Dans filmleri yönetmeni Michael Maurissens ile Kunststiftung NRW fonu desteğiyle üç aylık rezidans programı kapsamında Türkiye'de bulunduğu sırada gerçekleştirdiği dans-film atölyesi deneyimleri ve dans-film yönetmenliği üzerine konuştuk.
Yönetmen Michael Maurissens dans-filmi atölyesi, Goethe Institut ve Tarabya Kültür Akademi ile çeşitli iş birlikleriyle yürüttüğü ortak projeler için Kunststiftung NRW kültür fonu desteğiyle üç aylık bir rezidans programı için Türkiye’de bulundu. Bu yoğun programı kapsamında İstanbul’da Duende’de Screendance atölyesinin yanı sıra, sosyal ve kültürel bağlamın dansçıların bedenlerine nasıl yansıdığını ve bu bedenlerin bilgi aktarımını araştıran The Body as Archive (Arşiv olarak Beden) belgeselinin gösterimleri yapıldı.
PAL İzmir tarafından düzenlenen ve atölye yürütücülüğünü Michael Maurissens'ın, sanat yönetimini Serenay Oğuz'un üstlendiği, dansçılar, görsel sanatçılar ve kamerayla harekete odaklanan katılımcıları bir araya getiren “İklim adaleti için düşünen bedenler” Screendance atölyesi nisan ayında gerçekleşti. Ayrıca, Screendance atölyesi kapsamında çekilen filmlerden Unfomfortable Tree, Dance Camera Istanbul ve Improvisation Dance Festivali film seçkisinde sonbaharda izleyiciyle buluşacak.
Ankara’da ise, Goethe Institut, Bilkent Üniversitesi İletişim ve Tasarımı Bölümü ile Artizan Film ortaklığıyla gerçekleşen dans-film atölyesine konuk olduğum sırada Maurissens’ın atölyelerdeki deneyimleri ve dans-film yönetmenliği üzerine konuştuk.
Almanya'da yerleşik olan Brüksel doğumlu dans filmleri yönetmeni Michael Maurissens, Almanya'daki özel ve devlet tiyatrolarında dans alanında deneyim kazandıktan sonra 2009 yılında Köln'de The MichaelDouglas Kollektiv'i kurdu. Kolektifin odak noktası, kolektif sanat üretimi üzerine araştırmalar yapmak ve performans bağlamında kolektif yaratım yöntemlerinin geliştirilmesi oldu. Kolektif, iletişim, mimarlık, sosyoloji, koreografi ve çatışma çözümü gibi disiplinler ve konularla olan etkileşimlerde bir diyalog ilerletmeyi ve değişimi teşvik etmekti.
Yıllardır Michael Maurissens, medya alanında özellikle de grafik tasarım, fotoğrafçılık ve film üzerine (film yapımcısı, kameraman ve kurgucu olarak) çalışmakta. 2013 yılında, Köln Medya Sanatları Akademisi lisansüstü çalışmalarını tamamlamış, çalışmalarında sahne tasarımı, uygulamalı güzel sanatlar ve belgesel film yapımı üzerine odaklandı. Bugün film yönetmenliği ve yapımcılığı yapmakta, deneysel video çalışmaları ve performans belgeselleri üretmekte, atölyeler yönetmekte ve ortak görsel sanat projelerinde yer almakta. Maurissens filmlerinde bedenin çeşitli kültürel bağlamlarda bir arşiv olarak rolüne odaklanmakta ve dansı ve filmi bir diyalog biçimi olarak kullanmakta. Disiplinlerarası yaklaşımıyla Maurissens, Çin, Japonya, Uruguay, Tanzanya, Hindistan, İspanya, Türkiye, Fas, Filistin, İtalya, İsviçre ve Senegal'de filmler üretmiş ve kültürler arası iş birliği sağlamakta.
***The English version of the article is below.
Dans dünyasındaki yolculuğunuzu ve yol boyunca yaşadığınız deneyimlerinizden bazılarını bizimle paylaşabilir misiniz? Özellikle bir dansçı olmaktan film yapımcısı olmaya geçişiniz konusunu dinlemek isterim. Filmler yönetiyor ve yapımcılığını yapıyorsunuz, deneysel video çalışmaları ve performans belgeselleri üretiyorsunuz. Sahne arkasında olmak nasıl bir his?
Almanya genelinde 15 yıl boyunca devlet tiyatrolarında ve dans şirketlerinde deneyim kazandıktan sonra, yüksek donanımlı çağdaş koreograflarla çalışma fırsatı bulduğumda, kendi sanatsal tercihlerimi yapmaya ve bağımsız sanatçı olarak çalışmaya karar verdim. 2009 yılında The MichaelDouglas Kollektiv'i kurdum, bu sayede dansın diğer sanat formları, pratikler ve bilimsel alanlarla etkileşiminde iş birliği sağlamak, keşfe yönelik deneysel çalışmalar için harika bir platform oluştu.
Bu iş birliği deneyiminden sonra, dansı bir uzlaşma alanı ve beden ve çevresi arasında bir etkileşim ve hibrit ifade biçimi olarak görmeye başladım. Nitekim kültürel çeşitlilik gösteren toplumların fikirlerinin ortaya çıktığı alan dans aracılığıyla oluşuyor.
Dans ile kültürler ötesi deneyimlenebilen çeşitli bağlantılar ve diyaloğun yaşandığı alanlar özellikle ilgimi çekiyor. Örneğin, kültürel temaslar, göç ve cinsiyet gibi metodolojik ve teorik kavramlar aracılığıyla dans üzerine kültürlerarası bakış açılarının konuşulmasıyla ilgileniyorum. Ayrıca, dans pratikleri toplumsal ve siyasi çatışma bölgelerinde değişim için güçlü araçlar oluşturabiliyor ve direnişe ve eyleme öncülük edebiliyor.
Film yönetmenliği ve dans pratiğimi birbirlerine çok yakın görüyorum. Bu iki alanda hareketi gözlemlemek, yakalamak ve iletmek beni büyülüyor. 50 yaşına yeni girdim ve bir dansçı olmaktan sahne sanatları ve koreografi alanlarından biriktirdiğim deneyimle film medyumu içinde çalışmaya devam ettiğim organik bir geçiş döneminde olduğumu hissediyorum. Işıkla, hareketle, çeşitli katmanlar ve dinamiklerle, anlatıyla, beden/mekân ilişkisiyle ve sesle çalışmak gibi her iki uygulamada da mevcut olan unsurlarla bestelemeyi, yaratmayı ve bunları şekillendirmekle uğraşmayı seviyorum.
Diğer sanat formları ve disiplinlerle diyaloğa girmek, benim için her zaman verimli bir deneyim olmuştur. Niyetlerimi ve yapmak istediklerimi tanımlama, ifade etme ve kendim için ve iş birliği yaptığım sanatçılarla belirleme anlamında bu diyaloğun anlamlı olduğunu düşünüyorum. Bu adım atıldıktan sonra, disiplinlerarası yaklaşım sanatsal yaratım için heyecan verici bir alanı keşfetmek için olanaklar sunar. Ayrıca, disiplinlerarası yaklaşımda insan kendi sanatsal pratiğinin potansiyelini ve sınırlarını daha iyi anlar.
İstanbul'daki rezidans programınız nasıl bir süreçti? Türkiye'de bulunduğunuz sürecin hangi yönlerini vurgulamak istersiniz?
Üç aylık rezidans süreci çok hızlı geçti. Kuşkusuz bu, şehrin hızıyla, karşılaştığım ilham verici sanatçıların kalitesi ve yoğunluğuyla ve kurduğum iş birlikleriyle ilgili. Şehir, tarihsel, sosyal, sanatsal anlamda sonsuz bir ilham kaynağı sunuyor adeta. Böylesine bir proje için, İstanbul’a gelmeden önce gerekli hazırlık ve araştırma yapılabilir ancak bu şehirdeki dinamikleri, ağları ve bağlantıların doğasını anlamak ve işlemek kesinlikle birkaç hafta sürüyor. Katıldığım mekânların, projelerin, girişimlerin, bağlamların çokluğunun yanında, farklı çalışma alanlarında üç farklı konuya odaklanan üç dans-film atölyesi yönettim. Bu atölyeler iklim krizi, kamusal mekânı keşfetme, beden ve çevresi üzerineydi. Bu atölyeler, bilgi alışverişinin yapıldığı, bilgilerimi aktarabildiğim, Türkiye'deki sanatçılara ilham verebilmem ve sanatsal yolculuklarında ve uygulamalarında onlara destek olabilmem için mükemmel platformlar oldular.
Kısmen bitirebildiğim film projesi sayesinde, Türkiye’den sanatçılara sanatsal anlamda en yüksek düzeyde iş birliği yapmamız ve bilgi alışverişinde bulunabilmemiz için harika bir davette bulunmuş oldum.
Bu film, büyük olasılıkla rezidans sürecimin doğal gelişimi gibi şekillenecek. Farklı donanıma sahip sanatçılarla birlikte sahne sanatları, dans, koreografi ve film yapımcılığı gibi bu alanların çeşitli yaklaşımlarına odaklanan bir dizi karşılaşma ve iş birliğine dayanıyor. Rezidans süresi boyunca film çekimini tamamladım, şu an ise kurgusuyla uğraşıyorum. İleride mutlaka İstanbul’a yeniden gelirim çünkü dahil olduğum ve hem sanat alanı hem de akademik çevrede iş birliğini geliştirmek istediğim ortak projeler var.
Symmetrical coincidence projesinin ortaya çıkışından bahseder misiniz?
Kısa film projesi, dansçı Kamola Rashidova, koreograf Melih Kıraç ve dört dansçı ile bir karşılaşma sonucunda ortaya çıktı. İstanbul'daki Yapı Kredi Müzesi'nde James Joyce'un Ulysses adlı eserinden esinlenerek gerçekleştirdikleri mekâna özgü bir performans olan günbatımı melodrama için prova sürecine katıldım. Çok geçmeden, koreografik süreç etrafında kısa deneysel bir film çekimi için potansiyel gördüm ve kısa bir film projesi iş birliği önerisinde bulundum - herkes bu teklifimi olumlu karşıladı ve beni sanatsal süreçlerine dahil etti. Müze provasından çarpıcı dans sahnelerinin yanı sıra, şehirde, günlük sahneleri, sokakları, mimariyi içeren hareketlerle daha fazla çekim yaptım ve ardından tüm malzemeyi birleştirdim. Videoyu buradan izleyebilirsiniz.
Goethe Institut Ankara, Artizan Film ve Bilkent Üniversitesi’yle ortak düzenlenen atölye sürecinde, dans, iletişim ve medya öğrencileri bir araya geldi ve bir film çekimi atölyesi gerçekleştirildi. Kısa dans filmlerini izledikten sonra, iş birliği süreçlerinin katılımcılar için son derece verimli olduğunu söyleyebiliriz. Bu atölye sürecinde hangi zorluklarla karşılaştınız? Katılımcıların dans, doğaçlama ve fikir paylaşımı aracılığıyla birbirlerine nasıl ısınmalarını kolaylaştırdınız?
Ankara'daki atölye sürecindeki en büyük zorluk, katılımcıları çok kısa bir sürede yetenekleriyle dahil olmaya, iş birliği yapmaya ve yaratmaya teşvik etmek için en basit, en net, en sağlam ve destekleyici çalışma çerçevesini oluşturmaktı. Film ve dans bölümlerinden öğrenci katılımcıların birbirini önceden tanımadığını dikkate alarak birlikte çalışıp yaratmalarına olanak sağlayacak koşulları sağlamak gerekiyordu. Hızla odadaki herkesin “kim” olduğunu, her bireyin hangi bilgilere ihtiyaç duyduğunu ve kolektif sanatsal yaratıma nasıl destek sağlanacağını anlamam gerekti. Ve şaşırtıcı bir şekilde, her şey oldukça iyi gelişti: Dört grup oluşturuldu ve her grup harika kısa dans filmleri üretti, katılımcılar sorumlulukları, kararları ve rolleri paylaştı ve bu iki dans ve film “dünyası” mükemmel bir şekilde bir araya geldi.
Konuşmamızda, katılımcıların bu atölye sırasında Kontakt Doğaçlamayı deneyimlediklerini belirtmiştiniz. Bu atölye içinde, Kontakt Doğaçlama hareket pratiği ile yaratıcı süreç arasında bir bağlantı görüyor musunuz?
Dört grup içinde, dansçılar hızlı bir şekilde dans malzemesi oluşturmak için iki yöntem belirlediler: Ya kameraya yönelik koreografik malzemeler oluşturmak ya da belirli bir konumda görevler ve doğaçlamayla etkileşime geçmek. Üç dans filmi projesi, doğaçlama hareketlere dayanırken, bir grup dansçı dans hareketlerini koreografik olarak oluşturdu. Dansçıların birbirlerine ve çevrelerine karşı açık, kabul edici, meraklı olmaları dolayısıyla kontak doğaçlama ve yaratıcı süreç bu çerçevede benzer yaklaşımlar sunuyordu. Doğaçlama çalışmak, kamerada çok iyi işleyebilen yoğun ve odaklanmış bir fiziksellik ortaya çıkardı. Yaratıcı süreç açısından, iş birliğini teşvik etmek ve gruplar arasında sinerji oluşturmak için herkesin iletişime açık olması gerekiyordu.
Body as Archive adlı projenize değinmek istiyorum. Bu belgesel, dansçının bedenini bir arşiv olarak keşfeden bir bağlamı araştırıyor. Bedeni bilgi taşıyıcısı olarak ele alıyor ve bu arşivin beden içinde iletimini ve erişilebilirliğini araştırıyor. Araştırma sürecinizden ve röportajlarınızdan bahsedebilir misiniz? Bireylerin deneyimlerine nasıl iç görüler elde ettiniz?
Dansçılar, kariyerleri boyunca farklı koreograflarla birçok dans projesi üzerinde çalışırlar, tekniklerini geliştirir, özel becerilerini ve koordinasyonlarını iyileştirir, koreografik dil geliştirir, yeni hareketler oluşturur, yeni alanları keşfederler... Projeden projeye, deneyimleri ve bilgileri çoğalırken tüm bu deneyimleri yanlarında taşırlar. Ben de hep merak etmişimdir, bu bilgi nerede bulunur, depolanır? Bedende mi? Bedende nerede? Kaslarda mı? Dokularda mı? Beyinde mi? “Bedenin hafızası” terimi ne anlama geliyor? Film, akademisyenler, sanatçılar, bilim insanları, mimarlarla yapılan bir dizi röportaja dayanıyor. Söyleşi dizisinde yer alan her katılımcı kendi pratiği ve bilgilerine dayanarak bu konudaki görüşlerini paylaşıyorlar. Film aynı zamanda dansçı olmaya dair ve iletişim pratiğinin ne kadar karmaşık olabileceği konusunda iyi bir genel bakış açısı da sunuyor. Videoyu buradan izleyebilirsiniz.
Merak ediyorum, zihninle bedenin arasında bağı kuvvetlendiren günlük rutinleriniz var mı? Duyusal algınızı nasıl besliyorsunuz?
Dans stüdyosunda geçirdiğim zamanlar eskisi kadar uzun olmasa da, günlük yaşamımda harekete ihtiyaç duyuyorum. Yeni bir şehirdeyken, orayı keşfetmek için uzun yürüyüşler yapmaktan keyif alırım. Diğer yandan hareket düşünmeyi de teşvik ediyor. Hem bedeni hem de beyni uyaran iyi bir etkinlik. Yaratıcı olmak - örneğin bir videoyu düzenlemek – kendimi hareket hâlinde hissettiğim, duyularıma, dinamiklere ve fizikselliğe zihinsel olarak bağlandığımı hissettiğim güzel bir çalışma.
***
Choreographer and filmmaker Michael Maurissens was in Turkey for three months as part of a residency program funded by the Kunststiftung NRW cultural fund. During his stay Maurissens engaged in collaborative projects involving dance-film workshops supported by Goethe Institut and the Tarabya Cultural Academy. As part of this intensive program, along with his Screendance workshop at Duende, screenings were held in Istanbul of the documentary directed by Maurissens; "The Body as Archive," which explores how the social and cultural context is reflected in dancers' bodies and their transfer of knowledge.
In April, PAL İzmir organized the "Bodies Thinking for Climate Justice" Screendance workshop, where Michael Maurissens served as the workshop facilitator and Serenay Oğuz as the artistic director. The workshop united dancers, visual artists, and participants with a shared focus on integrating dance movements with the camera. Furthemore, among the films created during the workshop, the "Uncomfortable Tree," will be featured in the film selections of Dance Camera Istanbul and the Improvisation Dance Festival later in the fall.
In Ankara, I was a guest at the dance-film workshop organized by Goethe Institut in collaboration with Bilkent University's Department of Communication and Design and Artizan Film. It was an enriching experience to discuss Maurissens' experiences in the workshops and his role as a dance-film director.
Michael Maurissens is a Belgian dance and visual artist based in Germany. After evolving as a professional dancer in state theaters and companies across Germany, he founded the MichaelDouglas Kollektiv in 2009 in Cologne. The dancers collective’s focus includes research on collaborative art production and the development of collective creation methods in the performance context always advancing a dialogue and fostering exchange at the interfaces to disciplines and themes such as dance, communication, architecture, sociology, choreography and conflict resolution.
For several years now, Michael Maurissens has been working with media in the fields of graphic design, photography and film (as filmmaker, cameraman and editor) and in 2013 he completed his postgraduate studies at the Academy of Media Arts Cologne, his studies focused on scenography, applied fine arts and documentary film making. Today he directs and produces films, experimental video works, performance documentaries, leads workshops and participates in joint visual art projects. Michael Maurissens' films explore the role of the body as an archive in various cultural contexts and use dance and film as a form of dialogue. His interdisciplinary approach has enabled him to produce films and engage in ambitious intercultural cooperation in China, Japan, Uruguay, Tanzania, India, Spain, Turkey, Morocco, Palestine, Italy, Switzerland and Senegal.
Hello Michael, could you share with us your journey into the world of dance and some noteworthy moments along the way? I'm keen to hear about your transition from being primarily a dancer to becoming a filmmaker. You now direct and produce films, experimental video works, and performance documentaries. How does it feel to be behind the scenes?
After evolving 15 years in state theatres and dance companies across Germany, where I had the opportunity to work with high rank contemporary choreographers, I took the decision to work as a freelance artist as I was ready to make my own artistic choices and work more independently. I then co-founded the MichaelDouglas Kollektiv in 2009, a wonderful platform for collaboration, exploration and experimentation at the interaction of dance with other arts forms, practices and scientific fields.
From that collaborative experience, I started to understand dance as a space for negotiation, interconnection and hybrid forms of expression between the body and its environment: It is in the medium of dance in which ideas of culturally diversified societies emerge.
I am particularly interested in the manifold interconnections and dialogue spaces which can be experienced between dance and transculturality. For example, to negotiate transcultural perspectives on dance through methodological and theoretical concepts, such as cultural transfer, migration, and gender. Moreover, dance practices can constitute powerful instruments and initiate resistance and action for change in social and political conflict zones.
Film making and dancing are very close in my practice. I am fascinated by observing, capturing and conveying movement. I just turned 50 and I am finding myself in a sort of an organic transition from being a dancer, to continue working with the knowledge I have accumulated from the fields of performance and choreography within the medium of film. I love to compose, to create, to craft with elements that are present in both practices: working with light, with movement, with layers, with dynamics, with narrative, on the relation body/space, with sound…
Engaging in dialogue with other arts forms and disciplines has, for me, always been a good exercise: having to define, formulate and set my intentions and line of actions in the most articulate way for myself and with the artists I am collaborating with. Once that step is done, cross disciplinary approach to artistic creation opens up an exalting space for possibilities and exploration.
As well, it is in cross disciplinary approach that one understands better the potential and the limitation of his/her own artistic practice.
How was your residency in Istanbul? What aspects of your time in Turkey would you like to highlight?
The 3 residency months have gone by very fast, it has to do with the speed of the city, the quality and intensity of all the inspiring artists I have encounters and the collaborations I have managed to set up. The city appears to be an endless source of inspiration in all senses: historical, social, artistic..
There is so much one can prepare and research in advance before coming to a city like this one with a project in mind, it does definitely take a few weeks here to understand and process dynamics, networks and nature of connections. Next to the multitude of places, projects, initiatives, contexts… I have been engaging with, I led 3 screendance workshops with 3 different specific topics ( on the relation to the climate crisis, on the relation between the body and the environment and exploring the public space) in very different working frames. These formats came out to be perfect platforms for me to exchange, to learn, to transmit some of my knowledge, to inspire and to support Turkey-based artists in their artistic journeys and practices.
The film project - I have partially achieved - turned out to be as well the perfect invitation from me to Turkish artists to co create and exchange at highest artistic level. The film will most probably be shaped the same way my residency was organically shaped: a collection of encounters and collaborations engaging into concepts and approaches of performing art, dance, choreography and film making with movement artists from various background and practices.
I have managed to shoot all material within the residency time frame, I am now in the editing process. They are a few ideas and opportunities for future collaborative projects here in Istanbul that emerged, I will definitely be back and continue developing cooperation and be engaging with the art scene and the academic environment in a close future.
The short film Project resulted out of an encounter with dancer Kamola Rashidova, choreographer Mellih Kirac and 4 more dancers. I attended their rehearsal for a site specific performance "günbatımı melodrama", inspired by the work "Ulysses" by James Joyce at the Yapı Kredi Museum in Istanbul.
Very soon, I saw the potential for a short experimental film around their choreographic process and proposed to collaborate on a short film Project – which everyone accepted and welcomed me in their artistic process. Next to the wonderfully articulate and sensitive dance scenes from the museum rehearsals, I shot more footage outdoor – in the city, everyday scenes, street, architecture, movement … and then edited all the material together. Here you can see the video.
During your workshop organized by, Goethe Institut Ankara, Bilkent University and Artizan Film, students from dance, communication and media came together for a film shooting workshop. After watching the dance films we can say that collaborative processes are highly rewarding for the participants. What challenges did you encounter during this workshop? How did you facilitate the participants in getting to know each other through dance, improvisation, and idea sharing?
The biggest challenge during the workshop in Ankara was to come up with the simplest and clearest, most solid and supporting working frame to inspires and invite the participants to engage, to collaborate and to create at their best potential in a very short time. Taking account that there were students from 2 different departments: film and dance and that most of the participants did not know each other previously and were asked to work and create together.
I had to understand very fast ‘who’ was in the room, what information each individual was needing and how to support collective approach to artistic creation.
And to my surprise, it all worked out pretty well: 4 groups were created and each group produced a wonderful short dance film, the participants were sharing and allocating responsibilities, decisions and roles and the 2 ‘worlds’ worked perfectly together.
In our conversation, you mentioned that the participants explored Contact Improvisation. Within this workshop, do you see a connection between the movement practice of Contact Improvisation and the creative process?
In the 4 groups, the dancers had 2 strategies in order to create dance material quiet rapidly: either create choreographed material for the camera or work with tasks and improvisation interacting in a specific location.
3 dance film projects were based on improvised movement and one group of dancers choreographed their dance movement.
Contact improvisation and creative process, in this frame, were both offering similar approaches: being open, receptive, curious towards each other and the enviroment the dancers were engaging with. Working with improvisation produced a very intense and concentrated physicality which can work very well on camera. As for the creative process, everyone had to be open, clear and communicative in order to promote collaboration and create synergy within the groups.
Let's delve into your project, "Body as Archive," a documentary that explores the concept of the dancer's body as an archive. It examines the body as a carrier of knowledge and investigates the transmission and accessibility of this archive within the body. Can you discuss your research process and interviews? How did you gain insights into the experiences of the individuals involved?
Dancers, all along their career, work on many dance projects with different choreographers, improving their technique, specific skills and coordination, developing choreographic language, creating new movements, exploring new territories …. projects after projects, they accumulate more and more experience, more and more knowledge and carry all these information with them. I was wondering: were is that knowledge located? İs it in the body? where? İn the muscles? in the tissues? in the brain? what does the term ‘body memory’ stand for?
The film is based on a series of interviews with scholars, artists, scientists, architect … who share their perspective on that question based on their own practice and understanding. The film offers as well, a good overview of what is it to be a dancer and how complex the practice of transmission can be. Here you can see the video.
I'm curious to know if you have any daily routines that facilitate a dialogue between your mind and body. How do you nurture your sensory perception?
Even I spend less time in the dance studio as I used to, I do need movement in my everyday life. When I am in a new city, I do enjoy taking long walks to explore and discover and as well, movement promotes thinking: a good activity that stimulates both the body and the brain. Being creative – for example with editing a video – is a well a practice where I feel myself ‘moving’, mentally connecting to the senses, dynamics and physicality I know from dancing.