Red Bull Art Around, “Mahallede Karşılaşmalar” temasıyla bu yıl ikinci kez gerçekleştiriliyor. Geçen yıl Karaköy’de konumlanan etkinliğin bu yıl ki rotası: Moda. Projenin bu sene ki küratörü Amira Akbıyıkoğlu ile Red Bull Art Around’da yer alacak çalışmalardan bahsettik.
Birçok sanatçının ikamet etmesine ve sanatsal bir ruhu olmasına rağmen Moda aslında bir sanat etkinliği merkezi olmadı hiçbir zaman. Galeriler, fuarlar, festivaller daha çok Avrupa yakasında ve Karaköy, Taksim, Nişantaşı üçgeninde süregeliyor. Red Bull Art Around bu yıl neden Moda’yı seçti?
Evet doğru, kültürel etkinlikler söz konusu olduğunda Avrupa yakasının ezici bir üstünlüğü var. Ama Kadıköy’ün de özellikle tiyatro ve sinema salonları sayesinde kültürel hayatla hep sıkı bir bağı olmuştu. Benim çocukluğumda ve gençliğimde sinema salonu olan Süreyya Operası, sanat filmleri de gösterilen sinema salonları ve tiyatrolar hep Kadıköy’deydi.
İstanbul Film Festivali de Kadıköy’ü hiçbir zaman es geçmez. Son yıllarda Yeldeğirmeni sanatçı atölyeleri, sanat turları ile göz önünde. Moda ise hep daha sessiz-sakin, biraz daha sayfiye ruhuna sahip eski bir semt olarak konumlanırdı. Bir süredir göz önünde, gençlerin yaşamak için tercih etmeye başladığı bir semt oldu. Ezelden beri Moda sakini olanlar ile bu grubun bir araya gelmesi hem köklü tarihi olan hem de genç ruhlu bir Moda çıkarıyor karşımıza. Son dönemde bir restoran ve kafe istilası var maalesef, ama Moda ana bir hat. İnsanların nefes almak için uğradıkları, zaman geçirdikleri bu semt Red Bull Art Around projesi için de Anadolu Yakası’ndaki en ideal rotaydı.
Moda’yı bir açıkhava sergisine dönüştürmeyi planlayan Red Bull Art Around, bu sene 11 sanatçıyı ağırlıyor. Projenin bu yıl ki teması: “Mahallede Karşılaşmalar”. Temayı biraz anlatabilir misin?
“Mahallede Karşılaşmalar”, Red Bull'un geçen sene başlattığı ve bu sene de Moda'da devam ettirdiği semt sergileri için ana bir başlık. Evet her sene bir semt belirleniyor ve projeler semte yayılıyor. Moda'daki sergi için de bu ana başlık kullanıldı. Bu sene Moda'da göreceğiniz işleri belirlerken semtin tarihine de atıfa bulunan, bugünüyle diyaloğa giren işler ön plana çıktı. Hacker’ların sanal dünyadaki stratejilerine sahip çıkılıyor. İşler, on iki gün boyunca Moda’daki çatlaklardan, açık kapılardan ve kullanılmayan kıyı köşe mekanlarından yararlanarak izleyicilerin ve semt sakinlerinin yürüyüş rotasına ve gündelik hayatına sızma niyetinde.
Çalışmaların yerleşimi nasıl yapıldı? İşler mekanlara göre mi üretildi yoksa mekan seçimleri sonradan mı gerçekleştirildi?
Sergideki bazı eserler mekana göre üretildi veya mekanın hikayesinden yola çıkarak üretildi. Mesela Hera Büyüktaşçıyan’ın All Saints Kilisesi’nde bulunacak yerleştirmesi kilisenin hikayesinden, Vitol ailesinden yola çıkılarak şekillendi ve orası için üretildi. Plankton Project’in Çırak Berber’in önündeki kolonlar için tasarladığı ve TAK iş birliğiyle belirlediğimiz proje de o alan için üretildi. Ekip Moda Caddesi’nin sadece geçiş için kullanılmasını sorgulayan bir proje ile açık çağrıya katılmıştı. Bazı işler ise mekan belirlendikten sonra mekana göre düzenlendi. Örneğin Özge Topçu’nun ilk defa sergileyeceği Sahip Çıkmaya Gelince Yoksunuz yerleştirmesi Dün cafe’nin bir duvarında olacak. Hacer Kıroğlu ise çizimini WUNDER’de kullanacağımız alana göre şekillendirdi. İrem Günaydın’ın ups&downs [iniş çıkış yukarı aşağı] başlıklı işi ise Moda’daki rota üzerindeki direklere asılı flamalarda takip ediliyor olacak.
Sergi alanları arasında Dün Moda, Çırak gibi daha yeni ve yakın geçmişte açılan mekanlar olduğu gibi tarihi olarak semtle bütünleşmiş Kısmet Çiçekevi, All Saints Kilisesi, Saint Joseph Tesisleri de yer alıyor. Bu noktalar seçilirken hangi faktörlere göre hareket edildi?
Sergide yer alan eserler Moda’nın geçmişi ve bugünüyle diyaloğa giriyorlar. Bu anlamda mekan seçiminin de buna göre yapılması güzel oldu. Moda’nın farklı yaşam biçimlerine ev sahipliği yapan ruhu böylece sergiye de yansımış oldu. İzleyici Moda’nın köklü mekanlarını da yeni sakinlerini de görmüş ve tanımış olacak böylelikle.
Proje genel anlamda yaşadığımız, gezdiğimiz ya da uğradığımız alanlarda bir farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Eserler mahallenin ruhunu bozmadan, sanki yıllardır orada bulunuyormuş gibi bir hissiyatla konumlandırılıyor. Projeye mahallelinin tepkileri nasıl oluyor?
Açıkçası şanslıydık. Red Bull Art Around için kapısını çaldığımız mahalleli bize pozitif geri döndü. TAK Kıyı Köşe iş birliği için belirlediğimiz kolonların iznini Çırak Berber’den alındı. Semtin en eskilerinden Kısmet Çiçekevi bizi kırmadı ve Berk Çakmakçı’nın ses yerleştirmesine ev sahipliği yapmayı kabul etti. Aynı şekilde semte bu sene katılan WUNDER de Hacer Kıroğlu’nun eserine seve seve kapılarını açacaklarını söyledi. Özge Topçu’nun yerleştirmesinin olacağı Dün Cafe de bizi geri çevirmedi. All Saints Kilisesi sergi için kapılarını on iki gün boyunca açık tutmaya “tamam” dedi. Bir de özellikle TAK (Tasarım Atölyesi Kadıköy) ekibine ve Kadıköy Belediyesi’ne teşekkür etmemiz gerek, projeyle ilgili ilk kapısını çaldığımız insanlar onlar oldu ve gerçekten de çok destekleyiciydiler. Caferağa Muhtarı da bizimle tanıştı ve desteğini verdi. TAK ayrıca sergide yer alan bir proje için bizimle iş birliği de yaptı.
Red Bull Art Around’da yer alan çalışmalardan bahsedebilir misin? Bu yıl bizi neler bekliyor?
Dolu dolu bir rota sizi bekliyor diyebiliriz. Eserler hem sokakta hem de iç mekanlarda karşınıza çıkacak. Sanatçıların farklı medyumlarla ürettikleri çalışmalar ilk defa sergilenecek. Çizim, zemine müdahale, kartpostallar… Rotadaki ilk iş Plankton Project’in Moda Caddesi üzerindeki iki kolon arasını değerlendirdiği Makara: Moda olacak. Biraz önce de belirttiğim gibi ekip, caddenin sadece geçiş olarak kullanılmasını sorgulayan bir kent mobilyası üzerine çalıştı. Bir bölüm eser ise semtin geçmişine atıfta bulunuyor. Mimarlık eğitimi almış olan ve şu an Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde mimarlık ve görsel kültür tarihi araştırmalarına devam eden Onur Atay’ın İfraz başlıklı projesi Kadıköy’ün imar hareketi tarihine bakan bir bellek çalışması. Moda’da ifraz eyleminin uygulandığı ilk arsalardan Rıza Paşa arsası üzerinden dünü ve bugünü bir araya getiriyor. Özge Topçu’nun altın varakla yazılmış apartman tabelalarından yola çıktığı yerleştirmesi ve Hera Büyüktaşçıyan’ın kilisedeki eksik vitrayları tamamladığı müdahalesi de bir şekilde hep semtin hafızasıyla ilişkili. Lara Ögel’in Başar Çıkmazı’nın zeminine uygulayacağı bir müdahale var, çıkış noktası Japon seramik restorasyon tekniği kintsugi olan bu müdahale Moda’ya dair tüm unutulanların, silinmeye yüz tutmuş anıların altını çiziyor. Cem Dinlenmiş’in çizerlere davetiyle ve kendisinin de katkısıyla oluşturulan bir kartpostal serisi yer alıyor. Bu seri de Moda’yla ilişkili.
Hacer Kıroğlu’nun aynı çizgisel hareketi yineleyerek ürettiği karakalem deseni Wunder’de ve Berk Çakmakçı’nın ses yerleştirmesi ise Kısmet Çiçekevi’nde olacak. Bunların dışında İrem Günaydın’ın direklere yayılan flamalarını sergi rotası boyunca çeşitli reklam direklerinde takip edebileceksiniz. İrem’in detaylı tasvirleri ilk bakışta bir örnek görünse de, aslında çok kişisel bir görüntü açığa çıkıyor. Rota Kadıköy’lü Esk Reyn’in duvar boyaması ve Nihat Karataşlı’nın havuza yerleşen heykeli ile son bulacak.