14 HAZİRAN, ÇARŞAMBA, 2023

Mekânın Saf Hâli: “Garage”

Ankara, Ayrancı’da yer alan alternatif bir mekân olarak tanımlanan ve geçtiğimiz günlerde deneysel bir sergiye, “Imbroglio (Karışık İşler)”ya ev sahipliği yapan Garage üzerine bir yazı.

Mekânın Saf Hâli: “Garage”

Mekânın saf hâlde bulunduğu bir yer burası, nötr bir alan. Elektriği ve suyu yok. Bu alana bir tanım bulmak zor görünüyor. Bir atölye denebilir mi? Evet, bir üretim alanı. Duvarları var ve bir de kapısı fakat eşiği yok. Davetlisi ya da VIP yok ama sanatçısı ve izleyicisi var. Komşuları var bir de; elektriği bir kablo ile bu mekâna aktaran. Haritada tanımlı bir yer burası, Ayrancı’da Defne Sokak'ta; Garage.

Ayrancı’nın her yanı ağaçlarla çevrili sokaklarında yürürken karşınıza bir sanatçı atölyesi çıkması kaçınılmaz. Her sokakta başka bir sanatçının atölyesine, bazı sokaklarda ise birkaç sanatçının atölyesine birden rastlamak mümkün. Hatta bazı yürüyüşler doğrudan sanat eserine çıkar. Mayısın son haftasından bu yana Defne Sokak’tan geçtiyseniz sokağın başındaki ikinci binanın bahçesinin duvarında, erik ağacının hemen altında bir işe rastlamış olmalısınız.

​Orası aslında bir sanatçı atölyesi fakat yaklaşık iki haftadır / bir eylem olarak sergilemeyi mekânda gerçekleştirmiş durumda. Burası, yukarıda sözünü ettiğim daha doğrusu biraz tanımlamaya çalıştığım yer; Garage. Her atölye bir sergi alanı değil mi zaten. O hâlde sergileme modelleri içinde kimi zaman mekânsal kaygı ile içerik kaygısı oluşturmaktan ya da malzemenin içeriğe dönüşmesinden söz ederiz. Bu anlamda Garage, hem bir üretim alanı hem de bir sergileme alanı olarak kullanılıyor. Burada şöyle bir ayrıntı var ki bu eylemlilik hâlinde yer alan tüm sanatçılar Engin Esen, Hacer Albayrak, Sevil Duman, Coşkun Demirok, Ayça Güneş ve işleri ilk kez burada bir araya geliyor. Bir içerik olmadan, karışmışlar mekâna ve 10 Haziran’a kadar oradaydılar.

1. Engin Esen, Sergirafi
2. Hacer Albayrak, Tayf, ağaç tutkalu, kağıt, zımba, 2022
3. Sergiden bir görünüm
4. Garage'dan bir görünüm

Birbirinden farklı teknik ve malzemeler ile oluşturulan işler aynı mekânın parçası olmuşlar. Hepsinin kendi aurası yani yaşam alanı var. Buradaki parçalanma hâlinde ise eylemin ismiyle müsemma bir karışıklıktan söz etmek mümkün görünüyor. Ama bu, bildiğimiz hâliyle karmaşa anlamındaki karışıklık değil. O hâlde şunu sormak yerinde olacaktır; buradaki karışıklık tam olarak nereden geliyor? “Imbroglio (Karışık İşler)” sadece sergilemenin ismi mi yoksa aslında eylemin de ismi mi, bunu düşünmeyi öneriyorum. Mekâna dahil olduğumda tahmin etmeye çalıştım ve şöyle bir yere hızla yaklaştığımı fark ettim. Mekân o kadar boş diğer bir deyişle o kadar saf hâlde ki içeriye dahil olan her varlığın, nesnenin, sesin, olayın, durumun, olgunun bir karışıklık yaratması kaçınılmaz. Bunun yanında işlerin karışmasından da söz edilebilir tabii ki, tıpkı atölyede olduğu gibi. İç içe geçmek ya da etkileşim alanına girmek gibi. İlişkilenme hâli aslında. Sergilenme hâlinin parçası olan işlerin tümü bu mekânın dışında oluşturulmuş. Burada bir araya gelmişler.

Garage, sözlükte geçen anlamıyla bir hareket veya varış noktası olarak doğrudan karşılığını buluyor. Bu, bir yanıyla da atölyenin ya da buradaki eylemliliğin hareket ve varış noktasını temsil ediyor. Üretmenin kendisi hareket hâlinde olmak ve belki de varmak ile ilgili. Her hareketin vardığı bir yer var. Akla ilk olarak geleceğinden neredeyse emin olduğum, yalnızca bir mekân ya da bir lokasyonun karşılığı olarak bir durağı kastetmiyorum. Bir yere varmanın yanı sıra varılanın bir olay örgüsü, bir durum ya da bir an olabileceğini ifade ediyorum. Mekânın kendisi böyleyken buradaki eşik de bir temsil olarak şeffaflaşıyor. Saf hâlde bulunan bu mekânda eşiğin geçirgenliği mekânı tanımsız hâle getiriyor. Gündelik yaşamda herhangi bir mekânda oldukça keskin, sert bir karşılığı olan ve içinde tüm karşıtlıkları barındıran bu kavram, bu eylemlilik hâlinin sürdürüldüğü Garage’da tamamen esnek bir hâle dönüşüyor. İşlevsel anlamda atölye olarak kullanılabilen fakat nötr bir alan olmasıyla da bir anlamda her şeye / her yere dönüşebilen bir yer.

Garage, mekânın saf hâlinde, ne tam anlamıyla atölye ne de tam anlamıyla başka tanımlı bir yere dönüşmüş, öyle bir niyeti de yok gibi, bu açıkça seziliyor. Bu saf hâl, içerisi ile dışarısı arasındaki sınırı belirsizleştiriyor. Şeffaf, geçirgen bir hâldeki bu mekânın kapısı neyi dışarıda bıraktığını bilmeden ya da içeride neyi muhafaza ettiğinden emin olmadan bir ilişki kuruyor mekânla. Eşik yok burada. Sokakta yürürken bir anda bir kapı ile bölünmüş gibi bir yer. Duvarlarla atmosferden kapıyla da sokaktan ayrılmış, kamusal alanın dışında olduğunu iddia edemeyecek kadar içeride ve özel alan olamayacak kadar dışarıda bir yer. Mekânın bu saf hâli, atölye ile sergi mekânı arasındaki ince çizgiyi de yansıtıyor.

​Kapının gündelik yaşamdaki konumlanışında muhafaza etme durumu, mekânı bölme refleksinin genelde önüne geçer. Kapalı ya da açık olmasından bağımsız olarak kapı, öznel tavrıyla mahrem olanı ortaya çıkarır. Bu durum, Garage’da kapının açıkken duvarla bir olduğu bir noktaya varır. İçerinin, maddesel anlamda olmasa da mekânsal aidiyet bağlamında kapatma, saklama kavramlarını barındırdığını söylemek mümkün. Mekânsal aidiyet ile ilişkisi özelinde kapının buradaki (Garage) konumu, sokakta bir çizgiyle sınırları belirlenmiş olan bir oyun alanına benzer. Garage, kapısı açıkken sokak ile bütünleşiyor. Bu da aslında bizi yine sergileme eyleminin buradaki ismine, dolayısıyla "Imbroglio"nun müzikteki karşılığına götürür; farklı ritimlerin aynı müzikte yer alması durumu, sokağın metaforu olarak okunur hâle gelir. Defne Sokak’tan gelip geçen birbirinden oldukça farklı fakat belki de aynı rota ya da aynı apartmanı (mekânı) paylaşan insanlar bu metaforun vücut bulmuş hâli olurlar. Bir çeşit karşıtlık içeren bu durumda, sokak kendi sınırsızlığın sınırlarını kurar. İçinde ya da dışında olmasıyla özdeş bir kurguyu yaşamın içerisine taşır.

1. Ayça Güneş, Öğün IV, modelleme kili, 2023
2. Coşkun Demirok, kuzu heykeli (buluntu nesne), 2023 
3. Sevil Duman, Tapu, sunta, plastik boya, marker kalem, 2023 

Kamusal alanın bir parçası olan sokak, kendisi dışında konumlanan özel alanı her daim ev olarak kurgulamaz elbette. Özel alanın belki de ev dışındaki fakat ev kadar mahrem olan karşılıklarından birisi de atölyedir. Bir sanatçı atölyesi olabildiğince mahrem bir yerdir. Sanatçının mahremi olan atölye, sergileme eylemi ile birlikte aktive olan bir mekâna dönüşür. Bir araya gelişler, bir karışıklık ihtimalini içerebildiği gibi karşıtlık oluşturmaya da muktedirdir. Bu iki farklı düzlemin yansıması olarak farklı yollardan “Imbrgolio”ya ulaşılabilir. Sıkıntılı ve sorunlu bir durum anlamında İngilizceye geçen imbroglio, İtalyanca kökenli bir sözcüktür ve kendi kökeninde aldatmaca, yanıltmaca anlamlarını taşır. Farklı dillerdeki karşılıklarını bakınca kelime, hemen hemen tüm coğrafyalarda benzer içeriklerle donanmıştır.

Yaşadığımız zaman ve coğrafya gereği, oldukça sıcak ve bazı sınırların keskin, bazılarının ise bulanık olduğu bir yerdeyiz. Garage’daki eylemlilik hâlinde karşımıza çıkan devlet adamı temsillerinin bunun bir yansıması olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Dünyanın farklı ülkelerine farklı dönemlerde liderlik etmiş olan bu figürleri ilk gördüğünüzde tanımak çok da kolay değil. Dişleri çürük, kimisi dökülmüş gülen bir ağızla karşınızda duruyorlar. Serigrafi gibi bir teknikle her birinin birbirinin tamamen aynısı olarak sınırsız sayıda çoğaltılabilir olması ise müthiş bir metafor kuruyor. Her başkan, kendi temsilini sonsuz olasılıkta çoğaltılabilir bir teknikle temsil ediyor. Kulağa korkunç geliyor değil mi! Bu bürokratik temsilin hemen altında ise topal bir kuzu var. Bacağının teki yok, yerine ahşap bir sopa takılmış, bir şekilde ayakta durmaya çalışıyor. Belki de sürüsünden ayrıldı ve kurt kaptı, kim bilir. Böyle bir zamanda sürüyü terk etmemekle yükümlü insanlık. Fakat arada bir de bakmak gerek, sürü, nasıl bir algı ile güdülüyor. Topal kuzu ile mekânsal ve yaşamsal ilişkilenmeyi deneyimlerken gözüme gazeteler çarpıyor, hepsi güncel. Tavandan sarkıyor ve üzerinde eylemlilik hâlinin de ismi olan “Imbroglio” yazıyor. Fakat yazının renkleri, karmaşıklığı gündemi kapatamıyor. Her şey gün gibi ortada, uyanık olan her insanın okuyabileceği açıklıkla duruyor orada. Farklı gazetelerin bir araya getirildiği bu yerleştirme eyleminde güncelin birbirinden farklı algılarını aynı kadrajda görmek henüz uyanamamış olanları da uyandırıyor sanki.

Her şey bu kadar hızlı, sıcak ve akışkanken parçalanmış olan algımız bizi oradaki beden parçalarına doğru yaklaştırıyor. Duvara ve yere yerleştirilen parçalar, koparıldıkları yerle ilgili bir kaygı duymuyor gibiler, sanki hissizleşmiş bir bedenin parçaları onlar.

Algımız, hislerimiz, yaşamlarımız parçalara ayrılırken doğaçlama bir biçimde mekâna getirilen ve yerleştirilen bu işler, mekânsal parçalanmanın da kurgusunu yaratıyor belki de. Bir yere ait olmakla ilgili beslediğimiz kaygı, şu sıralar yerini var olmakla ilgili bir kaygıya bırakmış olabilir mi? Hayatta olmak, yaşamaya değil fakat hayatta kalmaya devam etmek ile ilgili bir yerden okunabilir mi? Garage’ın orta yerinde mimari diyebileceğim bir mekân kurgusu var, fakat düz bir zemine sahip değil. Salonu, mutfağı, banyosu, her biri başka yöne yıkılmış durumda, üst üste yükseliyorlar.

​Her şey bu kadar üst üste ve parçalanmış hâldeyken döneceğimiz yerin sokak olması umut verici. Her eylemlilik hâlinin sokağa temas ediyor ya da edecek olması hem mekânsal hem de düşünsel anlamda hakikat değeri taşıyor. Sokak, mekânın, yaşamın temas edilen en hakiki parçası gibi geliyor bana. Kamusal alanın mekânsal anlamda birçok aktörünün aksine sokak, kendi dinamiğini her gün yeniden kuruyor. Diğer aktörlerin eklektik olma hâli, Garage’da mekânın kalıbı olduğunu sezdiğimiz bir parçaya denk geliyor. Başka bir mekândan alınıp getirilen bu kalıp, algının bir metaforu olarak mekânda öylece duruyor.

0
4204
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage