18 OCAK, PERŞEMBE, 2024

Nancy Atakan ile Kalliopi Lemos’tan Bir “Kabullenme Hâli”

Bakü’de Gazelli Arthouse’un 18 Kasım 2023 - 10 Şubat 2024 tarihleri arasında ev sahipliği yaptığı “A State Of Acceptance (Kabullenme Hâli)” sergisi üzerine sanatçılar Nancy Atakan ile Kalliopi Lemos ve küratör Billur Tansel ile konuştuk.

Nancy Atakan ile Kalliopi Lemos’tan Bir “Kabullenme Hâli”

Kalliopi Lemos ve Nancy Atakan, kendi yaratıcı yolculuklarını izleyerek Billur Tansel küratörlüğünde “A State of Acceptance” başlıklı sergide bir araya geliyor. Atakan ve Lemos, hikâye anlatıcıları olarak geleneksel sınırların ötesinde, sözcükle, görselle ve çeşitli malzemelerle başka bir dünyaya ait ancak aynı zamanda samimi bir bağ kurmayı başaran bir deneyim yaratıyor. Eserlerin bazıları aile tarihini içeren hikâyeler anlatırken farklı nesillerin yaşamlarını, aşklarını ve deneyimlerini bir araya getiren bir tabloyu dokuyor. Diğer yandan, bu eserler izleyicileri zorluklarla yüzleştiriyor, onlara bu zorlukları bilgelikle ele almaları için fırsat sunuyor, onları içsel gerçeği ve huzuru keşfetmeye çağırıyor.

Öncelikle serginin kavramsal çerçevesini ele alalım istiyorum. Sergi başlığı “A State of Acceptance (Kabullenme Hâli)” zaman içerisinde bireysel yaşam deneyimlerini, ekolojiyi ve toplumsal konuları odağına alan bir kurguya davet ediyor. Bu sergide Lemos ve Atakan’ın eserlerinden yola çıkarsak bu “kabul” hâli nasıl ele alınıyor?

Billur Tansel: Kalliopi ve Nancy’nin 2019 yılında birlikte üretmiş oldukları video Necklace Of Time ile Mevlana’nın Misafirhane (Guest House) şiiri sergide kavramsal çerçeve bakımından önemli bir yer teşkil ediyorlar. İki sanatçı eserlerinde bir taraftan Necklace Of Time adını verdikleri, birlikte kurgulayıp ürettikleri video prodüksiyonu ile atalarından günümüze uzanan dönemden onlara kalan kültürel miras, değerler ve bilgi aktarımlarına değiniyor, diğer yandan da kendi hayatlarında edindikleri deneyimler ve aldıkları hayat derslerini takip eden nesillere eserleri yoluyla aktarmayı amaçlıyorlar. Bu aşamada da Mevlana’nın Guest House isimli şiiri bizlere rehberlik ediyor. Bu şiir birlikte çalışmaya başladığımızda Kalliopi tarafından önerildi ve sergiye de Nancy Atakan’ın bir eserine nakışla işlenen içerik olarak dahil edildi. Fakat sergide merkezi bir rol üstlendi ve içeriğiyle sanatçıların eserlerini bir başlık altında toplamamızı mümkün kıldı. Necklace Of Time, zaman içerisinde manevi değerlerin, hatıraların, ilişkilerin baki kaldığının ve maddiyatın değer yitirdiğinin altını çiziyor. Mevlâna, 13. yüzyılda yazmış olduğu Guest House adlı şiirde, her gün; neşe, bunalım, burukluk gibi yeni ve beklenmedik bir ziyaretçinin kapımızı çalabileceğini ve beraberinde bir farkındalık getirebileceğini vurguluyor. Gelen misafirlerin birer rehber olarak gönderildiğini ve yaşam boyunca zorluklara, isyanlara ve değişimlere katlanmayı, zorlukları cesaretle, saygıyla ve sıcaklıkla karşılamayı, biraz dinlemeyi, nefes almayı, yeniden değerlendirmeyi dikkate sunuyor ve her şeyi olduğu gibi kabul etmenin kaygıları giderdiğini ve bu yolla zihnimizde yeni fikirlere, yollara bir alan açılabileceğini öneriyor. Sanatçılar ayrıca çevrelerinde ve algı menzillerinde şahit oldukları ve izleyiciye aktarılması gerektiğini, düşündükleri olayları da sanat felsefelerine ve söylemlerine dahil ediyorlar. Hem ataların mirası olan hem de hayat deneyimleri sonucunda ulaştıkları bu olgunluk mertebesi, Mevlana’nın da şiirinde bahsettiği kabullenme hâlini beraberinde getiriyor.

1. I am Home, Kalliopi Lemos 
​3. Enough is enough, Kalliopi Lemos 1

Her iki sanatçının hem kesişen hem de birbirlerinden ayrılan yaşam yolculuklarında, yer değiştirme ve göç temalarına rastlıyoruz. Bu yer değiştirmelerin yansımalarına bu sergide de rastlıyoruz. Çeşitli üretimleriyle ve farklı bakış açılarıyla her iki sanatçının bir araya geldiği bu sergi kapsamında yapıtların seçiminde ve üretiminde neler belirleyici oldu?

Billur Tansel: Nancy Virginia/Amerika’da doğmuş, genç yaşında İstanbul’a taşınmış, Kalliopi ise Yunanistan’da doğmuş ama Londra ve Atina’da yaşıyor. İki sanatçı da çalışmalarına geç denecek yaşlarda başlamış ama yaşamlarını sanatçı olarak sürdürmüşler.  Kalliopi, Batı’ya; Nancy ise Doğu’ya göç etmiş, eserlerine kendi kültür birikimleri ile beraber, yaşamlarını sürdürdükleri coğrafyaların kültürel ve sosyal konjonktürel etkilerini de yansıtmışlar. Kalliopi göç etmesine rağmen, orijinal kimliğini ve dinini sanat pratiğinin merkezine almış, Nancy ise göç etmiş olduğu ulusu benimsemiş, dini mesele edinmek yerine, eserlerini kimlik, başkalık, yabancı olma konuları etrafında kurgulamış, toplumsal gelenekleri ve batıl inançları ele alarak, tespitlerde bulunduktan sonra; eserleri yoluyla daha yapıcı ve ümit vadeden öneriler de bulunarak, ütopyalar, yeni yollar, alternatifler önermeyi tercih etmiştir. Her iki sanatçı da özellikle pandemi sonrasında insanın kendisi, diğerleri ve doğa ile ilişkilerini gözden geçirmesi gerektiğini savunuyor ve anlayış, empati, uzlaşma ve dayanışma ihtiyacının insanlar için hayati önem taşıdığını vurguluyorlar.

Çalışma disiplinleri, biçimleri ve felsefeleri farklı olmakla beraber, her iki sanatçı da atalarının kültürel mirasını önemsemiş, benimsemiş ve bir yandan gerçeklikleri ele alırken, bir yandan da yaşadıkları deneyimlerden yola çıkarak, onlara miras kalan bilgeliği sonraki nesillere aktarmayı prensip edinmişler. Sanatçılar dünyadaki hızlı değişimin bilinciyle, iklim krizi, kadınlar için eşitlik, insani değerlere sahip çıkılması gibi dünya gündemini meşgul eden güncel meselelere atıfta bulunuyorlar.

​Kasım 2023’de Bakü Gazelli Art House’da gösterime sunulan “A State of Acceptance (Kabullenme Hâli)” isimli serginin eser seçimleri, 2019 senesinde birlikte üretmiş oldukları ve ilk defa o tarihte Londra’da Pi Artworks galerisinde açtıkları sergide de yer almış olan Necklace of Time adlı eseri merkeze alarak ve pandemi döneminde yaşananlardan sonra edinilen farklı perspektif ve ilhamlarla ürettikleri yeni eserler ile yapıldı. Bu suretle önceki sergide yapmış oldukları öneri, yaşayan ve farklılaşan bir bakış açısından ele alınmış oldu.  Eser seçkisinde bu düşünceleri merkeze alan ve tamamlayan seçimler yapıldı.             

Yapıtlarınızda dil-bellek ilişkisi içinde, geçmiş ve günümüz arasında köprü kuran ifade biçiminize odaklanmak istiyorum. Language as shadow başlıklı eserinizde hem dilin değişimi hem de dönüşümüne odaklanırken zamanın kısıtlılığı karşısında, gelecek nesillere neleri aktaracağımız üzerinde izleyiciyi düşünmeye davet ediyor adeta. Lemos ile ortam çalışmanız Necklace of Time ile bu düşünceyi daha da güçlü vurguluyorsunuz. Özellikle ekolojik yıkımla yüzleştiğimiz bir dönemde dil ve bilgeliği gelecek nesillere aktarma meselesi, Lemos ile iş birliğiniz ve birlikte üretiminize nasıl yansıdı?

Nancy Atakan: Son birkaç yıldır, zamanın kavramını ve aldatıcı doğasını araştırıyorum. Önceki çalışmalarıma tekrar bakarak onları hatırlamaya veya yeniden yorumlamaya çalıştım ve çalışmalarımın ve benim nasıl değiştiğimize dair bir iç görü elde etmeye çalıştım. Hafıza bizi aldatır. Geçmiş deneyimleri veya düşünceleri tam olarak yakalayamayız, genellikle onu şimdiki ihtiyaçlarımıza uygun olarak inşa ederiz. Seyahatimi anlamaya çalışırken, değişimi gözlemleyerek zamanı ölçmek istedim. Birkaç yıl boyunca temalarım benzer kaldı, ancak onlara farklı perspektiflerden yaklaşarak çeşitli malzemeler, teknikler ve yöntemler kullanarak onları ele aldım.

Remembering the future işine eşlik eden ifadeye, özellikle de dilin değişimi ve dönüşümüne yapılan atıflara dair yorumda bulunmak isterim. Dil, bir yerde yaşayan insanların deneyimlerine göre değişir. Örneğin, Birleşik Krallık’ta, ABD’de, Kanada’da, Avustralya’da, Yeni Zelanda’da ve Hindistan’da konuşulan İngilizce farklıdır ve kelimeler farklı kültürel anlamlar taşır. Özellikle Azerbaycan’da konuşulan dil beni büyüledi. Türkçe konuştuğumdan, Azerbaycan’ın hem Rus hem de Latin alfabesini kullanıyor olması (yaşam deneyimini gösteren bir özellik olarak) müzelerde eser açıklamalarını çözümlemeye çalışmak benim için büyük bir keyifti. Benim için bir problem veya bulmacayı çözmek gibiydi. Bakü izleyicilerinin Türkçe okumalarının ve dilin benzerliklerini ve farklılıklarını fark etmelerinin keyifli olabileceğini düşünerek, sergide tamamen Türkçe sözlü çalışmalarımdan bazılarını dahil ettim.

Eserlerimiz tekniklere, malzemelere ve uygulama şekillerine göre analiz edilirse, oldukça farklı görünebilir, ancak her ikimiz için de kavram ve şiir üretim pratiğimizde merkezi roller oynar. Ayrıca, aynı yaş grubundan olan arkadaş ve meslektaşlarız ve bazı benzer yaşam deneyimlerini paylaşıyoruz. İş birliğimiz, öğrendiklerimizi aktarmanın ve kazandığımız bilgeliğin gelecek nesillere faydalı olabileceğine dair ortak inancımız etrafında kurduğumuz bir diyalogdan kaynaklanıyor. Taktığımız kolyedeki mücevherler, ilhamını Osmanlı mücevherlerine dair bir kitaptan alıyor. Filmde, bu mücevherleri, fiziksel ve malzeme açısından zenginliği ve güzelliği temsil eden sözlerle değiştirdik. Eserimizde, vermek, paylaşmak, bakım vermek ve iş birliği yapma konusundaki dişi içgüdüyü vurguluyoruz.

İş birliğimize başladığımızda, genç kadınlar olarak değer verdiğimiz anılarımızın, maddi zenginlik, fiziksel güzellik ve süslemelerden daha önemli olduğunu iletmeyi amaçladık. Aynı şekilde, ölümlü oluşumuzun kabulünü de benimsedik. 2017 ile 2020 arasında, Birleşik Krallık’tan Türkiye’ye ve Yunanistan’a gidip geldik, izleyiciye sunduğumuz film için senaryo yazdık, kostümler tasarladık, çekim yerleri aradık, filmi çektik ve montajını yaptık. Her aşamada hem fiziksel olarak bir arada hem de çevrim içi iletişim kurduk. Gelecek nesiller için umut dolu olan çalışmamız, “Umudumuz hep vardı ve olmaya devam edecek” inancımızı iletiyor.

​Bakü’deki sergi, 2020 sergimizden 2023 sergimize kadar olan boşluğu dolduruyor. Ayrılığı, izolasyonu, koronavirüs pandemisini, yeni savaşların ortaya çıkışını ve çevremizin tahribatını yaşadık. 2020 sergisi için olduğu gibi iş birliği yapamadık, ancak benzer konular üzerinde çalıştık, fiziksel olarak ayrı olmamıza rağmen çevrim içi olarak buluştuk. Bu sergi, bugünün dünyasını etkileyen konularda bireysel çalışmalarımızı diyaloğa soktu. Zorluklarla sadece “Kabul Hâli”nde, zaman ayırarak, düşünerek ve sorunları yeniden düşünerek karşılaşabileceğimize inanıyoruz. Belki de şimdi şu soruyu yöneltebiliriz: Bugün her şey her zaman olduğu gibi mi?

Remembering the future işinizle ilk karşı karşıya geldiğim anı hatırlıyorum. Antika iğne işine eşlik eden ince ince işlenmiş bir şiir, zaman algımız içinde geleceğe dair yaptığımız kurguların kimi zaman imkânsızlığı üzerine de düşündürtüyor. Şiirin içerdiği duygu yüklü dünyanın nakışla buluşmasına rastladığımız diğer yapıtlarınızda da olduğu gibi şiirle düşünen bir sanatçı olarak, eserlerinize şiir sizce nasıl eşlik ediyor?

Nancy Atakan: Her zaman sözcük ve imge arasındaki ilişkiye hayran kaldım. Tarih boyunca ve kültürler arasında, bazen yazılı sözcüklerin egemen geldiği imgelerin ikincil bir rol oynadığı durumlar olmuştur; diğer durumlarda yazılı sözcükler, genellikle bir başlık olarak geri çekilirken, imge ile birlikte verilmek istenen mesajın etkisi artar. Bu rol değişimi, sanat pratiğimde de görülebilir. Bazı eserlerim sözcüklerden oluşurken, diğerleri yalnızca imgeler içerir ve bazıları ise bir birliktelik sunar. Üniversitede edebiyat derslerinde özellikle şiir incelemedim ya da özel olarak şiirlere ilgi duymadım, ancak sanat pratiğimde her zaman sözcüklerle düşündüm. Başlangıçta yazılarımı şiir olarak adlandırmaktan kaçındım, ancak şu anda onları garip bir tür şiir, poetik bir metin olarak adlandırıyorum. Benim için yeni projeler, üzerinde araştırma yapabileceğim bir konseptle, bir soruyla başlar. Okurum ve okurum, notlar alırım, düşünürüm ve bu notları ve düşüncelerin notlarını poetik metinlere aktarırım. Benim için bir proje, bu “şiirlerden” biri olmadan tamamlanmış hissedemez ve genellikle sözcüklerden, fotoğraflardan, dijital baskılardan veya iğne işlerinden yapılmış görsel kompozisyonları içeren bir performans veya kısa filmle birlikte gelir.

Sufi Ritual Garment başlıklı eserinizde Rumi’nin Misafirhane adlı şiirinin yer alması, yaşam olaylarıyla kabulle ve cesaretle karşılaşma fikrini vurguluyor adeta. Bu felsefi yaklaşım, Gazelli Arthouse’daki mevcut sergi bağlamında sanatsal ifadenizi nasıl etkiliyor? Ayrıca, pandemi sürecindeki deneyimlerinizle Nancy Atakan’nın deneyimleri arasındaki benzerlikleri ele alırsak, izolasyonun ekolojik konular üzerinde daha derin bir düşünceye yol açtığı bu ortak anıların, bireysel sanatsal ifadelerinizi ve serginin iş birlikçi yönlerini nasıl şekillendirdiğini düşünüyorsunuz?

Kalliopi Lemos: Mevlâna’nın Misafirhane adlı şiiri, yaşamın deneyimlerini kendi benliğinin evine hoş geldin diyerek derinlemesine keşfeder. Metaforik olarak misafirhane, bilincimizi temsil eder ve olumlu ve olumsuz olan gelişmeleri simgeler. Mevlâna, bize her bir deneyimi, neşeli veya zorlayıcı olsun, değerli dersler getiren bir ziyaretçi olarak görmemizi öğütler. İyi ve kötü karşılaşmaları kucaklayarak hem kendimizi hem de dünyayı anlama şeklimizi dönüştürürüz. Sonuç olarak, şiir, her deneyimi açık bir kalp ile karşılamak suretiyle varlığın zenginliğini takdir etmemizi teşvik eder. Ben de bu felsefi yaklaşımını işimde yankılamak ve ondan ilham almak istedim. Siyasi ve sosyal zorluklar olsun ya da her ruh için sarsıcı olan küresel bir pandemi olsun, çalışmalarımı her daim dünyada olup bitenlerden izole olmadan üretiyorum.

Son yıllarda yaşadığımız pandemi, doğayla ve diğerleriyle ilişkimizle başa çıkmanın yeni yollarını bulmamıza neden oldu. Kapanmalar, beni “yaşam alanıma” yönelmeme, çevrem üzerinde meditasyon yapmama ve doğa ile ilgili ihtiyaçlarımı yeniden değerlendirmeme yol açtı. Aynı zamanda pandemik süreci dayanışma, şefkat ve iletişimin gereksinimine dair tartışmaları da gündeme getirdi. Sufi Ritual Garment ise dini ve mistik imgelerden oluşan dokuz törensel gömlekten biri olan, bahçemde çalışırken derin bir düşünce sürecinin bir sonucu olarak ortaya çıkan bir iş.

Bahçemin ortamıyla düzenli temas kurarak, toprakla olan temel bağlantı üzerine düşündüm ve kolektif bir aciliyetin farkına vardım. Bu giysiler sadece savunma zırhları, pandemi boyunca ortaya çıkan fiziksel ve zihinsel tehlikeler için koruyucu tılsımlı nesneler değil, aynı zamanda ruhsal güçleri çağıran eserlerdir. Bu, sadece doğanın tahmin edilemezliğine karşı kalkanlar değildir. Vaat ettikleri koruma, doğayı düşman olarak değil, kutsal olanın özü olarak takdir etme yaklaşımından kaynaklanır. Doğa ile istenen birlik, umut zamanlarında hatta yas ve umutsuzluk anlarında, ruhsal dünyayla bağlantı kurma ihtiyacının birçok tezahüründe bulunabilir.

Bu seriyle farklı kültürlerin ortak unsurlarını keşfetmek ve dolayısıyla insanın törensel uygulamalara ihtiyacı olduğunu vurgulamak isterken, bu törenlerin sadece tanrı aracılığıyla doğayla bağlantı kurmanın bir yolu olarak değil, aynı zamanda tehditkâr koşullar ve sosyal belirsizlik dönemlerinde birbirleriyle buluşmanın bir aracı olarak görmelerini istedim. Bu nedenle, Rumi’nin şiiriyle aklımda, hayatın tahmin edilemezliği üzerine görüşümü tasvir etmek ve hayatın bize sunduğu tüm deneyimleri, iyi veya kötü, mutluluk veya sıkıntı, kucaklamamız gerektiğini göstermek istedim. Olumsuz deneyimlerle cesaret ve saygıyla yüzleşmeli ve yaşamın sunabileceği güzel şeyler üzerine düşünmeliyiz!

“A State of Acceptance” sergisinde bu konuyla ilgili olan I Am Home adlı enstalasyonumu da göreceksiniz. I Am Home, köklerimizle yeniden bağlantı kurma ihtiyacını ve tüm geçmiş deneyimleri kucaklama gerekliliğini keşfeder. İyi deneyimleri ve kötü deneyimleri ifade edebilmek için bu eserde nakışlı başlar, siyah soyut formlar ve çelikten yapılmış eşek arıları görüyoruz. Devasa ve anıtsal formda siyah elbise, anılar, kişisel hikâyeler, mutluluk ve acıdan oluşan topraktan yükselen bir ağaç hâline gelir.

​Ebedi kadın, aile tarihini taşıyandır. Tarihin her döneminde, kadın “ev”dir. Bu eser, benim soyum ile şimdiki zamanım arasındaki sınırda bulduğum kişisel anılardan gelirken, aynı zamanda soyumun referansı olma yolunda gelecek nesillerim için bir referans hâline geliyor. Bu enstalasyondaki halı, sevgili bir aile mirasıdır. Bu kadar tanıdık ve değerli bir nesneyi kullanarak, deneyim ile sanatsal anlatı arasındaki samimi ilişkiyi ortaya çıkarmak ve yıpranmış görünümünün yaşamın bir kanıtı olduğunu göstermek istedim.

All Living is Precarious Living serinizde, hayatın öngörülemeyen ve tehlikeli doğasını tasvir etmek için tekrar eden bir sembol kullanıyorsunuz, belirsizlikler, tehlike ve kontrolümüz dışındaki güvensizlikleri düşünüyorsunuz. Bu, Nancy Atakan’ın Remembering the Future eseriyle de bağ kurduğunu hissettim. Bu seri, Rumi’nin şiirinde ifade edilen duyguları yankılamak amacıyla nasıl bir araştırmaya girişiyor? Ayrıca, hayatın hem alabilen hem de yenileyebilen sürekli bir akış teması, sanatsal keşfinizle ve serginin genel anlatısıyla nasıl rezonans buluyor?

Kalliopi Lemos: All Living is Precarious Living adlı seri, kağıt üzerine yağlı boya, kömür ve pastel kullanılarak yapılmış dokuz yapıttan oluşmaktadır. Burada, sürekli yolculuğu bir sembol olarak kullanarak, özel hayatımızda ve kontrol edemediğimiz dünya çapındaki belirsiz olayları resmetmeye çalışıyorum. Bu sergi aracılığıyla, her zaman başımıza gelebilecek her şeyi tahmin etmenin ve buna hazırlıklı olmanın boşuna olduğunu düşünüyorum. Rumi’nin bir şiirine yankı yaparak, önümüze ne gelirse onu karşılamamız gerektiğini ifade ediyorum. Yaşam, her şeyi alabilir ve bunun üstesinden gelmek zor olabilir. Tahmin edemeyiz, ancak karşımıza çıkan her şeyi hoş karşılayıp yüzleşmeye karar verebiliriz. Hayatın bize doğru gelen olaylarına direnmeyi ve inkar etmeyi bıraktığımızda, onlarla başa çıkabilir ve büyüyebiliriz.

1. Sufi Garment Ritual, Kalliopi Lemos
5. The Guest House, Nancy Atakan

Nancy Atakan and Kalliopi Lemos: “A State Of Acceptance”

In Baku, as part of the A State Of Acceptance exhibition hosted by Gazelli Arthouse from November 18, 2023, to February 10, 2024, we conducted an interview with artists Nancy Atakan and Kalliopi Lemos, along with curator Billur Tansel.

Kalliopi Lemos and Nancy Atakan, each navigating their creative journeys and converging in the collaborative A State Of Acceptance exhibition curated by Billur Tansel. Atakan and Lemos, as storytellers, create an experience that goes beyond traditional boundaries, establishing a connection with another world through words, visuals, and various materials, while also maintaining an intimate bond. Their artworks narrate stories, some encapsulating family history, weaving together the tapestry of different generations' lives, loves, and experiences. On the other hand, through these artworks, it confronts viewers with challenges, offering them the opportunity to approach them with wisdom and calling them to explore inner truth and peace.

To begin with, let's explore the conceptual framework of the exhibition. The title, A State Of Acceptance, extends an invitation to a narrative that centers on individual life experiences, ecology, and societal issues over time. Considering the works of Lemos and Atakan in this exhibition, how is this state of 'acceptance' being interpreted?

Billur Tansel: The video produced collaboratively by Kalliopi and Nancy in 2019, titled Necklace Of Time, along with Mevlana's poem Guest House, holds a significant place in terms of conceptual framework in the exhibition. The two artists, through their jointly conceptualized and produced video production called Necklace Of Time, explore the cultural heritage, values, and knowledge passed down from their ancestors to the present day. Simultaneously, they aim to convey their life experiences and the lessons they have learned to future generations through their works. At this stage, Mevlana's poem Guest House guides them. The poem was suggested by Kalliopi when they started working together and was included in the exhibition as content embroidered onto one of Nancy Atakan's works. However, it assumed a central role in the exhibition, allowing us to bring the content of the artists' works together under one title.

Necklace Of Time emphasizes that spiritual values, memories, and relationships endure over time, while materialism loses its value. Mevlana, in his 13th-century poem "Guest House," highlights that every day, unexpected visitors such as joy, depression, and bitterness can knock on our door, bringing awareness with them. The poem suggests that these visitors are sent as guides and advocates enduring difficulties, rebellions, and changes throughout life with courage, respect, and warmth. It encourages listening, breathing, reevaluation, and accepting everything as it is, relieving anxieties and suggesting that this way, new ideas and paths can be opened in our minds.

The artists also incorporate events they witness in their surroundings and within their perception ranges into their art philosophies and discourses. The maturity level they have reached, both as an inheritance from their ancestors and through life experiences, brings about the state of acceptance mentioned in Mevlana's poetry.

In both artists' intersecting and diverging life journeys, we encounter a theme of 'relocation' or 'changing places.' The reflections of these relocations are evident in this exhibition as well. In the context of this exhibition where the works of both artists come together with various creations and different perspectives, what factors played a decisive role in the selection and production of the artworks?

Billur Tansel: Nancy was born in Virginia, USA, and moved to Istanbul at a young age, while Kalliopi was born in Greece but currently resides in London and Athens. Both artists began their work at a later age but continued their lives as artists. Kalliopi migrated to the West, whereas Nancy migrated to the East. They reflected not only their cultural backgrounds but also the cultural and social influences of the geographical locations where they lived in their works.

Despite her migration, Kalliopi placed her original identity and religion at the center of her artistic practice, while Nancy embraced the nation she migrated to. Rather than focusing on religious matters, she structured her works around themes of identity, otherness, and alienation. After addressing societal traditions and superstitions, she preferred to offer more constructive and hopeful suggestions through her works, proposing utopias, new paths, and alternatives.

Both artists, especially in the post-pandemic era, advocate for the need for individuals to reevaluate their relationships with themselves, others, and nature. They emphasize the vital importance of understanding, empathy, compromise, and solidarity for people.

Despite their different working disciplines, forms, and philosophies, both artists valued and embraced their ancestors' cultural heritage. While addressing realities, they also took it upon themselves to transmit the wisdom inherited from their experiences to the next generations. With an awareness of the rapid global changes, the artists refer to current global issues such as climate crisis, gender equality, and upholding humanitarian values in their works.

The selection of works for the exhibition A State Of Acceptance, presented at the Gazelli Art House in Baku in November 2023, focused on their piece Necklace Of Time, which was part of the exhibition they first opened at Pi Artworks gallery in London in 2019. The choices were centered around this artwork and supplemented with new pieces created with different perspectives and inspirations gained during the pandemic. Thus, the recommendations made in the previous exhibition were approached from a living and evolving perspective. The selection of works in the exhibition focused on and complemented these thoughts.

I remember the moment when I first encountered your work Remembering the Future. A delicately crafted poem accompanies the antique needlework, prompting reflections on the impossibility of our speculative futures within our perception of time. As with other works where we come across the intersection of the emotionally charged world within the embroidery, as an artist who thinks through poetry, how do you see poetry accompanying your creations?

Nancy Atakan: I have always been fascinated by the relationship of word and image.  Throughout history and cultures, sometimes written words dominate with images taking on a secondary role in other instances the written word often as a title retreats to the background, but together the impact of the message increases. This shifting of roles can be seen in my art practice as I have works made only from words, others including only images while some use a combination. In university literature courses I did not read or particularly like poetry, but in my art practice I have always used words. Initially I refrained from naming my writings poetry, but for lack of a better classification now I do refer to them as a strange type of poetry, perhaps a poetic text. For me, new projects begin with a concept, a question, to be researched.  I read and read, take notes, think and distill these notes and notations of thoughts into  poetic texts. To me a project never feels complete without one of these “poems” and often times a short film or a performance  to accompany visual compositions that can be made from words, photographs, digital prints or needle work.

In your works, I would like to focus on your expression that bridges the past and the present within the context of the language-memory relationship. In your piece titled Language as Shadow while delving into both the change and transformation of language, you invite the audience to contemplate what we will pass on to future generations in the face of the constraints of time. With your collaboration with Lemos in the work Necklace of Time, you emphasize this thought even more strongly. Especially in a period where we confront ecological destruction, how did the issue of transmitting language and wisdom to future generations manifest in your collaboration with Lemos and in your joint production?

Nancy Atakan: Over the past few years, I have been researching the concept  and illusive nature of time. I re-visited my earlier works trying to remember or re-interpret them  and to gain insight into how my work and I have changed over time. Memory plays tricks on us.  Never able to exactly capture past experiences or thoughts, often we construct it  to feed our present needs. Trying to understand my journey, I wanted to measure time by looking at change.  Over a period of several years while my themes remained similar, I approached them from different perspectives using a variety of materials, techniques and methods.

Firstly, I would like to comment on this statement, particularly the reference to change and transformation of language. Language changes according to what the peoples in a location experience. For example, the English spoken in the UK, in the USA, in Canada, in Australia, in New Zealand, and in India all differ and words carry varying cultural meaning. I was particularly fascinated by the language spoken in Azerbeycan.  Since I speak Turkish, even though Azerbeycan uses both Russian and Roman script (in itself showing lived experience), I greatly enjoyed trying to decipher explanations of artworks in city museums.  To me it was like solving a problem or a puzzle.  Thinking it might be enjoyable for spectators in Bakü  to read Turkish and speculate on the similarities and differences of language, in the show, I included some of my totally Turkish verbal works.

If our artworks are analyzed according to techniques, materials and modes of implementation, they appear extremely different, but for both of us concept and poetry play central roles in our practices.  Furthermore, we are friends and colleagues from the same age group who share some similar life experiences.  Our collaboration originated out of dialogue and conversation around our shared belief in the importance of passing on what we have learned and the hope that our earned wisdom might benefit future generations.  The jewels in the necklace we wore took inspiration from a book of Ottoman jewelry.  In the film we replaced these jewels, representing physical and material wealth and beauty, with words we had selected to represent our present valuables as memories and lived experiences.  In our work, we recognize and emphasize the female instinct to give, share, care for and collaborate.

When we began our collaboration, we aimed to convey that we now value our memories of lived experiences more than material wealth, physical beauty and adornment that meant much to us as young women.  Likewise, we accept our own mortality. 

Between 2017 and 2020, we traveled back and forth from the UK, to Turkey and to Greece writing a scenario for our proposed film, designing costumes, searching for a filming venue, shooting the film and editing it.  At every stage we were together both physically while also communicating on line.  Our work, full of hope for future generations, conveyed our belief that, “It still is as it always was.”

The show in Bakü served to fill the gap from our 2020 show until this 2023 show. We lived separation, isolation, the Covid pandemic, as we watched new wars springing up and devatation of our environment. We could not collaborate as we had for the 2020 show, but worked on similar issues physically apart only meeting online.  This show brought our individual work about the issues that plague todays world into dialogue. We agree that only in A State Of Acceptance can we meet difficulties by taking time to reflect, to contemplate and to re-think challenges.  Perhaps we can now ask if things today are still as they always have been?

In your piece Sufi Ritual Garment, the inclusion of Rumi's poem Guesthouse emphasizes the idea of encountering life's events with respect and courage. How does this philosophical approach influence your artistic expression in the context of the current exhibition at Gazelli Arthouse? Additionally, considering the parallels in both your and Nancy's experiences during the pandemic, where isolation led to a deeper contemplation on ecological matters, can you elaborate on how these shared moments of introspection shaped your individual artistic responses and the collaborative aspects of the exhibition?

Kalliopi Lemos: Rumi's poem Guesthouse is a profound exploration of life's experiences as welcomed guests into the house of the self. The metaphorical guesthouse represents our consciousness, and the arrivals, both positive and negative, symbolize diverse life events. Rumi advises us to treat each experience, whether joyful or challenging, as a visitor that brings valuable lessons. By embracing both good and bad encounters, we transform our understanding of self and world. Ultimately, the poem encourages us to appreciate the richness of existence by greeting every experience with an open heart. I wanted to echo and draw inspiration from his philosophical approach in my work. I develop my works without them being isolated from what is happening in the world, may it be political and social challenges or even a global pandemic that was so shocking for every soul.

The pandemic that we experiences in the recent years, prompted us to find new ways of dealing with our relationship with nature and the others. Lockdowns made me turn my gaze towards my “habitat”, meditate on my physical environment and re-evaluate my needs regarding nature. At the same time, it opened a massive discourse regarding compassion, solidarity, and the vital need for communion. My Sufi Ritual Garment is one of nine ceremonial shirts decorated with polymorphous religious and mystical imagery, resulting from a deep contemplation process while working in my garden that surrounds my studio, which I call Ritual Garments.

Through regular contact with my garden’s environment, I contemplated on the essential connection with the earth and the collective urgency for a new empathy. These Garments are not just defending armours, protective talismanic objects for the physical and mental dangers raised throughout the pandemic, invoking spiritual forces. They are not just shields against nature’s unpredictability. The protection they promise arises from another approach, appreciating nature not as an enemy but as the essence of divinity. The desired unity with nature can be detected in the numerous manifestations of the need to connect with the spiritual world for comfort and hope, in times of mourning and despair.

With these series, I wanted to explore common elements of different cultures, revealing this way the universal human need for ceremonial practices; not only as a path to connect with nature through god but also as a means to meet each other, especially during threatening conditions and social uncertainty. Therefore, with the poem of Jalaluddin Rumi in mind, I wanted to portray my perspective on life’s unpredictability and show that we need to embrace all experiences that life has to offer us, either good or bad, happiness or distress, because it’s these challenges we face and overcome, that make us who we are and shape our strength and kindness towards each other. We need to meet the unpleasant experiences with courage and respect and to contemplate on the beautiful things that life can offer!

In the exhibition A State Of Acceptance, you will also see my installation I Am Home that deals with this matter. ‘I Am Home’ explores the fundamental need to reconnect with our roots and to embrace all our past experiences. In order to express both the good experiences and the bad ones, I have created the embroidered heads, black abstract forms and wasps made out of steel. The black dress, enormous and monumental, becomes a tree coming out of the earth, arising from a ground made of memories, personal stories, happiness, and pain. The eternal woman is the carrier of family history. Throughout history, woman is home. This work comes from my personal memories where I find myself in the border between my ancestors and my present, while becoming a reference for my descendants. The carpet in this installation is a beloved family heirloom. By using such a familiar and precious object, I wanted to reveal an intimate relationship between experience and artistic narration, and note that its worn appearance is itself evidence of life.

In your All Living is Precarious Living series, you employ a recurring symbol to depict the unpredictable and precarious nature of life, reflecting on uncertainties, danger, and insecurities beyond our control. I felt like this resonates with Nancy Atakan’s Remembering the future. How does this series delve into the concept of embracing whatever comes our way, echoing the sentiments expressed in Jalaluddin Rumi's poem? Furthermore, how does the theme of life's continuous torrent, capable of both taking away and replenishing, resonate with your artistic exploration and the broader narrative of the exhibition?

​Kalliopi Lemos: 
All Leaving is Precarious Leaving is a series consisting of 9 artworks made out of oil, charcoal and crayons on paper. Here, I use the perpetual journey as a symbol to illustrate the unforeseeable events that we face in life privately and around the world that we cannot control. Through this series, I contemplate on the futility of predicting and being prepared for everything that might happen to us all the time. Echoing the poem by Jalaluddin Rumi, whatever comes in our way, we need to welcome it. Life is a continuous challenge that can take everything away and can become overwhelming. We cannot predict, but whatever comes to our path we can decide that we will welcome it and face it. Once we stop resisting and denying life’s events towards us, then we can work our way through them and grow.

0
2271
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage