Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs, sadece piyasalarda değil dünyada da köklü değişimlerin meydana gelmesine sebep oldu. Değişimler birçok alanda etkisini gösterdi ve finans, kültür, sanat gibi alanlar dijitalleşme konusunda hızlı bir ivme kazandı. Bu değişimler sanat, finans ve teknoloji alanında ortak bir kümeye sahip olan blokzincir (blockchain) içerisindeki NFT’leri karşımıza çıkardı. NFT, FNFT ve Art Investment DAO kavramları üzerinden çağdaş sanatın blokzincir üzerindeki geleceği hakkında bir yazı.
NFT’ler ilk olarak Ethereum blokzincirinde ortaya çıktı. Peki Ethereum nedir? Ethereum, en basit tabirle, kendi uygulamalarınızı yazmanızı sağlayan açık bir platformdur ve bu platform içerisinde yer alan ERC-721 standardı da eşsiz tokenlarınızı yani NFT’lerinizi yaratmaya olanak sağlayan bir standart barındırır. Bu standart ilk olarak 2015 yılında Ethereum ağında gaming (oyun) olarak Etheria ile kullanıldı ve ardından 2017 yılında EtherRocks ve daha sonra CryptoPunk ile ilerlemesini sürdürdü ve dünyaca ün kazanması ise Beeple takma adıyla bilinen sanatçı Mike Winkelmann’ın “Everydays: the First 5000 Days” isimli eseri Christie’s müzayede evi aracılığıyla 69.3 milyon dolara satılması ile gerçekleşti. Tabii tüm yakın tarihin NFT’lerine ait geçmişe dönük ilkler de farklılaşabiliyor, o yüzden ilk NFT örneklerinin kronolojik değeri zaman içerisinde anakronik bir hâl alacaktır. Doğrudan bir ilkten bahsetmek pek bir anlam ifade etmiyor sanat alanı için.
Non-fungible Tokenlar yani NFT’lerin blockchain üzerindeki biricikliğin ve özgünlüğün dijital belgesidir diyebiliriz. NFT’lerin alanı yalnızca sanat eserlerinden ya da avatarlardan ibaret değil. Bir NFT; tapu, hisse senedi, şarkı, fotoğraf, moda, oyun, spor, video, jpeg vs. gibi uçsuz bucaksız içeriklere sahip olabilir. Bu tamamen yaratıcısının hayal gücüne kalmış bir durumdur.
“NFT nedir?” sorusundan ziyade ne olmadığına dair kesin bir şey söylemek gerekirse; NFT bir sanat dalı değildir. NFT artist diye bir kavram da yoktur. NFT, bir sanat eserinin blockzincir üzerindeki biricikliğinin belgesidir. Tıpkı bir eser alımında galerinin ya da müzayede evinin vermiş olduğu envanter kaydını ve sanatçının ıslak imzasını içeren özgünlük belgesi gibi… Yani bir NFT satın aldığınızda, token içerisindeki formata sahip olduğunuzu blokzincir üzerinde belgelemiş ve ispatlamış olursunuz.
Son olarak da blokzincir’de FUD’ı (Korku, belirsizlik ve şüphe yaratma amacıyla kullanılan bir kara propaganda türü) ve regülasyonu (sektörün faaliyetlerini kontrol altında tutmak için özel ya da kamu tarafından konulan kurallar) olmayan ilk kriptolar olarak blokzincir tarihine geçerken, çağdaş sanat açısından da yeni bir alan ve pazar ortaya çıkmaya başladı.
Bilindiği üzere geçtiğimiz sene popülerleşen NFT’ler, Refik Anadol’un “Machine Hallucination” eseri ve Tarık Tolunay’ın “Fractal İstanbul”u ve Murat Pak’ın “Pixel”i adından oldukça söz ettirmişti. Tabii ismi geçen tüm sanatçılar, öncesinde teknolojik açıdan tasarım ve çağdaş sanat odaklı eserler üretmekteydi. Kısaca süreç onlar için “parmak şıklatınca” gerçekleşmedi. Ayrıca Ethereum ağında bulunan Decentraland metaverse’ündeki Köenig Galeri ile çağdaş sanat kaldıracı ivme kazanmış, sırasıyla Sotheby’s de kervana katılmış ve ilginç işlere imza atmışlardı. Müzayede evleri artık müzayedelerde kripto birimleri olan Bitcoin ve Ethereum ile ödeme almaya başlamış ve ilk NFT koleksiyonlarından “CryptoPunk” için özel bir lansman gerçekleştirmiş ve gerçekleştiği tarihte en pahalı NFT koleksiyonu olarak da ağ tarihinde yerini almıştı.
Blokzincir sayesinde nitelikli eserler alıcı bulmuş ve sanatçılar da diğer eser üretimleri ve projeleri için kendilerine fon yaratmıştı. Tam da NFT’lerin içeriklerinin dijital sanat olarak adlandırılmaya başladığı anda, aslında fiziki eserlerin de NFT olarak satılabilirliği yaygınlaşmaya başladı. Bu konu hakkında en ilginç örnek ise Christie’s’de satışa çıkan tasarımcı ve heykeltıraş Misha Kahn’a ait 3D ve 100 karelik animasyon NFT’siydi. Bu NFT, NFT’lerin dijital olduğu kadar fiziken de bir karşılığının olabileceğini gösterdi. Sanatçı bu eseriyle hem tasarladığı “biricik form”u hem de NFT’lerin eşsiz olmasına atıfta bulunarak bir “mobilya” ortaya çıkarmış, böylece hem eserini blockzincir tabanında fiziken satışa sunmuş, hem de alıcısı için bir NFT ile özgünlük belgesi yaratmış oldu.
Çağdaş sanat piyasasında bu gelişmeler yaşanırken farklı bir ağ üzerinde de çağdaş sanat için gerçekten büyük bir gelişme yaşanıyordu. 11 Mayıs 2021 tarihinde Sotheby’s de satışa çıkan Banksy’nin “Love is in the Air” eseri 13 milyon dolarlık kripto para değerinde satıldı ve ardından eserden birkaç ay haber alamadık.
Daha sonra, eserin; Avalanche ağında bulunan Particle Collection projesi tarafından satın alındığı öğrenildi. Çağdaş sanat yapıtlarını, sanat yatırımı alanında daha demokratik bir zeminde gerçekleştirmek için kurulan Particle Collection, bu eseri NFT’lerin bir türü olan FNFT yani Fractionalize NFT (Kesirli-Hisseli NFT) olarak satışa sunacağını belirtti. Bu koleksiyonun yarattığı FNFT’ler sayesinde Banksy’nin eseri dijital ortamda birden fazla kişinin yatırımına açık bir şekilde blokzincir üzerinde oluşturulan akıllı kontrat ile tokenize edilecek ve bir Banksy eserine yüklü bir fon yatırmak yerine bir kısmına ortak olabilecek ve sanat yatırımlarınızı geleneksel yöntemlere kıyasla daha etkin ve düşük maliyetle yönetip çeşitlendirebileceksiniz. Particle Collection projesinde gözlemlediğimiz gibi zaman içerisinde FNFT’LER çağdaş sanat alanında adından sıkça söz ettirecektir.
Peki Doğru NFT Yatırımı Nasıl Yapılır?
NFT projelerinin çoğu katman çizimlerin birbirlerine rastlantısal olarak yüzlerce ya da binlerce defa eşleştirilmesinden oluşuyor. Bu sebeple doğru yatırımı yapmak için özgün bir NFT projesinin yanı sıra, doğru iş birlikleriyle adını duyuran projelere yatırım yapmak çok daha isabetli bir tercih olacaktır. Çünkü sanat içeriği barındıran NFT’ler, koleksiyon içerisine dahil oldukları andan itibaren, bir topluluğu ya da bir şirketin veya yüksek profilli bir kişinin imajını ve markasını ifade edecek bir kimlik hâline getirecektir.
Fakat NFT’lerin süreç içerisinde blokzincir içerisinde nereye doğru evrileceğini şimdiden konuşmakta fayda var. Bu süreç NFT yatırımlarını önce FNFT formatlarına ardından da DAO’lara doğru kaçınılmaz olarak götürecektir. Peki FNFT yani kesirli NFT’lerden sonra DAO ne anlama geliyor?
DAO Nedir?
İngilizce olarak Decentralized Autonomous Organization yani Merkeziyetsiz Otonom Organizasyon anlamına geliyor. Blokzincir üzerinde merkezi olmayan bu otonom organizasyonlar, zaman içerisinde sanat piyasası için yapbozun son parçaları hâline gelecektir. Herhangi bir merkezi olmayan bu yapılar, basit bir ifadeyle akıllı kontratların belirlediği kurallar çerçevesinde topluluk içerisinde demokratik karar verme mekanizmalarıdır. Bu organizasyon yapısını sadece oy vermek maksatlı düşünmek DAO’ların da ruhuna aykırı bir durum olur. Esasen DAO’ların işleyişini yine o organizasyonun yaratıcısının ya da yaratıcılarının hayal gücü belirler. DAO’ları klasik bir şirket ya da kurum yapısından ayıran en önemli faktör, karar mekanizmasının piramit şeklinde yukarıdan aşağıya değil, daire şeklinde herkesin söz hakkı sahibi olduğu bir Atina şehir meclisine benzetebilirsiniz. Peki sanat piyasasının tüm paydaşları buna neden ihtiyaç duyacak?
Art Investment DAO
Yukarıda bahsettiğim gibi; bir esere yüklü bir fon yatırmak yerine bir kısmına ortak olabilme ve sanat yatırımlarınızı geleneksel yöntemlere kıyasla daha etkin ve düşük maliyetle yönetip çeşitlendirebilmeniz, FNFT’lerden çok DAO’ların konusu. Çünkü yeni bir kolektif yaratıcı ekonominin tüm kurallarını kodlar aracılığıyla DAO’lar sayesinde belirlemek mümkün.
Basit bir örnekle; Sotheby’s’de müzayede yoluyla satışan çıkan bir eseri satın almak istiyoruz ve bunun için yeterli bütçemiz yok. Blokzincir üzerinde akıllı kontratlarla belirlenen kurallar dahilinde yaratılan bir “Art Investment DAO” bunun için bize çözüm sunacaktır. Bizim gibi bütçesi olmayan ama eseri almak isteyen diğer kullanıcılar da bu DAO içerisine katılacak ve bir havuz oluşturarak gerekli fonu yaratıp eseri satın alacaktır. DAO içerisinde yer alan topluluğun verdiği çoğunluk kararı ile eserin geleceği belirlenerek yatırım amaçlı elde tutulabilir veya daha sonra tekrar müzayede yoluyla ya da farklı ticari modellerle, gelir yaratılarak DAO içerisindeki kullanıcılara kâr sağlayacak biçimde işletilebilir. Geleneksel koleksiyon yönetim yöntemlerinin dışında kalan bu yeni biçimler aynı zamanda düşük maliyet, demokratik karar mekanizması ve sürdürülebilirliği yüksek bir gelir modeli demek. Yeteneğin, bilginin ve fonların doğru birlikteliği, kuşkusuz sanat piyasasının geleceğini şekillendirecektir.