31 MART, ÇARŞAMBA, 2021

Refik Anadol, Günümüz ve Geleceğin Dehası

Refik Anadol’un görünmez uzay verilerini, kamusal sanat sayesinde dışa vurulabilen duygularla birleştirip şiirsel metaforlar oluşturduğu yeni kişisel sergisi “Makine Hatıraları: Uzay”dan hareketle ve Anadol’un çalışmaları bağlamında dijital medya sanatı tarihindeki konumu üzerine bir yazı.

Refik Anadol, Günümüz ve Geleceğin Dehası

Refik Anadol, son iki yıldır NASA ile ortak sürdürdüğü araştırmanın sanatsal aktarımı olan sergisi “Makine Hatıraları: Uzay” ile 25 Nisan 2021 tarihine kadar PİLEVNELİ Dolapdere’de izleyiciyle buluşuyor. Sanatçı, uzay temalı verileri, özel algoritmalar kullanarak yapay zekaya işletiyor ve özünde bir veri yığını olan bilgiyi şiirsel veri heykellerine dönüştürüyor. Makine zekasıyla tekrar işlenen bilgi, sanatsal estetiğin son basamağına ulaşıyor. Siz Refik’in yarattığı bu evrene girip, tüm yaşamınıza yeni bir pencereden bakıyorsunuz. Anadol’un tüm işlerinde görülen bu etki, sadece medya sanatçısı olması ile özetlenemez, o yapay zekaya da insan gibi duygu yüklemeyi hedefliyor.

Sergide, ilkin ham veri tüneline giriyorsunuz. Burada MRO (Mars), Hubble (Galaksi), ISS (Dünya) teleskoplarından gelen ham verilerin, yapay zekayla işlenmiş hâli, bir başka deyişle teleskopların Hatıraları yer alıyor.

​Galerinin ikinci katında Anadol ve birlikte çalıştığı ekibin, son beş yıldır gerçekleştirdiği farklı çalışmalarından aktarımlar yer alıyor. Burada Walt Disney Concert Hall,  Los Angeles çalışmalarında kullandıkları yapay zeka heykelini Rachmaninov eşliğinde izleyerek sergiyi içselleştiriyorsunuz. 

Makine Hatıraları: Uzay

Üçüncü katta yapay zeka becerisiyle oluşturulmuş üç boyutlu film akışının ardından dört ve beşinci katlarda heykel ve büyük kanvaslardaki Düşler evrenine giriyorsunuz.

Sergi boyunca veriler, bizimle duygusal bir bağ kuruyor ve merak uyandırıyor. Her verinin soyuttan somuta, kavramdan imgeye dönüşmesi izleyicinin hayal gücünü de sonsuzluğa götürüyor.  

William Gibson’nın 1984 yılında yayımladığı romanı Neuromancer, bilimkurgu türünün en ünlü romanlarından biri, aynı zamanda siberpunk akımının öncüsüdür. Roman, sanat ve teknolojiyi bir arada, bir bütün olarak algılar. Aynen bu sergide olduğu gibi… Neuromancer’da tanımlanan dünya bir matriks içinde, iç içe geçmiş halüsinasyon evrenidir. Bu siber evrende her bir veri byte’ı vücut bulur. Romanında dünyayı saran bir yapay zeka ağını işleyen Gibson acaba 2021’de bunun gerçekleşeceğini hayal etmiş miydi?

Neuromancer’da olduğu gibi insanlığın dijital dünyaya adaptasyonunu, nasıl düşünüp, neler konuşacağını, hayallerinin peyzajlarını işliyor Anadol. Serginin açılış tarihi, pandemiyle birlikte belirginleşen sınırsız sanal olasılıklarla ve Mars yüzeyinde başlayan yeni çalışmalarla da çok örtüşüyor.

Refik Anadol Studio, Mart 2021

Anadol “hafıza” ile “hatıra”yı farklı görüyor. Hatırayı daha bireysel, insanın kendi beyninde çoğalttığı ve sonsuza giden imge çeşitliliğini üreten, yaşayan bir varlık olarak değerlendiriyor. İstendiğinde yüzeye çıkabilen bu imgeleri, bilgisayar gibi çalışan beynin fonksiyonlarını da merak eden Anadol’un bu konuda yaptığı çalışmalar da var. Hafızayı ise daha kolektif görüyor Anadol.

Anadol’un 2009 yılında Santral İstanbul cephesini yapay zeka ile giydirdiği işinde, bir binanın hafızasında birikenleri işlediğini görürüz. Sanatçı, binaları da organik varlıklar gibi görüyor, süreçleri, birikmişlikleri ve zamanı belirleme güçleri olduğuna inanıyor. Onlar toplumsal hafızaların anı mekânları. 

Dali’nin MoMA, New York koleksiyonunda olan Belleğin Azmi (The Persistance of Memory, 1931) adlı eserinde “zaman”ı ve “hatırlama”yı birey algısı ama özellikle de kendi içinde bulunduğu ruh hâli üzerinden kurgulaması gibi, Anadol da dünyasal yaşamdan soyutlanarak bilgisayar laboratuvarında geçirilen sürede, yapay zeka sayesinde veriyi zamanın bir boyutundan, diğerine dönüştürüyor. Bu süreç kendi bakış açısını veriye işlemesini de sağlıyor. 

2018’de yine Pilevneli Galeri’de İstanbullular ile buluşan “Eriyen Hatıralar” sergisinde erimeyi yok olmak, nörobiyolojik dönüşümler, maddesel devinim gibi işliyor. Bu sergide insan dokunuşuyla değişen imgelerde duygu dışavurumlarının dijital aktarımları var, yine merkez insan.

“Eriyen Hatıralar” 

Isaac Asimov, Ben Robot (I Robot, 1950) adlı eserinde robotların insanla ilişkisini, belli kurallar çerçevesinde yönetilmelerini işler, kendilerine ad veren robotlar Asimov’un gelecekte evrensel yönetim hayali ve düşünen robotları, Anadol’un da sorguladığı temalar.

​H.G. Wells’in Zaman Makinaları (The Time Machine) adlı eseri 1895’te yayımladığında bilimsel ve spiritüel açıdan “zamanda yolculuğu” önerdiğinde 19. yüzyıl insanının tepkisine neden olmuştu. Algılanamayana duyulan tepkinin bir sonucuydu. Yapay zeka algoritmaları ile çalışan herkesin sorduğu gibi, Anadol’un da sorduğu “Makinalar Duygu Üretebilir mi?”, “Hayal Kurabilir mi?” sorularına gelecekte farklı yanıtlarla cevap verileceği muhakkaktır. 

Evrenin bir dijital kurgu olup olmadığını sorgulayan ve doğanın matematiksel formülü üzerine çalışan m.ö. 287 Sicilya doğumlu Arşimed’in spiralleri; Leonardo (1452-1519)’nun insanı, evreni altın oranla ölçütlendiren çizimleri; Darren Aronofsky’nin Pi (1998) filminde bu soruların cevabını bulmak için çabalayan Max karakterinde bilgisayarlarla donatılı odasında sorguladığı benzer gerçeklikler, “onun da dönüşmesini mi sağlıyor?” gibi sorular, insanlığın bilimsel ilerlemelerinde insanlık yararına ortaya koyulan çabalar ve çağımızda yapay zeka becerisi ile mümkün olan bu görsel şölen, çağlar boyu kendi dönemine odaklanmadan geleceği gören insanlarla mümkün oldu.

Denis Villeneuve’un Blade Runner 2 filmi (2017) 2049 yılında yapay zeka teknolojisinde gelinen noktayı betimler. Burada insan suretinde üretilmiş, kod adları olan robotların insan gibi doğum yapabilmesi; galaktik yerleşimler için geliştirilen hibrid insan modelleri vardır. Tüm bunlar, şu an için hayal ama gerçek olabilecek kadar da yakın.  

Anadol’un ve Stüdyo ekibinin başarılı çalışmalara imza attığı diğer işleri arasında 2011’de Salon Alper Derinboğaz ile birlikte disiplinlerarası çalışmaya örnek oluşturabilecek “Aktif Strüktürler; Akustik Formasyon” projesi, İstiklal Caddesi’ndeki Yapı Kredi Kültür Merkezi’nin cephesine yerleştirilen enstalasyondur. Çok kültürlülüğü barındıran, kentin sosyal katmanlarını da belgeleyen bu köşe; akışı, yaşanmışlığı, dinamiği ve farklı ses kombinasyonları ile günün her saati aktif olması açısından organik bir alandır.

Enstalasyonu müzikle etkili hâle getirmek için caddede tramvay, insan sesleri kayıtlarıyla birlikte kendisi de mimar ve besteci olan Iannis Xenakis’in Metastaseis müziğinin ritmi ile dans eden yüzeydeki dinamik performans, halka açık olan alanda kent yaşanmışlıklarını belgeleyen büyük bir heykel gibi, hem de kenti “açık hava müzesi” gibi düşünmeyi sağlıyor.  

“Aktif Strüktürler; Akustik Formasyon” projesi

Sanatçı’nın 2017’de İstanbul halkıyla buluşanArşiv Rüyası” sergisi, SALT’ın üyesi olduğu Avrupa müzeler konfederasyonu L’Internationale’nin beş yıllık “The Uses of Art – The Legacy of 1848 and 1989” programı kapsamında gerçekleştirilmişti. Vasıf  Kortun’un küratörlüğünde gerçekleşen sergide Anadol, SALT Arşiv koleksiyonlarındaki 1.700.000’i aşkın belgenin her birini, özelliklerine göre makine zekâsıyla medya enstalasyonunda görselleştirmiş ve izleyiciyi içine alan deneyimin bir parçası kılmıştı.

Refik Anadol, Arşiv Rüyası, 2017

Andre Malraux’un belge fotoğrafçılığı ile bir araya getirdiği imgeleri birleştirme ile kurduğu “Hayali Müze (Musee Imaginaire)” kavramı ile örtüşen, Malraux’nun hafıza depolamayı geliştirdiği 1947’den günümüze ulaşan görseli çoğaltma ve farklı kullanma becerisinin  çağdaş uygulaması “Arşiv Rüyası” vücut bulmuştur.

Bu anlamda yapay zeka becerisiyle insanlığın biriktirdiği teknolojiyi kullanarak hayal edilemeyeni gerçekleştirmek için geliştirdikleriyle Refik Anadol’u dijital medya sanatı, tarih sahnesinde bir yere koyacaktır.

​PİLEVNELİ Dolapdere’nin beş katını ayırdığı serginin bu kadar yoğun talep görmesi, müzenin artık farklı mekânlarda olabileceğini göstermiştir. İstanbul’u Teamlab’in Dijital Sanat Müzesi gibi İstanbul’u benzer bir oluşuma hazırlayan Refik Anadol’un bu anlamda da anılacağı muhakkaktır.

0
54131
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage