Emre Hüner, Milano’da Güzel Sanatlar eğitimi almış multidisipliner bir sanatçı. Üretimini çizim, video, heykel ve yerleştirmeler üzerinden gerçekleştiriyor. Üretimlerinde medeni toplumu, onun tüm olası endişelerini ve medeniyetin gelişme sürecindeki geleceğini bilim, savaş, teknoloji ve mimarlık gibi gerçekler üzerinden analiz ederek sorguluyor.
Rodeo Gallery tarafından temsil edilen Emre Hüner uzun zamandır çalışmalarını takip ettiğim bir sanatçı. En son 14. İstanbul Bienali’nde Galata Özel Rum İlköğretim Okulu‘nda sunulan işini (Perpetual Island Infinite Vehicle / Neochronophobiq) izleme imkânı buldum. Emre’nin özellikle bu son çalışmasını gördüğümde özgün bir sanatçı nasıl olmalı sorusunun cevabı bende karşılık buldu.
1977 İstanbul doğumlu olan Hüner, Milano’da Güzel Sanatlar eğitimi almış multidisipliner bir sanatçı; çizim, video, heykel ve yerleştirmeler üzerinden üretimini gerçekleştiriyor. Makro ve mikro alanda tüm insanlığı ilgilendiren geçmiş ve gelecek, yeni ve eski, aydınlık ve karanlık gibi birçok düalizmi harmanlayan geniş ölçekli sorunsalları çarpıcı ancak bir o kadar abartısız ve yalın bir sadelikle bir araya getiriyor. Mekansal ve mimari oluşumların, organik ve yapay formların yeniden tasarlanmasıyla ütopya, arkeoloji, ilerleme ve gelecek olgularını inceleyen kurgusal anlatılar ve eklektik düzenlemeler üzerine odaklanıyor. Ağırlıklı olarak jeoloji, apokaliptik bir küre, biyoloji, radyoaktivite, zooloji, arkeoloji, bozulmuş ekoloji, ütopik evren, teknoloji, ezoterizm, tarih, diyalektik, bilim ve uzay kavramları Hüner’nin en sevdikleri arasında yer alıyor.
Özellikle 2015 tarihli Perpetual Island Infinite Vehicle / Neochronophobiq isimli grup heykel yerleştirmesi ve üç kanallı filmden oluşan işinde sanatçının odağına aldığı problematikleri çok daha net ve derinlemesine hissedebiliyoruz; insan elinden çıkmış nesneler ve ritüeller, mimari varlıklar, tanımlanamaz topografyalar ve coğrafi zamansallık aracılığıyla, insanın zaman algısı ve korkusunu ele alıyor. Duygusal izolasyon odası deneyleri, volkanik adalar, metabolizm, neolitik kalıntılar ve robotbilimini sezdiren Hüner'in yerleştirmesi kurgusal bir dünya, yeni kaynaklar ve yaşanabilir gezegenler bulmak için, aynı anda hem ilerleme arzusunu hem de yeni teknolojilerin yokluğunu birleştiren bir arayışın hükmettiği ek bir boyut yaratıyor.
Türk sanat piyasasında Emre Hüner’le ilgili kaynak çok fazla bulunmuyor ancak yabancı bir sitede yer alan bir röportajda verdiği cevabı işlerinin kaynağını ve beyninin çalışma şeklini anlamamız için ideal: ''Eğer düşüncenin dışında bir şey varsa bunu düşünmeden nasıl bilebilirsin? Ben buna hafızanın transformasyonu ve transmisyonundan ulaşıyorum. Hafıza burada hazır verilmiş ve kaynağı belli olmayan bilgi anlamına geliyor. Bu ayrıca bizlerin daha önce hiç düşünmediğimiz bir şeyi aramak için baktığımız boşluk ya da onun belirsiz bir hissini yakaladığımız yerdir. Örneğin ben hesaplanması mümkün olmayan kodlanmamış pürüzlü bir yüzey hayal ediyorum. Sonra bunun Rosetta uzay aracının gönderdiği 67P isimli kuyrukluyıldızın fotoğraflarına bir hayli benzediğini fark ediyorum. Daha sonra bu ikisinden yola çıkarak sağlam ve tanımlı bir hafıza yaratmak üzere daha üstün bir model yaratıyorum; potansiyel olarak mükemmel kozmik bir gerçeklik ya da arkeolojik bir fosil yaratmak için bunu yapıyorum ki bunun zaman içindeki yeri herhangi tarihsel bir referanstan çok daha büyük oluyor benim için. Aynı zamanda makineler tarafından tanımlanamayan uzamsal çevrelerden ve aşırı topografik yerlerden etkileniyorum; mesela bir kuyrukluyıldızın yüzeyi ya da Göbekli Tepe’nin kalıntıları gibi. Toplumları anlayışımız ve onların ritüellerini yeniden kurmaya çalışmamızdan etkileniyorum. Tüm bunları bugünkü zamana empoze edip uzay madenciliği gibi bazı olasılıklarla beraber düşünüyorum.''
Emre Hüner’in işleri genelinde medeni toplumu, onun tüm olası endişelerini ve medeniyetin gelişme sürecindeki geleceğini bilim, savaş, teknoloji ve mimarlık gibi gerçekler üzerinden analiz ederek sorguluyor.
Sanatçının son dönem kişisel sergileri arasında “Floating Cabin Rider Capsule Reactor Cycle”, CCA, Kitakyushu (2015), “Aeolian”, Rodeo, İstanbul (2013) ve “MAMProject 019”, Mori Sanat Müzesi, Tokyo (2013) bulunuyor. Katıldığı grup sergileri arasında ise “Saltwater”, 14. İstanbul Bienali (2015), “Approximately Infinite Universe”, San Diego Güncel Sanat Müzesi (2013) ve “Manifesta 9”, Genk (2012) bulunuyor.
Kaynak:
*http://supercommunity.e-flux.com/authors/emre-huner/
*Rodeo Gallery Arşivi