Tekil yaşam | Bireyselleşmenin gitgide arttığı bir dünyada yaşıyoruz. Evlilik oranı azalırken, boşanma oranının arttığı bu yıllarda yaşam alanları da buna göre şekil alıyor. Yalnız yaşayanların sayısı artıyor. Büyük apartman daireleri yerine daha küçük metrekarelerde stüdyo yaşam tarzı da bu yüzden daha çok benimseniyor. Hem estetik hem de işlevsel olabilecek tasarımlar bu sebeple daha gözde diyebiliriz. Aynı andan hem kütüphane hem de aydınlatma olabilen bir tasarım gibi. Bu sebeple kompakt dairelerde yaşayanların ihtiyacına cevap verecek mobilya ve beyaz eşya gibi ürünler daha fazla gözümüze çarpacak.
Çoğul iş | En kısıtlı kaynaklardan biri zaman. Birden fazla role sahip zamane insanı işi ve özel hayatı arasında koşuyor, ikisinin arasına net bir çizgi çekebilmek de gün geçtikçe zorlaşıyor. Çalışanların çoğu eve beraberinde iş götürdüğünden, ev ortamında çalışmak için konsantrasyon ve konfor arayışı artacak. Bu gibi çözümler sunabilen tasarımlar yükselişe geçecek.
Nostalji | Geçmişe gönderme yapmak ya da yeniden yorumlamak tasarım dünyasında hep var olacak. Çünkü beğeniyi tetikleyen en büyük unsurlardan biri nostalji. Çocukluk günlerini anımsatan bir şeyle karşılaşınca daha çabuk benimseniyor, imgesel olarak geçmişe dönülüyor. Kendini vintage aracılığıyla ifade etme biçimi daha çok yer kazanıyor. Böylece daha ‘esaslı’ hissediyor kişi. Instagram’ın bu kadar kabul görmüş olması da bunun bir kanıtı olsa gerek.
Ham olana dönüş | Bırak çıplak kalsın. Kaba haliyle de güzel. Dokunun. Dokunmanın değeri iyice artıyor. Gerçekliği hissetmek ihtiyacının arttığını gözlemliyoruz. Endüstriyel, mükemmellikten uzak olan tasarımlar kabul görecek. Doğala, doğaya yaklaşmak isteğiyle beraber malzeme tercihinde imitasyon ya da ucuz alternatif kullanımı azalacak, doğal tonlarda ve formlarda tasarımlar rabet görecek. Taşa, toprağa olan özlemle beraber daha fazla doğal ya da işlenmemiş malzeme kullanımına rastlayacağımız kesin.
Ortak vicdan | Tüketirken daha bilinçli bireyler ve toplumlarla karşı karşıyayız. İnisiyatif alıp, olumsuz durumlarda etrafını da harekete geçirebilen ve bunu dalga dalga büyütebilen sivil oluşumlar artıyor. Bunun için bir Greenpeace ya da WWF olmak gerekmiyor. Devlet ya da belediye harekete geçsin diye bekleyene kadar artık bireyler birbiriyle etkileşerek fayda yaratmak için kolları sıvıyor. Nükleer santrale karşı birlik olan köy halkı, ekolojik dengeyi korumak için su kaynağını kendi girişimleriyle tasarlayan bir kasaba, kendi tarım alanlarını oluşturan mahalle ya da Lüfer koruma timi. Kendi başına yeterli toplumlar daha fazla oluşacak ve tasarıma yön veren bir kitlesel güçle karşılaşacağız.
Kaynak bilinci | Üstünüze giydiğiniz, teninize değen kumaşın ne içerdiğini bilmek, aldığınız ürünlerin üretim sürecini merak etmiyor musunuz? Tercih edilen markaların doğaya ve insana karşı sorumlu olup olmadığı tercihleri etkileyebiliyor. Satın alma kararında bu etik tavrı da arayarak üretim sürecini yönlendiriyor her bir birey. Tüketim bilincinin gelişmesi, üretim süreçlerinin şeffalaşmasına ve dolayısıyla ortaya çıkan ürün tasarım kriterlerinin yeniden ele alınmasına sebep oluyor. Gelecekte tasarımcılar yerel malzeme/kaynak/iş gücü kullanımı, geri dönüşüm, vb. etmenleri tasarım sürecinde titizlikle ele almaları beklenecek.