23 MART, ÇARŞAMBA, 2016

Prömiyerini "Fotoğraf Kitabı"yla Yapan Bir Merkez: FUAM

Fotoğraf dünyasında bir süredir şiddetini artırarak esen bir fotoğraf kitabı rüzgârı var. Dünyadaki bu rüzgâra yakın dönemde Türkiye’den bir oluşum daha eklendi: FUAM. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi bünyesinde kurulan ve ilk yılını fotoğraf kitabı üretimine yönelik etkinliklere ayıran Fotoğraf Uygulama ve Araştırma Merkezi (FUAM) ekibinden Yusuf Murat Şen, Tuna Uysal ve Volkan Kızıltunç ile bugüne kadarki deneyimlerini ve gelecek projelerini konuştuk.

Prömiyerini

Son yıllarda fotoğrafçılar -büyük yayıncılar ağına girmeden- özgün bir ifade biçimi ve bir medyum olarak bağımsız fotoğraf kitabı üretimine, bugüne dek hiç olmadığı kadar eğilmiş durumdalar. Bunun akabinde de fotoğraf kitabı üretimine yönelik atölyeler, fotoğraf kitabı yayımcılarını buluşturan festivaller, yılın en iyi fotoğraf kitaplarına verilen ödüller, bağımsız fotoğraf kitabı yayıncılarını bir araya getiren oluşumlar peşi sıra gelmekte. Dünyadaki bu trend, Book Lab ve Bandrolsüz gibi çeşitli girişimler sayesinde bir süredir Türkiye’de de ağırlığını hissettirmekte. Geçtiğimiz yaz kurulan FUAM da ilk yılını fotoğraf kitabı üretimine yönelik atölyeler ve yıl sonunda gerçekleşecek bir fotoğraf kitabı festivali şeklinde programlayarak bu alanda kurumsal bir adım atmış oldu. Marcus Schaden ile Frederic Lezmi’nin 19-23 Nisan tarihleri arasında yürütücülüğünü yapacağı dördüncü ve son atölyenin başvurularını 28 Mart’a dek almakta olan FUAM ekibinden Yusuf Murat Şen, Tuna Uysal ve Volkan Kızıltunç ile çıkış noktalarını, gerçekleşen atölyelerden edindikleri izlenimleri ve geleceğe dair planlarını konuştuk. (*)

FUAM’ın nasıl bir ihtiyaçtan doğdunu sorarak başlayalım. 

Yusuf Murat Şen: FUAM, gerek akademik çalışmalar çerçevesinde ortaya çıkan işlerin gerekse Türkiye çağdaş fotoğraf sanatı ortamında yeni üretilen işlerin ve çıkış yapan sanatçıların işlerini sanatseverler ve sanat camiası ile paylaşmak amacı ile kuruldu. FUAM’ın fotoğraf kitabı üretimine yönelik ilk yıl programını takiben arşivleme, yayın yapma, merkez bünyesinde gerçekleşen projelerin kavramsal boyutu ile ilgili tartışma ortamı oluşturma ve bu bilgileri sanatçılar, sanatseverler, akademisyenler, eleştirmenler ve küratörlerle paylaşma gibi faaliyetlerle misyonumuzu oluşturmuş durumdayız.

Volkan Kızıltınç ve Serdar Darendeliler © Nazlı Erdemirel

Merkezin altyapısı için büyük bir yatırım yaptınız. Bunun finansmanını nasıl sağlıyorsunuz? Ve en önemlisi FUAM ekibi kimlerden oluşuyor?

Y.M.Ş: FUAM’ın bu seneki faaliyetleri, İstanbul Kalkınma Ajansı’nın (İSTKA) “Yaratıcı Endüstrileri Geliştirme” programı kapsamında aldığımız finansal destek ile gerçekleştiriliyor. Aynı zamanda üniversitenin Fındıklı Kampüsü’nde bize tahsis edilen alan vesilesiyle üniversiteden mekânsal ve maddi anlamda katkı almış oluyoruz.

FUAM ekibi, proje koordinatörü olarak ben ve proje koordinatör yardımcıları Doç. Çetin Ergand, Yrd. Doç. Tuna Uysal ile beraber proje asistanları Arş. Gör. Volkan Kızıltunç, Arş. Gör. Mert Çağıl Türkay, Arş. Gör. Elçin Acun, Onur Girit ve Berkay Yahya Bostan’dan oluşuyor.

FUAM’ın ilk yılı, fotoğraf dünyasında günümüzün en popüler mecralarından biri olan fotoğraf kitabı üretimine odaklanıyor. Yıl boyunca fotoğraf kitabı üretimine yönelik atölyeler ve yıl sonunda da bir fotoğraf kitapları festivali düzenleme fikri nasıl ortaya çıktı?

Y.M.Ş: FUAM’ın az önce saydığım kuruluş ilkeleri çerçevesinde, Türkiye’deki çağdaş fotoğraf sanatı ortamına yapılabilecek önemli katkılardan birinin, genç fotoğrafçıların üretimlerini uluslararası fotoğraf dünyası içerisinde dolaşıma sokmak olduğu, bunun da en etkili ve hızlı yolunun yayın yapmak olduğu kararına vardık ve “fotoğraf kitabı üretimi” meselesine odaklandık. Eserlerin kalıcılığını, aynı zamanda da eserlerle beraber sanatçıların adının daha çok yaygınlaşmasını sağlamak adına kitap üretimi -sergiler ve diğer sanatsal faaliyetlere kıyasla- daha makûl bir üretim şekli olarak uzun süredir aklımızdaydı ve bu etkinlikler programını oluşturduk.

Michela Palermo & Nico Baumgarten'ın yürüttüğü FUAM'ın 'Açık Sırt' başlıklı ikinci fotoğraf kitabı atölyesinden © FUAM ekibi

Atölyeleri yürütecek isimleri nasıl belirlediniz? Neden atölye yürütücüleri hep iki kişiden oluşuyor?

Volkan Kızıltunç: Atölye yürütücülerini, bu alandaki tecrübelerine dayanarak danıştığımız isimlerin tavsiyeleri ve kitap yapımında tecrübesi olan arkadaşlarımızın yönlendirmeleri doğrultusunda hem çalışma biçimi hem de tasarım açısından farklı yönelimlerde olan ve uluslararası anlamda saygınlığı olan isimler arasından belirledik.

Atölye yürütücülerinin iki kişiden oluşması, aslında bir ihtiyaçtan ileri geldi. Atölyelerde toplam kırk katılımcı eğitilmesi hedefi ile yola çıkmışken, yoğun talep sebebiyle katılımcı sayısını kırk sekize yükseltmek zorunda kaldık. Dolayısıyla yürütücü ekiplerin hep iki kişiden oluşmasını tercih ettik. İki kişilik ekibin faydasını da oldukça olumlu bir şekilde gördük; öncelikle katılımcıların projeleri için iki farklı görüş alması, atölye içeriğinin zenginleşmesine olanak sağladı. Ayrıca bazen karşıt görüşte olmalarının dahi katılımcıların zihinlerini açmak ve süreci hızlandırmak açısından oldukça faydalı olduğunu gördük.

Atölyelere katılacak isimler nasıl belirleniyor? Katılımcılarda aradığınız kriterler nelerdir?

Tuna Uysal: Her atölye için FUAM’ın internet sitesi üzerinden bir açık çağrı yapıyoruz. Adaylar bu sayfaya özgeçmişlerini, sanatsal yaklaşımlarını ve projelerini açıklayan metinleri, ayrıca en önemlisi gerçekleştirmek istedikleri fotoğraf kitabıyla ilgili fotoğrafları içeren dosyaları yüklüyorlar. Sonrasında FUAM ekibi olarak bir ön eleme yapıp listeyi seçim yapmaları için atölye yürütücülerine gönderiyoruz. Onlar da fotoğraf kitabı yapım sürecine en elverişli projeye sahip 12 ismi belirliyor.

Başvurularda genel olarak projenin kitap formuna uygunluğunu, konseptinin özgünlüğünü ve yenilikçiliğini değerlendiriyoruz. Birbirine benzer konularda çalışan, benzer estetik yönelimlerde olan ya da benzer alanlar içinde proje önerisiyle gelen katılımcılardan en kuvvetli olanını tercih ediyoruz ki ortaya farklı bir katılımcı profili çıksın. 

©Nazlı Erdemirel

Atölye katılımcılarına ne tür imkânlar sağlanıyor?

T.U: Atölye katılımcılarından -seyahat ve konaklama masraflarını karşılamaları koşulu dışında- herhangi bir ücret talep edilmiyor. Aynı zamanda atölye sırasında yaptıkları eskiz baskılar ve atölye sonunda gerçekleştirecekleri el yapımı kitapların üretimi için de herhangi bir ücret talep edilmiyor. Tüm atölyeler tamamlandıktan sonra, üretilen bütün kitaplar -bir kısmı FUAM arşivine ayrılacak şekilde- katılımcılara verilmek üzere edisyonlu şekilde basılacak ve tabii ki bu da ücretsiz. Yani atölye katılımcılarından aramızda bulunmaları ve heyecanla çalışmaları dışında başka bir şey talep etmiyoruz.

Bunun dışında atölye başlangıcında fotoğrafçılar için teknik bir gereklilik olan renk yönetimi ve baskı konusunda katılımcılara bir günlük eğitim veriyoruz. Sonrasında tarama, baskı ve fotoğrafların dijital ortamda düzenlenebilmesi için kendilerine FUAM bünyesinde oluşturduğumuz bilgisayar laboratuvarında çalışma imkânı sağlıyoruz.

V.K: Bir de her katılımcıdan 30x40 cm boyutlarında on adet fine art fotoğraf baskısını FUAM’ın arşivine hibe olarak vermesini, katılımcı ile yapılan anlaşma koşulları içine ekledik. Bu sayede gelecek nesillere kalacak şekilde kendi fotoğraf arşivimizi de oluşturmayı hedefliyoruz. Ve bu arşiv çalışması ile ilgili olan baskı masraflarının hepsini FUAM olarak biz karşılıyoruz.

Atölye başvuruları nasıl bir dağılım gösteriyor? Bildiğim kadarıyla yurt dışından da çok sayıda başvuru alıyorsunuz.

T.U: Atölyelere hem yurt içi hem de yurt dışından çok talep oluyor. 12 kişilik kontenjanın içerisinde farklı niteliklere sahip bir katılımcı profilinden söz edebiliriz. Fotoğraf ve diğer güzel sanatlar disiplinlerinden veya bunların dışından gelen katılımcıları dengeleyen seçim kriterlerine sahibiz. Yurt dışı katılımcılar, genelde bu kontenjanın yüzde yirmisini otuzunu oluşturuyor. Bu durumun ilerleyen dönemlerde yurt dışı kurumlarla ortak projelerin yapılması için önemli bir zemin hazırlayacağını düşünüyoruz.

Peki atölyelerin nasıl bir işleyişi var? 

V.K: Atölyeler genelde katılımcıların ve yürütücülerin sunumları ile başlıyor. Bu durum karşılıklı olarak herkesin birbirinin beklentilerini anlaması yönünde ciddi bir yol katedilmesine imkân tanıyor. Ardından atölye yürütücüleri, arka planlarına bağlı olarak, fotoğraf kitabını bir medya, bir sunum biçimi olarak amaç, ilkeler ve teknik alt yapı doğrultusunda katılımcılara tanımlıyorlar.

Sonrasında herkes kendi projesine yoğunlaşacağı bir şekilde yalnız çalışmaya başlıyor. Ufak boyutlu fotoğraf baskıları yerlere, masalara, duvarlara yayılıyor ve projeyi anlatacak hikâye sıralamasını kurmak, konsepti oluşturmak için sekans yapılmasına başlanıyor, yani hikâyelerini kurguluyorlar. Bu aşamalarda atölye yürütücüleri teker teker katılımcılarla fikir paylaşımında bulunuyor, diğer katılımcılar da bu turları izleyip yorumlarda bulunarak hep beraber projeyi en doğru şekilde anlatacak kitap formuna dönüşmesi için bir grup dinamiği yaratılıyor.

İlk aşamadaki sekansını bitirmiş olan katılımcı, laboratuvara geçerek fotoğraf kitabının temel anlatım ve sunum biçimlerine göre bir tasarım yapıyor ve elimizdeki farklı kağıt seçeneklerini değerlendirerek ilk test baskılarını alıyorlar. Atölye bitimine doğru maket kitapların son baskıları yapılıyor. Baskısı yapılan kitaplar tekrar laboratuvarımıza geliyor ve son aşamada katılımcılar kitapların katlamasını, dikişlerini, ciltlemesini ve kapak yapımını öğreniyorlar. Sonuçta elimizde neredeyse bitmiş gibi gözüken bir maket kitap oluyor. 

Matthieu Charon & Remi Faucheux'nun yürüttüğü FUAM'ın 'İş Bütününden Doğru Kitaba' başlıklı üçüncü fotoğraf kitabı atölyesinden © FUAM ekibi

Atölye yürütücülerinin uzmanlıklarına ve arka planlarına bağlı olarak üretilen işlerde nasıl farklılıklar gözlemliyorsunuz/gözlemlediniz?

T.U: Şimdiye kadarki üç farklı atölyede üç farklı eğitim biçimine tanık olduk. Ortak nokta, atölye yürütücülerimizin genel olarak karşılarındaki katılımcıya projesine en uygun kitabı önererek hazır bir sonuç reçetesi önermek yerine, katılımcıların kendilerini keşfetmelerine, zihinlerini açmalarına ve projelerini geliştirmelerine imkân sağlayacak bir yaklaşımda bulunmaları oldu. Toplamda üretimler çok çeşitlendi ve zenginleşti. 

Katılımcılarla uzun zaman geçirdiğinizden onların atölyelerle ilgili beklentilerini birinci elden öğrenmeniz mümkün oluyordur. Katılımcılar, beklentilerinin karşılandığını düşünüyorlar mı?

T.U: Katılımcıların genel beklentisi, performanslarıyla doğru orantılı olarak yapabilecekleri en iyi fotoğraf kitabını yapmak yönünde oluyor. Her katılımcı, kendi ihtiyacına göre tamamlamak istediği yönleri ile daha fazla uğraşıyor. Kimi katılımcı sekans oluşturma aşamasına ağırlık verirken kimi de teknik alt yapı ve bunun içerik ile bağlanması konusuna ağırlık veriyor. Herkesin ortak gayesi, biçim ile içeriğin birbiriyle örtüşmesi ve anlatılarının daha etkili hale gelmesi. Katılımcıların atölye sonrası FUAM’a uğrayıp burada çalışmaya devam etme istekleri, oldukça donanımlı ve ilerisi için güven veren bir ortam oluşturulduğuna dair olumlu görüşlerimizi destekler durumda.

Serdar Darendeliler, Volkan kızıltunç, Mert Çağıl Türkay, Yusuf Murat Şen, Tuna Uysal ve Berkay Yahya Bostan (soldan sağa) © Nazlı Erdemirel

Bugüne dek üç atölye gerçekleştirdiniz. Bu atölyelerdeki deneyim çerçevesinde, FUAM’ın fotoğraf kitabı üretimine yönelik bu yılkı programının çıkış noktasına yaklaştığınızı düşünüyor musunuz? Deneyiminizi ileriye nasıl taşımayı düşünüyorsunuz? 

V.K: Atölyelerde aldığımız sonuçlardan oldukça memnunuz. Fotoğraf kitabı yeni bir sanat formu, dolayısıyla biz her ne kadar kişisel olarak tatmin olsak da sonrasında bu alanda ürün veren ve eleştiri yapan kişilerin ve kurumların değerlendirmelerine tabiyiz. Eğitimler ve katılımcılar açısından değerlendirdiğimizde FUAM’ın başlangıç ilkeleri doğrultusunda beklenenin üzerinde bir ilgiyle ilerlediğimize de inanıyoruz. Başvuru sayılarının artmasını, desteklerin ve destek tekliflerinin çoğalmasını, proje ve çalışma ortamı konusunda aldığımız olumlu görüşleri, bunun bir işareti olarak görüyoruz. Ancak yeni yapılanan bir kurum olarak eksikliklerimizin ve hatalarımızın olmaması söz konusu değil.

T.U: Her atölyede tüm aşamaları video ve fotoğraf ile kayıt altına alıyoruz. Bu, daha sonrasında akademik olarak yeni nesillere aktarılacak olduğu gibi, projenin sürekliliğini sağlamak adına da iyi bir birikim oluyor. Ayrıca daha sonrası için bu bilgiler ışığında yüksek lisans programında yer alacak bir fotoğraf kitabı yapımı dersi müfredatı oluşturuyoruz. 

Son yıllarda fotoğraf kitabı üretimine yönelik yoğun bir ilgi var ve bu bağlamda pek çok atölye ve festival düzenleniyor. Geçen yılki Viyana Fotoğraf Kitabı Festivali’nde, Rusya’dan katılan bağımsız bir yayımcının standında gördüğüm "Photo book is the new porn" (Fotoğraf kitabı yeni pornodur) etiketleri aklımı kurcalamaya devam ediyor. Sizce bağımsız fotoğraf kitabı üretiminin de yakın zamanda bir sektöre dönüşme ve ortalığın birbirine benzer fotoğraf kitaplarıyla boy gösteren ‘fotoğrafçılarla’ dolma tehlikesi var mı? 

V.K: Özellikle dijital baskı teknolojilerinin gelişmesi, sonrasında hızla fotoğraf dünyası tarafından kabul gören yeni fotoğraf kitabı anlayışı ve kişisel yayıncılık, sistemin tam olarak kontrol edemediği bir sanat formu. Sanatçılar hiçbir yayınevinin, galerinin ya da kurumun onayını ya da kabulünü almadan bağımsız bir şekilde kitap üretiyor ve bunu dünyanın herhangi bir tarafına kendi dolaşım ağları arayıcılığıyla yayabiliyorlar. Geçmişle karşılaştırırsak ortaya eskisinden çok çok daha fazla özgün iş çıktığını, daha muhalif, daha riskli, daha çağdaş kitapların dolaşımda olduğunu söyleyebiliriz. Ama fotoğraf kitabı üretiminin şu aşamada henüz bir sektöre dönüştüğünü söyleyemeyiz.


T.U: Fotoğraf kitabı üretiminin temel dinamikleri ve gelişim süreci iyi okunursa, bir sonraki nesil veya üretim biçimi için yine özgün ve bağımsız bir yöntem bulmak olası gibi gözüküyor. Yakın bir gelecekte birçok kişinin benzer fotoğraf kitapları ile ortaya çıkma tehlikesi elbette olabilir. Ancak kimsenin sanatsal üretimini kontrol etmek gibi bir şey söz konusu olmamalı.

'Fikirden Sonuca' başlıklı ilk atölye katılımcılarından Sevinj Yusifova'nın kitabından

Yine pek çok fotoğraf kitabı fuarı/festivalinde gözlemlediğim bir durum var: Her ne kadar bağımsız fotoğraf kitabı üreten yapılar artsa da bu tip buluşmalarda en yoğun ilgi halen daha kurumsal kitap yayımcılarına yönelik oluyor. Acaba bağımsız fotoğraf kitaplarının bir kısmındaki editoryal süzgeçten geçmeme eksikliği bunun sebeplerinden biri olabilir mi? Atölyelerde bu gibi konular ya da üretilen bu kitapların dolaşıma nasıl gireceği hiç tartışılıyor mu?

