Her yıl Türkiye genelinde bağımsız yetenekleri sanat profesyonelleri ve sanatseverlerle buluşturan Mamut Art Project 10. yaşını kutluyor. Bu yılki edisyona katılan sanatçılardan Mekin Avras, Orhan Başeğmez, Samet Sert ve Sümeyra Çetin’e merak ettiklerimizi sorduk.
Bağımsız sanatçılara disiplinlerarası bir paylaşım ve sergileme alanı sağlayan Mamut Art Project 2022 bu yıl 10’uncu kez sanatseverlerle buluşuyor. Ege Yapı ana sponsorluğunda gerçekleşen Mamut Art Project, 30 Ekim tarihine kadar, Yapı Kredi bomontiada’nın farklı mekânlarında ve çevrim içi platformunda izlenebiliyor.
Mamut’un 2022 sergisinde yer alan seçkide yalnızlık, aile ilişkileri ve kökler, aidiyet, cinsel kimlik, mekân algısı gibi farklı konulara odaklanan; animasyon, fotoğraf, VR, sokak sanatları, heykel, resim, enstalasyon ve video dahil olmak üzere farklı disiplin ve tekniklerle üretim yapan 49 sanatçı yer alıyor.
Mamut Art Project 2022’ye katılan sanatçılardan 8’ini daha yakından tanımak için üç soru yönelttik. Yazı dizimizin ikincisinde yer alan sanatçılar Mekin Avras, Orhan Başeğmez, Samet Sert, Sümeyra Çetin oldu.
1- Sanat sizin için ne zaman bir ifade alanı oldu? Üretimlerinizin temelini neler oluşturuyor?
2- Mamut Art Project 2022’ye katılmaya nasıl karar verdiniz? Sizin için burada yer almak neden önemli?
3- Sergi kapsamında izleyiciyle buluşan çalışmanızın kavramsal ve biçimsel çerçevesinden bahseder misiniz?
Mekin Avras
1- Çocukluk dönemimdeki hayata ve yaşama dair olan tüm acı gerçeklikleri fark ettiğimde, benim için sanat bir ifade alanına dönüştü. Her şeyden önce duyarlı bir insan olarak, her gerçekliğin somut ve soyut ilişki biçimini yakalamaya çalışıyorum. Üretimlerimin temelini oluşturan unsurların başında insan hakları ve insan psikolojisiyle beraber canlı ve cansız varlıkların tabiatı da yer almakta.
2- Konjonktürel olarak dünyadaki güncel kritik süreçlerin tanıklığına soyunarak ve toplumsal travmaların en saydam hâlini sanatseverlerle buluşturmayı hedefleyerek Mamut Art Project’e katılmaya karar verdim.
Benim için Mamut Art Project, kültür-sanat çatısı altında, bağımsız yeteneklerin çalışmalarını, ulaşılabilir bir sanat platformuna taşıyarak, önem arz etmekte.
3- Metro alanlarını her zaman psikolojik laboratuvarlar olarak görürüm. Bilhassa uzun bir zamandır, bu ayrı evrenin dokusunu varoluşçu bir bakış açısıyla sentezliyorum. Metro alanlarında edindiğim bu görev, genel olarak sinerji ve belleğin uyumuyla, canlı ve cansız varlıklarla telepati kurma girişimimden ibarettir. Çoğu zaman, avını bekleyen bir avcı olarak görüyorum kendimi.
İnsan çeşitliliği içinde, yaşamın yüceliğinden kutuplaşmış bireyleri belgelemek ve onların dehlizlerinden faydalanarak, gizlenmiş gerçekliklerini ortaya çıkarmak gibi bir misyon yüklüyorum kendime. Ve psikolojik olarak, toplumdan tamamen soyutlanmış, içselleştirilmiş yaşanmışlıkların, fiziksel durumlarına yansımış hâllerini, görsel bir okumayla edimsel boyuta taşıyorum.
Bazı zamanlar bu üretimsel eylemim, kişilerce fark edilince diyalog sürecine evriliyor, bu evrilmeyle beraber, kişilerin psikolojik yapılarına ve travma süreçlerine inerek, problemlerin kaynağına ulaşıp, ruhsal dünyalarını yorumlayarak yansıtıyor ve onlara görsel bir reçete olarak sunuyorum. Zaman zaman kendimizden bile sakladığımız, ilkel benliğimizi hatırlatmaya ve tüm karanlığımız ile, bizi gerçeklerle yüzleştirme gayesine girerek, toplumun dinamiklerini oluşturan unsurların, hangi sürece doğru evrildiğini analiz ediyor ve üretimsel sanat eylemimi bu gerçeklik algısıyla perçinleştiriyorum.
“Metro günlükleri”, 33 parçadan oluşan bir dizi seri çalışmadır, her parça kağıt üzerine akrilik teknikle yapılmıştır.
Orhan Başeğmez
1- Sanatı bir ifade alanı olarak görmek, benim için yirmili yaşlarımın başında akademik eğitim ve bilişsel düzeyimin de gelişmesiyle paralel bir biçimde kendini göstermeye başladı diyebilirim. Bana göre kendi ülkemizde, sevdiklerimizin yanında hatta mutlu bir aileye rağmen nostalji duyabiliriz; çünkü ruhumuzun kısıtlamasını hisseder, onu istediğimiz gibi geliştiremeyeceğimizi anlarız. Başka bir deyişle nostalji, maneviyatını başkalarına iletmemenin acısıdır. İşte bu duygu durumunun üretimimin temellerini oluşturduğunu söylemek mümkün.
2- Mamut Art Project’in ülkemizde sanat bağlamında çok önemli bir platform olduğunun bilincindeydim. Bundan dolayı bende her genç sanatçı gibi burada yer almak istedim.
3- Kavramsal olarak ele alacak olursak, genel olarak çalışmalarımda “Zamansızlaşmada Nostaljik Tavır” konusunu ele alıyorum. En yalın hâliyle sisteme dahil olamamış bireylerin ruhsal yapıların trajedisini yansıtmaya çalışıyorum. Biçimsel bağlamda ise eserlerimde yaşamsal kalıntılarıyla beraber geçmişi ve şimdiyi çağdaş bir tavırla buluşturmaya çalışıyorum. Bu anlamda çalışmalarımın yapısı tarihsel bir süreç gibi katmanlı bir biçimde ilerliyor.
Samet Sert
1- “Adın ne senin mutlu günler, ismini dünyanın sonundan aldım.” Derek Jarman’ın Sebastiane adlı filminden referans aldığım bu söz, bir nevi sanat pratiğimin mottosunu oluşturur. Benim için sanat bir ifade alanı olarak sınırlandırılamayacak yücelikte ve zamanı bükecek niteliktedir. Sanat üretimlerimi heykel, video ve performans üzerine yoğunlaşarak gerçekleştirmekteyim. Çalışmalarımın altyapısını, tekrar, bozulma, yeniden üretim gibi kavramların bedenle oluşturduğu ilişkiler ve bedenle bir arada yaşama hâli oluşturmaktadır.
2- Üretim sürecimde desteğini esirgemeyen ve iş birliği yaptığım sanatçı arkadaşım Nisa Aslan’ın ısrarıyla başvurmaya karar verdim. Mamut Art Project’i çağdaş sanat pratiklerinin gün yüzüne çıktığı bir alan olarak görmekteyim. Sergi kurulum süreci boyunca Mamut ekibinin desteğiyle yerleştirmemi planladığım gibi gerçekleştirebilmek ve izleyiciyle buluşturabilmek ise oldukça büyük bir fırsattı.
3- “komut” adlı video enstalasyon projesinde videolar, anlatı üslubu olarak açık anlam aralıklarını merkezine alır; videolar birbiri ardına dizilen, doruk noktalarında kesintiye uğratılan, metaforik ip uçlarını seyircisine sunan ve seyircisiyle yeniden üretilmek isteyen imgelerle bezelidir. İğrençlik ve hareket kavramları videoların içerisindeki imgelerin çevresini kuşatır. Ezber hareketlerin sınırlandırılması, yeniden öğrenme; dönüştürme ve unutma ihtimalleri videoların kesme (cut)lerinde kendini var eder. Bir diğer yandan bedenin sınırlarını tehdit eden beden akıntılarının psikolojik ve sosyolojik etkilerine karşın; video ve fotoğraflar, olağan şiirselliğiyle, bireyin kendi bedeni üzerindeki bağımsızlığını sorgular. Videoların ilham noktaları olan dönüştürülmüş vana ve benzin pompası nesneleri, bedenin yeni uzuvları olarak karşımıza çıkmakta ve beden akıntılarının kontrolünü otomasyon ve başarısız denemelerle sürdürmektedir. Proje metni olarak şiir görsel dil içinde çözülmekte ve proje metninin açık uçlu ve göz önünde oluşuna gönderme yapmaktadır.
Samet Sert'in işlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Sümeyra Çetin
1- Çocukluğumda kalemi, boyayı ve malzemeleri keşfettiğim ilk zaman diyebilirim. Bu ifade alanlarım zaman içinde sanat içgüdülerimi ailemin farketmesi ve beni bu doğrultuda yönlendirmesiyle gelişti. Böylelikle ifade alanlarım, sanat içgüdülerimin daha profesyonel bir alanda artmasıyla gelişmeye başladı.
Deneyimleyerek içselleştirdiğim, psikolojimde pozitif veya negatif etki yaratan olaylar ve kişiler üretirken bana ilham olarak çalışmalarımın temelini oluşturuyor.
2- Mamut Art Project ile sergilenen "Samsun/Terme" isimli eserimi 2021'de zaten tamamlamıştım. Fakat eserim sergilenirken görmesini istediğim biri vardı ve bunun için Eylül 2022'yi beklemem gerekti. Bu sebeple Mamut Art Project’in Ekim 2022'de gerçekleşecek 10. edisyonuna katılmaya karar verdim.
Mamut Art Project, birçok şehirden farklı üretim alanlarına sahip sanatçılarla ve sanatseverlerle bir araya gelmemiz için fırsat sağladı. Böylelikle kariyerime katkı sağlayacak fikirlerle ve kişilerle tanıştım. Bu fikirlerle, kişilerle ve kimi zaman yapıcı eleştirilerle altı günlük bir süreçte karşılaşmak benim için önemli. Ayrıca Mamut ekibinin samimiyetle karşılaması ve sanatçının isteği doğrultusunda hareket etmesi de...
3- İzleyiciyle buluşan "Samsun/Terme" isimli eserimi bir genogram uygulaması veya incelemesi olarak tanımlıyorum. Genogram tekniği sistematik aile terapilerinde sıkça kullanılan bir uygulama olup, kişinin aile ilişkilerinin ve tıbbi geçmişinin resimli bir gösterimidir. Bireylerin kalıtsal veya psikolojik faktörlerinin görselleştirilmesine izin vererek geleneksel soy ağacının ötesine geçer. Bunların yanı sıra ailedeki bireyler arasındaki ilişkileri ve birçok değerli hikâyeyi de paylaşmaya olanak sağlar.
“Samsun/Terme” ile: Baba-anne ve 10 çocuktan oluşan bir ailenin, kalıtsal ve psikolojik faktörler sonucunda yaşanan hüzünlü hikâyesini video, fotoğraf ve enstalasyon üzerinden anlatıyorum. 20 parçadan oluşan eser: 10 çocuğun 7'si ölen, kimi ise bakıma ihtiyaç duyarak yaşayan bu bireylerin; sağlık durumlarına, travmalarına ve aile içi ilişkilerine dair ipuçları veriyor. Ailenin hikâyesi, anne-baba ve sağlıklı büyüyen iki kardeş arasındaki sorumlulukların detayları, ailenin gurbetteki üyesi Cemil'in çocuğuna yazdığı mektupla gün yüzüne çıkıyor. Eserimin adından da anlaşılacağı üzere olay örgüsü Samsun'un Terme ilçesinde gerçekleşiyor. Eserde ki her bir çalışma sırasıyla ailedeki her bir bireyin yaşamını, eserin kendisiyle, altında yazan ismiyle ve birkaç kavramsal anlatıyla temsil ediyor.
Hikâye bir aile şeması olduğu için eserlerin sergideki konumlandırılmasını soy ağacında yer aldığı gibi düzenledim. Baba-anne ve doğan ilk çocuktan sırasıyla son çocuğa kadar.
Bu sıralama "Terme" isimli, hikâyenin yaşandığı “ev” görseli ile başlıyor.
Sonra sırasıyla;
İzzet(baba)
Fatma(anne)
Meryem(1.çocuk)
Satiye(2.çocuk)
Yusuf(3.çocuk)
Muhtalip(4.çocuk)
Yaşar(5.çocuk): “Beyaz perdenin altındaki yeşil duvara yaslı, çürümüş sedir üzerinde oturan orta yaşlardaki şizofreni hastası adamı görüyor musun?”
Selahattin(6.çocuk): “Serebral Palsi”
Hatice(7.çocuk): “Kör,Sağır,Dilsiz”
Nimet(8.çocuk): “Yedi çift ayakkabı”
Kemal(9.çocuk)
Cemil(10.çocuk): “Akraba evliliği, sağlık sorunları, travmalar, ölüm gibi önemli olaylara ve aile içi ilişkilere ilişkin bilgiler.”
İsimlerini ve her isme sahip bireylerin yaşamına dair bir anlatıyla tamamlanıyor. Ailenin hikâyesine ait detaylardan bazıları ve “Samsun/Terme” isimli eseri üreten olarak bu aileyle olan bağım; Cemil(10.çocuk)'in yaşamını temsil eden zarf ve mektupların içeriğinde yer alıyor.
Mamut Art Project 2022’yi 30 Ekim tarihine kadar, Yapı Kredi bomontiada’nın farklı mekânlarında ve çevrim içi platformunda izleyebilirsiniz.
“‘Mamut Art Project 2022’ Sanatçılarıyla Bir Tanışma” serimizin Anıl Duran, Adekan, Dilşad Demir ve Gülnihal Yıldız’ın yer aldığı ilk bölümünü buradan okuyabilirsiniz.