Sanatçı Pınar Tınç’ın farklı kültür ve coğrafyalardan sembolleri ve üslupları modernitenin araçlarıyla yorumlayarak ürettiği resimlerine dair bir okuma kılavuzu.
Egzotik insanlar, derin mitler, çini mürekkebi ve gökkuşağının kaşifi: Pınar Tınç.
Vita brevis, ars longa… Hipokrat’ın bu Latince deyişte “sanat sonsuz, hayat kısadır" anlamı ile karşılanır.
Aslında dört dizelik epigram şöyle der:
sanat uzun...
hayat kısa ..
deneyim aldatıcı ..
fırsat kaçıcı ..
ama
“experimentum periculosum, iudicium difficile”… ile devam eder ve bu şu anlama gelir: “Deneyim tehlikeli, yargı zordur”.
Aklıma geldi, Geoffrey Chaucer’ın “Parlement of Foules”unun birinci dizesinde atıfta bulunduğu ve “art is long, life is brief / sanat uzun, yaşam kısa” anlamına gelen Latince özlü sözde iç burkucu bir taraf vardır. Yaşam çok kısadır, sadece sanat gibi harika deneyimlerle uzatılabilir. Süre (zaman) olarak değil belki ama anlam olarak. Bu nedenle kendi yaşamımı sanatı arama yolculuğu olarak ifade edebilirim. Bu yolda karşılaştığım önemli ressamlardan biri Pınar Tınç. Resim sanatımızın mistik / egzotik / avangart temsilcilerinden Pınar Tınç’ın eserleri farklı kültür ve coğrafyalardan sembolleri ve üslupları modernitenin araçlarını “gerçekten avangart” biçimde kullanarak geliştirdiği sanat yolculuğu hakkında büyüleyici bir anlatı sunuyor.
Mistik Bir Anlamlandırma
Pınar Tınç, mistik / spiritüel bir ressam. Kendi resim yapma deneyimini açıklarken “İçinde kaybolduğum ama çizerken var olduğum, kağıtla fırçayla boyayla çizgilerle bir bütün olup içinde kayıp gittiğim, kendim olduğum, ben olduğum; ruhumu özgür bırakabildiğim, zamanın içine girip, onunla aktığımı hissettiğim, evrenin bir parçası ve kendisi olup özgür bir ruha dönüştüğüm, kısa ama o derin anlar için resim yapmaya devam ediyorum. Belki dünya tamamıyla bir göz aldatmacası, bir göz aldanması; resim yaparken bu benim umurumda değil. Çünkü aldatmacaysa her şey, yaptığım resim öyle değil. Gözüm, ruhum ve elimle çizdiğim, gerçek; içinde yaşadığım dünya ne olursa olsun, içimde yaşadığım dünya benim resimlerimde, benim gerçeğim” diyor.
Eserlerinde ada, doğa, deniz, bitki örtüsü, kuşlar, gece ve gündüz teması… 2011 yılında, Güney Yarım Küre’de bir Fransız adası olan La Réunion adasına geldiğinde Güney Hint Okyanusu’nun kültürü ile karşılaşan mistik bir üslup. Afrika, Hindistan ve Okyanusya kültürlerin bir karışımı olan, o kültürlerin destanlarını, mitolojilerini ve hikâyelerini anlatan motifleri eserlerinde avangart bir üslupla işliyor. Yaşadığı deneyimlerin kendine has tropik bir iklimi, rengârenk ve yemyeşil bir doğa, çeşit çeşit insan ve kültürle burada harmanlanışı resmine yansıyor. Renk, şekil, çizgi ve geometri deneyimleriyle.
Pınar Tınç Resimlerini Okuma Kılavuzu
Pınar Tınç resimlerini anlamak için onun duygu dünyasını anlamak lazım gelir. Tınç’ın “duygu dünyası” diyorum buna. Tınç, motiflerinin duygululuğu ve renkliliği ile spiritüel ve mistik bir dünyadan kurulu ve renklerden kurulu bir derinlik yaratıyor. Ressamın yolculuğu zaman ve mekânda kesintisiz bir harekete dayanıyor. Etrafı adalarla çevrili bir su dünyası bu adeta. Yalnız ama birlikte, renkli ama safane, karmaşık ama açık, istiflenmiş ama yığılmamış bir hayal gücü beklentisi bu dünya. Bunlar birer bir deneyim-elemanı görevindedir. Tınç’ın yapıtları, seyredeni maddeye bağımlılıktan kurtarır, ona özgürlük duygusu ve mutluluk sağlar. Ona baktığınızda duyumsadığınız şey budur.
Pınar Tınç resimlerini anlamak için onun göstergebilimini anlamak lazım gelir. Pınar Tınç göz terbiyesi güçlü bir ressam. Onun resminde hiçbir figür, hiçbir motif gereksiz değil. Dokuları fazla ama fazlalık yok. Resmi kaçamaksız, yapmacıksız bir form. Avangart / iletici / öncü resim sanatının en büyük kusuru olan “tezgah işi trükajların” çok ötesinde, hepsi kendi içinde ve diğer resimlerle farklılaşan bir değerde.
Pınar Tınç’ın resimlerini anlamak için onun strüktür dünyasını anlamak lazım gelir. Pınar Tınç resminde gözün algıladıkları: Tarifsiz renkler, lekeler, figürsü şekiller, puantiyeler, mitoloji, kültür ve kurgu… Peki beyin ne algılıyor? Özel bir kompozisyon, sarmal bir döngü, coşku, gökkuşağı, illüzyon, özel bir müzikalite, gelenek, kültür, hikâye ve tarih.
Pınar Tınç’ın resimlerini anlamak için onun yapısal/mistisizmini anlamak lazım gelir. Tınç sadece malzemede özgün değil, yüzeyde de özgünlük yaratan bir ressam. Onda sahici bir duyarlığın müphem ve bulanık izlerinden çok bir yeniden yaratım çabası görüyorsunuz. Ressamın eserlerinde varoluşçu temalarla birlikte derin bir mistisizm görüyoruz.
Pınar Tınç’ın resimlerini anlamak için onun özel kozmosunu anlamak lazım gelir. Bozcaada’da büyüyüp Fransa’nın deniz aşırı adası La Réunion’da bir süre yaşadıktan sonra Kadıköy’e yerleşen ressam, adaların dokusunu ve her şeyini tuvallerine yansıtır. Hint Okyanusu’nun ücra bir köşesinde kaybolmuş, haritada bile görünmeyen küçücük bir yanardağ adasına yerleşen ressam buradaki üretimlerini eserlerine yansıtır. Fransa’ya ait bir toprak ve o minicik yüzölçümünün içinde hâlen aktif bir yanardağ, akıl almaz yükseklikte ve derinlikte vadiler, binlerce metrelerde zirveler, koca koca akarsular, nehirler, Unesco Dünya Hazinesi ilan edilmiş ormanlar, sayısız bitki, meyve, hayvan ve Çin, Hint, Tamul, Malgaş birçok kökenden insan ve kültürü birleştirebilmiş mozaik, ressamın kozmosudur. Bu anlamda La Réunion adası ve Bozcaada, ressamın kozmosunun bir parçasıdır.
Pınar Tınç’ın resimlerini anlamak için onun “adalı” olma durumunu, ada ile ilişkisini anlamak lazım gelir. Ressam “adalı” diye sosyal bir statü ve bir ruh hâli görür. O, ister Bozcaada olsun ister dünyanın ta öbür ucundaki La Réunion’da olsun “adalısınız veya değilsiniz” diye görür. İnsanların size yaklaşımını bile belirleyen bir şeydir bu der. Çocukluğumun rüyalarında, hayallerinde geziyor gibiyim hâlâ. Ressam olarak bu coğrafya beni çok etkiledi. İlk resimlerimde hep ada figürü var. Adanın üzerine uzanmış uyuyan, hayal kuran bir genç kız, yıldızlarla kaplı bir gecenin içinde uykuya dalmış bir ada ve deniz, adanın dikenleri, adanın kargaları sürekli ilham kaynakları olarak görür. Ada, ressam için içimdeki mutlu yalnızlığı, dokunulmazlığı, zamanın ve tasanın benden alamayacağı, koparamayacağı bir elması, bir zenginliği ifade eder. “Adaların Renkleri” sergisinden yıllar sonra “Adaların Rüyaları”ndaki yeni koleksiyonlarında bunu görmeniz mümkün.
Pınar Tınç’ın resimlerini anlamak için onun çini mürekkebi ile ilişkisini anlamak lazım gelir. Türkiye’nin özgün çini mürekkebi ressamı Pınar Tınç, minik ama devasa yanardağ adasının renklerini, motiflerini, figürlerini başka bir şekilde kağıda dökmenin yolu olarak çini mürekkebini görmüştür. Gerçek bir zarafet. Canlı renkleri kağıdın üzerinde adeta havai fişek gibi patlatan tek malzeme olarak çini mürekkebini gören ressamın bu tavrı, onun özgün anlayışında etkilidir.
Pınar Tınç’ın resmini anlamak için “onun özünü” anlamak gerekir. Bu kozmosun taşıyıcısı ve “öz”ü ise düzenli kıpırtılar ve titreşimlerdir: “Öz”ün ritmi. Çizgiyi resim boyunca destekleyen tüm diğer resmetme öğeleri, dönüp dolaşıp bu armoni evreninin göstergesi olan ritim için birleşirler. Dallanmalar, girdaplar, taramalar, istiflemeler, spiraller, kırılmalar, kesişmeler, dörtgenler, beşgenler her seferinde “öz”ün ritminin kurulmasına hizmet etmek üzere düzenlenirler.
Pınar Tınç’ın resimlerini anlamak için onun renk tayfını anlamak lazım gelir. Mavi, kırmızı, turuncu fon üzerine büyük boyutlu resimlerinde ilkel kabile nesneleri, yüzleri, toprakları, girdapları, ilkel kullanım gereçleri gibi nesneler tek renk skalası içerisinde okr mavisi, okside yeşil, yaldız ya da mor gibi renklerle betimlenir. Sadece bu değil ama. Onda bazı renklerin, mesela mavi, mesela kırmızı, mesela turuncu, mesela mor belli işlevlerle kullanır. Bu ana renklerin sadece bir boş alan yaratmakla kalmayıp, hem biçimlerin arkasında kaldığı hem de biçimleri sardığını söyleyebiliriz. Böyle olunca da bu renkler Pınar Tınç’ın renkleri olur. Pınar Tınç külliyatında mesela mavi renge ait bütünsel tavır somut olarak görülebilir.
Pınar Tunç resimlerini anlamak için sadece onun renk tayfını değil aynı zamanda onun “kolorizm felsefesini” de anlamak lazım gelir. Şunu da belirtmek gerekir ki, Tınç resminin renk egemen eserleri, bir kolorizm felsefesini ifade eder. Lakin bunu salt bir kolorizm olarak da değerlendiremeyiz. Pınar Tınç resminde renk elemanı resmin bir ereği değildir. Tersine, sonsuz bir uzama açılmada sadece bir öğedir. Mavi, kırmızı, turuncu fon üzerine büyük boyutlu resimlerinde ilkel kabile nesneler, yüzler, topraklar, girdaplar, ilkel kullanım gereçleri gibi nesneler tek renk skalası içerisinde okr mavisi, okside yeşil, yaldız ya da mor gibi renkler betimlenir. Zaman zaman ayrıntıların detaylandırılarak dramatik bir ışık yansıması ile mistik bir hava verilmiş resimlerinde eski çağların büyüsünün yeniden yaratıldığını iddia etsek çok mu söylemiş oluruz bilmiyorum ama söylemek istiyorum.
Pınar Tınç’ın resmini anlamak için onun “soyutlama” yaklaşımını da anlamak lazım gelir. Pınar Tınç, Türk resminin özgün mistik/soyutlama ustalarından biridir. Batı dışı modernite arayışının en özel isimlerindendir Tınç. Bunu yaşadığı “ada spiritüelliğinin getirdikleriyle” yapar. Resmiyle gerçekleştirdiği şey, resimde tarihi tekrar etmek değildir. Pınar Tınç resim dilinde yaşadığı ada coğrafyalarının/toprakların ikonografisini Batı’nın Doğu’su ve Doğu’nun Batı’sı felsefesi ve mistisizmi ile yeniden kurar. Pınar Tınç’ın semantik dili bir yeniden inşa etme çabasını yansıtır.
Pınar Tınç’ın resmini anlamak için onun “malzeme ile ilişkisini” anlamak lazım gelir. Tınç, aynı zamanda bir malzeme virtüözüdür. “İmkânlı” olan her malzemeyi kullanır. Tınç, tuvaldeki düzenlemesini çoklu malzemelere birebir akışa yansıtır. Bununla kalmaz, malzemenin yapısına göre de bambaşka bir kurgu ve kompozisyonu da gündeme getirir.
Pınar Tınç’ın resimlerini anlamak için onun ruhsal arketipini anlamak lazım gelir. Ruhsal arka planında gerçekten özgün bir kişilik Tınç. Doğayı masumiyet kavramıyla eşleştiriyor, korkuyu büyüme (geçip gitme) ile, kadın kavramını dişi doğurganlık ile, çocukları saflık ile karşılanıyor. Pınar Tınç, eserlerinde kızı ve oğlunun büyüme korkusunu kendisiyle özdeşleştirip anlamlar oluşturuyor. Mesela önemli bir detay olarak “Seni Seviyorum Anne” ve “Masumiyet” adlı koleksiyonları, “İyi Geceler Bebeğim”, “Bonne Nuit Mon Bébe” adlı koleksiyonları, hem Kerem ve kızı Ada’ya hem de kendi çocukluğuna seslenir.
Pınar Tınç’ın resimlerini anlamak için onun rüyalar düzlemini anlamak lazım gelir. Onun resimleri ressamın “İçinde yaşadığı dünya” gibi düşünülmeli. Semantik kurulumunda dış gerçekliğin içine saklanmış rüyalar var. Rüya kavramından, olgusundan yola çıkıyor. Onun resimleri adeta rüyalar âlemi. Mesela Fransızcası “Bonne Nuit Mon Bébé” yani “İyi Geceler Bebeğim” koleksiyonuna bakarsak, onun bazı resimlerinde rüya içinde rüya görmek kavramıyla karşılayabiliriz. Bu sergideki bazı resimlerde havada asılı kalmış kızlar bu hissi tasvir ediyor. Yüzlerce motif içinde rüyalar alemine yükselen kızlar hem beni hem kızıAda’yı hem de hayalperest dünyalarında derin ve huzurlu bir uykuya dalan bütün kadınları tasvir ediyor. “İyi Geceler Bebeğim”, aslında kadın olsun erkek olsun hepimizin bir iç dünya adasında yaşadığını, bu adaların birbirleriyle bağlantısı olmadığını, birbirimizin hayatına ancak denize atlayarak ulaşabileceğimizi, fakat zaman zaman adamıza çekilebileceğimizi ifade ediyor.
Pınar Tınç’ın resimlerini anlamak için onun masalsı dünyasını anlamak lazım gelir. Bir Tınç resmi ne olursa olsun, rengarenk, dehlizli, sofistike, çok katmanlı, dopdolu, sakin ama öykücüdür. Mutlaka derindir bir de. Bu derin hikayelerde çocuklar, kadınlar, bitkiler, hayvanlar, kısacası doğa hep birliktedir. En çok da masalsı bir formda böyledirler. Işıklarla gölgeler arasından süzülen masallar göklerde duyuluyor sanki. Bir de Pınar Tınç resimlerindedir.
Pınar Tınç’ın resimlerini anlamak için onun özel kompozisyonunu anlamak lazım gelir. Pınar Tınç’ın ilginç bir şekilde bir arka planı yoktur. Bu anlamda bir ön planı da yoktur. Form bir bütündür. Onun resmini herhangi bir şema, bir klişe olarak değil de anlatılmak istenen somut, reel bir varlığın resim düzeni kurmada bir anlatım aracı olarak ele aldığını söylemeliyiz. Tablosunun geometrik olarak belirlenmiş kompozisyonu, özgür bir yaşantı-kompozisyonuna dönüşür. Bu yaşantı-kompozisyonu kuran araçlar, artık salt bir geometrik eleman değildir, tersine yaşantı içeriği ile yüklü renk elemanlarıdır.
Pınar Tınç’ın resimlerini anlamak için onun kendine ait geometrisini anlamak lazım gelir. Pınar Tınç kariyerinde ilerledikçe yapıtlarını geometrik bir yüzeyselliğin belirlediğini söylemiştik. Bunlarda geometrinin belirlediği bir uzam, tüm figürleri çevreler. Bu bir belirlenimdir “determination”. Bunun dışında onun figürlerinin bireysel bir ifadesi “expression”ı yoktur. Geometrik iç yapılar hâlinde sarmal bir döngü hâlinde oluşturulan resimler, doğayı yeniden yaratmak için parçalanır, birleştirilir, öne çıkartılır, geriye atılır ve neticesinde tamamen yeniden yorumlanır. Onun yüzeyi adeta kazınarak ortaya çıkan yapılar hâlindedir. Hareket kaynaklı dinamizm, kökenini merkezden alır. Tuvallerindeki bu merkezi hareket, sürekli iç içe yığılan döngüler hâlindedir. Tuvale doğru atılan bıçak darbeleri ve kesikler gibi oluşturulduğu görülmektedir. Böyle olunca Tınç, resminin geometrik uzamı parçalanır, onun yerini sonsuzluğa dek uzanan bir psikolojik uzam alır. Ve bu dahiyanedir.
Pınar Tınç’ın resimlerini anlamak için onun kendine ait kültürelliğini anlamak lazım gelir. Doğu’ya özgü istifleme ve süslemenin avangart bir semantikle buluşmasıdır Tınç’ın resmi. Çizgiyle buluşması… Adai nesne ve kültürel objelerin yoğun kontr ve renk tufanına rağmen belirgin olduğu bir estetik dildir. Pınar Tınç’ın çeşitlemeleri, çoğunlukla rengin hakim olduğu resimlerdir. Burada renk, hacmin yaratıcısıdır. Tınç’ın resimlerinde kompozisyon genel eğilimde dikeydir. Bakış aşağıdan yukarı yönlendirilir.
Pınar Tınç’ın resimlerini anlamak için onun figürasyonunu anlamak lazım gelir. SINE QUA NON: Pınar Tınç en çok doğadır. Onda pek çok doğa göstergesi özel bir epistomolojinin uzantısıdır. Tınç’ta doğa çoğu kez dikey ve diyagonal kontürlerin kesişmesiyle oluşan estetik görünümleri içerir. Sadece renk ve figürle ifade bulan, “pre-figural” ya da “post-amorph” imgeleri eşsiz bir dokusal kompozisyon yaratır.
Pınar Tınç’ın resimlerini anlamak için onun evrenselliğini anlamak lazım gelir. Pınar Tınç çünkü evrensel-özgün bir doku/yüzey yaratıp, işlerini yapar. Onun bazen doğa kaynaklı, bazen kültür eksenli çizgi ve rengi jestüel bir yolla yüzeye çizerek, damlatarak, spatulayarak, fırçalayarak, sıçratarak aktaran, kuramı ile sentezleyen sanatçı dünya çapında özgün bir yüzey sahibidir.
Ek Kaynak:
Pınar Tınç Gösterimleri (Sergiler)
2022 “Reves Des Iles” Adaların Rüyaları, Tampon – Ile de la Reunion-Fransa
2021 “Eve Dönüş”, Ocak, Arnavutköy Sanat Galerisi, İstanbul
2020 “Figür Yorum”, Toplu sergi, Soyut Galeri, Ankara
2020 “İyi geceler bebeğim”, Şubat, Soyut Galeri, Ankara
2019 “Masumiyet”, Nisan, İstanbul, Arnavutköy Sanat Galerisi
2018 “art3f Cannes”, Temmuz, st Uluslararası Çağdaş Sanat Fuarı, Palais des Festivals, Cannes-Fransa
2018 “Mi anneyi ya da anneyi sever” kişisel resim sergisi, Sanat Galerisi Arnavutköy, Mayıs, İstanbul-Türkiye
2017 “Sanat Cannes”, ACT Türkiye Çağdaş Sanatçılar Derneği, Aralık, Cannes-Fransa
2017 “Afrika”, kişisel resim sergisi, Sanat Galerisi Arnavutköy, Kasım, İstanbul-Türkiye
2017 “Mutlu Renkler” kişisel resim sergisi, Bozcaada Sanat Galerisi, Ağustos, Bozcaada- Türkiye
2017 “Sun Road-ArtFair Paris Louvre”, Baku Contemporary Gallery, Louvre Müzesi, Paris-Fransa
2016 “Umut” resim sergisi, Espace Linda Farrel, Aralık, Paris-Fransa
2016 “Renklerin Sesi”, “Renklerin Sesi” Stimmer der Farben, resim sergisi, Eylül–Ekim, Köln – Almanya
2015 “Afrika’dan Aşk” kişisel resim sergisi, Rengigül Sanat Galerisi, Temmuz-Ağustos, Bozcaada-Türkiye
2014 “Ada’da Yaşam” kişisel resim sergisi, Rengigül Sanat Galerisi, Haziran-Temmuz, Bozcaada-Türkiye
2014 “Bir Çizgi Okyanus” kişisel resim sergisi, Point Sanat Galerisi, Mayıs-Haziran, İstanbul-Türkiye
2014 “Ada’nın Renkleri”, kişisel resim sergisi, Galeri Le Tampon, Mart-Nisan, Ile de la Reunion-Fransa
2013 “Kara Kadın Adası” kişisel resim sergisi, ENKA Sanat Galerisi, Kasım-Aralık, İstanbul, Türkiye
2013 Ada Kara – Kara Ada” kişisel resim sergisi, Rengigül Sanat Galerisi, Bozcaada-Türkiye
2008 “Yer Deniz II” kişisel resim sergisi, Rengigül Sanat Galerisi, Temmuz-Ağustos, Bozcaada-Türkiye
2008 “Yeni Öneriler Yeni Önermeler” resim sergisi, Borusan Sanat Galerisi, Mayıs-Haziran, İstanbul-Türkiye
2008 “Hüsamettin Koçan Atölyesi” resim sergisi, Marmara GSF, Mayıs-Haziran, İstanbul-Türkiye
2007 “Yer Deniz” kişisel resim sergisi, Rengigül Sanat Galerisi, Temmuz, Bozcaada-Türkiye
2001 Hacettepe Üniversitesi GSF Resim, Ustalık Sınıfı Resim Sergisi, Goethe Enstitüsü, Ankara-Türkiye
1998 “Rüyalar”, kişisel resim sergisi, Cumhuriyet Kitap Klübü, İstanbul/Taksim-Türkiye
1998 Genç Etkinlik Unicef Konsept “KAOS” Kişisel ve toplu resim sergisi, Tüyap, İstanbul, Türkiye
1997 9. Tekel Geleneksel Resim Yarışması Sergisi, İstanbul-Ankara-Bursa-Türkiye
1997 “Masallar”, resim sergisi, Bursa-Türkiye
1995-1998 Uludağ Üniversitesi, Güzel Sanatlar, resim sergisi, Bursa-Türkiye
1995-1998 Akademi Galerisi