T.U: Bence bu durum editoryal bir filtreleme sorunu olduğu kadar iktisadî bir problemden de kaynaklanıyor. Öncelikle kurumsal olan kitap yayımcılarının uzun yıllara yayılan tecrübeleri ve yayımlayabilecekleri tanınmış fotoğrafçılar var. Bu da kaynak olarak desteğin ve dolayısıyla baskı sayısının ve ilginin artmasına yol açıyor. Bağımsız bir fotoğraf yayınından aynı mucizeyi beklememek gerekir. Bağımsız fotoğraf kitabı yayıncıları, kitabın basım ve dağıtımı için finansal destek bulmak zorundalar. Seslerini duyurabilmek için de çeşitliliği arttırmak durumundalar.

Ayrıca bu durum demokratik bir yayın ilkesini içerisinde barındırıyor. Çünkü bir editör veya bir yayıncının filtresinden geçerek yayına hak kazanmış bir eseri görmektense tüm eserleri görüp kendimizin filtrelemesi kulağa daha iyi geliyor. Çünkü beğenme ihtimalimiz olan bir eserin, biz daha görmeden rafa kalkması tamamen ekonomik sebeplerden kaynaklanabilir. Sonuçta izleyip izlemeyeceğimiz şeye kendimiz karar verebiliriz. Ve gerçekten sıradanlaşan üretimler her zaman olduğu gibi kaybolmaya mahkûm olurlar.

Bu sebeple FUAM’da bağımsız yayıncılık ilkeleri, yöntemleri, dolaşım olasılıkları ve gelecek stratejileri doğrultusunda eğitimlere yer veriyoruz. Atölye yürütücüleri, sanatçılar ve konunun uzmanları, bağımsız yayına olan ilgiyi arttırmak yönünde herkesin katılımına açık seminerler veriyorlar

Tuna Uysal ©Nazlı Erdemirel

Fotoğraf kitabı üretimine yönelik ilk yılın ardından neler planlıyorsunuz? Türkiye’de fotoğraf alanındaki en önemli sorunlardan biri fotoğrafçı arşivlerinin profesyonel anlamda korunup gelecek nesillere aktarılamaması ve değerlendirilememesi. FUAM’ın -sahip olduğu altyapıyı göz önünde bulundurursak- bu konuda bir girişimi olabilir mi?

Y.M.Ş: Öncelikle fotoğraf kitabı üretimine yönelik faaliyetler devam edecek, sonrasında ise kuramsal ya da biçimsel olarak süreli yayın planları aklımızda hep mevcut. Sanatsal birikim ve projeler her zaman odağımızda olacak.

Fotoğrafçı arşivleri konusunda bir tasarrufta bulunmak içinse biraz daha zamana ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. Oluşturduğumuz altyapı oldukça değerli, ancak yeterli değil. Eserlerin sayısallaştırılmasında teknik olarak bir ihtiyacımız yok, fakat arşivlerin fiziksel olarak saklanması ve sergilenmesi için farklı ve özel bir mekâna ihtiyacımız var. Bunların hepsi yine dönüp dolaşıp sürekli bir kaynak desteği ihtiyacına dayanıyor. 

Son olarak, akademik bir kurumun çatısı altında yapılanmanın ne tür avantajları ya da dezavantajları var diye sorarak bitirelim...

Y.M.Ş: Akademik bir kurum altında yer almanın avantajları oldukça fazla, öncelikle işletme açısından bakarsanız okulun birçok destekte bulunduğunu görebilirsiniz. Bunun dışında bir güzel sanatlar üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteriyor olmamız fikirlerin oldukça açık olması yönünde bize rahatlık sağlıyor. Dezavantajımız, ülkenin en köklü kurumlarından biri olduğumuzdan dolayı bizden beklentinin çok fazla olması. Ve elbette bürokratik sorumluluklar... Süreklilik ve toplumsal misyon konusunda yükümüz fazla, ancak bunun altından kalkamayacak bir durumumuz olduğunu düşünmüyoruz. 

(*) FUAM’la ilgili duyuruları http://fuamproject.com/ ve https://www.facebook.com/fuamproject adreslerinden takip edebilir, atölyelerde üretilen kitapların videolarını https://vimeo.com/fuam adresinden izleyebilirsiniz.

0
9378
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage