24 KASIM, SALI, 2020

Sanat Aracılığıyla Bir Buluşma: BASE 2020

Yeni mezun sanatçı adaylarını profesyonel hayata geçişlerinde destekleyen BASE, dördüncü yılında “Uzak Yakın” temasıyla 20-25 Kasım tarihleri arasında Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde ve çevrim içi platformda sanatseverlerle buluşuyor.

Sanat Aracılığıyla Bir Buluşma: BASE 2020

2020 seçkisi için 76 üniversiteden 1194 başvuru alan BASE’te Seçici Kurul değerlendirmesiyle toplamda 22 şehir, 32 üniversiteden 102 sanatçı yer alıyor. BASE, resim, video, heykel, yerleştirme, fotoğraf, seramik, cam ve grafik tasarım gibi pek çok farklı sanat dalından 117 yaratıcı üretimi sanatseverlerle aynı mekânda buluşturuyor. BASE 2020’nin Seçici Kurul’unda, Ayşe Erkmen, Ayşe Umur, Azade Köker, Derya Yücel, Eda Berkmen, Gökşen Buğra, Lalin, Akalan, Leyla Gediz, Meriç Hızal, Moiz Zilberman, Nancy Atakan, Onur Gökalp, Öner Kocabeyoğlu, Osman Erden, Saruhan Doğan, Vahap Avşar, Yusuf Sevinçli gibi Türkiye sanatına yön veren alanında uzman isimler bulunuyor. Editörlerimizden Begüm Kakı ve Damla Merve Pekdoğan, BASE ekibi Ali Kerem Bilge, Aslı Boduroğlu ve İdil Bilge ve küratörü Derya Yücel’le BASE 2020’ye dair bir söyleşi gerçekleştirdi.

BASE Ekibi ile söyleşimiz: 

Yeni mezun, genç sanatçı adaylarına profesyonel hayata geçişte bir basamak olan BASE bu yıl dördüncü kez gerçekleşiyor. Geçen dört seneyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle dört yıl gerçekten çok hızlı geçti diyebiliriz. BASE’in bizler için bir hayal olduğu güne ve şu an dördüncü edisyonunu gerçekleştirdiğimiz bugüne baktığımızda gerçekten BASE’in hayal ettiğimizden de çok daha iyi bir noktaya geldiğini görmenin mutluluğu içindeyiz.

Yeni mezun, genç sanatçı adaylarının yaratma cesareti, sınırsız hayal gücü ve farklı teknikleri denemekteki özgürlüğü işlerine de yansıyor ve bu hem sanatseverler hem de koleksiyonerler için çok heyecan verici bir keşif sürecine dönüşüyor. BASE’in çok sesli, dinamik, genç ve kapsayıcı yapısının sanat dünyasında önemli bir boşluğu doldurduğuna inanıyoruz.

Her yıl heyecanla beklenen bir sanat etkinliği hâline gelen BASE, gerçekleştiği yılın yeni mezun gençlerinin dünyalarını da yansıtıyor. Geleceğe, kendilerine, dünyaya, yaşadıkları coğrafyaya bakış açılarını eserlerine yansıtıyorlar. Her yıl, Türkiye’nin 50’den fazla şehrinde doğup büyümüş, eğitimleri için farklı şehirlerde Güzel Sanatlar eğitimi almış, birbirinden farklı ilham kaynakları ve hikâyeleri olan yüzden fazla genç sanatçının üretimini bir arada görebilme şansını yakalıyoruz. Farklı teknik ve üretim pratiklerini bir arada kullanmalarıyla izleyiciler için heyecan verici bir sergi deneyimi ortaya çıkıyor.

BASE, hem yeni mezun sanatçılara ciddi bir görünürlük sağlıyor hem de bu sayede galeriler, sanat kurumları ve ilham aldıkları önemli sanatçılarla tanışma fırsatı yakalıyorlar. Sergiden sonra yurt dışından önemli sergilere ve festivallere işi seçilen, yüksek eğitimi için dünyanın saygın güzel sanatlar okullarından burs alanlar, “residency” programlarına katılan, önemli galerilerle çalışmaya başlayan ve pek çok karma sergide yer almaya başlayan, solo sergiler açan ve pek çok önemli koleksiyona dahil olan sanatçılarımız oluyor.

​BASE’e katılım bir başlangıç ama sonrası her tutkuda olduğu gibi dirayet ve çokça çalışma içeriyor. Sanat, bir yetenekten doğmasına rağmen bolca disiplin ve çalışma gerektiriyor. Dolayısıyla kariyerlerindeki yolculuk konusunda her birinin ayrı bir hikâyesi olacak. İlk yılımızdan itibaren amacımız para ödülü vs. gibi bir mekanizma değil, sürdürülebilir bir şekilde her yıl mezun olan yetenekli sanatçı adaylarına bu yolculukta kaldıraç olabilecek kişilerle tanıştırabilmek ve ürettikleri işleri gün ışığına çıkartıp paylaşmalarını sağlayabilmekti. Bu noktadan sonra aralarında solo ve karma sergilere katılan veya profesyonel boyutta sanat kurumlarında çalışmaya başlayan, akademik kariyerlerine devam etmek konusunda cesaret bulan hatta girişim fonlarından yararlanıp kendi freelance işlerini kuranlar oldu.

Ali Kerem Bilge, İdil Bilge, Aslı Boduroğlu

BASE 2020 bir yandan da pandemi koşulları altında düzenleniyor. Hazırlık süreci nasıl geçti? Nasıl bir yol izlediniz bu yıl için?

Bu yıl koşullar her ne olursa olsun BASE’i olabilecek en güvenli şekilde fiziksel olarak da gerçekleştirebilmeyi çok istiyorduk. Bu yıl mezun olmuş genç sanatçı adaylarımızın büyük bir heyecan ve hevesle hazırlandıkları BASE 2020’yi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi paydaşlığı ve Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi ev sahipliğinde 20-25 Kasım’da gerçekleştiriyoruz.

BASE limitli sayıda ziyaretçiyle ziyaret edilebiliyor, sanatseverler gelmek istedikleri gün ve saati “online randevu” sistemiyle seçiyorlar. Web sitemiz base.ist’de kayıtla ilgili gerekli bilgiler bulunuyor. Sergi girişinde HES kodu ve ateş kontrolü gibi gerekli tüm önlemleri de alıyoruz.

​Eş zamanlı olarak da yeni yüzüyle yayımladığımız sitemiz www.base.ist üzerinden sergi deneyimini mümkün olabilecek en iyi şekilde çevrim içine de taşıdık. BASE Talks konuşma programı da bu yıl Zoom ve YouTube kanalımız üzerinden canlı gerçekleşiyor. Küratörümüz Derya Yücel’in de “Uzak Yakın” olarak tanımladığı sergi başlığı aslında bu yılın BASE deneyimini de en iyi şekilde özetliyor. :)

Bu yılın teması “Uzak Yakın” olarak belirlendi. Tema bize ne anlatıyor? Sergideki karşılığı nasıl olacak?

Bu soruya Derya Yücel’inküratöryel metni ile cevap verelim: “ ‘Uzak Yakın’ Günümüz sanatı, toplumsal, sosyo-politik ve kültürel angajmanlar içerisinde etkin bir iletişim diline sahiptir. Sanat yapıtının anlam üretme ve iletme yapısı, sanatçının özerk kimliğini temsil eden iletişimsel bir dil olarak ortaya çıkar. Sanat aracılığıyla ifade, yalnızca estetik duygu ve düşüncelerin bilinçte şekillenerek ortaya konması değil, dünyaya dair üretilen yorum ve mesajlar bütünüdür. Sanat, uzaklıkları ve yakınlıkları bir “buluşma” konumuna getiren diyaloğu başlatabilir. Sergiler, özgün bireysellik ile toplumsal/kamusal karşılaşmanın yaşandığı, sanatçı ve izleyici arasındaki iletişimin başladığı ortak bir alan yaratma potansiyeli taşıyabilir. Sanat, fiziksel, düşünsel, duygusal, zihinsel ve sosyal mesafeleri birbirine yakınlaştırabilir.

Zaman ve mekân olgularının keskin biçimde dönüşüme uğradığı bu günlerde, dünyayı algılayış ve yorumlayışımız da değişiyor. Toplumsal olaylar, savaşlar, göçler, ekolojik yıkımlar ve salgınların belirlediği, teknolojik evrimin ve bilimsel gelişmelerin şekillendirdiği bedenlerimize, zihnimize, duyusal ve algısal olan her alana dair sanatın düşünce, hayal gücü, yaratıcılık formları ve bunun yansımaları da dahil oluyor. Ve artık “mesafe” ve “temas” hem gündelik yaşam gerçekliğinde hem de sanatta metaforik olarak hiç olmadığı kadar güçlü çağrışımlar yaratıyor.

​Türkiye’deki görsel sanat eğitimi ve günümüz sanat pratikleri üzerine geniş bir sahne sunan BASE, 2020 seçkisine dair bir üst başlık olarak önerilen “Uzak Yakın”, 22 farklı şehirden, 33 farklı üniversiteden mezun olan 98 yeni nesil sanatçının farklı disiplinlerden yaratıcı üretimlerini bir araya getiriyor. Yeni nesil genç sanatçılar, uzak bir geçmişi ve yakın bir geleceği kendi şimdiki zamanları içinde parantez içine alıyorlar. Yaşamda olduğu gibi sanatta da yalnızca tek bir istikametin olmadığının, mekânsal ve zamansal mesafelerin inşa edilebilir ya da yıkılabilir olduğunun bilincinde kalarak hayatın ve sanatın birbirine temas ettiği bir ufuk çiziyorlar.”

BASE 2020’ye bildiğimiz üzere bu yıl 76 üniversiteden 1194 başvuru aldınız. Seçici Kurul bu adaylar arasından bir seçim gerçekleştirdi. BASE 2020’de yer alacak eserlerin ve sanatçıların kriterleri neler oldu?

BASE’te seçkiyi her yıl farklı bir Seçici Kurul belirliyor. Kurulumuzda çok farklı gözler olmasını önemsiyoruz. Resim, heykel, video, fotoğraf, yerleştirme gibi farklı disipinlerle çalışan sanatçılar, sanat tarihçileri, küratörler, koleksiyonerler, galerilerden oluşan bir jüri oluşturuyoruz. BASE’in kendisi gibi Seçici Kurul’un da çok sesli olması bizim için önemli. Amacımız kişisel zevkleri yansıtmaktan çok, potansiyeli olan, sanat dünyasıyla buluşması gereken, yetenekli bir yeni mezunun gözden kaçmadığına emin olmak istiyoruz. Bu yüzden her yıl çok sesli, farklı bakış açıları ile başvuruları değerlendiren çok sayıda jürimiz oluyor. Seçilen eserler ise oy çokluğuna göre belirleniyor. Seçici Kurul’dan en çok oy alan işlerden başlayarak, mekâna sığacak ölçüde daha aşağı oy almış eserlere inerek sergi seçkisini oluşturuyoruz.

​BASE’in bu yılki seçici kurulunda Ayşe Erkmen, Ayşe Umur, Azade Köker, Derya Yücel, Eda Berkmen, Gökşen Buğra, Lalin Akalan, Leyla Gediz, Meriç Hızal, Moiz Zilberman, Nancy Atakan, Osman Erden, Onur Gökalp, Öner Kocabeyoğlu, Saruhan Doğan, Vahap Avşar ve Yusuf Sevinçli yer aldı.

Genç sanatçılar açısından BASE’e katılmalarının kariyerlerinde nasıl etkileri oluyor? Katılımcılarla ilerleyen zamanlarda da iletişiminiz devam ediyor mu?

BASE’den sonra yurt dışından önemli sergilere ve festivallere işi seçilen, yüksek eğitimi için dünyanın saygın güzel sanatlar okullarından burs alanlar, “residency” programlarına katılan, önemli galerilerle çalışmaya başlayan ve pek çok karma sergide yer almaya başlayan, solo sergiler açan ve pek çok önemli koleksiyonda yer alan sanatçılarımız oluyor. Aralarında Aytuğ Aykut, Damla Yalçın, Beste Kopuz, Fatih Temiz, Hamza Kırbaş, Hina Barlas, İbrahim Erdoğan, Kübra Boy, Lütfullah Kitapçı, Metin Alper Kurt, Rabia Kalyoncuoğlu, Seçil Büyükan, Selen Tokgöz’ün de olduğu daha pek çok sanatçımızın başarılarını duyuyor, mutlu oluyoruz.

​Tüm sanatçılarımızla iletişimimiz devam ediyor. Yıl içinde farklı sergi ve projelerde de birlikte fikir üretiyor ve çalışıyoruz.

BASE 2017 ve 2018 yıllarında Galata Rum Okulu’nda, 2019 yılında Akaretler’deydi. BASE 2020 ise Tophane-i Amire’de gerçekleşecek. Mekân açısından düşündüğümüzde her sene 100’ün üzerinde sanatçıyı ağırlayan BASE’in karşılaştığı sorunlar oluyor mu? Bunun yanı sıra yeni mekânlarda sanatseverlerle buluşmanın ne gibi avantajları var?

İlk ve ikinci yılımızda hem tarihi bir bina olması, hem sanatseverlerin de bienalden çok alışkın olduğu Galata Rum Okulu’nda “okul içinde okul” duygusuyla gerçekleştirdik BASE’in ilk edisyonunu. Geçen yıl Akaretler’de dört binaya yayıldık ve serginin yanı sıra mekânın da olanakları sayesinde pek çok atölye, workshop, etkinlik alanlarıyla BASE geçmiş yıllardan çok farklı bir duyguda gerçekleşti. Bu yıl ise ilk kez aslında bölünmeden tüm eserler tek bir mekânda bir araya geliyor. 5 kubbe ve tek kubbeyi kullandık sergilemede ve tüm işlerin bir arada olma duygusu çok farklı oldu. Tophane-i Amire aslında uzun yıllardır BASE’i gerçekleştirmek istediğimiz mekânların başında geliyordu.

​BASE’i bu yıl Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi paydaşlığı ve Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi ev sahipliğinde gerçekleştirme şansımız olduğu için çok mutluyuz. Sanatseverler için de farklı mekânlarda BASE’i ziyaret etmek ve deneyimlemek bence her yıl etkinliği farklı bir duyguyla farklı bir boyuta taşıyor.

BASE 2020 bu sene fiziksel olmanın yanı sıra aynı zamanda çevrim içi olarak da gerçekleşecek. 4. yılında BASE’in çevrim içi platforma taşınmasında neler deneyimlediniz? Pandemi sürecinde bir zorunluluk hâline gelen çevrim içi platforma adapte olma deneyimlerinize dair neler söyleyebilirsiniz?

Haziran ayında Kolekta.com.tr isimli güncel sanat platformumuzu da hayata geçirdiğimiz için yakın zamanda dijital konusunda oldukça deneyim kazanmıştık.:)

Bu yıl BASE’i hibrit olarak hem mekânda hem de çevrim içi gerçekleştiriyoruz. Sergiyi ve konuşma programımız BASE Talks’u çevrim içine taşımakta açıkçası zorlanmadık. Pandemide sanat dünyası dijitale hızlıca adapte oldu. Biz de sergiye gelemeyecekler için sitemiz base.ist’i yeniledik, sanatseverler hem eserler ve sanatçılar hakkında detaylı bilgiye sahip olabilecekler hem de sanatçılarımızın eserlerini anlattıkları videolarla işleri kendilerinden dinleyebilecekler. Serginin detaylı çekilmiş bir videosu da sitemizde yer alıyor.

​BASE Talks da herkesin bu dönem çok alışkın olduğu Zoom üzerinden takip edilebilecek. Yurt dışındaki değerli pek çok sanatçı ve küratör de böylelikle BASE Talks konuşmacı olarak katılmış olacak. Fiziksel sınırlar ortadan kalkmış olacak ve aslında BASE bu yıl tüm Türkiye’deki sanatseverlere de ulaşmış olacak.

“BASE Talks” da bu yapının önemli bir bölümü ve bu yıl oldukça zengin bir programla çevrim içi olarak karşımıza çıkıyor. BASE Talks’un bu yılki programının nasıl hazırlandığından ve bizleri neler beklediğinden bahseder misiniz?

BASE süresince her yıl düzenlenen sanat söyleşileri BASE Talks bu yıl ilk kez dijital ortamda gerçekleştiriliyor. www.base.ist adresindeki programdan takip edilebilecek söyleşiler, Zoom üzerinden canlı olarak yapılacak. Dijital ortamda yapılmasının avantajı olarak BASE Talks, yurt dışında yaşayan konuşmacıları da izleyicilerle buluşturabilecek. Bu yılki konuşmacılar arasında sanat dünyasını heyecanlandıran çok sayıda sanatçı yer alıyor.

Programda Selim Birsel ve Derya Yücel’in “Açıklık ve Akışkanlık: Mekanla Düşünmek”; Ergin Çavuşoğlu, Berat Işık ve Nermin Saybaşılı’nın Nazlı Pektaş moderatörlüğünde “Eşikteki İmgeler: Video ve sınırlar”; Burak Delier, Serkan Özkaya ve Vahit Tuna’nın Derya Yücel moderatörlüğünde “İroni Nerede?”; Taner Ceylan, TUNCA, Neriman Polat ve Fulya Çetin’in Derya Yücel moderatörlüğünde “Mesafeden’ Bakmak”; Nermin Kura ve Sena’nın Necla Rüzgar moderatörlüğünde Beden Bilinci ve Şifa üzerine Elmas Deniz ve Serkan Taycan’ın Yasemin Ülgen moderatörlüğünde “Ekolojik Farkındalıklar ve Sanat”; Gözde Mimiko Türkkan, Leman Sevda Darıcıoğlu ve Ali Akay’ın Osman Erden moderatörlüğünde “Beden, Cinsiyet, Kimlik” başlıklı söyleşileri bulunuyor. Cins, Günnur Özsoy ve Tuna Ortaylı Kazıcı kamusal alanda sanat üzerine konuşacak.

Koleksiyoner söyleşilerinde ise Baha Toygar ve Ali Elmacı, Sabiha Kurtulmuş’un moderatörlüğünde sanatçı-koleksiyoner ilişkisini konuşacak. Ari Meşulam, sanat danışmanı Melis Terzioğlu ve artSümer’in kurucusu Aslı Sümer “Gönül İşi Yatırım İşi” konusunu ele alacak. Tansa Mermerci Ekşioğlu ve Selen Sarıoğlu Süloş, Pelin Uran’ın moderatörlüğünde koleksiyonerliğin kendilerine açtığı yolu anlatacak. Ayda Elgiz ve Olgaç Artam Billur Tansel’in moderatörlüğünde koleksiyonerliği ve müzayedeciliği konuşacak.

Programda sanatta farklı kolektivite ve dayanışma biçimlerini konuşmak üzere artSümer, Mixer ve the Empire Project gibi iş birliği yapan galeriler ile Kolekta, Omuz, SAHA gibi oluşumlar da konuk edilecek. Melisa Tapan’ın güncel sanat üretimine alan açmak için hayata geçirdiği Gate 27’yi, Bengü Gün’ün moderatörlüğünde Gate 27’nin danışman küratörü Beral Madra ve ilk konuk sanatçılarından biri olan Ekin Kano anlatacak. Melek Gençer, Huo Rf ve Merve Akar Akgün yeni normalde sanat yayınlarına değinecek. Genç sanatçılara dijital sanatların üretim yöntemlerini anlatmak ve dijital teknolojiyi iş akışlarına dahil etmeye yardım etmek için tasarlanmış bir eğitim, destek ve komünite oluşturma programı olan Piksel’i Arda Yalkın, Hande Şekerciler, Levent Erden ve Eda Sütunç aktaracak. Staatliche Kunsthalle Baden Baden direktörü Misal Adnan Yıldız, sanat tarihçisi/küratör Yekhan Pınarlıgil ve küratör Didem Yazıcı “Düşünce Haritası Olarak Sergi” konusunu ele alacak.

Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Şule Atılgan, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Emre İkizler, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Ömer Yiğit Aral, Burcu Pelvanoğlu moderatörlüğünde pandemi döneminde sanat ve tasarım eğitimini merceğe alacak. British Council Türkiye Sanat Direktörü Esra Aysun, Goethe Kültürel etkinlikler sorumlusu Fügen Uğur, Hollanda Başkonsolosluğu Kültür Başmüşaviri Ipek van Dijk, Institut Français TürkiyeKültür İşleri Sorumlusu Sinan Ersin, “Kriz Döneminde Sanat” üzerine konuşacak.

Base Sanatçıları

Küratör Derya Yücel ile söyleşimiz:

Dört yıldır BASE’in küratörlüğünü siz yürütüyorsunuz. Geçen dört yılı, BASE’in gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

BASE, sanat eğitimini henüz tamamlamış genç sanatçı adaylarının ilk kez izleyiciyle, sanat alanıyla ve kamuyla karşılaşmasına aracılık etmesi anlamında çağdaş sanat ortamında ayrıcalıklı bir alan yarattı. Süreklilik ve sürdürülebilirlik çağdaş sanat alanında en kıymetli gerekliliklerden biri. Bu anlamda 2017 yılından bugüne, dört yıllık süreçte hem giderek artan sayıyla gelen başvurular, izleyicinin ilgisi ve ziyaretçi oranı hem de çağdaş sanat ortamının takdiri ve desteği bize süreklilik anlamında da bir direnç verdi. BASE’in Türkiye’nin yaratıcı manzarasındaki ilk duraklardan biri hâline gelmesi bu gelişimin de göstergesi.

BASE’i Türkiye’nin çağdaş sanat ortamında nasıl konumlandırıyorsunuz? Neyi temsil ediyor? 

BASE, genç sanatçıların, sanat eğitimlerinin ardından bireysel yaratıcılıklarını, hassasiyetlerini, farkındalıklarını, odaklandıkları kavram ve olguları, teknik yetkinlik ve yeteneklerini hem kendi içlerinde hem de kendi jenerasyonlarıyla karşılaştırmalı bir değerlendirme yapabilmelerine olanak sağlıyor. Bugünün ve geleceğin sanatçı adaylarının yaratıcı üretimleriyle erkenden tanışma fırsatı sunması dışında BASE, Türkiye’deki sanat eğitiminin niteliği ve durumu üzerine de bir bilgi veriyor.

Küratörü olarak BASE’te geçen dört yıldaki deneyimleriniz neler oldu? 

​BASE’in ayırıcı noktası belki de ulaşma şansı bulamayacağımız ya da ancak olasılıkla gelecekte tanışma olanağı yakalayabileceğimiz, henüz mezun olacak genç sanatçı adaylarıyla erkenden tanışmamıza fırsat vermesi. BASE sürecinde, sanat eğitimi alıp kendi pratiklerinde yön bulma konusunda hevesli ve heyecanlı gençlerle tanışmak ve onları yakından tanımak benim için çok değerli bir kazanım... Sonuç olarak BASE’i sanat üretimi ve paylaşım alanına dair bir misyona sahip ve geniş ölçekli bir mezuniyet sergisi olarak görmek mümkün. Dolayısıyla aslında BASE’in bize ne gösterdiğiyle daha fazla ilgileniyorum. Çünkü BASE, o yıl sanatçı adaylarının dünyaya ve sanata yönelik geliştirdikleri bakış açılarını, yaratıcılık kanallarının zenginliği ya da sınırlarını, sanat üretiminde ele alınan güncel kavram ve içerikleri, kullandıkları form, mecra ve araçların olanaklarını, ne tür sorunlarla uğraştıkları ya da uğraşmadıkları ve Türkiye’deki akademik eğitimin niteliğini gözler önüne seriyor.

Derya Yücel

Bu yıl yine farklı şehirlerden, farklı disiplinlerden genç sanatçılar başvuruda bulundu. Bu yılki başvurularda neler dikkatinizi çekti? Geçmiş senelere göre bu seneyi nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Sanat üretimini öncelikle bireysel olarak yaratılan bir bilgi formu olarak görüyorum. Bu bilgi, tarihe, hafızaya, insana, topluma, dünyaya karşı sanat aracılığıyla sunulan bir bilgi. Sanatçılar, kendi dönemlerinde, kendi zamanları içinde dikkatlerini verdikleri ya da dikkatlerini vermeye değer gördükleri konu, kavram ve olguları aktarıyorlar. Bunlar ya son derece kişisel ve içsel psikolojik bazen de küresel aciliyetler etrafında şekillenebiliyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da BASE seçkisinde izleyeceğiniz yapıtlar her ne kadar farklı disiplinlerden ve farklı mecralardan olsa da belirli temalar etrafında kesiştiklerini görebiliyorsunuz. Bunlar genel olarak, kimlik, toplumsal cinsiyet, beden, çevre, kentsel dönüşüm, ekoloji temaları ve hafıza, tarih ya da psikolojik olgular diyebilirim. Elbette pandemi sürecinin etkileri de oldukça güçlü biçimde hissediliyor. Pandeminin yol açtığı fiziksel, psikolojik ve ekonomik sarsıntılar hepimizin gündelik yaşamını değiştirdi. Dolayısıyla bu etkinin sanatçıların dünyasında da farklı yaratıcı tavırlarda kendini göstermesi kaçınılmaz.

BASE’in genç sanatçılara tanıdığı bu alan onların kariyerlerinde nasıl yer buluyor. Siz katılımcılardan nasıl dönüşler alıyorsunuz?

Genç sanatçılar, BASE sürecinde izleyiciyle, sanat alanıyla ve kamuyla birebir olarak karşılaşıyor. Bu anlamda sanatçılar kendilerini ve üretimlerini anlatmaları, paylaşmaları ve gelen yorumları karşılamalarının onların sanatsal gelişimleri açısından bir katkı sunduğunu belirtiyorlar. BASE aynı zamanda koleksiyonerler, sanat galerileri ve ticari platformlar gibi sanat piyasası diyeceğimiz bir alanla da ilk tanışma ve teması da sağlıyor. Bu da genç sanatçılar açısından üretimlerini ekonomik anlamda nasıl ve hangi koşullarda sürdürecekleri yönünde bir fikir sağlıyor. Dört yıldır tanıştığımız ve sonrasında da başka projelerde de bir araya geldiğimiz ya da iletişimimizi sürdürdüğümüz sanatçılar da çoğunlukta. Onların bireysel olarak sanat kariyerlerini geliştirme ve sürdürme konusunda BASE’in motive edici desteğini aldıkları yönünde geri dönüşler yapıyorlar. Bu elbette bizim için çok değerli. Sanatçı adaylarının sanat alanından profesyoneller, sanatçılar, eleştirmenler, küratörler, galericiler, müzeciler, koleksiyonerler gibi alanda aktif olan figürlerle karşılaşmaları/tanışmaları çok önemli. Karşılaşmaların ve diyalogların var olan sanat sistemine dair kalıpları esnetebileceğine inanıyorum. Bu açıdan BASE’in gençler için yalnızca sanat alanına dair bir deneyim alanı oluşturmanın ötesinde kendi kuşaklarıyla etkileşime geçme, sanatsal anlatımlardaki çeşitliliği gözlemleme, farklı izleyici profilleriyle karşılaşma ve iletişim kurma, sunum, sergileme, kendini ifade etme gibi pek çok konuda da önemli deneyimler kazandırdığına şahit oluyoruz.

BASE ilk kez Tophane-i Amire’de gerçekleşiyor. Mekân açısından son üç yıldır değişikliğe gidiliyor. Bu yıl ziyaretçileri neler bekliyor? Nasıl bir sergileme yöntemi seçtiniz?

BASE, sürekliliği ve sürdürülebilirliği açısından imkân ve koşullar dahilinde çözüm üretebilen bir yapı. Ayrıca amaç ve misyonları doğrultusunda da bağımsız bir oluşum. Dolayısıyla her yıl kendi ihtiyaçları ve olanakları içinde mekânlara karar veriliyor ve belki de BASE ruhunu da yansıtacak biçimde her farklı mekânla birlikte yeniden tazelenen bir buluşma yaratılıyor. Bu yıl pandemi nedeniyle BASE’i fiziksel olarak hayata geçirip geçiremeyeceğimiz konusunda kararsızlıklar ve belirsizlikler yaşandı. Gerçekleştirme konusunda da hareke geçildiğinde fiziksel olarak mesafenin sağlanabileceği hacimdeki mekânları düşündük. Mimar Sinan Üniversitesi’nin desteğiyle Tophane-i Amire tam da bu koşullarda sağlıklı bir buluşma sağlayabileceğimiz bir mekân olarak belirledik. Küratör olarak mekânın sağladığı fiziksel olanaklar içinde hareket ettiğim bir sergi kurgusu yaratmaya çalıştım.

Bu yıl bir yandan da hem fiziksel mekânda hem de çevrim içi platformda izlenebilecek. Küratöryel anlamda çevrim içi sergileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu adaptasyon sürecinde sizin deneyimleriniz neler oluyor?

Bu yıl BASE seçkisinin başlığını “Uzak Yakın” olarak belirledik. Çünkü sanat, uzaklıkları ve yakınlıkları bir “buluşma” konumuna getirebilir. Sanat, fiziksel, düşünsel, duygusal, zihinsel ve sosyal mesafeleri birbirine yakınlaştırabilir. Bu anlamda, BASE’in içinde bulunduğumuz tüm koşullara ve her şeye rağmen, zorunlu olarak alınan fiziksel mesafelere rağmen, sanat aracılığıyla bir “buluşma” yaratması çok değerli. Bu anlamda yalnızca BASE değil tüm sergilerin bir buluşma ve diyalog yaratıcı alanlar açtığına inanıyorum. Sergiler, yalnızca sanatla karşılaşma anlamında değil, sanatçı, yapıt ve izleyici arasındaki iletişimin de başladığı ortak bir alan yaratır. Elbette pandemi sürecinde toplumsal ve ekonomik rejimlerin kırılganlığı dışında fiziksel ya da çevrim içi olsun iletişimin, haberleşme ve dolaşımın ne kadar değerli olduğunu gördük. Dolayısıyla, etkilerinin kısa vadede ve uzun süre hissedileceği bir geçiş dönemi yaşadığımızı düşünüyorum. Sanat söz konusu olduğunda fiziksel kısıtlanma üretime engel değil. Aksine bu tür kriz dönemlerinde hep olduğu gibi üretimin zenginleştiğini, yeni anlatımlar ve yeni araçların ortaya çıktığını görebiliriz. Artık, sanatçıların kendi pratiklerini bugünün öncesi ve sonrası ayrımı üzerinden yeniden gözden geçirecekleri bir sürecin de başlayacağını düşünüyorum. Çok uzun zamandır nesne merkezli sistematiğe sahip bir sanat ekonomisi mevcut. Dolayısıyla, kurumsal sisteminin çevrim içi sanatsal üretim, uygulama, dağıtım, arşiv ve sunum konularında hem estetik hem kavramsal/teorik olarak kendini dönüştürmesi şart görünüyor. Konvansiyol mecralarda üretilmiş yapıtların izleyici ile karşılaşmasında fiziksel mekânın gerekliliğini göz ardı edemeyiz. Mekân bir yapıt için dolayımlama ve onu okuma anlamında bir çerçeve yaratır. Bu anlamda çoğu çevrim içi sergiyi biraz aceleci çözümler olarak görüyorum. Dediğim gibi, bir geçiş süreci. Gelecekte, zaman ve mekân kavramları altüst oldukça, “kapsayıcı”, “ulaşılabilir” ve “her yerde olabilir” sergiler yaşayan ve canlı bilgi kaynakları olarak işlev görebilir. Sergileme pratiklerinin de bu işlevlere ait terminolojinin de dönüşeceğini düşünüyorum.

T.C.Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi paydaşlığı ve Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi ev sahipliğinde, Digilogue’un dijital sanat partnerliğinde, Kale Grubu ve TEB Özel Bankacılık eş sponsorluğunda dördüncüsü gerçekleşecek olan BASE, bu yıl ayrıca www.base.ist adresinden çevrim içi olarak da gezilebilirsiniz.

0
8393
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage