02 MAYIS, PAZARTESİ, 2016

Paris Bahar Sergilerinin İzinde

Paris baharı birbirinden heyecan verici sergilerle karşılıyor. Yakın dönemde Fransa’yı ziyaret etmeyi planlıyorsanız bu sergilere uğramayı unutmayın.

Paris Bahar Sergilerinin İzinde

Paul Klee Retrospektif Sergisi (6 Nisan - 1 Ağustos)

Pompidou Center’da açılan Paul Klee sergisi ressamın 1969 yılında Paris Modern Sanatlar Müzesi’nde açılan büyük retrospektif sergisinden sonraki ilk önemli sergi olma özelliğini taşıyor. Ağırlıklı olarak Paul Klee Müzesi ve özel kolleksiyonlardan  getirilen toplam 250 eserin yer aldığı sergi, ressamın çeşitli dönemlerine Mizah Prizması ( L’Ironie a L’Oeuvre) ışığında yeni bir bakış açısı getirmeyi hedefliyor.

1879 yılında İsviçre’nin Bern kentinde doğmuş olan Alman asıllı sanatçı, müziysen bir anne ve babanın çocuğu. Yaşamının ilk yıllarında uzun süren bir müzik eğitimi almış ve hayatının çeşitli dönemlerinde müzik ile hep iç içe yaşamış.

Ünlü şair Rainer Maria Rilke, 1921 tarihli bir röportajında: “Eğer bana onun keman çaldığını söylemeseydiniz bile eserlerini gördükten sonra  tahmin edebilirdim” diyerek, Klee resimlerinde kimi zaman arka planda kimi zaman tam merkezde duymaya alışkın olduğumuz senfonilerin varlığını adeta somutlaştırıyor.

Insula Dulcamara

Renk olgusu, Klee’nin hayatında hep çok önemli bir yere sahip olmuş. Oğlu Felix Klee’nin de vurguladığı üzere sanatçı, yirmi bir yıl boyunca tuttuğu günlüklerinde teknik gelişimindeki kırılma noktasının Auguste Mack ile birlikte yaptığı Tunus seyahati ile gerçekleştiğini ve bu ülkenin ışığının onun yaşamı boyunca mücadelesini sürdürdüğü rengin resimdeki varlığı ve ağırlığı konusunu çözmesinde kilit rol oynadığını uzun uzun anlatmış.

Paul Klee retrospektifi, hem sanatçının benzersiz üslubunu hem de dönemin arayışlarının önünü açtığı modern ve soyut sanat akımlarını yorumlayabilmek açısından izleyiciyi kapsamlı ve uzun bir yolculuğa davet ediyor.

Carambolages ( 2 Mart- 4 Temmuz)

Grand Palais’de yer alan “Carambolages” sergisi, tüm sanat tarihine bakışımıza, daha doğrusu bizlere Gombrich’in Sanat’ın Öyküsü’nde anlattığı  kronolojik sanat tarihi yaklaşımına bambaşka bir yorum ve perspektif getiriyor.

“Carambolages”, bir bilardo oyunu terimi. Bir topun,  iki topa birden  vurması anlamına geliyor. Serginin aslında ana teması bu deyimden yola çıkarak “tetiklemeler” olgusu etrafında şekilleniyor. Sergi, tetikleme kavramının bir başka oyun olan domino oyunu ile birlikte yorumlanması ile kurgulanmış. Serginin kürasyonunu üstlenen Jean-Hubert Martin son derece yaratıcı bir dokunuş ile geleneksel yaklaşımların sınırlarını tamamen yok ederek bu eserleri izleyicinin hayalgücüne sunmayı mümkün hale getiriyor.

Düzenleme size kasıtlı olarak evrensel sanattan modern perspektife doğru bir yolculuk sunarken bir araya getirilmiş bulunan 185 eser yaratıldıkları dönemden, kültürden tamamen bağımsız olarak sadece formları veya verdikleri duygu ve düşünce itibariyle yakınlıkları baz alınarak art arda dizilmiş olarak salonu dolduruyorlar. 

Anonyme flamand

"Diptyque satirique"

Eserler arasında bulmaya veya kurmaya çalıştığınız bağ ve bu bağın size açtığı perspektifler tüm sergiyi son derece eğlenceli bir tecrübeye dönüştürüyor. Sergide yer alan  eserler, bazen yüzyıllar öncesinden, Mezopotamya’dan gelen bir totem de olabiliyor, konusunu mitolojiden alan bir yağlı boya tablo da. Bir kuş, bir tavşan veya bir domuz baz alınarak (korkutucu bir benzerlik gösteren) çizilen insan portreleri de olabiliyor, iyiler ve kötülerin karşıt saflarda yer aldığı piyonlardan oluşan bir satranç takımı da…

Boucher, Giacometti, Rembrandt, Man Ray, Annette Messager’a ait çalışmalar ve birçok kimliği belirsiz eser sergide yer alıyor. Serginin en ilgi çekici özelliği ise ziyaretçileri sadece görsel bir yolculuğa davet ediyor olması. Ne girişte ne de sergi boyunca  içerik ile ilgili  bilgilendirme veya serginin amacını  anlatan tek satır yazılmamış. Duvarlarda gördüğünüz ve bir bilgi kırıntısına sahip olmak için koşarak gidip okuyabildikleriniz sadece eserin ismi, yapan sanatçı ve yapılış tarihi ile ilgili detaylar.  

Palais de Tokyo

Palais de Tokyo, Eiffel Kulesi’nin karşı kıyısında, kulenin çaprazına konumlanmış bir sergiler mabedi adeta… Beş  tanesi uzun dönemli enstalasyonlar olmak üzere toplam 11 serginin aynı anda yer aldığı bir mekan. Klasik sergi salonları ve müzelerden oldukça farklı bir sergileme ve yerleşim ruhuna sahip olduğundan olsa gerek çocuklar da bu mekana bayılıyor.

Mathias Kiss

"Double Jeu"

Mekanda Jean-Michel Alberola, Florian ve Michael Quistrebert, Louidgi Beltrame, Simon Evans, Sara Favriau’nun sergilerinin yanı sıra; Stephane Calais, Vivien Roubaud, Shana Moulton, Martin Soto Climent sergileri de yer alıyor, Burası Babi Badalov isimli genç sanatçıların uzun dönemli enstalasyonlarının yer aldığı tüm bir günü keyifle geçirebileceğiniz veya Paris seyahatiniz boyunca çeşitli zamanlarda uğrayıp bir sergiyi mercek altına almak isteyeceğiniz bir nevi çağdaş sanat cenneti…

Ayrıca tüm bu sergilerin yanı sıra “Double Me” isimli cinayetle sonuçlanmış bir polisiye hikayenin yer aldığı deneysel bir sergi daha mevcut. Tüm senaryo farklı odalarda hayat buluyor, seyirciye de adeta bir film setinin içinde her detayı kendisine sunulmuş bir dedektiflik hikayesini  takip etme imkanı veriliyor. 

0
8404
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage