Burak Delier’in işleri, günlük hayatın sıradanlaşmış olaylarının, nesnelerinin ve davranışlarının üzerine gidiyor. Sanatçı insanların üzerine geçirilen kıyafetlerin, seçilen araçların, biçilen rollerin, giyilen kimliklerin peşinde.
Alışveriş. Mandalina karşılığında beyaz bir saat, eski bir bibloya karşılık demirden bir kitap tutacağı, paraya karşılık para; rengarenk, bilumum suratların, ifadelerin, şekillerin olduğu dünyanın her yerinden gelen paralar. Bütün bu objeler eller üzerinden geçip gidiyor. O elden bu ele yer değiştiriyor sayısız kere. Artık eller yorulduğunda, “Tamam” diyor Burak Delier, “Güzel oldu!”
1977 yılında Adapazarı’nda doğan Delier, Galatasaray Lisesi’nden sonra Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde eğitim gördü. Daha sonra Yıldız Üniversitesi Sanat ve Tasarım Bölümü’nde yüksek lisans ve doktora eğitimini tamamladı. Şu an İstanbul’da yaşamakla birlikte, Sakarya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde ders veriyor.
Burak Delier’in işleri günlük hayatın alışkanlıkları içinde sıradanlaşmış olayların, parçası olduğumuz şeylerin, nesnelerin, davranışların ve eylemlerin üzerine gidiyor. Üzerine geçirilen kıyafetlerin, seçilen araçların, biçilen rollerin, giyilen kimliklerin peşinde Burak Delier.
Ancak araçları, rolleri, kimlikleri tekrar etmiyor, onları simgeleştirmiyor. Bunun yerine seçtiği fikri bir tür yapıbozumuna uğratıp tekrardan kuruyor. Günlük hayatta çok kullandığımız, çok kullanımdan dolayı sıradanlaşmış şeylerin üzerine giderek onları yeniden kurguluyor ve bu sayede izleyicinin gözüne sokuyor.
Sanatçının 2013 yılında ürettiği Kriz ve Kontrol bunun en iyi örneklerinden biri. Beyaz yakalı bir hayatın parçası olan plazalarda işinden, stresten, boyun-sırt-bel ağrısından kaçmaya çalışan insanlar kendilerini yogaya vermiş. Yoga plazanın kübik zeminlerine, takım elbisenin sıkan kravatına yakışmıyor. Kaçış planları, hırsları ve kendilerine olan yabancılaşmayı anlatırken durum komedisinin yarattığı absürtlük iki adım geriye çekilip kendinizi sorgulamanızı sağlıyor.
Burak Delier iş hayatını, bu hayatın kurguladığı mekanları, finans araçlarını ve bu araçların oyunlarını son yıllardaki sanat üretiminde sıklıkla kullanan bu araçların sanatçılara ve sanat dünyasına etkilerini de sorguluyor. Anlaşma isimli eseri, bir sanatçı olarak piyasanın onu nasıl etkilediğini, nesne olmayan fikirsel sanatın da nasıl metalaşabileceğini anlatıyor. Bir anlamda günümüz sanat piyasasının gülünç bir belgeseli. Bir sanatçının maddi kaynak peşindeki macerasının kesiti.
Delier çalıştığı galeriyi ikna etmiş. Üretim masrafı diyerek kredi çekmişler. Çekilen krediyi bir trader’a vermiş. Çekilen kredi meblağı ve bir yıllık faizi hesaplanmış. Eğer trader borsada bu toplamdan daha fazla kazanırsa paranın onda kalacağı, eğer trader daha az kazanırsa parayı Delier’in alacağına dair bir anlaşma imzalamışlar. Delier’in kazanmasının tek yolu trader’ın kaybetmesi. Finansal mekanizmaların muğlak süreçlerinin, sanat piyasası üzerine yansıması.
Somut üretimden çok fikirsel üretime odaklanan Delier, her gün düşünmeden sergilediğimiz performansları sorguluyor. Bu sorgulama sayesinde eylemin kendi özünde yer alan absürtlüğü oldukça sade bir şekilde izleyiciye aktarıyor. Çevremizde olan bitenleri aynadan görmek için durup, iki adım geri atıp, elinizdekileri yere bırakmak suretiyle izlemek yeterli.