26 MAYIS, SALI, 2015

Kurbağalı Dere'den Cezayirli Kadınlar'a

Önemli resim koleksiyonerlerimizden Can Has ile Türkiye ve dünyadaki sanat piyasası, alım gücü, müzeler ve koleksiyonerlik tutkusu üzerine konuştuk. Nazmi Ziya'dan, Picasso'ya kadar uzanan eğitici bir sohbetti bu. "Koleksiyonerlik bir virüs, bir defa kanınıza girince müptelası oluyorsunuz" diyor. Kalite onun için her değerin üzerinde önemli, o yüzden beğendiği sanatçıların ulaşabildiği en iyi eserlerini almaya çalışmış hep. Toplamak için almak değil amacı. Tutku, bilgi ve merakla birleşirse mutlaka kültürel ve maddi yatırım olarak geri döner diyor. Koleksiyonerliğin uzun bir maraton ve sanatın gelecek nesillere bırakılabilecek en büyük kültürel miras olduğunu gençlere hatırlatıyor.

Kurbağalı Dere'den Cezayirli Kadınlar'a

Ne zaman resim koleksiyonu yapmaya başladınız ve  uzun yıllardır tutkuyla çok önemli sanat eserleri toplamış bir koleksiyoner olarak ne gibi değerlere önem veriyorsunuz?

Sanat eserlerine karşı merakım vardı, fakat ilk eserimi 1983 yılında Cumalı Sanat Galerisi'nden aldım. Sanat bir görsel olay, sanat eseri alırken çok dikkatli olmak lazım, özellikle resim koleksiyonerliği yapan sanatseverlerin önce görsel olarak kendilerini çok eğitmeleri lazım çünkü bir sanatçının orta kaliteli bir eseriyle çok kailteli bir eseri veya eskiz çalışmaları arasında çok büyük fiyat farkı var. Yani siz hiç bir tarihte sanatçının çok güzel bir eserini çok uygun bir fiyata alamazsınız ama işte sanatçının imzası koleksiyonumda olsun diyorsanız, orta kaliteli bir eserini veya eskizini çok uygun fiyata alabilirsiniz. Ben koleksiyonumda bu olaya çok dikkat ettim, mümkün olduğu kadar sanatçının en kaliteli eserine sahip olmaya çalıştım, onun için bazı koleksiyonerlerin 1000/1500 eseri vardır ama kalite olarak baktığınızda 300/500 tane eser çıkar. Benim koleksiyonumda 150/200 tane eser var, ama bunlar genellikle sanatçıların en iyi eserleri. Zaten koleksiyonculuk ne demek? Eğer  o sanatçının daha iyi bir eserini görürsen, elindeki sanat eserini çıkarıp, yerine onu koymak; koleksiyon o zaman en kaliteli ve değerli hale geliyor.

Can Has ©Korhan Karaoysal

Az ve öz diyorsunuz yani? 

Evet, az ve öz!

Koleksiyonunuzun herhangi bir ana teması veya temsil ettiği dönemi var mı?

Bir tema etrafında değil de sanatçının en iyi dönemini ve seçtiği konuları yakalamaya çalışırım. Mesela Nazmi Ziya, Kurbağalı Dere'yi resmederdi ve orası çok güzel bir yerdi. Hikmet Onay, Vecih Bereketoğlu... Bugün Kurbağalı Dere'den eser yok, sadece bu resimlerden o zamanı hatırlayabiliyoruz. Göksu da öyle... Oryantalistleri de seviyorum.

Siz geçmişte çok özen ve emekle toplamış olduğunuz önemli bir koleksiyonunuzu satmak zorunda kaldınız, bize biraz bu hikayeyi anlatır mısınız? 

Daha o zaman Türkiye'de birçok kişi koleksiyonerliğe başlamamıştı sanırım. Evet o zaman babamla tartışmıştım ve Amerika'ya gitmeye karar verdim, bunun için özenle biriktirdiğim koleksiyonumu ve Boğazdaki evimi satmak zorunda kaldım. Boğazdaki evim için hiç üzülmedim ama eserlerimden ayrılmak zorunda kalmanın benim için daha güç olduğunu sonradan anladım.

Sizi geleneksel sanat koleksiyoneri olarak tanıyoruz ama son zamanlarda çağdaş sanata da yöneldiniz. Bu alana ilginiz ne zaman başladı, sebebi neydi?

İlk koleksiyona başladığımda modern resim hoşuma gitmiyordu, şimdi modern ve çağdaş sanat eserleri de çok hoşuma gidiyor. Sanırım 2000'li yıllarda başladı bu ilgi. Yakınlarda Fahrünnisa Zeid'in birkaç portresini kattım koleksiyonuma. Daha evvel portre almayı sevmezdim ama Fahrünnisa'nın o kendine has üslubuyla, fırçasıyla yapmış olduğu portreler çok hoşuma gitti. 

Fotoğraf da son zamanlarda ilgimi çeken, çok önemli bir medya, Türkiye'de çok yeni değeri anlaşılmaya başladı. Dünyada çok yüksek fiyatlara ilgi bulabiliyor. Geçen sene Drew Tal adlı bir fotoğraf sanatçısını koleksiyonuma aldım ve çok seviyorum.

Peki güncel sanatta klasik sanattan farklı ne buluyorsunuz? Fikir mi sizi etkileyen? 

Klasik sanatçılar gördükleri tarihi yerleri veya belirli konuları resmettiler, bunu izleyen akımlar doğdu, mesela empresyonizmi ele alırsak Monet ışığı çok iyi kullandı. Bugünkü sanatta daha farklı bir yaratıcılık var, yoruma açık. Klasik sanatçıları tanıyoruz, çağdaşta sen keşfedeceksin.

Ama yine de klasik sanat koleksiyonerliğine devam değil mi?  

Tabii ki.

©Korhan Karaoysal

Bir sanat eserine bakarken önce neye dikkat edersiniz, hangi kriterler sizin için önemli? Kimin yapıtı olduğuna ilk bakışta önem verir misiniz? 

Önce tabii görsel olarak beni tatmin etmesi lazım. Daha sonra yapan sanatçıya bakarım. Bilmeden iyi bir sanatçının eserini seçmek insana büyük bir haz veriyor tabii. Eseri beğendikten sonra da mutlaka sanatçıyı izlerim. Sanatçının sanata bakışı, işlerinin güncelliği, devamlılığı, kalitesi, şu ana kadar yaptıkları benim için önemli kriterlerdir. 

Türkiye'de gelişmekte olan koleksiyoner pazarı hakkındaki düşünceleriniz nedir? Türk koleksiyoneri yeterince ilgili ve bilgili mi sanat hakkında?

Eskiye göre daha bilinçli ama yeterli değil. Koleksiyonerlik her şeyden önce, bilgi ve merak gerektirir. Alım gücü de farklı. Bugün Türkiye'deki sanat pazarı aşağı yukarı 350 milyon dolar değerinde. Tabii 15 sene öncesine göre büyük bir artış var, 2001'de 5 milyon, 2010'da 105 milyon, 2010'da 300 milyon değerindeydi. Dünya pazarıyla karşılaştıracak olursak tabii ki çok ufak, biliyorsunuz geçen sene Bacon'ın ressam arkadaşı Lucien Freud'u resmettiği tablosu rekor kırarak $142.4 milyon'a satılmıştı, bu ay ise Picasso'nun "Cezayirli Kadınlar" adlı tablosu Christies'de $179.4 milyon'a satılarak bir müzayedede satılan en pahalı resim rekorunu eline aldı.

Yani tek bir eser ülkemizdeki tüm sanat piyasasının yarı değerine alıcı bulabiliyor. Peki ya müzeler?

Yeterli sayıda müzenin olmadığı kanısındayım, olanların da önlerinde kuyruk yok! 500.000 nüfuslu Abu Dhabi'de Guggenheim ve Louvre açılıyor, milyar dolarlık yatırımlar bunlar. İstanbul gibi metropol bir şehirde bu kadar az müze olması üzücü. Çin'de 400 adet yeni müze kuruluyor. Türkiye'de de 3/4 müze daha kurulacak ama bu yeterli değil.

Sizce koleksiyonerlik yaratıcı bir işlev mi? 

Kesinlikle yaratıcı bir işlev. Özellikle bugün koleksiyon yapmaya başlayan kişiler için. Biz bilinen sanatçıların işlerini toplayarak başladık ama onların en kaliteli, en iyi dönemlerini toplamaya çalıştık. Yeni koleksiyoner ise kendi keşfiyle, kendi göz eğitimiyle eser toplamaya başlıyor. Bu zaman içinde seçtiği sanatçı bir müzeye girerse, veya o sanatçının işleri müzayedede kendi aldığı bedelin kat ve kat misline satılırsa, o koleksiyonerin yaratıcılığı oluyor.

