ArtBizTech tarafından gerçekleştirilen bang. Art Innovation Prix, ikinci edisyonuyla sanatseverlerle buluşuyor. 18 Mayıs’a dek 42 Maslak Art!SPACE Gallery’de ziyaret edilebilecek olan serginin bu yıl teması: “Dijital aura”. Sergiye teknolojik ve bilimsel unsurları sanatla buluşturan 20 adet eser eşlik ediyor. bang. Art Innovation Prix’te yer alan sanatçı Hale Arslan ile buluştuk.
bang. Art Innovation Prix katılımcılarından Hale Arslan şiddet temasına odaklandığı çalışmalarıyla dikkat çekiyor. Şiddet nesnelerinin ardında bıraktığı tahribat, iz, hatta çıkarmış oldukları seslerin ilgisini çekmesiyle bu konu üzerine çalışmaya başladığını anlatıyor. Bu kapsamda Art Innovation Prix’te yer alan sanatçıyla üretim pratiği, beslendiği kaynaklar, şiddetin hayatımızdaki etkisi ve son çalışması üzerine konuştuk.
bang. Art Innovation Prix’e katılım hikâyenizi dinleyebilir miyiz?
Aslında geçen seneden katılmayı kafama koymuştum diyebilirim. Geçen seneden ne yaptıklarını, nasıl ilerlediklerini az çok öğrenip benim üretimlerime çok uygun olacağını düşünmüştüm. Kafamda gerçekleştirmek istediğim bir projeydi. Sadece teknik olarak nasıl olabilir onu bilmiyordum. O noktada da bang. Art Innovation Prix ekibi bana çok yardımcı oldu.
bang. Art Innovation Prix’te yer alan çalışmanız şiddet temasına odaklanıyor. Öncelikle bu çalışmanın ortaya çıkış hikâyesini bizimle paylaşabilir misiniz?
Üniversitenin ikinci senesinden beri çalışmalarımın odak noktası şiddet. Beslendiğim kaynak temelde kendi geçmişim olduğu için tabii bu kabullenmesi zor bir süreçti. Sonrasında çalışmalarım evrim geçirdi. Başkalarının yaşamış olduğu şiddet benim üretimlerimin bir parçası olmaya başladı. Şiddet nesnelerinin ardında bıraktığı tahribat, iz, hatta çıkarmış oldukları sesler benim ilgimi çekmeye başladı. Bu bir süreçti ve ben bu süreçte şiddetin izini aramaya zaten başlamıştım. Yapmak istediğim her zaman daha bilimsel yollarla bu şiddet meselesini irdelemekti. bang. Art Innovation Prix 2018’de yer alan çalışmam bu sürecin daha bilimsel bir kolunun başlangıcı.
Eserin açıklamasında okuduklarımdan yola çıkarak, çocukluğunuzda yaşadığınız olayların bu çalışmanın ortaya çıkmasındaki etkileri nelerdir?
Aslında tüm çalışmalarımın ortaya çıkışında beslendiğim kaynaklardan birisi geçmişte yaşadıklarım. Başlangıçta her sanatçının bir derdi oluyor ve o dertten yola çıkarak üretmeye başlıyor. Sonrasında dediğim gibi evrim geçiriyor, kabuk değiştirir gibi. Şiddet sadece benim yaşadığım bir sorun değil herkesin yaşadığı ve yaşayabileceği bir sorun.
Çalışmanız kapsamında, izleyicilerin deneyimleyebileceği çekiç ve jel bir platform yer alıyor. Sergiyi ziyaret edenler bu çekici jel forma vurarak şiddeti bir katılımcı olarak, daha yakından deneyimliyorlar. Bu dahil olma süreçleriyle ilgili deneyimleriniz nasıl oldu?
Açıkçası benim dahil olma süreciyle ilgili korkularım vardı çünkü insanlar biraz çekimser olabiliyorlar. Ama tam tersi oldu. Birkaç defa gelip vurup gidenler oldu. Tabii çekingen olanlar da vardı. Kişiden kişiye değişiyor. Benim için de insanları gözlemleme imkânı oldu.
Kaşık, levye ve çekiç bu işin ana özneleri. Bu üç öge de şiddetin dışa vurumunda karşımıza çıkan unsurlar. Bu ögeye görselleştirilen ses frekansları eşlik ediyor. Yani şiddeti birçok duyumuzda hissedip etkilerini görebiliyoruz. Sizce şiddetin hayatımızdaki etkisi nedir?
Sanırım bu da kişiden kişiye değişebilir bir şey. Ben bu meseleye biraz hassas bakıyorum. Dolayısıyla hayatımda ki etkileri de fazlaca oluyor. Ama bir başkası bu kadar hassas değildir. Bana şiddet unsuru olarak gelen bir başkasına gelmeyebilir. Bir de gözlemlediğim bir şey var ki kanıksanıyor, insanlar duyarsızlaşıyor. Bu da bana oldukça tehlikeli geliyor.
Şiddetin yarattığı tahribat üzerine yoğunlaşıyorsunuz. Bu eseri hazırlarken nasıl bir araştırma ve üretim süreciniz oldu?
Bu çalışma gerçekten çok teknik bir projeydi benim için. bang. Art Innovation Prix’in üretim sürecinde iki kere mentorluk toplantıları gerçekleştirildi. Alanında uzman kişilere yapmak istediğimizi anlattık onlar da bize yol gösterdi. Bir anda işin içine sensörler, Aarduinolar girmeye başladı. Oldu mu, olmadı mı, olacak mı diye bir üç3 ay geçirdim. Ama şanslıydım ki beni anlayan mentorlaer ile bir araya geldim. İlk mentorluk toplantısında Ziya Bahtiyar ile tanıştım. Bana neyi nasıl yapacağımı anlattı, ilk adımları da orda atmış olduk. Sonrasında Süleyman Yılmaz ve Mehmet Ünal destek oldu. Süleyman Yılmaz kod yazma kısmında, Mehmet Ünal ise projenin ses kısmında yardımcı oldu. Son dakikalara kadar stresli bir üretim süreciydi. Bazen yetişmeyeceğini düşündüğüm karamsar anlarım da olmadı değil.
Toplum olarak şiddet ile hergün iç içe olduğumuz için sizi besleyen pek çok argüman olduğunu tahmin ediyorum. Haberler, çevrenizdeki olaylar, birebir yaşadıklarınızın üretiminize nasıl etkileri oldu?
Şiddet nesnelerini seçerken yaşanmış olaylardan, haberlerden yola çıkıyorum. Yani tüm çalışmalarımın bel kemiği bu saydıklarınız.
“İnsan neden saldırganlık gösterir?” hem eser adı hem de işin ana sorusu olarak karşımıza çıkıyor. Sizce bu sorunun cevabı nedir?
Bilmiyorum. Benim de düşündüğüm ve hâlâ cevabını bulamadığım bir soru bu. O yüzden izleyiciyi bu soru ile ve eser ile baş başa bırakıyorum, onların da bu konu üzerine düşünmesini istiyorum aslında.
Gelecek projeleriniz arasında neler var?
Güncel olarak Pilot Galeri’de “Yanık Saraylar” sergisinde yine şiddet üzerine ürettiğim çalışmalarım yer alıyor. Sergi 16 Haziran tarihine kadar gezilebilir.