Contemporary Istanbul bu yıl da çok dolu bir program ile karşımıza çıkıyor. Çin’den gelen galerilerin ağırlandığı “Yeni Ufuklar”, geçen yıl gönlümüzü fetheden Plug-in Istanbul Yeni Medya Bölümü, çoklu sanatların farklı formatlarının ve kavramsal boyutlarının tartışıldığı CI Editions, uluslararası fikir liderlerini tartışmalar ile bir araya getiren CI Dialogues ve her 90 dakikada bir, bir sanatçının şovuna yer veren CI 90 Minute Shows bu bölümler arasında. Bu yılki programların çeşitliliği ve yeniliği bir hayli dikkat çekici. Program direktörü olarak sizden dinlemek isteriz bir de; 9. kez gerçekleşecek olan Contemporary Istanbul’da bu yıl bizleri neler bekliyor?
Bu sene Contemporary Istanbul’a ilk defa çalışan birisi olarak dahil oluyorum. Fakat fuar en başından beri devam ediyor, ben bu süreçte fuarı hep seyirci olarak takip ettim. Çünkü fuarın, içinde blunduğumuz sanat ortamını ve sanat piyasasını yansıttığını düşünüyorum. Daha önceki seneleri ele alırsak her yıl çıtanın biraz daha yükseldiğini görüyoruz. Başlarda daha yerel bir fuar ile karşılaşırken yıllar geçtikçe CI uluslararası karakteri çoğalmaya başladı. Bu gelişimin fuarın içerisinden biri olarak devam edeceğini vadedebilirim. Sanat ortamı, galeriler, sanatçılar da gitgide daha profesyonelleşip kurumsallaştığı için, fuar her yıl birikimini arttırıyor.
Biraz önce saydığınız projeler de fuara ek birer heyecan niteliğinde. Bütün fuarlarda olduğu gibi Contemporary Istanbul'da da fuar ana kısmı dışında güncel sanatın birer yansıması ve araştırması niteliğinde projeler yer alıyor. Plug In, New Media sanatını inceleyen avangard bir bölüm. Dialogues kısmına baktığımızda araştırma, paylaşım ve eğitim odaklı bir oluşum görüyoruz, bu bölümde neredeyse beş günlük bir okul bizleri bekliyor. Fuarda ayrıca çocuk atölyeleri ve eğitimleri de bulunmakta. CI 90 Minute Shows küratöryel ve deneysel bir mekân. CI Editions yepyeni bir business alanı. Burada Türkiye'nin önde gelen sanatçılarının edisyon işleri, çeşitli baskılardan heykele kadar, yer alıyor. Çin’den de bir video sanatı sergimiz var. Tüm bunları bir arada değerlendirdiğimizde Contemporary Istanbul aslında klasik bir fuardan çok öte. Bence Contemporary Istanbul, Istanbul Bienali’nin yanında Türkiye'nin en önemli ve en büyük sanat etkinliği.
Fuarda 22 ülkeden, 520 sanatçı ve 104 çağdaş sanat galerisi yer alacak. Ortalama 75.000 ziyaretçiyi ağırlaması beklenilen fuarda galeri ve sanatçı seçimlerinde belli faktörlere dikkat edildi mi?
104 galeriden, yüzde altmış oranındadan fazla yabancı galeri katılımı gerçekleşiyor. Contemporary Istanbul genel olarak uluslararası olmasının yanı sıra, Türkiye, İstanbul’un bölgesi, yani Balkan ve Ortadoğu ülkelerine de yöneliyor. Bence Contemporary Istanbul'un önemli karakter özelliklerinden biri de bu. Fuarda hem Türkiye'deki en önemli sanatçı ve galeriler, hem çevre bölgeden önemli sanatçı ve galeriler hem de global bağlamda sanatçı ve galeriler yer alıyor.
Bu anlamda fuar çok önemli bir boşluğu da dolduruyor. Bizim sanat ortamımız hâlâ oldukça yerel bir ortam, Contemporary Istanbul ise uluslararası odaklı çalışmalarına devam ediyor.
Bir seçim kurulumuz var ve yoğun başvuruları onlar karşılıyor. İlk etapta en iyi galerilere odaklanıyoruz. Sanatçı kadrosuna, galerinin kurumsallığına, geçmiş performanslarına bakıyoruz. Tabii bu esnada yerel ve yabancı galeri açısından da bir denge sağlamaya çalışıyoruz. Bizi heyecanlandıran, belli bir kaliteye sahip ve kendi içinde çeşitliliği barındıran seçimler yapıyoruz. Günümüzdeki çoğulcu, hetorojen ve eklektik bir yapıdaki çağdaş sanat da bizden bunu bekliyor.
Günümüzde hem Türkiye’de hem dünyada birçok genç ve yeni fuar kuruluyor. Sanat çevresini sevindiren fuar haberleri, bu yeni fuarların her birinin farklı bir slogan ve hedef etrafında bir misyon edinmesi gibi durumlar söz konusu. Bu hareketli sanat ortamı ve gün geçtikçe bir yenisinin haberini aldığımız fuarlar arasında Contemporary Istanbul’un öne çıkmasını sağlayan etmenler neler?
Şu anda İstanbul’da üç ana fuar var; Tüyap yani ART Ist, Contemporary Istanbul ve ArtInternational. Kuruluş tarihi olarak da 94'te Tüyap, 2005’te Contemporary, iki yıl önce de ArtInternational. Bu üç fuarın hem içerik hem de form anlamında çok farklı stratejileri var. Contemporary Istanbul uluslararası bir fuarken bir yandan da Türkiye ve bölge odaklı da, bu yüzden Türkiye için çok önemli bir fuar. Çok fazla yabancı misafirimiz oluyor, çok yoğun bir VIP programımız var.
Bu üç fuar mekân olarak bile çok farklı şekillerde konumlanıyor. Lütfi Kırdar Kongre Merkezi, Haliç Kongre Merkezi ve Tüyap hem mimari açıdan, hem de bölgenin şehir içindeki konumlanması açısından birbirlerinden çok farklılar. ART Ist yerel bir fuarken, ArtInternational tamamen Batı ağırlıklı bir fuar. ArtInternational bu anlamda önem taşırken yurt dışındaki herhangi bir yerdeki herhangi bir fuardan farksız.
Çünkü ArtInternational’da yurt dışındakiler ile aynı galeriler, hatta bazen aynı yapıtlar sergileniyor. Bu yüzden üç fuar birbirinden farklı kimlik ve yaklaşımlara sahip. Bu açıdan Türkiye’de sanatseverler, koleksiyonerler, sanatçılar ve küratörler için oldukça zengin bir sanat ortamı oluşuyor. ArtInternational daha çok salt bir fuar olarak konumlanırken, Contemporary Istanbul kendisine fuar ve sanat festivali olarak yer ediniyor.
Contemporary Istanbul’un en dikkat çekici bölümlerinden biri olan CI Dialogues, bu yıl “The Other Art. Alternatives. Choices. Options” teması ile karşımıza çıkıyor. Dünyadan koleksiyonerlerin, sanatçıların, küratörlerin ve konusunda uzman kişilerin katılacağı program, bu sene de oldukça yoğun. Programın hedefi ve bu yılki katılımcılarından bize biraz bahsedebilir misiniz?
Benim fuardaki görevim; “program direktörü” olarak tanımlanıyor. CI Dialogues, CI 90 Minute Shows ile ilgili ağırlıklı ilgileniyorum ve ayrıca CI Editions’ta R. Paul McMillen ile beraber artistik direktörüm. Şöyle bir denge tutturmaya çalışıyoruz; Dialogues kısmında günümüzde sanat ve alternatif stratejileri tartışıyoruz. Günümüz ve geçmiş kolay iken geleceği tartışmak biraz zor. Ayrıca Türkiye’nin durumu, Suriye ve Irak’a bakıldığında bu esnada deyimi yerindeyse 'yangın ortasında' fuar yapıyoruz, bunun ne anlam taşıdığının farkındayız. Sanat lüks değil, seçkin bir olay olmamalı ve sadece elitist alanlarda da gerçekleşmemeli. Fuar içinde de dünyanın hallerini eleştirel bir şekilde incelememiz ve tartışmamız lazım.
Programın hedefine değinecek olursak; bu bölümde özellikle eğitim ve araştırma kısmına önem veriyoruz. CI Dialogues’u kendi içinde bölümlere ayırdık. Birinci bölüm çağdaş sanat ve çağdaş sanat teorisini tartışıyor, ikinci bölüm sanat ortamı ve piyasasını konu alıyor. Üçüncü bölümde New Media ile ilgili. Plug In önemli bir bölüm. Son olarak konuk ülkemiz Çin ile ilgili bir bölümümüz var ve orada Çin’deki sanat ve sanat ortamını tartışıcağız. Contemporary’nin her sene başka bir ülke davet etmesi çok önemli bir özellik. Bu sene Çin konuğumuzdu ve bu yüzden Dr. Jabos’un Çinli sanatçılardan oluşan bir video koleksiyonu sergisi olacak. Beş gün boyunca çok yoğun bir CI Dialogues programı olacak.
Diğer bir yenilik de seminerler. Pazar günü "Pazar Seminerleri" isimli bir program yapıyoruz, ders nitelikli bir ortamda bir uzman seminer yapıyor. Bu bölümde çağdaş sanat, Türkiyedeki çağdaş sanat, koleksiyonerlik ve bizim sanat ortamızı tartışacağız.
Ve gelelim 90 Minute Shows’a. Küratörlüğünü üstlendiğiniz CI 90 Minute Shows alışık olduğumuz sergilerden biraz farklı. Fuarın en ilgi çekici bölümlerinden biri olacağı tahmin edilen 90 Minute Shows’u sizden dinlemek isteriz. Bu fikir nasıl ortaya çıktı?
Nisan ayı itibariyle çalışmaya başladık. Bana Contemporary İstanbul’dan teklif geldiğinde ilk olarak başka fuarlarda program direktörünün ne olduğunu araştırıp genel olarak iki ana konusunun olduğuna kanaat getirdim; sergiler ve konuşmalar.
Sonra normalde fuarlarda nasıl sergiler yapıldığını ve Contemporary Istanbul’un geçmişte nasıl sergiler yaptığını araştırdım. Seyirci ve küratör olarak değerlendirdiğimde yapılan sergiler çok hoşuma gitmiyordu. Ben yirmi senedir elliden fazla sergi yaptım. Farklı farklı birçok modelde çalıştım. Mesela ilk sergim evin salonunda gerçekleşmişti, ayrıca sokakta da sergiler yaptım. Offspace, müze, bienal gibi birçok ortamda çalıştım. Dolayısıyla farklı modelleri biliyorum ve bu yüzden sıradan sergiler artık beni heyecanlandırmıyor.
İlk olarak, Contemporary Istanbul için ne yapmak istemediğimi biliyordum. O zaman 'ne yapabilirim?' üzerinde düşünmeye başladım. Bir alternatif ve model oluşturmaya yöneldim. Konteyner fikri aklıma geldi, orada küçük bir sergi alanı kurmak istedim. Mekân içinde mekân gibi. İkinci olarak aklıma gelen karma bir sergiyi küçük bir mekânda kurmanın çok zor olacağıydı. Solo sergiye ya da bir araştıma mekânı ve bir oyun alanı fikrine mi yönelsem diye düşündüm. Düşündükçe fikirler gelişti. Solo sergi olduğunda günde birtane yapsam çok sıkıcı olacaktı. Çünkü fuar çok dinamik ve hızlı, o dinamiği yakalamak gerekiyor. Bu hız, değişim ve tüketim serginin teması haline geldi. Benim kuşağımda bir film doksan dakikalıktı. Bu bana sergi konusunda ilham verdi. Doksan dakikada bir sanatçı gelsin kursun, sergisini yapsın, sonra doksan dakika sonra söksün ve diğer sanatçı içeri girsin diye düşündüm. Neredeyse birbirleriyle çakışır durumda, dinamik bir sistem. Seyirciler de bu kurulum aşamasına şait olacaklar, belki sergi gecikecek, yetişemeyecek. İzleyiciler hiç alışık olmadıkları bir sürece şahit olacaklar. Sanatçılardan en fazla on beş dakikada kurabilecekleri sergi projeleri istedim.
Herkes beş günde, doksan dakikalık 25 sanatçı ağırlama projesini duyunca “Sen deli misin?” diye soruyor. Bence deli olmak lazım. Radikal, deneysel ve farklı bakış açıları ve heyecan uyandırıcı işler üretmemiz gerekiyor. Süprizlerle dolu bir mekân olacak ve bence bu süprizlere hepimizin çok ihtiyacı var.