Sanatçı Brandon Hendrick’in “Transience” adlı kişisel sergisi, Mina Asena Öztürk küratörlüğünde Collect Gallery'de açıldı. Öztürk ile direktörlüğünü de üstlendiği Collect Gallery’deki çalışmaları ve Hendrick ile sergisi hakkında konuştuk.
Collect Gallery ilk senesini geride bırakırken çok sayıda yerli ve yabancı sanatçıyı ağırlamaya devam ediyor. Brandon Hendrick’in Türkiye’de gerçekleştirdiği ilk sergisinin diğer ayağı ise eş zamanlı olarak Sofya’da bulunan Charta Gallery’de izleyiciyle buluşuyor. İstanbul’daki sergide sanatçının son dönem çalışmalarının rotası olan; İskoçya, Bulgaristan ve Yunanistan’dan geçen bir trenin içinden çekilmiş fotoğrafların tuvallere aktarımıyla hem tanıdık hem de anonim mekânlar oluşturuluyor. Hendrick, hafızanın sabit anılar veya görüntülerden ziyade değişkenliğini vurgularken gerçeklik ve hayal gücü arasında gezinen bir atmosfer yaratıyor.
Mina Asena Öztürk
Brandon Hendrick’in son çalışmalarının yer aldığı “Transience” sergisinin küratörlüğünü ve aynı zamanda Collect Gallery’nin galeri direktörlüğünü üstleniyorsunuz. Öncelikle sizi tanıyalım, kendinizden ve sanatsal yaklaşımlarınızdan söz eder misiniz?
Ankara’da doğdum, Anadolu Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünden mezun oldum. Turizm, eğlence, spor, kültür ve sanat, eğitim, restorasyon ve konservasyon gibi çeşitli alanlarda çalıştım. Birden fazla meslekte uzmanlığım var, çok yönlüyüm diyebilirim. Yaratıcı Drama eğitmenliği yapıyorum, Sanat Tarihi Araştırmaları Derneği üyesiyim ve çeşitli projeleri yönetiyoruz, bir dergide sanat tarihi ile ilgili yazılar yazıyorum ve Collect Gallery’nin direktörüyüm. Çalışmakta olduğum kurum olan Collect Gallery’nin sanatsal yaklaşımlarını paylaşıyorum, ancak kendimi sınırlayıp kesin çerçeveler çizmekten de uzak duruyorum, bu da benim çalışmalarıma yansıyor.
Collect Gallery’de gerçekleşen “Transience” sergisi aynı zamanda Sofya’da da devam eden bir serginin ikiye bölünmüş parçalardan birini oluşturuyor. Burada kurguyu nasıl oluşturdunuz? Serginin İstanbul ayağındaki eser seçkisi ve mekânsal düzenleme için nasıl bir çalışma metodu oluşturdunuz?
Charta Gallery ve Collect Gallery’de aynı zamanda sergilenen “Transience” için çalışmalarımızı sanatçının kavramsal metninden yola çıkarak başlattık ve metinler arasında birlik olmasına özen göstererek Stanimir Stoyanov ile fikir alışverişinde bulunduk. Sergideki işleri de bulunduğumuz şehirlerin dinamikleri, galeri mekânlarının yapısına göre ayırdık. Sofya’da daha çok ev içerisinden dışarıya açılan pencerelerden görünen manzaralar sergilenirken, İstanbul’da tren içerisindeki pencerelerden görünen manzaraları görüyoruz. Sofya daha durağan ve sakin bir şehir, İstanbul ise bildiğimiz gibi hareketin hiç bitmediği bir şehir. Yani sergideki işleri ayırırken izleyici ile iletişimini gözettik.
Serginin Sofya’da bulunan Charta Gallery’de devam eden bölümünün küratörlüğünü Stanimir Stoyanov üstleniyor. Bu galeri ile bağınızdan ve Stoyanov ile iş birliğinizden bahsedebilir misiniz?
Collect Gallery Bulgaristan Sofya merkezli olup İstanbul’da kurulmuş bir galeridir. Vladimir Iliev’in kurucusu olduğu To Collect Contemporary Art projesi ile Collect Gallery, +359 Gallery ve Charta Gallery birbirleriyle bağlantılı kuruluşlardır. Ben de Collect Gallery’nin direktörü olarak İstanbul temsilcisiyim. Sofya ile İstanbul’daki ekip her anlamda birbiriyle bağlantılı çalışmaktadır. Brandon Hendrick’in “Transience” sergisi için çalışmaya başladığımda, bir sanat dergisi (Yeditepe Fatih Kültür Sanat ve Yaşam Dergisi) için yazmış olduğum “Kapı İmgesinin Sembolik ve Göstergebilimsel Değeri” başlıklı yazımı yeni bitirmiştim ve sanatçının kavramsal metniyle ortak noktaları olan bir çalışmaydı ve metni hazırlarken bana çok yardımcı oldu. Stoyanov ile fiziksel olarak görüşme şansımız olmasa da uzaktan çalışma gerçekleştirdik.
Collect Gallery, mekânsallık üzerinden bir iletişim kurarak çağdaş sanatın hayatın içerisinde daha fazla yer almasını hedefleyen misyonuyla hareket ediyor. Galerinin bu seneki projeleri nasıl olacak? Sanatçı seçimleri, küratöryel projeler için nasıl bir planlama içerisindesiniz?
Collect Gallery açıldığı günden itibaren çağdaş sanat ve sanatçıları bir mekâna bağlı kalmadan ve sınırları aşarak desteklemektedir. Türkiye’de birinci yılını dolduran galerimiz geçtiğimiz sezon birçok yerli ve yabancı sanatçının sergisini yaptı ve izleyicilerden çok olumlu geri dönüşler aldı. Ayrıca sezona hiç ara vermedik ve sergilerimizi aynı heyecanla devam ettirdik. Bu sezonda da yine çok sayıda yerli ve yabancı sanatçılar ile güçlü sergiler yapacağız.
Brandon Hendrick
Öncelikle sizi tanıyalım isterim. Biraz kendinizden ve genel olarak yapıtlarınızın kavramsal ve formal çerçevesinden bahseder misiniz?
Ben Glasgow merkezli ve çalışmalarında günlük yaşamdaki tekinsizliği araştıran bir sanatçıyım. Gözlemlerden ve fotoğraflardan resim yapıyorum.
“Transience” serginiz, bir trenin içerisinden çekilen görüntülerden yola çıkan bir seriden oluşuyor. Önceki serilerinizde; evin içinden nesneleri de dahil ederek tasvir ettiğiniz tuvalleriniz mevcut. Bu seride ise en mahrem olarak nitelendirebileceğimiz evden dışarı çıkış dikkat çekiyor, bir eşikten geçmek gibi. Bu dönüşüm nasıl oldu?
Başlangıçta Covid-19 salgını sırasında iç mekânları tasvir eden bir seriye başladım ve mantıklı bir sonuca vardığımı hissettim. Ardından bu çalışma Glasgow’da bir sergi ile sonuçlandı. Birisi Yunanistan’dan Bulgaristan’a, diğeri İskoçya’ya devam eden bir dizi tren gezisi sonucu yavaş yavaş dış mekân boyamaya geçiş yaptım.
Serilerdeki görüntüler cep telefonuyla çekilerek tuvale aktarılıyor. Görüntülerde kasıtlı mı yoksa tesadüfen çekilmiş fotoğrafları mı temel alıyorsunuz? Ayrıca tuvale aktarımınızda nasıl bir yorumlama yapıyorsunuz veya teknik izliyorsunuz? Kurgusal mekânlar nasıl ortaya çıkıyor?
Fotoğraflar daha sonra bir tabloya malzeme olarak kullanılmak üzere bilinçli olarak çekildi. Bir fotoğrafı resmederken tuval üzerine fotoğraftan hareketle genel hatlarıyla bir taslak çizerek başlıyorum. Bu süreçte ise, mekânı oluştururken öncelikle bilinçli olarak oluşturulmuş bir fotoğrafı, ardından da resim yapma eylemi ile birlikte öznel tasvirler aracılığıyla süzgeçten geçirerek hayali bir mekâna dönüştürmek için kullanıyorum.
Eserler her ne kadar anonim konumlar olarak görünse de aslında oluşturulmuş bir İskoçya – Bulgaristan – Yunanistan rotası mevcut. Neden bu rotayı tercih ettiniz?
Bu kasıtlı olarak belirlenmiş bir rota değildi. İskoçya'ya, Yunanistan'dan Bulgaristan'a art arda geziler yaptım ve resimlerimi buna göre yaptım.
İskoçya serinizde flu bir aktarımla akışkan ve anlık anılar yaratılıyor. Bulgaristan serinizde ise resmin içerisinde yer alan pencere gibi sınırlandırmalarla görüntüler tekrar ölçekleniyor. Basın bülteninde “Gerçeklik ve hayal gücü arasındaki çizgiyi aşan bu resimler, pencereler, televizyon ekranları ve onlara rüya gibi bir kalıcılık veren diğer görüntülere sahiptir.” söylemi yer alıyor. Bu bağlamda anın tinselliğine vurgu yapan bu aktarımla izleyiciye ne söylemek istiyorsunuz?
Belleğin katı, sabit bir durum olmadığını, bulanık bir şey olduğunu aktarmak istedim. Mekânları anımsayarak onları kaçınılmaz olarak nasıl değiştirip dönüştürdüğümüzü göstermeyi amaçlıyorum.
İstanbul’daki sergi deneyiminiz hakkındaki bilgi alabilir miyim?
İstanbul'da sergi açmak hayatım boyunca hayalimdi ve gerçekleştiği için çok mutluyum.
Son olarak üzerine çalıştığınız projeler veya yeni serileriniz var mı?
Şu anda UFO gözlemlerini temel alan bir dizi üzerinde çalışıyorum. Benzer temaları bir UFO ile karşılaştığına inanan insanlar bağlamında, o anı ve manzarayla nasıl etkileşime girebileceklerini araştırıyorum.
Brandon Hendrick'in “Transience” adlı kişisel sergisini 23 Eylül’e kadar Collect Gallery’de ziyaret edebilirsiniz.