Tutku, başka merciler tarafından da tasdik edilmiş olup belki yatırım olarak da geri dönmüş oluyor. Yani hem ileriki nesillere bırakılan kültürel bir miras, hem de maddi olarak değer kazanması yaratıcılığın bir getirisi diyorsunuz. 

Evet, kesinlikle öyle.

©Korhan Karaoysal

Sanatın yatırım olarak görülmesi konusundaki görüşleriniz nedir?

80'li yıllardan benim tanıdığım koleksiyonerlerin hiçbiri yatırım amaçlı almadı, spekülasyon yapmadılar, 94/95 yıllarına kadar da bu böyle devam etti. Fakat daha sonra 96/97 yıllarında ise sanat eseri klasik yatırımların yanında yer almaya başladı. Sanat eserlerine talep arttı, talep artınca fiyatlar yükseldi. Sanat eserlerinin fiyatları katlayarak arttı. Müzayedelerin de bunda rolü oldu. Ekonomik krizlerde sanat eserlerinde çok büyük düşüş oluyor, ama en çabuk toparlayan da yine sanat eserlerinin değeri oluyor. 

Peki dünya sanat piyasasında durum nasıl?

Sanat piyasasının dünyadaki mali büyüklüğü 50 milyar euro'nun üstünde. Bunun % 33'ü ABD, %25'i Çin, %23'ü ise İngiltere'ye ait. Burada şaşırtıcı olan iki unsur var. 19. yüzyılda sanatın merkezi olan Fransa %3 civarına inmiştir, Çin ise büyük bir sıçramayla ikinci sıraya geçmiştir. Bunun temel sebeplerinden biri de Çin sanatının Çin dışında pazar bulmasıdır. 

Evet çok ilginç, bir de şu nokta var; Amerika'nın Fransa'nın önüne geçmesi 40 yıl alıyor, Çin'in İngiltere'nin önüne geçmesi ise sadece 10 yıl alıyor. 

Sanat piyasaları küresel ekonomiyi kontrol eden merkezlerde yükselir, Çin'de de bu yükseliş çok hızlı oldu. Bir de şunu eklemek lazım, 1889 sonrasında, 1929 dünya ekonomik bunalımı yılı dışında sanat yapıtlarının toplam borsa değeri hiç düşmemiş sürekli olarak yükselmiştir.

Yine koleksiyonunuza dönelim. Eğer bir gün (umarım böyle birşey hiç bir zaman olmaz) ama koleksiyonunuzdan bir daha ayrılmak zorunda kalsanız hangi 3 eserden vazgeçemezdiniz? 

Odama astığım ve hergün beraber olduğum resimlerden. Benim için Nazmi Ziya bir Monet kadar değerli. Louvre' a koyun, kimse yadırgamaz. Masamın arkasında olan İbrahim Çallı'nın Sıkma Baş Kadınlar'ı çok hoşuma gidiyor. Bir de Halil Paşa'nın oryantalist tabloları.

Ayşe Pınar Akalın ©Korhan Karaoysal

Gerçekten, Çallı'nın Art Deco tablosunda çok zarif detaylar var.

Koleksiyonunuzu toplum ile paylaştınız mı, müzelere ödünç olarak verdiniz mi?

İyi koleksiyonerlerin bu koleksiyonu halkla paylaşmaları çok önemlidir. Koleksiyoner belli bir süre sonra topladığı eserleri diğer sanatseverlerle paylaşmak ister. Zaten bunun da böyle olması gerekir ki, sanat dünyası yeni koleksiyonerler kazansın. 

Aynı zamanda sanatın sosyal sorumluluk alanında da etkinsiniz. Çağdaş sanat koleksiyonculuğuna yeni başlamış bir toplum olarak Türkiye'de, bireylere ve kurumlara sizce ne gibi görevler düşüyor ?

Bu konuda çok özverili ve vizyoner davranmış kişiler var ve onlar bizim ilk koleksiyoncularımız, birçoğunun da müzeleri mevcut. Türkan Sakıp Sabancı, Nejat Eczacıbaşı, Ali Koçman, Ziya Sofu, Suna İnan Kıraç, Tülün Erdoğan Demirören, Sevgi Erdoğan Gönül, Sevda Can Elgiz, İnci Erol Aksoy, Suna Erdoğan Tanaltay, Lüset Mustafa Taviloğlu gibi. Sanat tutkunu olan bu iş adamları sanat koleksiyonlarını oluştururken toplumda itici güç lokomotif rolünü üstlenmişlerdir.

Biraz bize Rezzan Has müzesinden bahseder misiniz? 

Rezan Has butik bir müze. Biz 1997'de tütün üreten bir fabrikayı bilim üreten bir üniversiteye dönüştürdük. Kadir Has Üniversitesi'nin restorasyonu sırasında, Bizans dönemine ait kalıntılar ve Osmanlı Hamamı bulduk. Bu şekilde Rezan Has müzesi fikri ortaya çıktı. 2007 yılından bu yana özgün sergiler düzenliyoruz. Günümüzden yaklaşık 9.000 yıl öncesine tarihlenen arkeolojik eser koleksiyonunun yanı sıra, Cibali Tütün Fabrikası’na ait belge ve objeler, 17. yüzyıla tarihlenen Osmanlı yapı kalıntısı ve 11. yüzyıl Bizans su sarnıcını müzemizde görmek mümkün. Urartu takı ve kemer koleksiyonumuz da şu anda gösterimde. Arzumuz bu tarihimize ait değerli eserlerin yurt dışında sergilenmesi.

Yeni koleksiyonerlere neler önerirsiniz? 

Genç koleksiyonerlere ayrıca şu tavsiyem var. Genç koleksiyonerler ille çağdaşta çok isim yapmış sanatçıların eserlerini değil, gene kendilerini eğiterek, beğendikleri sanatçıları çok iyi bilen bir galeri sahibiyle görüşüp veya kendi güvendikleri bir danışman tutarak seçimlerini yönlendirmelidirler. Danışman kesinlikle çok önemli. Benim tavsiyem görsel olarak kendi gözlerini eğitmeleri, yani uzun vadeli bir koşudan bahsediyorum ben, çünkü koleksiyonculuk uzun vadeli bir koşu ve bu koleksiyonculuk bilginin dışında bir tutku, bir heyecan. İnsanlar kültürlerini, birikimlerini bir araya getirerek böyle bir bilgiye sahip oldukları zaman koleksiyonculuğa başlıyorlar.

En son aldığınız sanat eseri ne? Bunu almanıza ne sebep oldu?

Abdurrahman Öztoprak eseri, renk tonları çok hoşuma gitti , bir de Zühtü Mürütoğlu'nun heykeli.

Kısa sorular soracağım, seçmek zorunda kalsanız figüratif mi abstract mı?

Figüratif ama son zamanlarda soyut da çok hoşuma gidiyor.

Resim mi fotoğraf mı?

Resim.

Can Has ©Korhan Karaoysal

Kalp mi, beyin mi?

Önce kalp, sonra beyin.

İlk görüşte aşk mı, araştırma mı?

İlk görüşte aşk, kesinlikle!

Zevk mi, yatırım mı?

Zevk, zaman içinde yatırım olarak geri dönüyor.

Modern mi, çağdaş mı?

Modern, özellikle 50-60'lı yıllar çok hoşuma gidiyor.

Son sorum. Bu soruyu bütün koleksiyonerlere soruyorum. Sizin için bir sanat eserinde kalite nedir? 

Daha önce de söylediğim gibi, öncelikle koleksiyonculuğu toplama ile ayırmak lazım, yani sanatçıların baş yapıtları değil de, eskiz veya orta veya düşük kalitede yapmış olduğu resimleri arasında kalite farkı var. Bir de insanlar yaşlanınca renk tonlarını gözler ayıramıyor, mesela kırmızıyı çok cart kullanabiliyor, mavinin en son cart tonunu seçebiliyor, bunlara dikkat etmek lazım.

Sanatçının kullandığı boyadan tutun, tuval üzerine mi, dualit üzerine mi? Osmanlı İmparatorluğu 1.Dünya Savaşı'ndan çıkmış, sonrasında da 2.Dünya Savaşı sürmekte, haliyle o dönemlerde sanatçılar kailteli boya bulamıyorlar, mesela Halil Paşa'nın kullandığı boya kalitesiz olduğu için çok çatlama görürsünüz. Bazı sanatçılar malzeme bulamadığından, tahtaya , dualite resim yapmışlardır. Ben bunlara dikkat ediyorum, tuval üzerine yapılmış kaliteli yağlı boya işleri tercih ediyorum. 

0
7594
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage