Polonya-Türkiye ilişkilerinin 600. yılı kapsamında Mixer’de gerçekleşen bir proje de Design Critique Platform Workshop. The New Locality. Proje, tipografi, ‘samizdat’ kültürü, sokak sanatı, tipografinin sosyolojisi ve benzeri bir çok konuya değiniyor. 30 Ekim’den bu yana Mixer’i bir atölyeye dönüştüren projede Polonya’dan tipografi ve görsel dilin sosyolojisi üzerine çalışan Miastodwa, Risografi ile dergi ve poster tasarımı yapan Studio Arizona gibi kolektiflerin yanısıra Cardinal Stefan Wyszynski Üniversitesi’nin akademik tipografi dersinin yöneticisi olan Robert Chwalowski, Gdansk’taki dayanışma örgütü Federation of Fighting Youth "Solidarity’’nin kurucularından, Polonyalı fotoğrafçı, baskı sanatçısı ve yayıncı Robert Kwiatek, Bir araştırmacı ve tipografi sanatçısı olan Marian Misiak ile BWA Wroclaw-Galleries of Contemporary Art'ın eğitim ve sergi programı yöneticisi Katarzyna Roj, tasarım eleştirmeni ve küratör olan Agata Szydlowska, Outdoor Art Foundation’ın kurucusu ve yöneticisi, Varşova’daki Forty / Forty Gallery’nin yazar ve küratörlerinden Marcin Rutkiewicz geçtiğimiz haftalarda atölyeler ve konuşmalar gerçekleştirdi. 23 Kasım’a kadar devam edecek projede şu sıralar, illüstrasyonları “Time Magazine”, “The New York Times”, gibi birçok yerde yayınlanmış olan ilüstratör Jan Bajtlik ile Bant Dergi, Can Yayınları gibi birçok yayını resimleyen, kapak tasarlayan Mert Tügen, Istanbul’a özel bir ‘Phrasebook’ üzerinde çalışıyor. Süreçlerine tanık olmak isterseniz, 19 Kasım’a kadar Mixer’e uğrayabilirsiniz ya da en sonunda hazırladıkları kitapçığa sahip olabilirsiniz...
Design Critique Platform nedir, kimlerden oluşur?
Design Critique Platform, geniş anlamda tasarım hakkında Polonya’da ve Avrupa’da bilgi toplamayı ve kritik yorum yapmayı hedefleyen bir ‘think tank’. Eleştirmen ve tasarım küratörü olan Agata Szydlowska ile benim, yani tasarımcı ve küratör Rene Wawrzykiewicz tarafından kuruldu. Günümüz toplumundaki tasarımcının rolü ve fonksiyonu hakkında sergiler, konferanslar, sunumlar ve başka etkinlikler düzenliyoruz. Bizim coğrafyamızda tasarımın ne olduğunu ve pratikte neye hizmet ettiğini araştırıyoruz. Bizce, eleştirel bakış, tasarımcıların kendilerini anlaması ve dünyadaki yerlerini görmeleri için çok önemli.
Türkiye'deki tasarım dünyası hakkında neler biliyorsunuz? Takip ediyor musunuz?
Bülent Erkmen ve Yeşim Demir gibi birkaç tane Türk tasarımcıyla tanışıyoruz. Fakat bizi en çok ilgilendiren Türkiye’ye özgü Avrupa ile Asya’nın ve gelenek ile “modernite”’nin yanyana gelmesi ve çarpışması. Polonya kültürü aynı gelişmelerle yüz yüze geliyor fakat Türkiye’de bu süreçler çok daha güçlü ve dinamik oldukları için bizim ilgimizi de daha fazla çekiyorlar.
Mixer’deki Workshop.The New Locality projeniz kapsamında tipografi ile ilgili birçok workshop yaptınız, yapıyorsunuz. Sizce tipografinin günlük hayattaki önemi nedir?
Harf, tipografi, aracılığıyla insanların iletişim kurdukları, birbirine bilgi ilettikleri ve bilgi topladıkları en temel grafik sembolüdür. Yazı tipinin şekilleri, harflerin stili, tipografik sistem ve sembollerin kullanma şekli – bütün bunlar bir toplumu yansıtıyor kesinlikle ve şüphesiz içindeki toplumsal, siyasi gelişmeleri gösteriyor ve ekonomik kuralları vurguluyor.
Sence tipografi ve grafik tasarımın politikayla ilişkisi nasıl?
Harf, kelimeler, grafik formunda her zaman belli anlam, fonksiyon ve duygular taşır. Bunun bazen farkında olmasak da kelimeleri yaratan harf ve font, tipografi her zaman siyasi veya ekonomik mesajlara sahiptir. Örneğin genel olarak Helvetica fontu, büyük şirketlerin ve iş dünyasının fontudur. Bu nedenle tüm dünyada ‘occupy’ hareketleri, burada Türkiye’de de geçtiğimiz yıl gerçekleşen Gezi Hareketi’nde de, yeni dil kurmak için basın da elle yazılmış sloganları kullanıyordu.
Mixer’i mekân olarak kullandığınız Workshop.The New Locality projesinin bazı anahtar kelimeleri: politik, aktivist, biraz ‘yeraltı / underground’, retro, eski tip, yaratıcı diyebiliriz. Böyle bir çerçeveyi Istanbul’a Türkiye’ye özel mi seçtiniz yoksa Design Critique Platform’un anlayışı da bu kelimelerle özetlenebilir mi?
Türkiye bizim çok ilgimizi çok çekiyor. Çünkü bir yandan burada yer alan toplumsal ve ekonomik gelişmeler Polonya’dakilerine benzerken, diğer taraftan buradaki gelişmeler çok daha dinamik ve daha kapsamlı. Bu nedenle İstanbul’da Polonya grafiğinin tarihinden ve şimdiki zamanlarından önemli konulara değinerek bu iki ülke arasındaki benzerlikler ve farklılıkları karşılaştırmak istedik.
Tipografi ve görsel dil anlamında değerlendirirsen İstanbul hakkında ne diyebilirsin?
Binaların üzerindeki apartman isimli tabelalar çok ilgimizi çekti. Evlerin çoğunda girişin üzerindeki değişik ve belli bir döneme özgü tipografik formlarda yazılan binanın ismi bulunuyor. Bu ilginç tipografinin bigilendirici fonksiyon ve bir yerin geleneği ile karışımı bizi şaşırttı ve çok hoşumuza gitti. Polonya’da böyle bir gelenek olmadığı için onu çok ilginç bulduk.