New York’un yüksek tansiyonlu ilkbahar müzayedeleri beş gün içinde yapılan 1.1 milyar dolarlık sanat satışı ile geçtiğimiz ay gerçekleşti. Rekor rakamlar, aralarında Jean-Michel Basquiat (Untitled, 1982 için 57.3 milyon $*), Maurizio Cattelan (Him, 2001 için 17.2 milyon $), Agnes Martin (Orange Grove, 1965 için 10.7 milyon $), ve Frida Kahlo’nun (Dos desnudos en el bosque (La tierra misma), 1939 için 8 milyon $ ) olduğu birkaç sanatçı için belirlendi.
Müzayede evi çalışanları, sanat piyasasının sağlıklı devam ettiğini onaylamak adına geçen ayın müzayedelerinin çoğunluğunda (kesinlikle hepsinde değil) özellikle yüksek yüzdeli sanat işlerinin satıldığının ya da oran üzerinden satış yapıldığının altını çizdiler. Geçtiğimiz ayın daha az görkemli sonuçları arasında ise satıcı ve sanat danışmanlarının daha “seçici” alıcılara atıfta bulunmalarının yanı sıra müzayede evlerinin başlıca çalışmalara yer vermekte yetersiz kalmaları yer aldı.
Sadece bir yıl önce sanatta 2.3 milyar dolar yine aynı satışlarda el değiştirdi. Mayıs müzayedelerinin öncesindeki tahminler, dolar bazında %50 olarak belirlenen satış yoğunluğunu oluşturdu. Gerçekte bu rakam neredeyse %60’ı buldu. Geçtiğimiz ay ki satışlarda Christie’s 656.2 milyon dolar topladı. Her ne kadar bu dışarıdan bir kimsenin kulağına etkileyici gelse de bir önceki Mayıs ayında aynı müzayede evinde gerçekleşen Savaş Sonrası ve Çağdaş Sanat müzayedesi satışları tek başına ortalama 2 milyon dolar daha fazla para kazandı. İki gün öncesinde ise müzayede evi 705.9 milyon dolarlık 20. yüzyıl sanat çalışmasını satmıştı.
Sotheby’s geçen hafta gündüz ve gece satışlarında 482.8 milyon dolarlık sanat satışı yaptı. Çağdaş sanat gece satışı, geçen senenin 379.7 milyon dolarlık satışından sadece %36 daha az olan 242.2 milyon dolarlık satış ile nispeten daha iyi bir başarı elde etmese de, müzayede evinin empresyonist ve modern gece satışı geçen yedi yılın en kötüsü olduğunu kanıtladı. Çalışmaların sadece %66’sı toplamda 144.5 milyon dolara satıldı. Bu da toplam düşük tahmin değerinin %88’sini işaret ediyor. Geçen Mayıs ayı, 379.7 milyon dolara yaklaşan sonuçlarla kategorisindeki ikinci en iyi müzayedeyi belirledi.
Mayıs ayının satışları tarafından oluşan görüntüyü anlamak için birkaç hissedarın değişen gerçeklikleri üzerine olan yorumları, Christie’s’in genel başkanı Jussi Pylkkänen’in yorumlarından daha belirleyici oldu. Müzayedenin ardından Pylkkänen: “Gönderenlerimiz için çok güçlü sonuçlar sunarak daha güç makro ekonomik şartlarda etkin bir biçimde seyredebilirdik” dedi.
Christie’s’in sadece kendi müzayede evinde alıcısı olan işleri koyarak özellikle iyi bir iş çıkarması geçen ay gerçekleşen pazara renk kattı. Bir taraftan bu piyasada halen var olan gerçek talebi de gösterdi. Ama dahası müzayede evlerinin genelde düşünülen açık oturumdan ziyade daha çok dolaylı bir pazar alanı olduğunu gösteriyor. Müzayede evleri çoğunlukla piyasanın hem alıcı hem de satıcı tarafındaki değişimlere tepki verebilmesi, kıstasların etrafında ve hatta üzerinde satışlar yaratabilmesine teşvik edilir. Her ne kadar standartlar ekonomi ile dalgalansa da müşteri tatminine ve hissedarların performansına olan odağın artmasının daha sabit bir sanat ticareti oluşturması beklenir.
Sanat dünyasındaki birçok kişinin, mayıs müzayedelerinin ardından “milyarlık hafta” etiketine ulaşan müzayede satışlarından rahat bir nefes aldığına şüphe yok. Bu başarının kayda değer bir bölümü aralarında müzayede rekoru olan 57.3 milyon dolarlık Basquiat da bulunan 98 milyon dolar değerinde sanat eseri satın alan 40 yaşındaki Japon online satış milyarderi Yusaku Maezawa’ya ait.
Örneklerin boyutlarının küçük ama ceplerinin derin olduğu sanat dünyasında bir alıcı, pazarın en yukarısında, özellikle algı ve güvende, kayda değer bir değişim yaratabilir. Her ne kadar mayıs müzayede satışlarının toplamları geçen seneye kıyasla gayet aşağılarda olsa da Maezawa, bazılarının kaotik bir atmosfer olmasından korktuğu şeyi dönüştürdü. Yine de en nihayetinde hiçbir birey tek başına sanat ekonomisini ayakta tutamaz ve piyasanın sağlığının Maezawa’ya bağlanması bir hata olur.
Mayıs ayındaki büyük müzayede haftası hakkında şüphe götürmeyen tek bir şey varsa o da garantörler üzerine olan konuşmalardı. Yakın geçmişte olduğu gibi durgunlaşan bir piyasa tahmini büyük müzayede evlerinin teşhirlerini düşürüp, satış yapan kişilerin işleri satmasa da müzayede evlerinin ya da üçüncü şahısların ödemesini temin eden finansal bir araç olan garantörlerin geri çekilmesini öngörüyordu. Sotheby’s’deki yetersiz empresyonist ve modern gösterimlerde olduğu gibi sert satışlara olan tek etkisi sadece bir bölümünün garantör ile geldiğini farz edersek yine de kârlı olabilirdi.
Bir taraftan müzayede evleri nadir görülen eserleri garanti etmeye devam ederken, risk tutarı ayrıca açık arttırmaları için teslimatlarında zorluklar yaşadıkları anlamına geliyor. Bazıları bunu garantörler olmadan varsayıyor ve müzayede evinin teslimat ekipleri bu parçaları yüksek miktarda tahminler kullanarak koleksiyonerlerin elinden alıyorlar. Ama yüksek tahminler daha az hararetli teklife ve daha az heyecanlı yüksek tahmin sonuçlarına sebep oluyor.
Bu etkilerin her ikisi mayıs müzayedelerinde belirgin bir biçimde vardı. Çoklu satışlar (ve birçok bireysel lotlar) zar zor en düşük tahminlerini sıyırdı ya da tamamen ıskaladı. Christie’s empresyonist ve modern satışı, 134.2 milyon dolarlık en düşük tahmin ve %86’lık satış üzerinden oranı ile 141.5 milyon dolara ulaştı. Diğer bir taraftan Sotheby’s’in empresyonist ve modern satışı en düşük tahminin yaklaşık 20 milyon dolar aşağısına denk geldi. Teklifler, satış süresince tek bir teklif verenin lotları ile garip bir biçimde bastırıldı. Her ne kadar garantörler geçmiş yıllara oranla keskin bir biçimde düşmese de, çağdaş işlere artan talep genel akımın daha az tesiri altında kaldıkları anlamına geliyor. Sotheby’s’ın empresyonist ve modern satışında sadece bir iş garantilenmesine karşın çağdaş sanat müzayedesinde bu sayı 12 oldu. Christie’s müzayedesindeki oran ise 1’e 10’du.
Piyasanın bir yıl önceki gibi olmadığına hiç şüphe yok. Bu geniş çaplı birçok etkene bağlanabilir. Beklenen seçimler, yerel hisse senedi piyasasındaki dalgalanmalar ve dalgalanma sonrası sanat piyasasındaki patlamayı tetiklemeye yardım eden gelişmekte olan ana piyasanın ekonomilerindeki istikrarsızlık... Fakat, geçen ay gerçekleşen müzayede satışlarındaki neredeyse %60’lık düşüşü doğrudan sanat piyasasıyla eşleştirmeden önce biraz durmak gerek.
Daha az garantör ve algılanan piyasa kararsızlıklarından dolayı satış salonlarında olması gereken asıl icraat şimdi kapalı kapılar ardında yapılıyor olabilir. Kanıt olarak Kenneth Griffin’in 500 milyon dolar değerinde Willem de Kooning ve Jackson Pollock satın almasından ya da Sotheby’s Sanat Ajansı, Ortakları tarafından yapılan son alımlardan öteye bakmaya gerek yok.
Bu satışları takip etmek müzayededekileri takip etmekten daha zor, hele bir de bu satışlar Griffin’in yarım milyon dolarlık alımından daha az dikkat çeken bir manşet taşıyorsa. Sotheby’s’den rapor edilen Q1’e göre, özel satışlarda da %25 küçülme bulunuyor. ( Özel bir şirket olan Christie’s böyle bir veriyi sunmuyor.) Kapalı kapılar ardında teklif edilen daha büyük bir kontrol, müzayedede oluşabilecek istenenden daha düşük bir sonucun yanı sıra ayrıca satış olmamasına karşı da riskten korur. Bu onları işlevsel olarak yakın zamanda açık arttırma için iş sunmanın dışında tutar ve istekli alıcıyla anlaşma masasına oturmada düşük bir avantaj sunar.
Ne yazık ki bu çeşit bir uygulama önümüzdeki birkaç yıl içinde daha az şeffaf bir sanat piyasasıyla karşı karşıya olacağımızın ve dolayısıyla sanat piyasasının bütününün sağlığı için daha az güvenilebilir istatistiklerin habercisi olacak. Ama ekonomik döngüler şu anda olduğu gibi devam ettiği takdirde her şeyin yakın zamanda geri tepeceği üzerine de çok az şüphe var.
*Tüm rakamlar alıcı payını da içermektedir.
Not: Alexander Forbes ve Isaac Kaplan’ın Artsy’de yer alan makalesinden çevrilmiştir.