlin, Los Angeles ve Amsterdam gibi pek çok şehre taşıdınız. Birbirinden farklı yaşam tarzları ve mimarileri olan bu şehirlerde birbiriyle komşu olan insanlarla ilgili deneyimleriniz ve onlara yönelik hisleriniz neler? Ve projeye katılma konusunda farklılıklar gösterdiler mi?

Her şehir birbirinden farklıydı. Örneğin Paris’te insanlar fikri duyunca çok şaşırdılar ama projeye başlayınca çok sevdiler. Los Angeles yeni yeni başlıyor diyebilirim. Ve tabii New Yorklular izlenmekten keyif alıyor!

Paris, 'Out My Window' serisinden © Gail Albert Halaban

Projenin yeni durağı olarak İstanbul’u seçmenizin sebebi nedir?

ISTANBUL’74’ün eş kurucularından Demet Müftüoğlu, New York’ta bulunduğu sırada bir şeyler içmek üzere benimle tanışmak istedi. Bir anda birbirimize ısındık ve beni çok cömert bir şekilde İstanbul’a davet etti ve yardımcı olmak istediğini söyledi. Demet, İstanbul’u dünyanın önemli kültürel merkezlerinden biri yapmak konusunda çaba gösteren isimlerden biri. Onunla çalışmak çok etkileyici. Kültürel projelere dahil olmaları konusunda insanları ikna etmekte de usta bir isim! İstanbul’u çok seviyorum! Doğu ve Batı’nın mükemmel bir bileşimi.

İstanbul çekimlerine yönelik beklentileriniz neler? Projenin daha önceki kentlerinden farklı olarak İstanbul’da birbirinden çok farklı mahalleler ve komşuluk ilişkileri mevcut. Bazı mahallelerde komşuluk ilişkileri çok iyi olmasına rağmen insanlar perdelerini asla açık bırakmaz örneğin. Sosyal, politik, ekonomik ve kültürel olarak birbirinden tamamen farklı bu mahalleleri projenize dahil etmeyi planlıyor musunuz?

Şu an için ne beklemem gerektiğini ben de bilemiyorum. Yakın zamanda oraya geldiğimde keşfedeceğim!

Notlar:

(1) Gregory Crewdson'un Amerikan banliyösüne dair karanlık yorumlarından örnekler görmek için: http://www.vam.ac.uk/content/articles/p/gregory-crewson/

(2) Projenin İstanbul ayağındaki çekimlere nasıl katılabileceğinize dair ayrıntılı bilgi için: http://www.gailalberthalaban.com/PARTICIPATE-/1 veya http://istanbul74.com/

(3) Tom Seymour’un British Journal of Photography’deki 31 Mart 2015 tarihli ‘Gail Albert Albert-Halaban – Out My Window’ başlıklı söyleşisinden alıntı.

(4) Katy Grannan’ın yerel gazetelere ilan vererek bulduğu modellerle kendi evlerinde gerçekleştirdiği ilk dönem işlerinden örnekleri görmek için: https://fraenkelgallery.com/portfolios/morning-call

(5) Shizuka Yokomizo’nun, kapılarına bıraktığı notlar uyarınca belirtilen saatte pencerelerinin önünde dışarıdaki karanlığa bakarak kendisine poz veren hiç tanımadığı yabancılara dair işlerinden örnekleri görmek için: http://theharlow.net/shizuka-yokomizo-dear-stranger/

(6) Arne Svenson’un Manhattan’daki ofisinin penceresinden karşı binalardaki komşularını fotoğrafladığı tartışmalı ve mahkemelik işinden örnekleri görmek için: http://arnesvenson.com/theneighbors.html

0
6953
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage