24 MART, SALI, 2020

Onuncu Yılında Bazaart Sanatçı Söyleşileri

2010 senesinden itibaren “Her Eve Bir Sanat” misyonuyla hareket ederek sanatı ulaşılabilir kılma noktasında önemli adımlar atan, Yeniköy Rotary Kulübü Sanat Komitesi’nin desteğiyle düzenlenen Bazaart Projesi, bu yıl ekim ayında İstanbul The St. Regis Hotel’de düzenlenecek. 2020’de onuncu yaşını kutlayan proje, birbirinden yetenekli genç sanatçıların koleksiyoner, galerici, küratör, bağımsız sanat ortamları ve elbette ki sanatseverlerle buluşma noktasında etkili ve demokratik bir yaklaşım sergiliyor. 

Onuncu Yılında Bazaart Sanatçı Söyleşileri

Projedeki pek çok sanatçıya, bugün Contemporary İstanbul başta olmak üzere yerel ve uluslararası alanda pek çok sanat platformunda rastlamak mümkün. Genç sanatçılara görünürlük ve satış desteği sunarak kâr amacı gütmeyen Bazaart Projesi’ni daha önceki katılımcılarından; Ahu Akgün, Lütfullah Genç, Mehmet Resul Kaçar, Mert Ege Köse, Oğuz Kaleli ve Şeyma Barut’tan dinledik.

Öncelikle sormak istiyorum, Bazaart projesine hangi eserinizle katıldınız ve nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz? Başvuru sürecinde önemli gördüğünüz noktalar nelerdi?

Ahu Akgün: Bazaart benim katıldığım sene ilk sergisini gerçekleştiriyordu. Sene 2011 ve etrafta köklü yarışmalar dışında (Akbank Günümüz Sanatçıları ya da Simens Sanat’ın “Sınırlar Yörüngeler” yarışma sergileri gibi) yarışma sergilerine dair pek bir örnek göremiyordunuz. O sene yüksek lisans için gittiğim Almanya’nın Halle kentinden yeni dönmüştüm ve İstanbul’un sanat ortamından uzak kaldığım, nerede ne yapacağımı bilemediğim bir dönem geçiriyordum. Bir gün elime elle doldurulan, üzerinde Baazart yazılı bir broşür geçti. Gelir gelmez kurduğum atölyemde üzerinde çalıştığım seriden oluşan portfolyomu gönderdim. İyi niyetlerle oluşturulmuş bir seçici kurul da değerlendirmeyi gerçekleştirdi ve 2011 senesinde Toprak Sanat Galerisi’nde o seneki Baazart sergisinde yer almış oldum.

Lütfullah Genç: Merhaba, 2019’da Bazaart projesine Kazanmak İçin isimli 23 parçalı bir seramik enstelasyonla katılıp jüri özel heykel ödülünün sahibi oldum. Başvuru sürecinde projeye uygun bir eser olup olmaması benim için önemliydi çünkü mekâna göre daha çok parçalı ve büyük bir eser tercihim olmazdı. Bunun için de aynı etkiyi bırakacak ve beni en iyi temsil edecek olan eseri seçip başvurmak önemliydi.

Kazanmak İçin seramik bir çalışma olup aslında seramikte kabul görmeyen sonuçları barındıran da bir çalışmadır. Kalıpla şekillendirilip seramikte eski bir pişirim tekniği olan “pit Firing-çukur pişirimi” uygulanmıştır. Bazaart projesinde beni iyi temsil ettiğini ve jüri özel ödülünü alarak da aslında projeyi iyi çözümleyebildiğimi düşünüyorum. Başvurulan projeyi doğru okuyup doğru çözümleyebilmek önemli bir noktaydı.

Mehmet Resul Kaçar: Bazaart projesine Kumarbaz adlı pentür işimle katıldım. 2018 yılında öğrenci olmadığım için katılamamıştım ama sergiyi gezip görmüştüm. Aynı yıl Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Temel Eğitim Bölümü Yüksek Lisans Programı’nı kazandım. 2019 yılında düzenlenen 9. Bazaart Sanat Yarışması’na Kumarbaz adlı pentür işimle katıldım ve jüri özel üçüncülük ödülüne layık görüldüm. Bazaart Sanat Yarışması’nın başvuru sürecinde bende oluşturduğu izlenim; yarışma olmaktan ziyade Güzel Sanatlar öğrencilerinin ve yeni mezunların kendilerini gösterip kanıtlayabilecekleri çok yönlü ve prestijli bir platform olmasıydı.

Mert Ege Köse: Bazaart Projesi’ne 2014 yılında katılmıştım. Projeye katıldığım eser Lunar serimin başlangıçı olan heykeldi aynı zamanda bitirme projemden bir parçaydı. Hazırlık sürecim bu sebeple 2012 yılına uzanıyor. Bu sürecimi Prof. Meriç Hızal ile beraber geçirdim desem doğru olur diyebilirim.

Oğuz Kaleli: Bazaart yarışmasına, 2017 yılında proje süresinden 10 ay önce yapmış olduğum roller coaster serisinin bir parçası olan eserimle katıldım. Başvuru süresinde, eserlerin ödül töreninden 2 gün önce toparlanmış olması ve sonrasında ödül töreninin düzenlenmesi benim gibi şehir dışından gelen biri için önemli olduğunu düşünüyorum.

Şeyma Barut: Bazaart projesine 2018 yılında tuval üzerine yağlı boya iki resmimle katıldım. Bunlar benim atölyemden görünümleri resmettiğim daha geniş bir serinin parçası olan enteriyörlerdi. Bazaart’a özel olarak hazırlanmadım, hâlihazırda yapmış olduğum resimlerle katıldım.

Bugün geldiğiniz noktada “genç sanatçı” kavramının jürili sergi ve yarışmalarda ele alınış biçimini yerel bağlamda nasıl yorumluyorsunuz? Üretimlerinizin bu yaklaşımla ele alınması sanat ortamıyla ilişkinizi nasıl şekillendiriyor ve sizce Bazaart bu noktada nasıl bir yaklaşım sergiliyor?

Ahu Akgün: Şu ana kadar tecrübe ettiğim kadarıyla jürili yarışma sergileri, galerisi olmayan bağımsız sanatçılar ya da adayları için referans noktaları olma görevini üstleniyor. “Onaylanma” üretimin olmazsa olmazı değil elbette, bunu asla savunmam, fakat zaman zaman alanında tecrübeli kişilerin gelişiminizi değerlendirmesi, fikir vermesi ve desteklemesi sizin üretiminize devam etmenizi, gelişmenizi sağlayan önemli etmenler. Jürili yarışma sergileri de bu karşılaşmalara vesile oluyorlar. Bunun dışında yarışma başvurusu olmak zorunda değil. Söz konusu olan sanatçı rezidansı ya da okul başvurusu da olabilir, bu tip hazırlık süreçleri sanatçıya kendisiyle ilgili çok fazla şey öğretiyor. Kendini ifade etmekte alternatif diller geliştirmek, başvuru süreçlerini en yararlı ve en önemli süreçler hâline getiriyor. Bu yoğun geçen çalışma sonunda da eseriniz sergilenmeye değer görülürse işinize ve kendinize dışardan bakma şansına nail oluyorsunuz ama seçilmeseniz de cebinizde kapattığınız bir dosya ya da geliştirmeye heveslendiğiniz yeni bir işle çıkıyorsunuz süreçten.

Bazaart dışardan gördüğüm kadarıyla sürekliliğini sağlamaya çalışırken bir de bu alanda kendini geliştirmeye devam ediyor. Sanat ortamında neyin desteklenmesi gerektiği konusunun hâlâ çok soru işaretli olduğunu düşünüyorum. Yeni mezun genç sanatçılar elbette desteklenmeli fakat bu desteklenmiş onlarca genç sanatçı genç statüsünden çıktıklarında nasıl bir alan onları bekliyor, neler yapabiliyorlar, nasıl platformlar var, yeterli mi gibi soruların da düşünülmesi gerek diye düşünüyorum.

Lütfullah Genç: Bugün geldiğim noktada, aslında hâlâ çalışıyor ve görünürlüğümü kalıcı hâle getirmek için çabalıyorum. Genç sanatçı kavramına gelirsek; aslında kimi noktalarda bu kavramı anlayamıyorum ama hoşuma da gitmiyor değil. Genç sanatçı ne demek öncelikle? Sanata yeni başlayan, yeni sanat eğitimini tamamlayan kişilere mi genç sanatçı deniliyor? Ya da 20-30 yaş aralığındaki sanatçılara mı? Farklı platformlara bakıldığında 45 yaşındaki birisi de genç sanatçı platformlarında yer alabiliyor. Aynı platformda bu kişilerle benim de yer almışlığım var ve yine bu bağlamda tüm katılımcılar genç sanatçılar olarak lanse edildi. Bunun dışında yarışmalar bence görünürlük açısından kalıcı olabilmek için önemli bir nokta. Çalışmalarımızı daha geniş kitlelere ulaştırmamızı sağlayan güçlü bir platform olduğunu düşünüyorum. Yarışmalar, açık çağrılar ve bireysel davetlerle beraber önemli ilerlemeler kaydedilebileceğini düşünüyorum. Ayrıca bu yarışmalar jürili sergilerle de sektörün içerisindeki kişilerle bağlantı kurup kendimizi, çalışmalarımızı tanıtmak için iyi bir dayanak. Bazaart’ta bu noktada iyi kesişimler sağladı ve bir nevi de arka plana atılan konuların ön plana çıkmasına destek olduğunu düşünüyorum. Satış ve ödülleriyle katılımcılara doğrudan destek olması, Bazaart projesinin dikkat çeken özelliklerinden bir tanesi.

Mehmet Resul Kaçar: Bu tamamen düzenlenen jürili sergi veya yarışmaların misyonuyla, genç sanatçıya yaklaşımıyla ilgili bir sorunsal. Amaç derecelendirme mi, kıyas mı? Yoksa genç sanatçıları tanıtmak, koleksiyonerlerle, galerilerle buluşturmak, onları keşfedilmesini sağlamak mı? Bu bir yarışma mı yoksa jürili sergi mi? Öncelikle bunların cevaplarını verebilmek gerekiyor. Yarışmalar, genç sanatçılarda o yarışmanın derecesine girmenin daha önemli olduğu algısını yaratıyor. Ama aslında sadece dereceye girmek değil, sergilemeye dahil olmak da çok önemli bir başarı. Yarışmalar, en iyi olduğu düşünülen resimleri seçip, özel bir kısma alarak sergilerken diğer resimleri farklı bir alanda sergileyerek ötekileştirme algısı yaratabiliyor. Jürili sergilerse daha çok genç sanatçıları tanıtmak, koleksiyonerlerle, galerilerle buluşturmak, keşfettirmek gibi bir misyon izliyor. Bu yüzden jürili sergiler, dereceye giren ve dereceye girmeyen diğer işlerin de karışık sergilenmesine olanak tanıdığından yarışmalara göre daha eşitlikçi bir paylaşım alanı oluşturuyor.  Genç sanatçının lehine olan bu ikinci kısımda Bazaart projesi devreye giriyor diyebilirim.

Mert Ege Köse: Açıkçası Bazaart’tan sonra herhangi jürili bir sergiye ya da yarışmaya katılmadım. Güncel yarışma ve seçkilerde jürinin genç sanatçıya olan yaklaşımı üzerine net bir söz söylemem yanlış olur. Jürili yarışma ve sergilere katılmaktan ziyade kendim projeler yapmaya çalışıyorum. Sanat piyasası bir noktada ilişkiler silsilesiyle ilerliyor. Bazaart bu noktada sergileme unsuru ile ön plana çıkıyor. Ben de Bazaart’a katıldığım dönemde ödülden ziyade sergileme kısmıyla ilgileniyordum.

Oğuz Kaleli: Bu geldiğim noktada yarışmalardaki ödüllerin yeni resimleri oluşturmamda beni daha teşvik ettiğinin düşünmekteyim. O güne kadar üzerinde çalıştığım, yazdığım tarzların değer görmesi biz genç ressamlar için önemliydi. Bazaart ödülünün almış olduğum diğer ödüllerden farkı, galerici ve sanatçı olan jüri üyeleriyle sergi günü bir araya gelerek, ödül gecesi gelen koleksiyonerlerle de tanışma fırsatı yaratmasıdır. Bu bağlamda değerlendirirsek bizlere yeni kapıların aralanmasında Bazaart’ın etkili olduğunu söyleyebilirim.

Şeyma Barut: Ben Bazaart’a katılırken verilecek ödüllerden ziyade işlerimi sergileyebileceğim ve çok sayıda insana ulaştırabileceğim bir platform olmasını dikkate almıştım. Yarışmalar ve verilen ödüller, yolun başındayken ve görünür olmak için henüz yeterli alan bulamıyorken, buna olanak sağlaması açısından önemli bence. Bazaart’ın da bunlardan biri olduğunu düşünüyorum. 

Bazaart’tan sonraki süreçte gerek üretim olanaklarınız gerekse sanat aktörleri ve ortamlarıyla kurduğunuz ilişkiden bahseder misiniz? Bu bağlamda projeye katılımınız ve sergilenme sürecinin, söz konusu ilişki dinamiğine hangi yönlerden nasıl bir katkı sağladığını düşünüyorsunuz?

Ahu Akgün: Süreçten yukarda da bahsettiğim “onaylanma” duygusuyla çıktığımı hatırlıyorum. O dönemde geliştirdiğim serime maddi manevi katkısı olan bir sergi olmuştu benim için.

Lütfullah Genç: Bazaart’tan sonraki süreçte aynı şekilde jürili yarışma ve sergilere katılımım devam etti. Bu katılımlarda kurduğum ilişkiler beni ve işlerimi biraz daha ciddi bir hâle sokmaya başladı çünkü insanlarla iletişime geçtikçe işin ciddiyeti ve var olma isteği daha da artıyor. Bazı şeyler de hevesten daha ötelere gidiyor. Kurulan bağlantılar daha da ilerledikçe sergi davetleri de artmaya başladı. Kurulan iletişimler yeni projelere, projelerin çeşitliliği de üretimimi çeşitlendirmeye ve seramik dışında başka malzemelere de alan açtı.

Mehmet Resul Kaçar: Bazaart, sanatçıların koleksiyonerler ve galerilerle iletişime geçmesinde büyük rol oynuyordu. Bazaart’a katıldıktan sonra Kumarbaz adlı eserimle ilgili çok fazla olumlu dönüt aldım. Tabii bu olumlu dönütler diğer işlerime de yansıdı. Sosyal medyada görüp ilgilenenler, telefonla arayıp soranlar oldu. Bu olumlu dönütlerin çalışma sürecimde motive edici etkisinden söz edebilirim. Bazaart Sanat Yarışması tanınmamda büyük bir rol üstlenip benim için iyi bir başlangıç yarattı diyebilirim.

Mert Ege Köseli: Bazaart’ın yeni mezun sanatçılar açısından çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Çünkü sergileme süresinde hem akran sanatçılar ve sanat alıcılarıyla bir araya gelme olanağını buluyorlar. Bir ödül alabilirlerse veya eserlerini satabilirlerse bu onlar için çok iyi, itici bir güç hâline geliyor. Tabii zamanında benim de tanıştığım sanatçı ve koleksiyonerler oldu. Hâlen görüştüğüm ve fikir alışverişi yaptığım insanlarla ilişkilerimin temelini orada attım diyebilirim.

Oğuz Kaleli: Proje, yaptığım çalışmaların galeri sahibi jüri üyesi Yahşi Baraz aracılığıyla Istanbul Contemporary’de (2017) ilk kez yer almasına ve diğer galeri sahibi jüri üyelerinin de yer aldığı çeşitli projelerde sergilenmesine olanak sağladı diyebiliriz.

Şeyma Barut: Bazaart’a katıldığım dönem okuldan mezun olmamın üzerinden bir yıl kadar geçmişti ve bu süreçte kendi atölyemi kurmuştum. Bir süredir belirli bir çevrede de olsa işleyen bir döngünün içindeydim. Bazaart’ta da elbette birçok insanla tanıştım. Hem benim gibi katılımcı olanlarla hem de bu işe farklı sebeplerle ilgisi olan ya da işin içinde yer alan insanlarla.

Son olarak, güncel olarak üzerinde çalıştığınız ya da gelecekteki projelerinizden bahseder misiniz?

Ahu Akgün: Önümde hazırlandığım bir karma sergi var. Henüz duyurusu yapılmadığından burada da bahsetmek doğru olmayacaktır. Bunun dışında her gün düzenli olarak atölyemde vakit geçiriyor ve çalışma şeklime uygun gördüğüm bana iyi gelecek platformlara da başvurmaya özen gösteriyorum.

Lütfullah Genç: Son olarak gündelik nesneler ve bu nesnelerin sınıf ve bellekle bağlantıları üzerine yoğunlaşmaktayım. Aynı zamanda Kazanmak İçin eserimdeki gibi hâlâ politik konular da dikkatimi çekmekte. Bu konular üzerinden hazırlandığım yeni ve keyifli  projeler de mevcut.

Mehmet Resul Kaçar: Şu an yine kendi resimlerimin konusuyla bağlantılı “Sanatta Şiddet Elemanı Olarak Hayvan ve Empati” konulu bir tez yazma aşamasındayım. Yapacağım tez çalışması ile hayvana şiddeti önlemeye yönelik sosyal bilgi düzeyini artırmak, bilgi birikimi ve empati duygusunu oluşturmak, onların yaşam haklarına dair farkındalığı artırmayı amaçlamaktayım. 2020 ekim ayı içinde de Galeri 77’de, İstanbul’daki ilk kişisel sergimin açılışı olacak. Bu sergiden önce Galeri 77’nin de dâhil olacağı haziran ayı içinde yapılacak olan Step İstanbul’da işim olacak ve Galeri 77’nin 2020 yaz dönemi Karma Sergisi’nde işlerim yer alacak. Şu an bütün bunların hazırlıkları içindeyim. Bu motivasyonla sanatsal yolculuğuma devam ettiğimi söyleyebilirim.

Mert Ege Köseli: Şu anda yakın bir tarihte açılacak olan kişisel sergime odaklıyım. Galeri Işık Nişantaşı’nda - Asaşsanat - PG Art Galeri  ile bir sergi açacağız.

Oğuz Kaleli: Şu anda C.A.M galeri ile çalışmaya ve 2020 yılının son aylarında açacağım İstanbul’daki ilk kişisel sergi projesi üzerine eserler üretmeye devam etmekteyim.

Şeyma Barut: Yakın zamandan bahsedecek olursak, haziran ayında Step İstanbul’da yeni yaptığım işlerimle yer alacağım. Onun dışında önümüzdeki yıl bir solo sergi yapma niyetim var fakat henüz detaylarını kesinleştirmedim.

0
5390
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage