12 TEMMUZ, CUMA, 2013

">

İstanbul Modern'de "Yakın Menzil"

İstanbul Modern, 27 Ekim tarihine kadar Fotoğraf Galerisi’nde Yakın Menzil sergisini ağırlıyor. Genelde sizin benim yaşlarda, enerjik, birbirinden başarılı 18 fotoğraf sanatçısının farklı teknik ve temalar doğrultusunda işlenmiş, “kişisel” ortak paydasında toplanmış işleri kesinlikle görülmeye değer.

<p>İstanbul Modern'de " />

Kısaca serginin temasından, bu kadar yeteneği bir araya getiren doğasından bahsedelim, sonra sanatçılara da geleceğiz. Levent Çalıkoğlu tarafından “fotoğrafın güncel doğasını araştıran” bir sergi olarak tanımlanırken, sergi küratörü ve Fotoğraf Bölümü yöneticisi Sena Çakırkaya bu sergiye “kişisel bir günlük olarak” bakabileceğimizi söylüyor. Daha iyi bir tanım düşünemiyorum. Yakın Menzil’de izleyiciyi en çok etkileyen şey, serginin insana kendisini bir parti evinin mutfağında gibi hissettiriyor olması. Gerçeğe bir tık daha yakın, kalabalıktan ve müzikten biraz daha uzak. Yeni tanıştığın biriyle yolculuğa çıkmak gibi. Bir iki içkiden sonra yeni tanıştığın biriyle erkeklerden ve kadınlardan, eski ilişkilerden ve yaralardan açıkça söz etmek veya. 

Sergideki sanatçılar ise: Özgür Atlagan, Fatma Belkıs, Dilan Bozyel, Yusuf Darıyerli, Cemil Batur Gökçeer, Ege Kanar, Korhan Karaoysal, Metehan Özcan, Civan Özkanoğlu, Emir Özşahin, Muhitin Eren Sulamacı, Özlem Şimşek, Sinan Tuncay, Gözde Türkkan, Devin Yalkın, Begüm Yamanlar, Sarp Kerem Yavuz ve Cemre Yeşil. Hepsinin ayrı ayrı hayatları, kendi kişisel dünyaları var, hepimiz gibi. Yakın Menzil’de ise bu dünyaların yansımalarını görüyor, evlerinin mutfağına konuk oluyoruz. Çünkü hepsi kendilerini kendi yollarıyla anlatıyorlar. Basın bülteninden alıntıyla, “kişiselin sıradışı bir kaydı”nı tutuyorlar. Sanatçılar tarafından yazılmış, benim de az sonra yer yer alıntılayacağım metinleri siz de sergi alanında işlerin yanında görebilirsiniz. Hem onların kişiselliğine yaklaşıyor, hem de kendi sözlerinin rehberliğinde ilerliyoruz aslında. Kendi anlamlarımızı yükleyerek, ama tam olarak da kaybolmadan dünyalarında geziniyoruz.

İşlere tek tek değinmek istiyorum. Hem kendi cümlelerinden, hem de basın gösterimi sırasında şahsen sorma fırsatı bulduğum soruların cevaplarından faydalanacağım bunu yaparken. Hazırsak başlayalım:

Özgür Atlagan 500k isimli işiyle çıkıyor karşımıza. TOKİ’nin 500 Bin Konut isimli yayınından yola çıkarak üretilmiş ve kendi sözleriyle, “payımıza düşen kent hakkının albümü veya normalliğin gövde gösterisinin kataloğu.” 

Fatma Belkıs ise izleyiciye bir hikaye anlatıyor, Kaybolmanın ve Bir Daha Bulunmamanın Yolları, nedenleri üzerine. Kendisi diyor ki, “bir kişinin neden kimliğini, onu kendisi yapan etiketleri terk edip yeni bir insan olarak hayata devam etmeyi isteyebileceğinin sebepleri hakkında düşündüm;” sonucu ise bir fotoğraf albümü halinde kendini var ediyor.

Dilan Bozyel’in ikilemlerini yansıtan, çiftler halinde sunulmuş polaroidleri ise geçmişten gelen Dunning-Kruger Sendromunun etkilerini anlatıyor: “Günlük hayatımda verdiğim kararların gün sonunda ne kadar sancı yarattığını, hatta o aşamada bile ne kadar bastırılmış sancılar olarak bana geri döndüğünü fark edip bu eseri hazırladım. Bir yandan aslında doktorların yardımı da oldu, ama bunun sonucunda herhangi bir tedavi kabul etmedim. Çünkü tedavi olursam başka biri olacaktım. Dışavurum yöntemim fotoğraf olduğu için, sanat olduğu için ben de sendromlarımı kullanmak istedim. Polaroidlerle anlattım derdimi. Her bir çerçevede iki tane kare var. Aslında bir nevi sağ ve sol gözü de anlatıyor, kararsızlığımı anlatıyor.

Yusuf Darıyerli ise çocukluğunun panayırlarını hatırlıyor ve şimdi yaşadığımız dünyada yeşile, panayırlara yer olmadığını bize bir kez daha hatırlatıyor, içimizin burulmaması elimizde değil. Kendi sözleri ise şöyle: “Çocukluğum her gün biraz daha benden uzaklaşıp, tıpkı gece yarısından sonra sessizliğe bürünen panayırlar gibi soluk bir hatıraya dönüşürken bu fotoğraflarda, bu görüntülerde kısacık ‘an’a yüklenmiş anlamlar, fotoğraftan fotoğrafa giderek ortak bir dilin seslerine dönüşüyor.”

Cemil Batur Gökçeer,yeniden doğmaya yeltenirken sürekli kesintiye uğrayan bir kahramanlık oyunu”na sokuyor bizi. Mağaraların dokusunu negatiflere su damlatarak fotoğrafına işleyen sanatçı, yeni bir fotografik dil oluşturmaya çabalıyor.

Ege Kanar’ın cep telefonuyla çektiği siyah beyaz imajlar bizi karanlık bir odada karşılayan, ucu açık bir kişisel arşiv. Kanar, “Kişisel bir ifade aracı olarak fotoğraf ile aramdaki ilişkinin tıkanma noktasına geldiği bir dönemde beklentisizce kurcalamaya başladığım cep telefonu kamerasının kustuğu kendine has görüntülerdeki büyülü arazları fark ettiğimde, önümde izi sürülebilecek, sınırları araştırılabilecek yeni bir estetik alan açılmış oldu,” diye anlatıyor süreci. 

Korhan Karaoysal eşini her sabah ofise gitmeden fotoğraflamış. Ocak isimli işinin özünde düzenli bir iş hayatı olmayan sanatçının duyduğu sıkıntıları bir yaratıcı sürece, her gün tekrarlanan bir ritüele dönüştürme arzusu var.

Metehan Özcan Üç Şehir isimli işinde hayatında ve anılarında iz bırakan 3 şehrin imgelerini paylaşıyor. Kendi tanımıyla Üç Şehir, “yer değiştirmenin izin verdiği aynı yeri yeniden okuma ve anlam çoğaltma egzersizleridir.

Civan Özkanoğlu, üç bölüme ayırdığı serisi Bizzat’la ilgili konuştuğumuzda şöyle tanımlıyor işini: “Bu, In Person’ın son ve en kişisel olan bölümü. Daha doğrusu kendime dair ve her fotoğrafın mutlaka bir hikayesi olan son bölümü. Burada ailem, kız arkadaşım, büyüdüğüm şehir, hep bana dair anılar var. Bu fotoğraflar benim için anıyı temsil ediyor, yani sadece birer araç. Fotoğrafların amacı benim için sadece o an ne yaşadığımı hatırlatmak. Dizilim olarak işim 3, 2 ve 3 fotoğraftan oluşan 3 ayrı bölüme sahip. İlk bölüm bir “tutukluk-yanılsama”, ikinci bölüm “hatırlama”, son bölüm ise “ritüeller” olarak ayırıyorum ben." Hatırlama kısmında, benim favorim olan fotoğraf ile ilgili konuşuyoruz, hikayesi o kadar açık ama gizli ki sorma ihtiyacı duyuyorum: “O benim bir buçuk yıl boyunca yaşadığım bir ilişki. İlk gününden son gününe kadar o pozisyon, bu ilişkinin özeti benim için. Hem bir şekilde davet eden, ihtiyaç hisseden, hem sırtını dönen.

Emir Özşahin her gün sisleri aşarak işe gidiyor, bir fabrikada çalışıyor ve Riva’da, sessizliğin içinde çalışıyor. Karnımdaki Ölü Kelebekler kendi sözleriyle “Ne kadar çekici, pozitif, güzel ya da pis ve itici de olsalar, o fotoğrafların arkasında benim onlardan ne denli uzaklaşmak istediğimin hissiyatı yatıyor olacak.”

Muhitin Eren Sulamacı der ki, “her parçacık devamlılığın izini taşır.” Yakın Menzil’de yer alan işi ise onun için “eksikliği, hatayı, şeyleri, şeylerin değişkenliğini ait oldukları zaman ve geniş zamanda denemektir.”

Özlem Şimşek Gerçek Hikaye adlı işinde, İstanbul’da yaşayan 5 kadının hikayesini anlatıyor. Biri de kendisi, seri ise bu kadınların özel hayatına dair bir görsellik sunma hedefinde.

Civan Özkanoğlu, üç bölüme ayırdığı serisi Bizzat’la ilgili konuştuğumuzda şöyle tanımlıyor işini: “Bu, In Person’ın son ve en kişisel olan bölümü. Daha doğrusu kendime dair ve her fotoğrafın mutlaka bir hikayesi olan son bölümü. Burada ailem, kız arkadaşım, büyüdüğüm şehir, hep bana dair anılar var. Bu fotoğraflar benim için anıyı temsil ediyor, yani sadece birer araç. Fotoğrafların amacı benim için sadece o an ne yaşadığımı hatırlatmak. Dizilim olarak işim 3, 2 ve 3 fotoğraftan oluşan 3 ayrı bölüme sahip. İlk bölüm bir “tutukluk-yanılsama”, ikinci bölüm “hatırlama”, son bölüm ise “ritüeller” olarak ayırıyorum ben." Hatırlama kısmında, benim favorim olan fotoğraf ile ilgili konuşuyoruz, hikayesi o kadar açık ama gizli ki sorma ihtiyacı duyuyorum: “O benim bir buçuk yıl boyunca yaşadığım bir ilişki. İlk gününden son gününe kadar o pozisyon, bu ilişkinin özeti benim için. Hem bir şekilde davet eden, ihtiyaç hisseden, hem sırtını dönen.

Emir Özşahin her gün sisleri aşarak işe gidiyor, bir fabrikada çalışıyor ve Riva’da, sessizliğin içinde çalışıyor. Karnımdaki Ölü Kelebekler kendi sözleriyle “Ne kadar çekici, pozitif, güzel ya da pis ve itici de olsalar, o fotoğrafların arkasında benim onlardan ne denli uzaklaşmak istediğimin hissiyatı yatıyor olacak.”

Muhitin Eren Sulamacı der ki, “her parçacık devamlılığın izini taşır.” Yakın Menzil’de yer alan işi ise onun için “eksikliği, hatayı, şeyleri, şeylerin değişkenliğini ait oldukları zaman ve geniş zamanda denemektir.”

Özlem Şimşek Gerçek Hikaye adlı işinde, İstanbul’da yaşayan 5 kadının hikayesini anlatıyor. Biri de kendisi, seri ise bu kadınların özel hayatına dair bir görsellik sunma hedefinde.

Civan Özkanoğlu, üç bölüme ayırdığı serisi Bizzat’la ilgili konuştuğumuzda şöyle tanımlıyor işini: “Bu, In Person’ın son ve en kişisel olan bölümü. Daha doğrusu kendime dair ve her fotoğrafın mutlaka bir hikayesi olan son bölümü. Burada ailem, kız arkadaşım, büyüdüğüm şehir, hep bana dair anılar var. Bu fotoğraflar benim için anıyı temsil ediyor, yani sadece birer araç. Fotoğrafların amacı benim için sadece o an ne yaşadığımı hatırlatmak. Dizilim olarak işim 3, 2 ve 3 fotoğraftan oluşan 3 ayrı bölüme sahip. İlk bölüm bir “tutukluk-yanılsama”, ikinci bölüm “hatırlama”, son bölüm ise “ritüeller” olarak ayırıyorum ben." Hatırlama kısmında, benim favorim olan fotoğraf ile ilgili konuşuyoruz, hikayesi o kadar açık ama gizli ki sorma ihtiyacı duyuyorum: “O benim bir buçuk yıl boyunca yaşadığım bir ilişki. İlk gününden son gününe kadar o pozisyon, bu ilişkinin özeti benim için. Hem bir şekilde davet eden, ihtiyaç hisseden, hem sırtını dönen.

Emir Özşahin her gün sisleri aşarak işe gidiyor, bir fabrikada çalışıyor ve Riva’da, sessizliğin içinde çalışıyor. Karnımdaki Ölü Kelebekler kendi sözleriyle “Ne kadar çekici, pozitif, güzel ya da pis ve itici de olsalar, o fotoğrafların arkasında benim onlardan ne denli uzaklaşmak istediğimin hissiyatı yatıyor olacak.”

Muhitin Eren Sulamacı der ki, “her parçacık devamlılığın izini taşır.” Yakın Menzil’de yer alan işi ise onun için “eksikliği, hatayı, şeyleri, şeylerin değişkenliğini ait oldukları zaman ve geniş zamanda denemektir.”

Özlem Şimşek Gerçek Hikaye adlı işinde, İstanbul’da yaşayan 5 kadının hikayesini anlatıyor. Biri de kendisi, seri ise bu kadınların özel hayatına dair bir görsellik sunma hedefinde.

0
5315
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage