30 MART, PAZARTESİ, 2015

Şehrin Ortasında Gizemli Bir Dev

Denizcilik alanında dünyanın sayılı koleksiyonlarından birine sahip olan Istanbul Deniz Müzesi aynı zamanda Türkiye’nin ilk askeri müzesidir. Şehrin merkezindeki konumuna ve böylesine değerli eserlere sahip olmasına rağmen hala keşfedilmeyi bekleyen bu gizemli dev ile ilgili Deniz Albayı ve Müze Komutanı Ilyas Gültaş ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Gündemimizde olan konulardan bazıları büyük bir kültür mirasını çağdaş müzecilik anlayışı ile ortaya koyan Müze’nin kuruluşu, koleksiyonu ve misyonu idi.

Şehrin Ortasında Gizemli Bir Dev

Sayın Deniz Albayı ve  Deniz Müzesi Komutanı İlyas Gültaş, sizinle İstanbul Deniz Müzesi'nin tarihçesi ve koleksiyonuna dair bir söyleşi yapmaya başlamadan önce sizi tanıyabilir miyiz?

1968 yılında İstanbul’da doğdum. İlkokul, ortaokul ve liseyi İstanbul’da tamamladıktan sonra Deniz Harp Okulu’na girdim. 1989 yılında Deniz Harp Okulu’ndan mezun oldum ve 10 yıl boyunca Deniz Kuvvetleri’ne bağlı gemilerde branş subaylığı, bölüm amirliği ve gemi komutanlığı görevlerini icra ettim. 1998-2001 yılları arasında Deniz Harp Okulu’nda bölük komutanlığı görevinde bulundum. 2001 yılından itibaren de müzecilik alanında görevler icra etmeye başladım. İlk olarak 2001 yılında Deniz Müzesi Komutanlığı Müzecilik Şube Müdürlüğüne atandım. Daha sonra ülkemizin üçüncü deniz müzesi olan İskenderun Deniz Müzesi’nin kuruluşunda proje sorumlusu olarak görev yaptım ve 2009 yılında bu müzenin ilk Komutanı olarak atandım. 5 yıl bu görevi sürdürdükten sonra 2014 yılında Deniz Müzesi Komutanı olarak İstanbul’a geri döndüm. 

©Kayhan Kaygusuz

Müze’nin kuruluşundan ve tarihçesinden bahsedebilir misiniz?

Deniz Müzesi, 1897 yılında, II. Abdülhamit’in izni, Bahriye Nazırı Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa’nın emirleri ve Amiral Hikmet Paşa ile Binbaşı Süleyman Nutki’nin büyük çabaları sonucu “Müze ve Kütüphane İdaresi” adıyla Tersane-i Amire’de (Devlet Tersanesi) küçük bir binada kurulmuştur. II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla eserler korunma amacıyla Anadolu’ya nakledilmiştir. Savaş sonunda 1946 yılında müzenin tekrar İstanbul’a, Dolmabahçe Camii’ne taşınmıştır. Müze müdürü Haluk Şehsuvaroğlu idaresinde 2 yıllık bir çalışmadan sonra müze 1948’de ziyarete açılmıştır. Daha sonra müzenin tekrar taşınma gerekliliği ortaya çıkmış ve son olarak 1961 yılında Beşiktaş’taki bugünkü yerine yerleşmiştir. 1971 yılında da müze koleksiyonundaki kadırga ve saltanat kayıklarının korunduğu ve sergilendiği galeri olan “Tarihi Kayıklar Galerisi” ziyarete açılmıştır. Bu mekanda eserlerin teşhiri açısından çeşitli problemlerle karşı karşıya kalınmıştır. Mekânsal kısıtlamalardan dolayı koruma, sergileme ve güvenlik açısından gerekli düzenlemelerin yapılması ve çok amaçlı sergi alanlarının oluşturulması gibi konularda arzu edilen seviyeye ulaşılamamıştır. Bu olumsuzlukları giderebilmek maksadıyla mevcut alanda yeni bir müze binasının inşa edilmesine karar verilmiş ve 2005 yılında ulusal mimari proje yarışması açılmıştır. 2008 yılında yeni müze ihalesi sonuçlanmış ve çağdaş müzecilik anlayışına uygun olarak tarihi kayıklar galerisi, kültür sitesi ve açık sergi alanlarından oluşan müze inşaatı başlamıştır. İnşaat ve sergi düzenlemeleri 2013 yılında tamamlanmış ve müze Ekim ayında ziyaretçilerine kapılarını açmıştır. Şu an Ana Teşhir Binası’nın restorasyonu devam etmekte olup önümüzdeki sene ziyarete açılması planlanmaktadır.

İstanbul Deniz Müzesi Türkiye’nin denizcilik alanında en büyük müzesi ve dünya çapında sayılı koleksiyonlardan birine sahip; bize müze koleksiyonundan bahsedebilir misiniz? 

Deniz Müzesi zengin bir koleksiyona sahiptir ve çeşitli kültürel varlıkları geniş bir yelpazede bir arada sergilemektedir. 20.000’in üzerinde objeden oluşan müze koleksiyonları arasında Atatürk’ün eşyaları, tarihi kayıklar, resimler, gemi modelleri, silahlar, haritalar, armalar ve tuğralar, seyir aletleri, fenerler, üniformalar, nişan ve madalyalar, sikkeler, damga ve mühürler, fotoğraflar, bayrak ve sancaklar, mezar taşları, kitabeler, taş baskı kalıpları, berat, ferman ve yazma eserler, gemi baş figürleri, mobilyalar, saatler, amforalar ve dalgıç takımları, gemi aksamları, plaketler ve çanlar bulunmaktadır. Dünyada günümüze ulaşabilmiş saltanat kayıklarından on dördüne ev sahipliği yapan Deniz Müzesi bu alanda dünyanın en zengin koleksiyonuna sahiptir. Sultan Avcı Mehmet (1648-1687) devrinde kullanıldığı bilinen ancak yapılan incelemelerde daha eskilere tarihlenen dünyanın en eski ve orijinal kadırgası, Osmanlı Sultanlarının boğaz gezilerinde kullandığı çoğunluğu 19. yüzyıla ait el sanatlarının en güzel örnekleriyle bezeli on dört adet Saltanat Kayığı, Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara Gazi Çiftliği ve Florya Köşkü’nde kullandığı üç kayık ile daha pek çok tarihi kayık bu koleksiyonda yer almaktadır.

Sergilenmekte olan saltanat kayıkları ile ilgili bilgi alabilir miyiz;  hangi dönemlere ait olduklarını, kimler tarafindan yaptırıldıklarını, motiflerinin ve üzerlerinde bulunan ejderha ve kuş temsillerinin ne ifade ettiklerini?

Saltanat Kayıkları, sultan ve yakınlarının, günlük Boğaz gezintileri, Cuma selamlığı ve kılıç alayı törenleri için kullandıkları, saltanat ve devlet kudretini simgeleyen ve saltanatın ihtişamını ortaya koyan kayıklardır. Uzunlukları ortalama 16 – 30 metre arasında değişen saltanat kayıklarının tüm gövdeleri, özellikle baş ve kıç tarafları, süslemelerle ve altın varaklarla süslüdür. Köşklü ve köşksüz olmak üzere iki çeşit saltanat kayığı bulunmaktadır. Görkemli saltanat armaları, ay-yıldız motifleri ve kuş figürleri bulunan saltanat kayıklarında el sanatlarının ince işçiliğinin yanı sıra ağaç oyma, resim, kalem ve hat sanatına kadar birçok teknik görülmektedir. Padişaha ait kayıklarda silah ve savaş malzemeleri motifleri göze çarparken, Hareme ait kayıklarda ise ağırlıkla meyve, yaprak ve çiçek motifleri bulunmaktadır.

Billur Tansel,  Deniz Albayı ve Müze Komutanı İlyas Gültaş ©Kayhan Kaygusuz

Sergilenmekte olan kadırganın bir hikayesi olduğunu duymuştum, bunu sizden dinleyebilir miyiz?

1910’ların başında, kadırganın içinde bulunduğu Yalıköşkü Kayıkhanesi yıkılırken saltanat kayıkları ve kadırganın Tersane-i Âmire’ye nakledilmesi kararlaştırılmıştır. Bu nedenle inceleme maksadıyla kayıkhaneyi ziyaret eden müze müdürü Halil Ethem Bey, izlenimlerini 1914 yılına ait Şehbal dergisinde aktarmıştır. Kadırgayı görmeye giden Halil Ethem Bey, saray hamlacıbaşılarından Hasköylü Osman Ağa’dan bilgi istemiş kadırgayla ilgili. O da bu kadırganın Avcı Sultan Mehmet Han zamanından kalma bir kadırga olduğunu hatta bazı manevi özelliklere sahip olup sıtmaya karşı ağacından verildiğini ve eskiden beri üzerinde kandil yakıldığını ve daha pek çok şaşılacak şeyler anlatmış. Halil Ethem Bey de iyice meraklanmış ve gidip sıtmaya karşı kadırganın ağacından bir parça almaya karar vermiş. Ertesi günü kadırgayı görmeye gitmiş. Kadırgayı ve sedef, fildişi ve diğer nadir güzelliklerle süslü köşkü görünce adeta büyülenmiş. Geminin çürümüş bir tahtasından sıtma ilacı olarak bir miktar toz almış. Bu söylenti giderek halk arasında yayılmış. Manevi bir takım güçleri olduğuna ve şifa dağıttığına inanılan kadırganın tek bir küreği dahi kalmamış olmasının nedenlerinden birinin bu olabileceği rivayet edilir.

Atatürk'ün kayıklarıda var koleksiyonunuzda, sultanların salatanat kayıklarıyla ne farkları olduğunu bizimle paylaşır mısınız?

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Florya Köşkü’nde ve Ankara Gazi Çiftliği'nde kullandığı kayıklar koleksiyonda çok özel bir yere sahiptir. Atatürk’ün bizzat kullandığı bu kayıklar, maun ağacından bindirme tekniğiyle yapılmıştır ve dikbaş formundadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun ihtişamlı ve görkemli saltanat kayıklarına karşın, Cumhuriyetin mütevazılığını ortaya koyan bu kayıklar, sadece işlevsellikleriyle ön planda olup sade ve bezemesizdirler.

Sergilenmekte olan diğer bir eserde Bahriye Mektebi’ne ait bir taht, bu diğer eserlerden oldukça farklı, burada yer almasının mutlaka bir nedeni vardır; bize bundan bahseder misiniz?

Tanzimatla birlikte padişah huzurunda yapılan sınav geleneği, Bahriye’de 17 Ekim 1849 tarihinde Sultan Abdülmecit’in Tersane’de yapılan sınava katılması ile başlar. 1851-1852 yılından itibaren bu sınavlar Heybeliada Bahriye Mektebi’nde yapılırken padişahlar bu tahtta oturmuştur. Şu an Ana Teşhir Binası restorasyonda olduğundan Kayıklar Galerisi’nde sergilenen bu taht, restorasyon tamamlandığında Bahriye Mektebi konulu sergide yerini alacaktır.

Koleksiyon hangi dönemleri temsil ediyor?  Yeni eklenen eserler oluyor mu?

Koleksiyonumuzda çeşitli dönemlere ait pek çok eser mevcuttur. M.Ö. 3. 4. yüzyıllara ait amforalar, 1222-1223 yılına ait usturlap, 1461 yılına ait Akdeniz haritası,  Sultan Avcı Mehmet (1648-1687) devrinde kullanıldığı bilinen ancak yapılan incelemelerde daha eskilere tarihlenen kadırga, 19. ve 20. yüzyıla ait saltanat kayıkları ilk akla gelenlerden. Koleksiyona yeni eklenen eserler oluyor. Hizmet dışına çıkmış gemilerin parçaları, müzayedelerden satın alınan koleksiyonumuzla bağlantılı eserler ve bağış yoluyla gelmiş pek çok eserle koleksiyonumuz her geçen gün zenginleşmektedir.

Kültürel miras çerçevesinden değerlendirildiğinde koleksiyondaki en değerli eser hangisidir?

Koleksiyonumuzda farklı dönemlere ait, farklı nitelikte Türk Denizcilik Tarihine tanıklık eden pek çok obje mevcut. En değerlisi şudur diyebilmek gerçekten zor. Ancak hem Türk el sanatlarının en nadide eserlerinden hem de denizcilik mirasımızın en önemli parçalarından olan Saltanat kayıkları ve dünyanın en eski ve orijinal kadırgası olan Tarihi Kadırga kültürel miras bağlamında değerlendirildiğinde en değerli eserler olarak düşünülebilir. 

©Kayhan Kaygusuz

Bu koleksiyon nasıl elde edilmiş ve Müze’nin açılış tarihi olan 2013 yılından önce bu eserler nerede muhafaza edilmiş?

1897’den önce, müzenin kuruluş aşamasında rütbeli denizcilerden ve müzeyi kurmakla görevlendirilen subayların şahsi gayretleriyle toplanan askeri kültür varlıkları bir araya getirilerek çekirdek bir koleksiyon oluşturulmuştur. Bu çekirdek koleksiyon Ali Sami Boyar’ın 1917 yılında hazırladığı Bahriye Müzesi Kataloğu’yla yayınlanmıştır. Daha sonra koleksiyona katılan eserler için kaynak, askerler ve aileleri, askeri kurumlar, hizmet dışına ayrılan gemiler olmuştur.

Tarihi kayıklar koleksiyonun oluşması da şöyle. 19. ve 20. yüzyılda Osmanlı padişahları, sadrazamlar, prensler, valide sultanlar ve diğer saray mensupları tarafından kullanılmış olan tarihî kayıklar çeşitli saraylar ile kasırların kayıkhanelerinde muhafaza edilmişlerdir. 1931 yılında Bakanlar Kurulu kararnamesiyle sarayların kayıkhanelerindeki tüm kayıkların toplanarak Deniz Müzesi koleksiyonunda bir araya getirilmesi kararlaştırılmıştır. 1912 yılına kadar Yalıköşkü Kayıkhanesi’nde muhafaza edilen kadırga da binanın yıkılmasıyla Tersane’ye taşınmıştır. 1948’de yalnızca köşk kısmı Dolmabahçe Camii’ne getirilmiştir. En sonunda kadırga ve köşk kısmı 1971 yılında şimdiki yerinde var olan eski Tarihi Kayıklar Galerisi’ne taşınarak bir araya getirilmiştir.  2005 yılında açılan ulusal mimari proje yarışması sonunda başlanan projede koleksiyondaki tüm kayıklar burada inşa edilen geçici depoya taşınmıştır.  Yeni Tarihi Kayıklar Galerisi’nin inşaatı tamamlandıktan sonra tüm kayıklar bu geçici depodan alınarak şu anki yerlerine taşınmıştır. 

Müze’nin karar mekanizması nasıl işliyor?  Sergi ve etkinlik seçimleri nasıl yapılıyor?  Alınan kararların Kuzey Deniz Saha Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından onaylanması gerekiyor mu?

Müzemiz müzecilik şube, arşiv, Piri Reis araştırma merkezi, ikmal şube ve güvenlik-hizmet birimi olmak üzere beş birimden oluşuyor. Her birimin görev ve sorumlulukları dahilinde, o birimde çalışan uzman personel tarafından ihtiyaçlar ve yapılacak işler belirlenmektedir. Belirlenen ihtiyaçlar ve yapılacak işler konusunda ilgili personel ve Müze Komutanı arasında bir istişare yapılmakta ve bir takım kararlar alınmaktadır. Alınan kararlar, görüş ve öneriler, işin niteliğine göre Kuzey Deniz Saha Komutanlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na arz edilmektedir. Onlardan gelen onayı müteakip faaliyete geçilmektedir.

Sergi çalışmaları ve etkinlikler müzecilik şube personeli tarafından icra edilmekte ve yapılan toplantılarla bir takım kararlar alınmaktadır. Küçük çaplı etkinlikleri kendi bünyemizde sonuçlandırırken, daha büyük çapta sergi ve etkinliklerde Kuzey Deniz Saha Komutanlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bilgi verilmektedir. Eğer yurtdışı ortaklı bir sergi ya da ulusal/uluslararası sempozyum gibi etkinlikler söz konusu olursa bu kurumlardan onay istenmektedir.

“Tarihi objeler ve belgeler koleksiyonunu geliştirmek, günümüzden geleceğe aktarılacak yeni obje ve belgelerin temini ve muhafazası, denizcilik tarihine ait arsivi gün ışığına çıkarmak”; Müze’nin tayin etmiş olduğu bu vizyon ülkemiz için çok değerli.  Bu konudaki çalışmalardan bahsedebilir misiniz?

Daha önce de söylediğim gibi koleksiyonumuzun geliştirilmesi bağışlar, müzayedeler ve hizmet dışına çıkmış gemiler yoluyla olmaktadır. Bunun için ilgili personelimiz müzayedeleri takip etmekte, edinilen objelerin koleksiyon politikamıza uygun olmasını sağlamaktadır. Sahip olduğumuz koleksiyonları depolarımızda malzemelerine göre en uygun koşullarda muhafaza etmekte; sergi salonlarımızda bulunan eserleri de en uygun iklimlendirme koşullarıyla ve ziyaretçinin yeterli düzeyde bilgi alabileceği şekilde sergilemekteyiz. Sahip olduğumuz zengin koleksiyondaki her objenin ziyaretçiyle paylaşılabilmesi adına sergi düzenlemeleri yapılmaktadır. Şu an restorasyonda olan Ana Teşhir Binası’nda açılacak olan sergilerin düzenlemelerinde bu hususu göz önünde bulundurmaktayız.

Arşiv belgeleri konusunda da geniş kapsamlı çalışmalar yürütmekteyiz. Tarihçi ve arşivci personelimiz arşivdeki belgelerin kaba tasnifini yapmakta, belgelerin dijitallerini mikrofilm aracılığıyla oluşturmakta ve bu şekilde muhafazasını sağlamaktadır. Ayrıca araştırmacıların arşiv belgelerine erişiminde de bu şekilde kolaylık sağlanmaktadır. Sergilerimizde de arşiv belgelerinden yararlanmakta ve bu şekilde ziyaretçilerin bilgisine sunmaktayız.      

“Türk denizcilik tarihinde geçmişten günümüze intikal eden nesneler üzerinde tarihi aydınlatacak bilimsel araştırmalar yapmak, bilimsel sonuçları yayımlamak, takip eden nesillere doğru biçimde aktarılması” ne kadar değerli bir misyon! Bilimsel araştırmalar ve sonuçların yayınlanması konusunda şimdiye kadar yürütülen çalışmalara örnekler verebilir misiniz?

Türk Denizcilik Tarihi’ne damga vurmuş önemli şahıs, gemi ve olaylara ilişkin araştırmalar yürülmekte ve bu araştırmaların sonuçları kitap olarak yayınlanmaktadır. Misyonumuzla 2006 yılında başlatılarak devam eden “Türk Deniz Harp Tarihî’nde iz bırakan gemiler, olaylar, şahıslar” konulu çalışmalar kapsamında bugüne kadar birçok kitap hazırlanarak araştırmacıların ilgisine sunulmuştur. Bunların arasında Efsane Gemi Mahmudiye Kalyonu, Gazi Hamidiye ve “Akın Harekatı”, Büyük Türk Denizcisi Kemal Reis, Piri Reis’in Yaşamı, Yapıtları ve Bahriyesinden Seçmeler, Türk Tarihînde Yavuz Zırhlısı’nın Rolü gibi kitaplar sayılabilir. Ayrıca koleksiyonumuza ilişkin de araştırmalar yürütülmekte ve kataloglar hazırlanmaktadır. Bunlara örnek olarak da Osmanlı Bahriyesinde Damga ve Mühürler Kataloğu, Deniz Müzesi Resim Kataloğu, Harita Kataloğu verilebilir. Araştırmalarımız ve araştırmaların sonuçlarını yayınlamayla ilgili çalışmalarımız gelecekte de devam edecektir.  

Misyonunuzda yer alan “tarihimizi, takip eden nesillere doğru biçimde aktarmak” konusunda Milli Eğitim Bakanlığı ve okullardan yeteri kadar destek aldığınıza inanıyor musunuz? Sizce bu kurumlar bu görevi ne derece ciddiye alıyorlar?  Okullar ögrencileri müze’ye getiriyorlar mı?

Müzeler temel eğitimde ve yaşam boyu eğitim sürecinde deneyimlemeye dayalı çok yönlü öğrenme alanları olarak kullanılabilecek mekânlardır. Müzelerin etkin kullanımını gerektiren müze eğitimi de bu amaçla ortaya çıkmıştır. Müze eğitimi, insanlararası iletişimi ve etkileşimi geliştirici bir alan olarak, müzelerin her yaş insan için ideal bir öğrenme ortamı olmasını amaçlamaktadır. Deniz Müzesi de müze eğitiminin topluma katkı sağlamasında önemli bir işlev olduğunu kabul etmekte ve bunun için imkanlar dahilinde bir takım çalışmalar yürütmektedir. Okullarla iletişime geçmekte ve bilgi paylaşımında bulunmakta, randevulu gruplara rehberlik hizmeti verilmekte, sergi salonlarında bulunan etkileşimli bilgi ekranlarından eserlerle ilgili detaylı bilgiler verilmektedir.

Okul-müze işbirliği kapsamında, Deniz Müzesi olarak, okulların müzemizi ziyaret etmelerini teşvik etmekte ve okulların ziyaretlerinde kolaylık sağlamaktayız. Milli Eğitim Bakanlığı’na ve okul müdürlüklerine davet yazıları göndermekteyiz. Ziyaretçi raporlarımızda da görünen o ki okul gruplarının müzemize olan ilgisi gayet güzel. Tabi bu sayı daha da artabilir ve gezilerden daha fazla verim alınabilir. Biz konuda elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. 

©Kayhan Kaygusuz

Arşivleme nasıl yapılıyor?  Kütüphane koleksiyonunuz nelerden oluşuyor?

Ülkemizin en önemli arşivlerinden olan Deniz Tarihi Arşivinde 18. yüzyıldan başlayarak 1928 yılına kadar geçen süreci kapsayan belgeler bulunmaktadır. Yaklaşık 25 milyon belge bulunan arşivimizde tasnif ve mikrofilm çalışmaları yapılmaktadır. Kaba tasnif adı verilen dosya ve defterlerin ayırımı sırasında belgeler Bahriye’nin ilgili birimlerine göre sınıflandırılmıştır. Mikrofilm aracılığıyla belgelerin dijitallerinin yapılması ve hali hazırda mevcut olan otomasyon programa aktarılması çalışmaları devam etmektedir.

Arşiv Şube Müdürlüğü’nün çatısı altında bulunan Deniz İhtisas Kütüphanesi’nde deniz tarihi ile ilgili pek çok yerli ve yabancı kaynak bulunmaktadır. Yerli kitaplar arasında Osmanlıca matbu kitaplar bulunurken, yabancı kitapların ise önemli bir bölümü İngilizce ve Fransızcadan oluşmakta bunun yanında İtalyanca, Rusça ve Japonca kitaplar da bulunmaktadır.  Kütüphane koleksiyonu içerisinde çoğunluğu bahriye ile ilgili olan el yazmaları da mevcuttur. Bununla beraber, 1120 adet haritanın bulunduğu bir harita arşivi de Kütüphane bünyesi içerisinde yer almaktadır.

Istanbul Deniz Müzesi aynı zamanda Türkiye’de kurulan ilk askeri müze, büyük bir kültür mirasına sahip çıkma misyonunu üstlenmiş ve çağdaş müzecilik anlayışı ile de diğer müzelere örnek teşkil ediyor.  Bu konuda ilk olmanın zorlukları nelerdi?

Elbette bir takım zorlukları vardı. Öncü olma misyonunu üstlenmiş olan müzemiz, sergileme, koruma, araştırma gibi faaliyet gösterdiği alanlarda her bir adımı doğru ve planlı olarak atma sorumluluğunu taşımaktadır. Düzenlediği faaliyetlerle ve sunduğu hizmetlerle toplumun hizmetinde olduğundan zaten zorlu bir görevi üstlenmektedir. Bununla birlikte diğer müzelere örnek olmak, onları doğru yönlendirerek onlara rehberlik etmek de zorlu bir süreçti. Bu sorumluluklarımızın o zaman da farkındaydık; hala da o sorumlulukların bilincindeyiz. Dünyadaki çağdaş müzecilik alanındaki gelişmeleri ve teknolojileri takip etmek, hizmetlerimizi ve faaliyetlerimizi o yönde ilerletmek ve bunları yaparken de o sorumluluk bilinciyle hareket etmek önem verdiğimiz ve her zaman önem vereceğimiz hususlardır.

Istanbul’dan sonra hangi illerde deniz müzeleri kuruldu?  Diğer belli başlı askeri müzeler hangileridir?

İstanbul’dan sonra Türkiye’nin belli başlı illerinde Deniz Müzeleri kuruldu. Faaliyete giren deniz müzeleri Çanakkale Deniz Müzesi Komutanlığı, İzmir Müze Gemiler Müdürlüğü, Kocaeli Deniz Müzesi Komutanlığı, İskenderun Deniz Müzesi Komutanlığı ve Mersin Deniz Müzesi Komutanlığı’dır.  

Eserlerin korunması, bakımı ve restorasyonu nasıl gerçekleştiriliyor?

Eserlerin ömrünü uzatmak, gelecek nesillere aktarmak, uluslararası konservasyon/ restorasyon prensiplerine bağlı kalmak müzemizin temel ilkeleridir. Müzemizde malzemelerine göre alanında uzman konservatörlerin çalıştığı üç adet restorasyon atölyesi bulunmaktadır. Müzemiz bünyesinde ahşap eserler, deri ve metal eserler ve kağıt eserler için restorasyon atölyeleri bulunmaktadır. Müzemiz koleksiyonunda bulunan eserlerin restorasyonu, aktif konservasyonu ve önleyici koruma uygulamaları yapılmaktadır. Konservasyon çalışmaları eserlerin orijinal yapısına ve özelliklerine sadık kalınarak tamamen doğal ve geriye dönüşlü malzemeler kullanılarak yapılmaktadır. Konservasyon alanında teknolojik yenilikler takip edilmekte ve uygulanmaktadır.

Billur Tansel, Deniz Albayı ve Müze Komutanı İlyas Gültaş  ©Kayhan Kaygusuz

İlk defa Istanbul Deniz Müzesi tarafından başlatılan ve bir süre ara verilen ‘Müzecilik Sempozyumu’, bu sene tekrar gerçekleşiyor; bu konu ile ilgili bilgi alabilir miyiz? Konusu nedir?  Katılımın yüksek olacağını düşünüyor musunuz?

Biz Deniz Müzesi olarak etkin bir bilim, sanat ve kültür platformu olmayı ve topluma bu yönde hizmet vermeyi her zaman bir misyon olarak üstlenmişizdir. Zaten müzecilik Sempozyumlarının icrasını başlatan da Deniz Müzesi olmuştur. Daha sonraları mekan sıkıntısı nedeniyle Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı’nda 2004 yılına kadar düzenlenmeye devam etmiştir. Bu tarihten sonra da bir takım elde olmayan sebeplerle bu sempozyumlar belirli bir müddet sekteye uğramıştır. Ancak Deniz Müzesi’nin restorasyon çalışmaları tamamlandıktan sonra uygun bir konferans salonuna sahip olunca bu faaliyetlere tekrar hız verdik. Yeni binamızla hizmet vermeye başladığımızdan bu yana birçok etkinlik düzenledik. Şu anda da “Müzecilik Sempozyumu” organizasyon çalışmaları devam etmektedir.  Her yıl 18 – 24 Mayıs tarihleri arasında kutlanan “Müzeler Haftası” kapsamında, 20 – 22 Mayıs 2015 tarihleri arasında müzemizde “Ulusal Müzecilik Sempozyumu” gerçekleştirilecektir. Sempozyum duyuruları yapılmış, bildiri özetleri toplanmış, Bilim Kurulu değerlendirmelerini yapmış ve katılımcılardan tam metin istenme aşamasına gelinmiştir. Sempozyumun konusu “Türkiye’de Müzecilik: Yeni Kavram ve Uygulamalar”dır. Bu yılki sempozyum, müzecilik üzerine gerçekleştirilecek en kapsamlı sempozyumlardan biri olacak. Katılımın yüksek olacağı konusunda ümitliyiz; sempozyuma olan ilgi şu an gayet iyi.  Bu yıl gerçekleştirilecek bu sempozyum son olmayacak; müzecilik, arşivcilik, deniz tarihi konularında ulusal ve uluslararası sempozyumlar geleneksel olarak gerçekleştirilmeye çalışılacaktır. 

Müzeniz tarafından bu sene onüçüncüsü organize edilen resim yarışması ile alakalı neler söylemek istersiniz?  Katılım, eserler, kısacası bu yarışma sizleri tatmin etti mi?

Deniz Kuvvetleri Komutanlığının kültür ve sanat faaliyetleri kapsamında, denizi ve denizciliği topluma sevdirebilmek, denizcilikle ilgili resimlerinin yapılmasını teşvik etmek ve bunları gelecek nesillere aktarmak, sanata ve sanatçıya destek olmak ve Deniz Müzeleri’ne özgün eserler kazandırmak amacıyla iki yılda bir Geleneksel Resim Yarışması düzenlenmektedir. Bu yıl yarışmanın onüçüncüsü düzenleniyor; konusu da “Deniz ve İnsan”. Yarışmanın duyurusu yapıldı; eserler 1-18 Eylül tarihleri arasında teslim edilecek. Yarışma şartnamesi 26 Ocak’tan itibaren halkın erişimine açıldı. Şu ana kadar şartname talep edenlerin sayısına bakıldığında yarışmaya olan ilginin şimdilik iyi bir seviyede olduğunu söyleyebiliriz. Eserlerin teslim tarihi yaklaştıkça ilginin daha da artacağına inanıyoruz.

Yurtdışındaki denizcilik müzeleri ile işbirliği yapılıyor mu?  Ülkemiz ve mirasımız temsil edilebiliyor mu?

Denizcilik tarihimizin, kültürümüzün ve denizcilik tarihine ilişkin eserleri bünyesinde barındıran müzemizin yurtdışında tanıtılması, uluslararası platformda temsil edilmesi ve gelecekte deniz müzeleri ile yapılacak işbirliklerine zemin hazırlaması amacıyla yurtdışındaki müzelerle yapılan işbirliklerine oldukça önem vermekteyiz. Deniz Müzesi, 2008 yılından itibaren Akdeniz Deniz Müzeleri Birliği (AMMM – Association of Mediterranean Maritime Museums) ve 2013 yılından itibaren Uluslararası Deniz Müzeleri Birliği (ICMM – International Congress of Maritime Museums) tam üyesidir. Ayrıca 2013 yılından bu yana, Komutanlığımız Akdeniz Deniz Müzeleri Birliği yönetim kurulunda görev icra etmektedir. Her sene faaliyet icra eden Akdeniz Deniz Müzeleri Birliği’nin düzenlediği sempozyumlara katılım sağlamaktayız. Uluslararası Deniz Müzeleri Birliği ile de sürekli iletişim halindeyiz.

Yurtdışındaki müzelerle ortak sergi çalışmaları için planlamalarımız da devam ediyor. Önümüzdeki sene müzemizde gerçekleştirilmesi planlanan yurtdışı işbirlikli sergi çalışmalarımız var. Vikingler Sergisi ve Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü (IFEA), Fransa Ulusal Kütüphanesi (BNF), İstanbul Üniversitesi (İÜ) ve International Association for Maritime Studies (IAMS) işbirliğinde hazırlanan ve müzemizde gerçekleştirilmesi planlanan “Üç Denizin Ortasında: 17. Yüzyıldan 19. Yüzyıla Osmanlı ve Fransız Boğazlar Haritaları” konulu serginin çalışmaları devam etmektedir.

Deniz Müzesi olarak denizcilik mirasımızın ve kültürümüzün uluslararası platformda temsil edilmesi konusunda bir misyon üstlenmiş durumdayız ve en önemlisi de bunun ne kadar önemli bir husus olduğunun farkındayız.

Deniz Müzesi’nin gelecek için hedefleri, planları nelerdir?

Vizyonumuzda da belirttiğimiz şekliyle sahip olduğumuz kültürel mirası, denizcilik mirasını geliştirmek, koleksiyonların en uygun koşullarda muhafaza edilmesini, sergilenmesini sağlamak, koleksiyonlarımızın ve arşivimizin barındırdığı zengin bilgi kaynağını ortaya çıkararak toplumun gelişimine ve hizmetine sunmak, mirasımızı gelecek nesillere aktarmak için çalışmalar yürütmek geleceğe yönelik hedeflerimizin başında geliyor. Uluslararası platformda faaliyet gösteren seçkin bir müze olarak ülkemizi, denizciliğimizi ve kültür mirasımızı en iyi şekilde temsil etmeyi amaçlamaktayız. Şu an olduğu gibi gelecekte de kültürel, sanatsal ve bilimsel faaliyetler düzenlemekte öncü bir kurum olmak arzusundayız. Hem ülkemiz için eşsiz bir kaynak, hem de yurtdışında seçkin bir kurum olma yolunda ilerleyeceğiz.

0
30834
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage