02 MART, PAZARTESİ, 2015

Nefkens’in Rist’i: Cinquente Fifty

Bundan yaklaşık on beş yıl önce ılık bir mayıs günü, kırklı yaşlarının ortalarında bir adamın gözleri, Paris Şehri Modern Sanat Müzesi’nin önündeki bir sergi afişine takıldı.

Nefkens’in Rist’i: Cinquente Fifty

Afişin üzerinde yazılı olan sanatçının adı, bu adama herhangi bir şey ifade etmese de serginin başlığı oldukça kışkırtıcı görünüyordu ve adam, kendisini serginin içinde buldu. Sergi, bir evin odaları şeklinde düzenlenmiş büyük bir yerleştirmeden oluşmaktaydı. Evin odalarını dolduran bazı eşyaların üzerine çeşitli video görüntüleri düşmekte; kimi zaman, yolun kenarında duran arabaların camlarını parçalayan bir kadının, kimi zaman da ıssız bir otobanda yalnız başına yürüyen çıplak bir adamın bu görüntülerine, oldukça yumuşak ve insanı bir anlamda teskin edici bir kadın sesi eşlik etmekteydi. Görüntü, ses ve nesnelerden oluşan bu büyüleyici ağ tarafından giderek sarmalanan adam, kendisini bir anda, içinde dolaştığı yerleştirmenin bir parçası gibi duyumsayarak daha önce hiç yaşamadığı bir deneyimi yaşadığını fark etti. Bu öylesine bir deneyimdi ki, müzede geçirdiği iki buçuk saatin ardından dışarı çıktığında, bu deneyimi başkalarıyla da paylaşmaya yönelik karşı konulamaz bir istekle dolmuştu içi.[1]

Bir sanat yapıtının yarattığı deneyimi, başkalarıyla da paylaşamaya yönelik isteğinin peşinden giden bu adamın adı Han Nefkens; onun içini böylesi bir istekle dolduran sanatçı ise Remake of the Weekend [Hafta Sonunun Yeniden Yapımı] adlı yerleştirmesiyle Pipilotti Rist’ti. Rist’in ona verdiği esinle giriştiği serüven, bugün kayda değer bir koleksiyona dönüşmüş olan Han Nefkens’in sanatseverlerle paylaşmak üzere oluşturduğu koleksiyonuna ait yapıtlardan biri, geçtiğimiz iki ay boyunca collectorspace’in konuğu oldu. H+F Koleksiyonu’ndan seçilen 2000 tarihli bu yapıt, Cinquente Fifty (Installation for a Parking Lot) [Yarı Yarıya (Bir Otopark için Yerleştirme)] başlıklı bir video yerleştirmesiydi ve Nefkens’in, koleksiyonu için satın aldığı ilk parçaydı. Bu yapıt da asıl adı Elisabeth Charlotte Rist olan İsviçreli sanatçı “Pipilotti” Rist’e aitti. 

Han Nefkens’in koleksiyon pratiğine ve Pipilotti Rist’in etkileyici yerleştirmesine değinmeden önce onları konuk eden oluşum olan collectorspace üzerinde durmakta yarar var. Kendileri de birer koleksiyoncu olan Haro-Bilge Öğüt Cümbüşyan çifti tarafından “koleksiyonculuk pratiklerini tartışmaya açmak ve yeni koleksiyoncular için referans noktaları oluşturmak” düşüncesiyle 2011 yılında yaşama geçirilen collectorspace, yaklaşık dört yıllık süre zarfında on farklı özel koleksiyonun oluşturulma pratiğini ve söz konusu koleksiyonlardan seçilmiş birer yapıtı, Türkiye’deki koleksiyoncuların ve sanatseverlerin ilgisine sundu. collectorspace’in alametifarikasının kendine has sunum anlayışı olduğu söylemek olanaklı. Büyük ölçüde, mekânın fiziksel koşullarının belirlediği bu sunum anlayışı çerçevesinde, seçilen koleksiyona ait, yalnızca bir yapıt sunuluyor. Onlarca, belki de yüzlerce yapıttan oluşan bir koleksiyonu tek bir yapıtla “temsil” yoluna gitmek –ilk bakışta– biraz garip görünse de meselenin bir koleksiyonu temsil etmekten çok; sunulan yapıt üzerinden onu tartışmaya açmak ve yapıtı olası bir çıkış noktası olarak önermek olduğu anlaşıldığında, ortada herhangi bir gariplik olmadığı ortaya çıkıyor. Dahası, böylesi bir sunum yaklaşımı üzerinden, sergilenen yapıta, parçası olduğu koleksiyondan bağımsız olarak bakabilme olanağı da yaratılmış oluyor. Bu sunum yaklaşımının diğer bir öğesi de mekânda sunulmakta olan yapıta eşlik eden ve yapıtın ait olduğu koleksiyonun sahipleriyle gerçekleştirilen video söyleşiler. Koleksiyoncuların, koleksiyonlarını oluşturma serüvenlerini bizzat kendilerinden dinleme olanağı bulduğunuz bu söyleşilerde, farklı koleksiyonculuk pratiklerinin ardında yatan söylemlere de ışık tutuluyor. Tartışmaya açılan koleksiyon pratiğine bir bağlam oluşturması amacıyla yazılmış metinlerden oluşan ve gösterim sürecinin ardından yayınlanan kitapçıklar da collectorspace’teki sunum anlayışının üçüncü öğesini oluşturmakta.

Han Nefkens’le yapılmış video söyleşi ile Cinquante Fifty’den bir ayrıntı, collectorspace yerleştirme görünümü, [Fotoğraf: Sevim Sancaktar]

collectorspace’in öyküsünden Han Nefkens’in serüvenine geri dönecek olursak, Paris’teki müzede yaşadığı deneyimi izleyen aylarda Nefkens, Hollanda’daki çeşitli müze yöneticileriyle temasa geçmeyi dener; ancak hiçbiri, yeni yapıt alımlarında ve sergi organizasyonlarında onlarla işbirliği arzusunda olan bu özel girişimciyi dikkate almaz. Ta ki o dönemde, Utrecht’teki Centraal Museum’un direktörü olan Sjarel Ex, Nefkens’le görüşmeyi kabul edene kadar. Nefkens ile Ex, birlikte bir koleksiyon oluşturmayı kararlaştırırlar. İkisinin birlikte belirlediği sanatçılara ait yapıtları, Nefkens satın alacak ve bu yapıtlar, Ex’in direktörlüğünü yaptığı müzede sergilenecektir. 2001 yılında Nefkens, Ex’le birlikte Art Basel’e gider. Nefkens, fuar alanında dolaşırken, kendi ifadesiyle “ahenkli ve düşsel”[2] bir kadın sesi duyar. Bu ses, iki yıl önce Paris’te duyduğu ve bir anlamda vurulduğu sesle aynı kadına aittir: Pipilotti Rist. Nefkens, yine bir Rist yerleştirmesi önünde çakılıp kalmıştır. Cinquante Fifty (Installation for a Parking Lot)  adlı bu video yerleştirmesi, Nefkens’in düşüncelerinden habersiz olan Sjarel Ex’in de dikkatini çekecek ve bu yapıt, Nefkens’in satın aldığı ilk sanat yapıtı olarak birkaç ay sonra Centraal Museum’da sergilenmeye başlayacaktır.[3]

Paylaşmanın, hepimizin bir şekilde mustarip olduğu yalnızlığın en etkin panzehiri olduğunu düşünen Nefkens’in, satın aldığı yapıtları evinin duvarları arasında muhafaza etmek yerine; sanat kurumlarıyla işbirliği halinde paylaşıma açmayı hedefleyen koleksiyon pratiği, sanatın kamusal yönünü yaşatması bakımından oldukça önemli. Sonraki yıllarda Han Nefkens’in sanatçılar ve müze yöneticileriyle yapacağı işbirliklerinde, başlatacağı sanat inisiyatifleri ve AIDS projelerinde de paylaşma duygusunun başat bir rol üstlendiği görülür. Nefkens’in kendisini bir koleksiyoncu ya da sanat hamisi olarak görmemesi de bu farklı yaklaşımından kaynaklanmaktadır. Bir yapıtı, ona sahip olmak için değil; fakat onu dolaşımda tutmak için satın aldığından kendisini bir koleksiyoncu olarak görmez. Sanat hamisi kavramının da ortaya koyduğu uygulamaları karşılamak için oldukça eski moda bir kavram olduğunu düşünür ve kendisini,  bir sanat yapıtı henüz doğum aşamasındayken orada olan ve bir ebe rolünü üstlenen etkin bir katılımcı olarak betimler.[4] Nitekim 2006 yılı itibariyle, koleksiyonu için zaten var olan yapıtları satın almak yerine; sanatçılar, sergi organizatörleri ve müze yetkilileriyle işbirliği halinde, yeni yapıtların var olma sürecinin bir parçası olmaya yönelecektir.

Bugün, uzun süreli olarak ödünç verildiği, Rotterdam’daki Boijmans Van Beuningen Müzesi’nde gösterilen Cinquante Fifty, oradaki sunumuna benzer bir sunumuyla geçtiğimiz iki ay boyunca collectorspace’de gösterildi. H+F Koleksiyonu’ndan bu yapıtının seçilmesi sürecinde, bağımsız küratör Claudia Segura da Han Nefkens ve collectorspace’le birlikte çalışmış. Mekânın, birbirine çapraz durumdaki iki köşesine, birbirinin ayna görüntüsü olacak şekilde yansıtılmış birer çift video görüntüsünden oluşan yerleştirme, yine mekânın fiziksel koşulları gereği, Boijmans Van Beuningen Müzesi’ndeki versiyonundan daha dar bir alanda sunulmuştu. Bu sayede izleyiciyi adeta içine alan ve kaleydoskopik bir etki yaratan video görüntülerinden birinde, boş bir otobanda sürekli olarak yürüyen; fakat hiçbir yere varamayan çıplak bir adam; diğerindeyse bir gökdelen katının penceresine yüzünü ve ellerini bastıran genç bir kadın görülüyordu. Kameranın, gökdelenin cephesi boyunca yaptığı rastgele hareketler ve görüntülerin yansıtılma biçimi dolayısıyla, diğer videoya oranla çok daha psikedelik bir etki yaratan bu videoya, birbirini izleyen ve aynı şarkının biri İngilizce, diğeri de Türkçe olmak üzere iki farklı düzenlenmesini seslendiren iki de kadın sesi eşlik ediyordu. Yerleştirmenin özgün versiyonunda –Nefkens’i de kendisine çeken ve etkisi altına alan– o büyüleyici sesiyle Pipilotti Rist’in yaşam verdiği Swan adlı parçaya ek olarak collectorspace’te sunulan versiyonda, aynı parçanın Türkçe düzenlemesini seslendiren Saadet Türköz’ün ayrıksı yorumuna da yer verilmişti. İstanbul’da doğan Kırgız asıllı caz sanatçısı Türköz, bu parçayı ilk kez, Rist’in, 5. İstanbul Bienali’nde de gösterilen, My Boy, My Horse, My Dog [Gencim, Atım, Köpeğim] adlı 1997 tarihli yerleştirmesi için seslendirmişti. Rist ve Türköz’ün ortaya koyduğu, üslup açısından birbirine taban tabana karşıt iki yorumun, birbiri ardına dinlenilmesi sizi bir yandan bambaşka ruh hallerine savururken; bir yandan da izlediğiniz video görüntülerini farklı öykülerle donatmanıza olanak sağlayan yeni bağlamlar yaratıyordu. Rist’in yumuşak ve hipnotize edici sesi, izlediğiniz video görüntülerinden saçılan imgeler içinde kaybolduğunuz düşsel bir atmosfer içinde sizi sarmalarken; Türköz’ün “hoyrat” gırtlak nağmeleri, bir tokat gibi yüzünüze inerek, içinde yitip gittiğiniz gündüz düşünden sizi sarsarak uyandırıyordu. Uyandığınızda gördüğünüzse, tüm savunmasızlığıyla Sisifosvari bir kadere mahkûm olan bir adam ve bir pencerenin ardında yaşadığı sıkışmışlığın aşılamazlığıyla boşuna bir mücadele içinde olan bir kadındı.       

[1] Han Nefkens, Han Nefkens – 10 Years of Patronage, Museum Boijmans Van Beuningen & Atlas Publishers, 2011, s. 1999/01

[2] Han Nefkens, Han Nefkens – 10 Years of Patronage, Museum Boijmans Van Beuningen & Atlas Publishers, 2011, s. 20001/07

[3] Han Nefkens, Han Nefkens – 10 Years of Patronage, Museum Boijmans Van Beuningen & Atlas Publishers, 2011, s. 2001/08

[4] Han Nefkens, “The satisfied spider”, Han Nefkens – 10 Years of Patronage içinde, Museum Boijmans Van Beuningen & Atlas Publishers, 2011, s. 2001/08

0
5551
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage