Gündelik yaşamdan kopardığı nesnelere; eksiltme, çoğaltma, boşluk, doluluk gibi yaklaşımlarla çoğulcu ve alternatif görme biçimleri sunan Şakir Gökçebağ ile Ferda Art Platform’da açılan “Redimeyd” sergisi hakkında konuştuk.
Yapı-bozumcu yaklaşımla ürettiğiniz eserlerinizde hazır nesne kullanan bir sanatçı olarak, sergilerinizin isimlerini de genellikle muzip bir yaklaşımla adlandırıyorsunuz. Bu serginizi ‘’Redimeyd’’ olarak adlandırmanın sergi üzerindeki etkisi nedir?
Her zaman yaptığım üzere verbal bir yapı-bozumu ile konuya yaklaştım. Nasıl ki nesne üzerindeki değişiklik imaj değişikliğine yol açıyor, kelime oyununda da durum aynıdır. Değişiklikler temsil ettikleri imajın imajını değiştiriyor bir şekilde. İzleyici üzerindeki etki ve bu etkilenmenin dozajı biraz da onun mizacıyla, dünya görüsüyle ilintili. İzleyicilerle konuşmak gerekir, hatta psikolojik bir analiz sonrasında bu soruya cevap verilebilir diye düşünüyorum.
Serginin oluşum sürecindeki düşünsel ve biçimsel yaklaşımınızdan bahsedebilir misiniz?
Sergimde her zaman yaptığım üzere farklı nesnelerle çalışılmış işlerden örnekler var. Yerleştirmeler mekân ile uyumlu. Hatta bazıları bulundukları duvar ölçülerine göre seçilmiş. Hazır malzemelerle üretilen bu yerleştirmelerin ortak yönü, malzemenin tanınırlığını yitirmemesi. Eksiltme, ilave, deforme şeklinde aşırıya kaçmayan bu değişiklikler aynı zamanda malzemenin fonksiyonunu da sorgular durumda. Hem görsel-estetik hem de konseptüel olarak bir denge söz konusu. Her şey ne tam Doğulu ne de tam Batılı. Biraz mizah, biraz bıyık altı yaklaşımlar… Zaten işlerimin geneline bakıldığında da bu “Anadolu’ya özgü” durum fark edilebilir. Ayrıca minimalizm, dada, fluxus, kaligrafi, Mahmutpaşa, Tahtakale… gibi kelimeleri de buraya ilave edebilirim.
Sergide yer alan yapıtlar, mekâna özgü mü yapıldı? Mekânda nasıl bir etki yaratmayı hedeflediniz?
Sergi öncesinde mekâna yönelik çok daha fazla iş planlamıştım. Önemli bir kısmı son elemeyi geçti ve sergiledim. Galeride çok fazla köşe var. Son yıllarda ürettiğim köşe projelerim vardı, örtüştü, güzel de oldu… Bunların dışında white cube formatına uygun çalışmalar da var. Mekâna uymak her zaman öncelikli konu olmuştur.
Objeleri, var olan çerçevelerin dışına çıkararak bilinenin ötesinde bir algılama biçimi yaratıyorsunuz. Bu sergide, halının malzeme olarak öne çıktığını görüyoruz. Temsil edilen nesne, bu sergi dahilinde nasıl bir kimliğe bürünüyor?
Malzeme üzerinde yaptığım değişiklikleri tanımlamak kolay değil. Sonuçta bunlar görsel imajlar, efektler. Burada yapılan, bilinen bir objeyi, bilinmeyen veya tahmin edilemeyen bir şekilde değiştirmek. Nesnelerin bizlerde oluşturduğu standart çağrışımlar vardır. Değişiklik sonucunda algı da ister istemez değişiyor ve bir anda gündelik hayattaki monotonluğun dışına çıkılıyor. İzleyici farklı mecralara gidiyor, gitmelidir de. Önemli olan hayal gücünün harekete geçiyor olması. Evet özellikle bu sergimde halı baskın görünüyor. Belki de büyüklük olarak dominant olduğu için. Lakin onu diğer objelerden ayırmıyorum. Başka objeleri yoğun kullandığım sergilerim de oldu. Önemli olan genel konsept.
Halının yanı sıra, süpürge ve metre gibi gündelik nesneleri seçmenizin nedeni nedir?
Halı dışında da yoğun kullandığım çok malzeme var. Aslında günlük hayatta karşılaştığım her şey ilgi alanıma giriyor. Çünkü sanat bir yerde değil her yerdedir, belli bir zamanda değil her an bizimledir. Dolayısıyla etrafımda hâlihazırda bulunan varlıklar benim için hazır malzemedir. Banal, değersiz, sıradan olsalar bile. Bunlardan herhangi biri - veya hepsi, büyük bir sanatsal potansiyeli içinde barındırabilir, bilemeyiz.
Doğu sanatına dair nesnelerin izlerini taşıyan fakat aynı zamanda farklı anlam ve estetik dinamiklerinin öne çıktığı üretimlerinizde, kültürel yaklaşım nasıl bir rol oynuyor?
Malum bizim kültürümüz Doğu, Batı arasında bir yerde. Benim sanatımda da böyle olduğu söylenebilir. İşlerimin geneline bakılırsa bu fark edilir. Hem Doğu’dan hem de Batı’dan izler taşır. Sıradan bir ornament, kaligrafi veya bir Bauhaus, fluxus bir arada olabiliyor. Tabii bilerek yapılan bir şey değil bu. İster istemez kültürel yaklaşımlar da gözlemleniyor. Ama ikinci planda kalıyor bana göre.
Bu sergi, önceki çalışmalarınızla nasıl bir ilişki kuruyor?
Ben kendimi çok yönlü olarak kabul ederim. Yer ve zamanına göre farklı alanlarda hiç çekinmeden bir şeyler yaparım. Ama sergilerken biraz daha ketum davranıyorum. Genel konseptin dışına çıkmamak adına. Örneğin geçen yıl Stuttgart’taki sergimde yerleştirmelerin yanında desen çalışmalarımı da sergiledim, güzel de oldu. Yakında bir desen kitabım çıkacak. Bundan başka fotoğraf işlerim de var. Arada bir ve eser miktarda sergiliyorum bunları. Malum masraflı bir alan. Çok sevdiğim, ilk dönem resim çalışmalarıma yeniden dönmek için ise “emekli olmayı bekliyorum” desem :).
İşlerinizin öznel bir ilişki ve iletişim yolu kurma olasılıklarını düşünürsek, üretim sürecinizin, izleyicide nasıl bir etki bırakmasını istiyorsunuz? Bizleri nasıl bir mekanizma karşılıyor?
Ben izleyicinin aktif olmasını beklerim. Yaptığım işleri görür görmez izleyici de bir şekilde oyunun bir parçası olur. Gördükleri tanıdık bir objedir çünkü. Önce merak eder, kavramaya çalışır. Kısa zamanda anlaşılır ne yapmak istediğim. Ön yargısı olanlar olabilir tabii. Kendi anladığının ötesinde mutlaka bir şeyler vardır diye düşünebilir. Sanat ile böylesine kolay bir iletişimi öngörememiş olabilir. Ama iletişim gerçekleşmiş, izleyici düşünmeye başlamıştır. Önemli olan da budur. Hatta bir çocuk ve bir entelektüel ayni eser karşısında aynı şeyleri hissediyor bile olabilir. Algı ve ilgi farklılıkları da olacaktır elbet.
Üretim sürecinizde, nelerden ilham alıp, neleri dert ediniyorsunuz?
İlham çetrefilli bir konu. Bana göre her an, her şey olabilir. Her obje, her mekân bir fikir verebilir veya tetikleyici olabilir. Dert edindiğim nokta şu: Uygulama ve sergi için bu fikirlerden bir seçim yapmak gerektiğinde, seçtiğim imajların herkesin bildiği şeyler olmasına dikkat ederim. Aksi takdirde yaptığım iş lokal kalır. Olmaz değil olur ama bir Japon, bir Afrikalı bu ise Fransız kalır… Bilmediği objenin bir şekilde değişmesi ona bir şey ifade etmeyebilir.
Son olarak, yurt içi ve yurt dışında çok sayıda sergi yapan, ödüllü bir sanatçı olarak kendinizi kariyerinizde hangi noktada konumlandırıyorsunuz?
Ben her gün kendimi, öncesine göre biraz daha olgunlaşmış olarak görüyorum. Onca deneyim sonrası olması gereken bu belki de. Özellikle son yıllarda üretkenliğim çok arttı. Ustalık dönemimde olabilirim. Öte yandan sende mütevazilik de var, yolun yarısı desek?
“Redimeyd” sergisini Ferda Art Platform’da 15 Ekim’e kadar ziyaret edebilirsiniz.