Sandbichler'in, yanında bomba patlasa sükunetini hiç bozmayacakmış gibi bir tavrı var. Atölyesindeki bilgisayarın önünde küçücük bir Buda oturuyor. Alt kattaki atölyesi bir marangozhaneyi andırıyor. Sakin bir semtte yer alan atölye içinden hiç çıkmak istemeyeceğiniz bir oyun alanı gibi. Keşfedilmeyi bekleyen birçok malzeme ve kendi sınırlarınız var burada.
Venedik Bienali olmak üzere birçok uluslararası sergiye katılan sanatçı, baba mesleği olan marangozlukla başlayıp daha sonra heykel ve üç boyutlu malzemelerle çalışır. New York, Viyana ve tekrar Viyana’daki sanat eğitimlerinden sonra, önemli medya sanatçılarından Peter Weibl’ın öğrencisi olarak Frankfurt’taki Yeni Medya Enstitüsü’nden mezun olur. Bazıları onu yeni medya işleriyle bilse de Sandbichler son zamanlarda yine üç boyutlu malzemelere geri döner.
Sandbichler atölyesinde, en son Kitzbühel’de sergilediği, gazete yüzeyini kıvırarak boyuttan üç boyutlu bir malzemeye dönüştürdüğü işi ve bu işin yer aldığı son sergisinden fotoğrafları gösteriyor. Son yıllardaki ilgi alanının katlanmış yüzeyler olduğunu belirtiyor; bu yüzey ona iki boyutlu bir malzemeyi üç boyuta çevirme, boyut algısını değiştirme imkanı sağlıyor. Aynı mekanda duvar boyunca sergilediği karton yerleştirme, mekanın bir parçası gibi göründüğü kadar aynı zamanda bu algı oyununun da bir örneği. Son
dönem işlerinde, karton kutuları heykelsi formlara dönüştürüyor. Sandbichler’in; aynaların yönünü değiştirdiği, günlük hazır malzemenin sınırlarını araştırarak malzemeye yeni bir anlam/anlamsızlık kattığı, form ve mekan ilişkisiyle oynadığı işlerini en iyi ifade eden kelime ‘dönüşüm’ olabilir. Kartonların üzerindeki yazıları kendi gerçekliklerinden çıkararak, küçük veya dev boyutlarda mekana uygulamasıyla kelimeler de bulundukları yerden çıkıyor, kavramsal bir noktaya işaret ediyor.
Malzemeye dair yeni bir algı yaratmanın ötesinde üstlendiği önemli bir ‘misyon’ var Sandbichler’in. ‘Yakın geçmiş kahramanları’ dediği kişilerin belleğini tuttuğu işlerinde, yine malzemenin gücünü ve yeni bir mekan deneyimi yaratmayı arka planda bırakmıyor. Malzemeler dışarıyı işaret ediyor. Bunun ötesinde bir de dışarının kendisi var. Burada ise politik sebeplerle haksızlığa uğramış son dönem kahramanları. Viyana’daki Grita Insam Gallery’de sergilediği işlerden biri olan ‘Hrant’ (2008) Hrant Dink’in öldürülmesinden sonra metal üzerine yaptığı bir portre. Seçim öncesinde tutuklanan ve 15 yıl ev hapsinde kalan Burmalı politik figür Ausung San Suu Kyi, yirmi beş yıl tutuklu kaldıktan sonra yapılan DNA testi sonucunda suçlu olmadığı ispatlanarak serbest bırakılan Jerry Miller, Suriye’de savaş sırasında öldürülen Ana Politovskaya’nın portreleri sanatçının yakın dönem kahramanları olarak nitelendirdiği figürler. Sanatçı, hafızalardan
sildirilmeye çalışılan bu kişilerin portreleriyle ‘an’lara ve durumlara dair hafıza kaybını belgeliyor. Benzer bir iş olan Hotel Palestine’da; Körfez Savaşı sırasında bütün uluslararası gazetecilerin kaldığı Hotel Palestine’da, gazetecilerin haber sunarken önünde durdukları cam yapıyı heykelleştiriyor.
Dünyayı değiştiren olayların hızla geride bırakılma durumuna işaret ettiği yerleştirmede Sandbichler; Japonya’daki deprem, Tsunami ve Fukuşima faciası sonrası dünyanın birçok yerinde çıkan gazete haberlerini bir araya getiriyor. Galeri mekanı içerisinde yarattığı küçük labirent – mağaranın en karanlık yerinde, olayların başlangıcında çıkan gazete haberleri yer alıyor. Tüm mekanı bu haberler üzerine çıkmış gazete kupürleriyle kaplayan sanatçı,
olayın on gün içinde gündemden silindiğini, bu durumu ise yerleştirmenin kendisine uyguladığını belirtiyor. Sandbichler bu tavrıyla, hafızasız toplumda bir bellek yaratma sorumluluğunu üstleniyor.
Malzeme, mekan ve algısal dönüşüme odaklandığı dönemde, bazı gerçeklerin saptırılması kabul edilemez. Son sergisi adını Radikal Konstrüktivist filozof Heinz von Förster’den alıyor “Wahrheit ist die Erfindung eines Lügner” Türkçe mealiyle:
“Gerçek, bir yalancının icadıdır.’’