20 NİSAN, PERŞEMBE, 2023

Olasılıklar İçerisinde Kalınan Bir Alan

Yelta Köm ile spekülatif bir arkeolojik alan olarak tanımladığı, fotoğraf, video, heykel ve metin gibi farklı mecraları kullanarak ürettiği işlerinden oluşan sergisi “her şey tanıdık, her şey yabancı” üzerine konuştuk.

Olasılıklar İçerisinde Kalınan Bir Alan

Versus Art Project, Yelta Köm’ün “her şey tanıdık, her şey yabancı” isimli sergisine 30 Nisan’a kadar ev sahipliği yapıyor. Ulya Soley’in küratörlüğünü üstlendiği sergi, Köm’ün fotoğraf, video, heykel ve metin gibi disiplinlerarası yaklaşımla ürettiği işlerinden oluşuyor. Spekülatif bir arkeolojik alan olarak tanımlanan sergi, kurgulanmış dünya düzenini alt üst ederek hem tanıdık hem de yabancı hissedilen bir atmosfer aracılığıyla izleyiciye gelecek ihtimallerini kurgulaması için bir kapı aralıyor.

Serginin ismiyle başlamak isterim. “her şey tanıdık, her şey yabancı” ismi nereden geliyor, sergiye nasıl bir anlam yüklüyor?

Sergi gelecekten bir arkeolojik alan sunuyor, bu alanı sunarken farklı gelecek olasılıklarını göstermeye çalışıyor. Bu alan toprağın içinde açılmış bir glitch gibi, sergide karşılaşılan işler ve objelerin hem tanıdık hem de yabancı bir hâli var. Bir tekinsizlik hâli ama aynı zamanda rahatlatan da bir hâl, aynı geleceği düşünmek gibi.

Serginiz, dünyayı bağımsız bir zaman algısıyla ele alırken kurgulanmış haritalar, veri akışları ve sistematik düzene dair sorgularıyla çok katmanlı bir atmosfer yaratıyor. Bu bağlamda serginin araştırma sürecinden ve sergide üzerinde durduğunuz katmanların birbiriyle olan bağlantılarından bahsedebilir misiniz?

Sergi kafamı meşgul eden çeşitli konuların birleştiği bir yapı. İzleyenler, bu farklı katmanlara yayılan alanda dolaşırken, oluşturulan dünyada zaman zaman ziyaretçi, zaman zaman ev sahibi ve zaman zaman da misafir oluyorlar. Zamanın doğrusal ilerlemesinin sadece bir anlayış olduğunu düşünebiliriz; ben zamanı, farklı mekânlarda ve gerçekliklerde tekrar eden, birbirine karışan süreçler olarak görüyorum. Karen Barad'ın kritik perspektifine benzer şekilde, kuantum fiziğine dayalı, zaman ve maddeye alternatif bakış açıları sunan bir yaklaşım. Bu katman geleceğe dair benim meselelerimi çoğaltan bir katman.

Haritalar, dünyadaki konumumuzu belirleyen imgeler ve aynı zamanda projeksiyon sistemleriyle oluşturulan hikâyeler, düşüncelerimizi yönlendiren ve şekillendiren unsurlar. Sergide, bu projeksiyon sistemleri ile derdimi görüyoruz, gridlerle okumaya çalıştığımız dünya birçok sorunu beraberinde getiriyor. Batı merkezli sömürgeci düşüncenin bakış açısıyla hayal edilen dünya, algı dünyamızı değiştiren oranlardan oluşuyor.

​Serginin bir yandan daha derinden giden patriyarkal düşünceye karşı kurduğu bir hat var. Kimi zaman yaş, kimi zaman cinsiyet ve deneyime dayalı baskın normatif yapılarla başa çıkma yöntemi olarak, sorunlara daha kapsamlı ve çeşitliliğe odaklanan bir bakış açısı benimsemeyi tercih ediyorum. Sergideki bu katman açıkça görünmeyen ancak derinlere işleyen ve klişelerin ötesine geçen, birbirine karışan diyaloglar, akıcı duygular ve çözülen ilişkiler barındıran bu katman. Yöntem olarak kimi zaman lucid dream gibi görsellerle kimi zaman şiirlerle kendini gösteriyor.

Serginin küratörlüğünü Ulya Soley üstleniyor. Mekân düzenlemesi oldukça dikkat çekiyor. Bu noktada Soley ile iş birliğinizden ve mekân tasarımına dair yaklaşımlarınızdan bahsedebilir misiniz?

Ulya ile çalışmaya başladığımızda, merak alanlarımızın, baktığımız şeylerin, dünyalarımızın ortaklığını fark ettik. Süreç boyunca serginin her noktasına dair her şeyi konuştuğumuz yoğun bir diyalog içindeydik. Serginin mekânsal kurgusu bu iki dünyanın birbirinin içine geçmesi ve konuşması ile oluştu. Kendi pratiğim içinde mekân çok önemli bir yer tutuyor, mekânın dönüştürücülüğü gibi bir söylemin derdinde değilim, daha çok mekânın bizimle kurduğu ilişki potansiyellerini nasıl görünür kılabiliriz, izleyiciye bütünsel bir deneyimi nasıl sunabiliriz onu düşündüm. Mekân benim sanatçı olarak mecralarımdan biri o yüzden bu düzenleme meselesi daha çok pratikle hemhâl olan bir mesele. Galeri mekânı hakkında uzun süredir çalışıyorum ve bu mekânın dönüşümüne dair onlarca deneme yaptık. Bunları yaparken beraber çalıştığım Serap Kaçmaz ve Kubilay Ercelep’i de anmak isterim.

kazara gerçek isimli çalışmanızda, kurşun dökülen taşlar termal kamerayla pozlanarak doğada var olanın teknolojik temsiliyetiyle sunuluyor. Sergide taş bir metafor olarak aslında birçok kez karşımıza çıkıyor. Bu nesnenin sergide kurduğu bağlamı ve sergiye dahil etme sürecini biraz açabilir misiniz?

Bugünün dünyasında birçok sanatçı, yaratıcı alanda çalışan kişi gibi taş metaforu da benim ilgi alanlarımdan biri. Taşın hafızasının tarihsel olarak toprak gibi olduğunu düşünüyorum. Bir yandan en ilkeli hatırlatırken bir yandan da zamana karşı bir karşı koyuş gibi. Sergide görülen taşlar Etna’dan topladıklarım ama başka yerlerde başka yerlerden de olabilir. Taşın şekillendirdiği medeniyet dediğimiz, çoğu zaman başka hayallerin üzerine kurulan kırılganlardan oluşuyor. Muktedir güçlerin hafızasını silmek istedikleri yerlerde arkeolojik alanları bir taş yığını olarak görmeleri çok yaygın. Tarih boyunca hangi iktidar, hangi güç odağı olursa olsun ellerinde tökezleyecek taşları yoksa, bir başkasının hikâyesini sadece kendi istedikleri gibi anlatırlar. Taşın tökezletme ve hatırlatma misyonunu seviyorum. Sergide izleyiciyi karşılayan ilk taşın, yabancılaşma anını yaşatarak steril bir laboratuvar hissi vermesini amaçladım. Üzerine döktüğüm kurşun da başka bir malzemenin hafızasının yeniden kurulup şekillenmesi ve analitik olanın bir bozumu.

Kıyamet isimli kitap çalışmanızla, kehanet ve sezgi üzerinden gelecek olasılıklarını ortaya koyuyorsunuz. Çalışmanızda yer alan hikâyeler nasıl ortaya çıktı? Kitap, izleyicilere neler sunuyor?

Her jenerasyonun kendini dünyanın son ve en önemli görmesini şaşkınlıkla izliyorum. 1900’lerin başından itibaren dönem dönem gazetelerde farklı şekillerde dünyanın sonunun geleceğine dair komplo teorileri ortaya çıkıyor. Bu hikâyelerin ruh hâlinin hem kendini çok önemsemekle hem de bu dünyadan gitmeye dair bir isyan olduğunu düşünüyorum. Kıyamet’teki öyküler benim bu haberlerden esinlenip yazdığım pasajlardan oluşuyor, dünyanın sonuna doğru farklı olasılıkların bir araya geldiği, kurtarıcı misyondan çok melankolik bir denizde boğulmaya yüz tutan ama yine de umudu elden bırakmayan bir öykü dizisi.

Gözetleme ve kontrol mekanizmaları üzerine araştırmalarınız, çalışmalarınızda devamlılığı koruyor. Bu serginin merkezini oluşturan bulanık topraklar enstalasyonu da birçok işin birlikteliği ile çoklu anlamları bir arada barındırıyor. Bu alanda yer alan Etna Dağı’ndaki baz istasyonuna dair video çalışmanız bu enstalasyon bütünlüğü içerisinde gözetim mekanizmalarına dair neleri barındırıyor?

Gözetleme, kapitalizmin kent mekânında kurduğu takip mekanizmaları uzun süredir çalıştığım konulardan biri. Şehirlerin, dijital olarak tüketilmesi ve yaşayanların akıllı cihazlarla metalaşıp, her hareketlerinin veriye ve metaya dönüşmesi ile derdim var. Bununla beraber kent imgesi de nasıl dijital öncesi yaşayanların algısı ile değişiyorsa, dijital cihazlarla aygıtların üzerinden manipüle edilmiş şekilde ortaya çıkabilir. Bunların hepsini düşünürken bir yandan da dünyanın neresine gidersek gidelim, doğanın hangi köşesine kaçarsak kaçalım baz istasyonları, telefon sinyalleri nerede olduğumuzu hatırlatıyor. Etna’daki baz istasyonun sergiyle kurduğu ilişki biraz bu, bir yandan da o odanın içindeki en gerçek temsillerden bir tanesi.

1. Yelta Köm, her şey tanıdık, her şey yabancı, 2023, Mat Fiber Baskı, 20x20 cm
2. Yelta Köm, her şey tanıdık, her şey yabancı, 2023
3. Yelta Köm, olmayan yerlerde buluş benimle, 2023, Işıklı Pano, 80x80 cm
4. Yelta Köm, kazara gerçek, 2023, Mat Fiber Baskı, 100 x 135 cm
5. Yelta Köm, kazara gerçek, 2023, Mat Fiber Baskı, 85 x 50 cm

bulanık topraklar enstalasyonunda glitch bir harita olarak tanımladığınız alanda izleyici boyutsuz bir düzlemde konumlanıyor. Bu enstalasyonda birden çok işiniz mevcut ve bu mevcudiyet bir kurgu oluşturuyor. Bu kurgunun oluşum sürecinden ve kurguda yer alan video çalışmalarınız, sen de mi buradasın? isimli fosil yerleştirmeniz ve korkma her şey güzel olacak çalışmalarınızın üretim süreçlerinden bahsedebilir misiniz?

Serginin ana hattını oluşturan bu enstalasyon serginin gerçeklikten kopan ama kurmaca hissini de veren bir sonsuz fon üzerine kurulu. Kendini açık açık gösteren bir fotoğraf fonu, kenarda gözüken bir aydınlatma, aslında orada olmaması gerekiyormuş gibi gözüken bir toprak her şeyiyle bir kurmaca alanı. unutursan hatırla isimli video serginin kara kutusu gibi uzun yıllardır kaydettiğim, topladığım görüntülerin bir araya gelmesi ile oluşuyor. sen de mi buradasın ise bir gelecekten bir fosil parçası ama aynı zamanda bir teleskop gibi, bu sergideki diğer her obje gibi bir gelecek okuma aracı. Şiirlerden oluşan led yerleştirme ise teknolojinin kurduğu eril dil ile şiirle baş etmeye çalıştığım bir iş.

olmayan yerlerde buluş benimle isimli yerleştirmeleriniz bir paradigma olarak var olmayan yerleri işaret ediyor. Bir yandan uydu görüntülerinin eksik veya belirsiz imajlarını vurgularken bir yandan da veri toplayarak dijital hayatın ikiyüzlülüğünü vurguluyor. Bu noktada, izleyiciler için yaratmak istediğiniz duraksama veya sorgulama alanını siz nasıl ifade ediyorsunuz?

Bu işin özünde aslında, internetteki mesajlaşmalarımızın nerelerde saklandığı ve bunun doğa ile ilişkisine dair bir mesele var. Bizim mesajlarımızın, e-maillerimizin nerelerde buluştuğunu merak ediyorum. Bununla beraber de bizim cebimize kadar giren bu teknolojinin aslında savunma sanayisinin bir çıktısı olduğunu daima hatırlamak gerektiğini düşünüyorum. Bu yerleştirmenin bir operasyon odası gibi, bir askeri üsten ya da bir şirket kontrol odası olabilir, bu tansiyonun yarattığı sorgulama alanını önemsiyorum.

Bu sergiden sonra gerçekleştirmeyi planladığınız projeler hakkında bilgi alabilir miyiz?

Bir süredir üzerine düşündüğüm bir gece hayatı araştırması var. Gece hayatının, rave’in nasıl dönüştürdüğü, nasıl algımızı değiştirdiği. Gecenin olasılıkları üzerinden yine bol kurmacası olan, ama nasıl bir gelecek hayali kurdurarak mekânsallaşacağına dair merak ettiklerim var.

0
3284
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage