“bang. Art Innovation Prix” programı hibrid sanat, yeni medya, veri sanatı ve biyo-sanat alanında tasarlanan projelere destek vermeyi amaçlıyor. 20 Mayıs tarihine kadar proje üretimlerinin devam edeceği “bang. Art Innovation Prix”in birinci edisyonu 25 Mayıs - 3 Haziran 2017 tarihleri arasında 42 Maslak Art!SPACE Gallery’de, ardından Mixer’de izleyicilerle buluşacak.
“bang. Art Innovation Prix”in jürisinde Oracle San Francisco Kıdemli Tasarım Direktörü Aylin Uysal, multimedya ve enstalasyon sanatçısı Ayşe Gül Süter, Akbank Genel Müdür Yardımcısı Burcu Civelek Yüce, sanatçı ve NOHlab’ın kurucusu Candaş Şişman, İTÜ Bilgisayar Mühendisliği Robot İnsan Etkileşimi Uzmanı Doç. Dr. Hatice Köse, Koç Holding’in İnovasyondan Sorumlu Koordinatörü Murat Peksavaş, MIT Media Lab Araştırmacılarından Pınar Yanardağ ve sanatçı, akademisyen, tasarımcı ve müzisyen Selçuk Artut yer alıyor. Jüri ile bang. Prix, sanat-inovasyon birlikteliği ve tekonolojik gelişmelerin sanat üretimine etkisi üzerine konuştuk.
Sanat ve inovasyonu birleştiren projelerin önünü açmayı amaçlayan bang. Prix; hibrid sanat, yeni medya, veri sanatı ve biyo-sanat alanındaki üretimlere destek verecek. bang. Prix’in bir jürisi olarak siz bu alanlarda üretilen yeni projeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Son yıllarda bu alanlara olan ilgi ve dolayısıyla üretimin arttığını söyleyebilir misiniz?
Selçuk Artut: Teknolojinin yaygınlaşması ve bilgi paylaşımının demokratikleşmesi gibi gelişmeler ışığında içinde teknoloji barındıran sanat eserlerinin artması oldukça sık görülür oldu. Elbette sanat içinde bulunduğu ortamın koşullarından etkilenmektedir. Günümüzün yeni tanımlanan sanatçı kişiliği teknolojiyi gündelik hayatının yoğun bir bileşeni olarak kullanıyorken buna eserlerinde de yer veriyor olması kaçınılmaz. Bu alanda üretilen projelerde daha sık karşılaştığım durum form önceliğinin dikkati çekecek oranda önde olmasıdır. Sanattaki form anlayışı bilgisayar yazılımları ve simulasyonlar ile hayal gücümüzün ötesinde farklı açılımlar içine girmektedir.
Aylin Uysal: Kesinlikle. Sanatçı, teknoloji ve bilim üzerine çalışanları bir araya getirmek ve bunu desteklemek oldukça önemli. Bunun örneklerini MIT gibi kendini kanıtlamış üniversitelerde ve birçok üniversitede görüyoruz. Bu konuları birbirine yaklaştıran yeni eğitim alanları dünyanın birçok yerinde başlatıldı. Öğrencilerin sanat, medya ve araştırma disiplinlerinde master yapmaları bekleniyor. Bu konuya kendini adamış birçok sanatçı, tasarımcı ve araştırmacı var, John Maeda gibi. https://maedastudio.com/
Candaş Şişman: Bu alanlara olan ilginin kesinlikle arttığını söyleyebilirim. Bunun en önemli sebeplerinden biri artık teknolojinin hayatlarımızda çok önemli bir rol oynadığı ve yeni gelen nesilin, teknoloji ile olan ilişkisinin geçmişe göre daha fazla olması. Ayrıca sanatsal olarak yeniyi aramak ve teknolojinin de bunu arayan sanatçılara birçok olanak sağlaması önemli bir etken. Teknolojiyi merkez noktasına aldığımızda, birçok farklı disiplini bir araya getiren bir köprü işlevi olduğunu söyleyebilirim. Bu sayede artık tek bir disiplin üzerinde yoğunlaşmak yerine birçok farklı disiplini bir araya getirebilme imkânına sahibiz. İşte bu imkân beraberinde multidisipliner bakış açısını getiriyor. Bu bakış açısı da günümüzün ruhuna ait bir bakış açısı. Artık insanlık olarak tek bir noktaya odaklanarak bir durumu çözemeyeceğimizi anladık. Farklı disiplinleri ve bakış açılarını ne kadar bir araya getirebilirsek o kadar kapsayıcı ve zengin fikirler ortaya çıkartabiliriz diye düşünüyorum.
Murat Peksavaş: Sanat ve inovasyonu birleştiren sanıldığından çok daha fazla ortak nokta olduğunu düşünüyorum. Bang. Prix bu ortak noktaların sözde kalmayıp gerçeğe dönüşmesi için kurgulanmış bir organizasyon. Sanatta olduğu gibi inovasyon alanında en önemli konuların başında “yaratıcılık” geliyor. Sanatçıların kullandıkları kendilerine özgün kalıpları var. Biz de inovasyon yaparken bu kalıplara benzer metodolojiler kullanıyoruz. İnovasyon genellikle tesadüfen ortaya çıkan bir şey değil. Bazı metodolojileri kullanarak onu tetiklemek gerekiyor. Ancak inovasyondaki yaratıcığı ortaya çıkarmak için doğrudan sanatı itici bir güç olarak kullanmak oldukça yeni bir fikir. Ülkemizde halen yabancı olduğumuz bu akımı ilk hayata geçiren yarışma olması sebebiyle Bang. Prix’in çok özel bir yeri var. Ben de bu ilkin bir parçası olmaktan dolayı çok gururluyum. Yarışmaya gençlerin ilgisi ülkemizde de bu alanda bir şeylerin başarılabileceğini gösteriyor. İzleyen yıllarda bu akımın daha da güçleneceğine ve bu alandaki üretimin daha da artacağına inanıyorum.
Seçilen projeler malzeme desteğinin yanı sıra bang. prix mentor ekibi ile tanışıp üretim aşamasında destek alma fırsatını yakalayacaklar. Bir de en önemlisi üretimleri mayıs sonu, önce 42 Maslak Art!Space Galeri’de ardından Mixer’de sergilenecek. bang. Prix’in genç sanatçılara nasıl katkılarının olacağını düşünüyorsunuz?
Candaş Şişman: Bu alanda projeler üreten, üretmek isteyen sanatçılara, Türkiye’de verilen destek ve sergileme imkânı oldukça az. Şu an yeni medya sanatı ile uğraşan bizler de aynı problemleri yaşıyoruz. Özellikle projelerin prodüksiyonu ve sergilenmesi büyük problem. Bang. Prix’ in sunduğu bu imkânlar bence çok önemli bir adım. Bu adımın ilerleyen aşamalarda başka sanatçıları da, bu yönde projeler üretmeye teşvik edeceğini düşünüyorum. Özellikle mentor desteği, genç sanatçılar için oldukça öğretici bir süreç olacaktır. Bu sayede sadace sergileme değil, birçok deneyim ve fikir de elde edebilecekler, bu işin uzmanlarıyla tanışabilecekler. Bunun yanı sıra işlerin sergilenmesi sonunda birçok sanat izleyicisi ile buluşacaklar ve önümüzdeki dönemde yeni proje imkânları oluşacak. Ayrıca bang. Prix’ in getirdiği başka bir değer ise bu alanların Türkiye’de daha çok duyurulması ve bu kültürün yeşermesine katkı sağlaması. Bu durum, bu alanlarda üretim yapan ve meraklı olanlar için için pozitif bir adım.
Aylin Uysal: Sanatçıları, teknoloji üzerine çalışanları ve araştırmacıları bir araya getirmek çok iyi fikir. Katılımcılar bu tür etkinliklerde hem profesyonel ağlarını geliştirme hem de değişik alanlarda deneyimleri olan kişilerden farklı şeyler öğrenme fırsatı yakalıyor. Ne demişler bir elin nesi var iki elin sesi var. İş birliği, iş hayatında başarılı olabilmek için en önemli/değerli şeylerden biri. Özellikle gençlerin iş ağlarını geliştirmeleri, yeni uzmanlar ile tanışmaları ve onların deneyimlerinden öğrenmeleri kariyerleri açısından çok önemli. Bang.prix gibi organizasyonlar da bunun bulunmaz fırsatı. Böyle fırsatların kaçırılmaması lazım.
Selçuk Artut: Günümüzde kaynaklara erişim kolaylaştığından kendi kendine yetebilen bireyler oluşmaya başladı. Ancak bang. Prix bu aşamada önemli bir kapıyı aralıyor. Bireysel olarak fikir üreten sanatçılar bu pratiklerini başkaları ile nasıl paylaşabilecekler ve eserlerini nasıl geliştirecekler soruları bu sayede sorgulanmaya başlanacak. Genç sanatçılar bir anlamda sanat eğitiminde süregelen entellektüel paylaşım ortamında yer alabilecekler. Fakat teknolojik sanat birçok eğitim kurumunda henüz çok sıcak olarak işlenen bir konu değil, bu anlamda bang. Prix önemli bir sorumluluk üstlenmiş oluyor.
Hatice Köse: Son yıllarda sanat ve inovasyonu birleştiren çalışmalara özellikle gençlerden yoğun bir ilgi var. Bu noktada uzmanları bu gençlerle bir araya getirerek güzel bir iş yapıldığını düşünüyorum.
Murat Peksavaş: Daha önce başka girişimcilik yarışmalarında görev alma imkânım oldu ama bang. Prix hibrid konsepti nedeniyle çok farklı. Türkiye’de sanat ve inovasyon kavramlarının bir araya geldiği, hatta tartışıldığı platformlar konusunda ciddi bir eksiklik var. İki kavram sanki aralarında hiçbir ilişki yokmuş gibi ayrı ayrı ele alınıyor. Sanat ile ilgili bir faaliyete katıldığınızda salonda inovasyon alanında çalışan kimseyle karşılaşmıyorsunuz. Aynı şekilde inovasyon toplantısında da sanatçılara rastlamak hemen hemen imkaânsız. bang. Prix esasında birbiriyle sanıldığından çok daha fazla ortak noktası olan bu iki kitleyi bir araya getiriyor. Dolayısıyla bu yarışmanın sadece sanatçılara olan katkıdan ziyade üretim ve inovasyon alanında çalışan kesime olan katkısından da bahsetmek gerekiyor. Her iki kesim de bu organizasyon sayesinde birbirlerine yaklaşıyor ve iş birliği yapabileceklerini öğreniyorlar.
Oracle San Francisco Kıdemli Tasarım Direktörü Aylin Uysal
Amerika’da teknoloji alanında çalışan en önemli Türk kadınlardan biri olarak tanıyoruz sizi. Erkek egemenliğinin kendisini gösterdiği bir sektörde güçlü bir kadın olarak karşımıza çıkıyorsunuz. Sizi örnek alan gençlere tavsiyeleriniz neler olur?
Biliyoruz ki kadIn olarak erkeklere göre daha çekingeniz. Birçoğumuz konuyu 100% bilmiyorsak risk almayı sevmiyoruz. Aklımızdan çıkarmamamız gereken şu ki; yanımızdakı erkek iş arkadaşımız da bizden daha çok bilmiyor ya da bizden daha akıllı değil. Erkekler 80% bilgi ile risk alabiliyorlar. Bazı eksikleri insan işin içine girince ögreniyor. Konuyu çalışın ama risk almaktan da hiçbir zaman çekinmeyin. Kadınlar olarak empati konusunda çok daha duyarlıyız. Bu da başarılı ürünler ortaya koyabilmek için bir avantaj. İş hayatında yerini bulmuş kadınların gençlere rehberlik yapmaları, destek olmaları lazım. Bir o kardar da erkek iş arkadaşlarımızın desteğini teşvik etmemiz lazım.
Geleceğin ya da bugünün anneleri olarak da, kız çocuklarınızı küçük yaşta bilim ve teknoloji konularında çalışmaya yönlendirin. Bebekler aldığınız gibi, lego, blok oyunları gibi tasarım ve araştırma yapabilecekleri oyuncaklara da yöneltin.
Sanatçı ve NOHlab’ın Kurucusu Candaş Şişman
Kişisel çalışmalarında ve NOHlab kapsamında birden fazla disiplinden yararlanarak; deneyim tasarımı, enstalasyon, görsel–işitsel performans ve video mapping alanlarında üretimler gerçekleştiriyorsun. Sanatsal üretim ve teknolojinin çağımızda birbirini besleme ve geliştirme şekli hakkında ne düşünüyorsun?
Dijital teknolojiler sanata birçok yeni olasılık sundu, interaktivitenin ve deneyim bazlı çalışmaların gelişmesine neden oldu. Artık izleyici klasik sanattaki gibi işi sadece gözlemlemiyor, işin sürecinin bir parçası olabiliyor ve işin yönünü değiştirebiliyor. Bunu teknik anlamda sağlayan en önemli araç gereç ise teknoloji. Ayrıca dijital teknolojinin getirdiği bir başka yenilik birçok farklı alan-teknik arasında köprü kurabilmesi. Böylece farklı alanları sentezleme olasılığını arttırdı, bu da bize üretim anlamında sonsuz bir kombinasyon olanağı tanıdı. Sanatçının günümüzdeki rolü, bunları nasıl şiirsel bir dil ile bir araya getirdiği. Ayrıca dijital teknolojilerin çok hızlı gelişmesi de sürekli bu alanın kendini yenileyebilmesi ve dinamik kalmasını sağlıyor.
Kendi açımdan baktığım zaman, yaptığım ve yapmak istediğim çalışmalarda teknolojik gelişimlerin sağladığı en önemli noktalardan biri farklı medya ve deneyimleri bir araya getirme olanağı sağlaması ve sonuçta melez yapıların ortaya çıkması. Örneklendirmem gerekirse; araştırmalarım genellikle sanal ve fiziksel gerçeklik diyebileceğimiz iki farklı gerçekliği bir araya getirmek veya farklı algı yöntemlerini kullanarak (ses, görsel, koku, rüzgar gibi) birçok farklı deneyimi aynı anda melez bir şekilde sunmaya çalışmak ve birbirine dönüştürmek üzerine. Teknoloji bu noktada farklı olasılıklar arasında birçok köprü kurabilmeye ve bu olasılıklardan farklı kombinasyonlar ortaya çıkarmaya yarayan bir araç. Böyle bir bakış açım olduğu için ve teknolojinin gelişimiyle birlikte sürekli yeni yöntemler çıktığı için, kafamdaki melez yapılara ulaşma olanağım artıyor. Dolayısıyla yaptığım işler özünde (kavramsal ve estetik bakış olarak) bir bütünlük içerisinde kalıyor fakat biçim ve yöntemleri sürekli değişiyor. Bu noktada önemli olan şey sanatçının özünü ve dertlerini koruyabilmesi, eğer öz de teknolojik gelişmelere göre değişiyorsa yapılan işler tasarımsallaşıyor ve teknik daha ön plana geçiyor. Bu durum yeni medya ile ilgilenen sanatçılar için ince bir çizgi.
İTÜ Bilgisayar Mühendisliği Robot İnsan Etkileşimi Uzmanı Doç. Dr. Hatice Köse
Robot ve insan etkileşimi konusundaki son yıllardaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Robotların sanat üretimindeki etkisi üzerine görüşleriniz nelerdir?
Robotik biliminde son yıllarda insan unsuru daha fazla yer almaya başladı. Donanım maliyetleri düştü, daha hızlı, daha iyi plan yapan, daha iyi gören, daha “akıllı” robotlar ürettik ve yazılımlarını gerçekleştirdik. Bu gelişmelerle beraber insan unsuru da robotik çalışmalarda daha fazla ön plana çıktı. Artık insanların yaşamında yer alacak bir robotik sistemden bahsettiğinizde sadece daha hızlı, daha güçlü daha iyi hareket edebilen bir robot değil, daha “sosyal” daha “duygusal” daha “bilinçli” robotlar aklımıza geliyor. Tüm bu gelişmeler robotların sanat üretiminde kullanımını yaygınlaştırıyor. Yapay görme çalışan bir araştırmacı bir robot kolunu programlayıp resim yapabiliyor ya da ses işleme çalışan arşatırmacılar robot müzisyen geliştirebiliyor. Bu müzisyen sizin müziğinizi taklit edebiliyor ya da bir aşama ileri gidip sizinle müzik yapabiliyor, robotlar performans sanatçısı olabiliyor, sahneye çıkıp sanatçılarla beraber bir tiyatro oyunu sahneleyebiliyor, üstelik eleştirmenler ve diğer oyunculardan tam not alabiliyor. Tüm bunların kökeninde insan-robot etkileşimi yatıyor. Son yıllarda önemli robotik konferanslarında robot ve sanat konusunda çalıştayların düzenlenmesi bu konuya hem sanatçıların hem de akademisyenlerin oldukça ilgi duyduğunun bir göstergesi.
Koç Holding’in İnovasyondan Sorumlu Koordinatörü Murat Peksavaş
İş dünyası ve inovasyon tarafından bakan bir isim olarak yaratıcı düşünme ve sanatsal pratiklerin sektöre etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
bang. Prix disiplinlerarası bir işbirliği arayışını ortaya çıkartıyor. “Sanat” kelimesi daha ziyade “yaratıcılık” ile özdeşleşirken, “teknoloji” kelimesi ise daha ziyade “araştırma-geliştirme” gibi kelimeler ile özdeşleşiyor. Oysa bugün “sanatsal araştırma” ve “teknolojik yaratıcılık” tan söz ediyoruz. Ortaya çıkan hibrid kavram ise “araştırmacı-yaratıcılık”.
Bu kavram sanatçıların yaratıcılıklarını, inovasyon niteliği taşıyan ve ticarileşme potansiyeli olan yeni teknolojik çözüm veya süreçler yaratmaya yönlendirmelerini simgeliyor. Dünyada bunun örneklerini “Cirque du soleil” gibi hem sanatsal hem de mültimedya yönü olan eğlence sektöründe veya bazı bilgisayar oyun sanayi ürünlerinde görmeye başladık. Ancak bu hareket tek yönlü değil. Endüstri ise sıkışıp kaldığı kalıplardan çıkarak sanatsal yaratıcılığı bir girdi olarak kabul etmeye başlıyor. Bu durumda sanatçılar sadece topluma yönelik sanat yapan kimliklerinin dışına çıkıp ticari ve teknolojik gelişmeler açısından birer tetikleyici, ateşleyici konuma geliyorlar. Sanat ve inovasyon dünyası daha yeni yeni birbirlerini keşfetmeye başlıyor. bang. Prix yarışmasının da bu alana hizmet eden çok önemli bir enstrüman olduğunu düşünüyorum.
Sanatçı, Akademisyen, Tasarımcı ve Müzisyen Selçuk Artut
Akademisyen kimliğiniz sebebiyle genç sanatçıların projeleriyle yakından ilgilisiniz muhtemelen. Genç sanatçıların tarafından bakacak olursanız sizce hibrid sanat, yeni medya, veri sanatı ve biyo-sanat gibi alanlarda gelişmek için neye ihtiyacımız var?
Merak etmeye çok ihtiyacımız var. Ancak merak Heidegger’in dile getirdiği biçimde bir hakimiyet kaygısı barındıran yok etme haline dönüşmemeli. Üretilen eserlerin içerik anlamında fikirsel beslenimleri oldukça önemli. Bu anlamda beslenilecek kaynaklar salt teknolojik gelişmeler odaklı olmalalı, sorgulayıcı halimizi ayakta tutacak düşünsel metinler ve felsefi içerikler de hayatımızın bir parçası olmalı. Unutulmamalı ki sanat da hep bilim gibi uygarlığa yön vermeye devam edecektir.
*Katılımcılar projelerini 20 Mayıs tarihine kadar tamamlayacak ve en son aşamada eserlerini 25 Mayıs - 3 Haziran 2017 tarihleri arasında 42 Maslak Art!SPACE Gallery’de, ardından Mixer’de izleyicilerle, koleksiyonerlerle, galericilerle, iş, teknoloji ve sanat dünyasıyla buluşturacak. Daha detaylı bilgiye ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.