İstanbul'un çeperi olarak sayılabilecek yeni yerleşim bölgelerini ve hafriyat alanlarını fotoğraflayan Taycan, makro ve mikro ölçekli fotoğrafları harmanlayarak, izleyicinin boyut ve mekan algısıyla oynuyor. Yaşadığımız şehre ait olan bu fotoğrafların tetiklediği şaşkınlık ve aidiyetsizlik duygusu, izleyici olarak merak giderme beklentimizi tatmin etmekten uzak. Bir anlamda belki de hiçbir zaman gitmeyeceğimiz yerler hakkındaki merakımızı giderme çabası yerine, zamanı ve mekanı anonimleştiren sanatçı, bizi periferi ve merkez üzerine düşünmeye sürüklüyor.
Serkan Taycan’ın fotoğrafları, içinde yaşayanların artık alışmış olduğu, amibe benzeyen, şekilsiz bir büyümenin işaretlemiş olduğu değişken bir şehir kimliğini temsil ediyor. Tabi bu alışkanlık kabuklaşmış bir hüsranın içine gizlenmiş bir geri çekilme hissi ile yüklü. Periferi, merkezle başka bir şey arasındaki ilişkiye işaret eder; çekirdekteki ile dışarıdaki, -çekirdek olmayan- arasındaki tanımsal farklılık, büyümenin bir yabancılaşma biçimi olduğunu onaylar adeta. Eğer çeper hem merkezden daha büyükse hem de günümüzü daha iyi anlatıyorsa o yerin veya nesnenin ‘asıl’ kimliğini nasıl iddia edebiliriz?
Sergiye dahil edilen fotoğraflar üç gruba ayrılabilir. Konut projelerinin peyzaj fotoğrafları ile binaların yakından çekilmiş fotoğrafları birbirini tamamlarken, hafriyat alanlarının imgeleri ilk iki gruba bir tezat oluşturur. Hafriyat alanları, farklı binaların kalıntılarının üst üste binmesinin, biz burada yaşayanların etrafında durmadan inşa edilen şehrin topografyasının bir mikrokozmosudur. Bu alanlar, mekansal geçiciliğimizi hatırlatır. Hafriyat alanında şehir adeta baştan kurulur; farklı bölgelerden getirilen kalıntılar üst üste dizildiğinde oluşan farklı renklerdeki toprak tabakaları, aslında bir harita oluşturur. Şehrin anti-arkeolojisi olarak da tanımlanabilecek bu yeni katmanlar, zamanı ve mekanı düzleştirerek yaşadığımız yeri yüceleştirmemizi önleyerek toprak ve taşlardan oluşan bir maddiyata indirger.
Taycan uzun soluklu araştırma projesi sonucunda seyreltilmiş bir görsel dağarcık oluşturmuştur; bu peyzajların oldukça sıkıcı olduğunu resmeder. Taycan’ın binaları yirminci yüzyılın ikinci yarısında herhangi bir yerde inşa edilmiş olabilirdi.
Verimli hayat modelini teşvik eden yapılarda, şekil işlevden önemlidir; şehrin yeni sakinleri, organik olanı feda ederek yeni keşfettikleri verimliliği hayata geçirirler; önceden planlananı, bildiklerine, tanıdıklarına tercih ederler. Taycan bilinçli olarak bu binalardan uzak durmaktadır; saygılı bir şekilde yan yana var olmak için kurallar oluşturmuştur sanki. Görseller keskin değildir. Özellikle cansız objelere odaklanılması periferiyle kurulan mesafeli ilişkinin kabullenişidir. Sanatçı fotoğraflar yoluyla farkında olduğu bir suça tanıklık ve ortaklık eder; hissiz büyümenin, insan olarak kabul ettiğimizden uzak olanın kaydını tutandır Taycan ve işte tam bu noktada sanatçının işleri düğümlenir.
Verimli hayat modelini teşvik eden yapılarda, şekil işlevden önemlidir; şehrin yeni sakinleri, organik olanı feda ederek yeni keşfettikleri verimliliği hayata geçirirler; önceden planlananı, bildiklerine, tanıdıklarına tercih ederler. Taycan bilinçli olarak bu binalardan uzak durmaktadır; saygılı bir şekilde yan yana var olmak için kurallar oluşturmuştur sanki. Görseller keskin değildir. Özellikle cansız objelere odaklanılması periferiyle kurulan mesafeli ilişkinin kabullenişidir. Sanatçı fotoğraflar yoluyla farkında olduğu bir suça tanıklık ve ortaklık eder; hissiz büyümenin, insan olarak kabul ettiğimizden uzak olanın kaydını tutandır Taycan ve işte tam bu noktada sanatçının işleri düğümlenir.
Verimli hayat modelini teşvik eden yapılarda, şekil işlevden önemlidir; şehrin yeni sakinleri, organik olanı feda ederek yeni keşfettikleri verimliliği hayata geçirirler; önceden planlananı, bildiklerine, tanıdıklarına tercih ederler. Taycan bilinçli olarak bu binalardan uzak durmaktadır; saygılı bir şekilde yan yana var olmak için kurallar oluşturmuştur sanki. Görseller keskin değildir. Özellikle cansız objelere odaklanılması periferiyle kurulan mesafeli ilişkinin kabullenişidir. Sanatçı fotoğraflar yoluyla farkında olduğu bir suça tanıklık ve ortaklık eder; hissiz büyümenin, insan olarak kabul ettiğimizden uzak olanın kaydını tutandır Taycan ve işte tam bu noktada sanatçının işleri düğümlenir.