Uluslararası Mardin Bienali “Sözden Öte” temasıyla 4 Mayıs’ta sanatseverlerle buluşuyor. Bienalin küratörlüğünü Fırat Arapoğlu, Nazlı Gürlek ve Derya Yücel üstlenirken, direktörlüğü Döne Otyam tarafından gerçekleştiriyor.
“Sözün neresindeyiz?” sorusundan hareketle yola koyulan Mardin Bienali, bu sene sözün ötesindeki hakikati sorguluyor. Bienale geri sayım başlamışken bu senenin küratörleri Fırat Arapoğlu, Nazlı Gürlek, Derya Yücel ve direktör Döne Otyam ile sohbet etme fırsatı yakaladık. Bienalin ilk yılından bugüne yaşadığı dönüşüm, bu yılın teması, küratörlerin alt başlıkları, mekânlar ve işler arası diyalog, halk ile etkileşim üzerine konuştuk.
Mardin Bienali’nin bu seneki teması “Sözden Öte” olacak. Bu yılın küratörleri olarak Fırat Arapoğlu, Nazlı Gürlek ve Derya Yücel karşımıza çıkıyor. “Sözden Öte” temasını biraz açabilir misiniz, bienal nasıl geçecek sözün ötesine?
Firat Arapoğlu, Nazlı Gürlek, Derya Yücel: Küratöryel yöntem ve yaklaşımlarda, kesişmeler olduğu gibi farklılıklar da bir realite ve bizler de üç küratör olarak farklı görsel ideolojilere ve poetik bakışlara sahibiz. Bienalin küratör ekibi olarak ilk toplantılarımızda birbirimize farklı coğrafyaların ve içinde yaşadığımız toplumsal, siyasal, gündelik iklimin içinde “sözün” neresindeyiz diye sorarak başlamıştık. Sanatın dili ve sanatçıların üretimlerinin “sözün” ötesinde bir hakikati işaret etme niteliği noktasında aynı düşüncelerdeydik. Böylece, ortaya koyduğumuz bu kavramsal çerçeve, dünyaya ve sanata karşı bakışta ya da sanat aracılığıyla anlam ve “söz” üretme pratiklerinde ortaklıklar yakaladığımızın bir göstergesi olarak görülebilir. Üstelik bu sadece küratörler ve onların seçimleri, metinleri olarak değil, sanatçıların işleri ve aralarındaki ilişkilerde de izlenebilecek karşılaşmalar, ilişkiler, çarpışmalar ve bağları içeriyor.
Bienalin direktörü olarak bu yıl da sizinle (Döne Otyam) karşılaşıyoruz. 2010 yılından beri sanatseverlerle buluşan bienalde dünden bugüne neler değişti?
Döne Otyam: Bir süre GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nda (GAP İdaresi) görev yapmıştım ve 2009 yılında Mardin’de bir Fikret Otyam sergisi yapmam teklif edildiğinde, sanatçı dostum Ferhat Özgür’le birlikte bir bienal gerçekleştirmeye doğru adım attığımızı gözlemledik. 2009 yılında Ferhat Özgür “Davetinizi Aldım, Teşekkürler!’’ başlığını oluşturdu ve bu bağlamda Mardin’de bir sergi gerçekleştirdik. Bunun öncesinde de çeşitli vesilelerle Mardin’i, Mardinlileri, mekânları ve imkânları tanımak için birçok organizasyon vesile olmuştu. Örneğin Mardin Sinema Derneği’yle bu devrede bir araya geldik ve sadece sinema alanında kalmayıp, görsel sanatlar alanında da var olarak, bize destek oldular.
Bu sorunuz aslında aşağı yukarı on yedi yıllık bir süreci içeriyor. İlk bienalde Ayşegül Sönmez’in, ikincide Paolo Colombo’nun katılmasıyla bienal dostlarımız genişlerken, üçüncüsünü küratörsüz bir bienal olarak geniş bir ekiple gerçekleştirdik. Neler öğrenmedik ki bu süreçte? Çerçeve bile yaptıramadığımız Mardin’de, merkez-dışında çalışmanın getirdiği ekipman zorlukları, kurulum aşamasında yaşadıklarımız, bu süreçte zamanla Mardinli arkadaşlarla aştığımız zorluklar arasında en basit örnekler. Merkez-dışında olarak “alternatif kültür tarihinin” bir parçası olarak görülmesi gereken Mardin Bienali büyük zorlukları aşarak artık rüştünü ispat etti, kanımca.
Mardin Sinema Derneği’yle birlikte halkın desteği ve artık merkezden de gelen desteklerle adım adım inşa edilen bu süreçte, kalifiye çalışanlar da bize katıldı ve ortaya bilindik anlamda daha profesyonel – ama asla o “amatör” ruhu kaybetmeden – bir yapı çıktı. Birinci bienalden bu yana, bienal, aynı zamanda, turizm faaliyetlerini arttırıcı bir katkı da üretiyor. Bundan sonraki adım, bienalin kurumsallaşma süreçlerinin hızlanması olacak.
Bienal, Mardin Sinema Derneği'nin ev sahipliğinde gerçekleşiyor ve bu yıl bir fon kampanyasının desteğiyle bizlerle buluşacak. Bu konuda nasıl bir süreç geçirdiniz?
Fırat Arapoğlu, Nazlı Gürlek, Derya Yücel: Bu tip fon bulma platformları, temel ekonomik perspektiften bakarsak, arz-talep dengesi içerisinde işleyen bir ticari araç değil. Bizler, 4. Uluslararası Mardin Bienali’nin koordinatör, küratör ve direktörleri topyekûn, bu platforma, Mardin Bienali için uygun/uyarınca bir destek alma ve dost biriktirme adına bir araç gözüyle baktık. Kitlesel fon bulma sitesi fongogo.com’u, Mardin Bienali’nin toplumsal iletişimini genişletmek ve birbirlerini hatırladıklarını belirten küçük armağanlarını paylaşan bireyler gibi, bireylerin buluşacağı bir dostluğun ilk adımı olarak gördük/görüyoruz. Bu bize yerli yerinde bir motivasyon sağlıyor ve sadece belirli bir patronajın, sponsorluğun değil, aslında hep beraber bienali yapıyor olma arzusunun denenmesi bize heyecan veriyor. Bunu bir tür “peer-to-peer” dosya paylaşımı gibi görüyoruz; tek taraflı bir bilgi akışındansa, P2P ağ protokolü gibi bir bilgi akışının, sanat dünyasına uygulanması gibi. Bu ölçekte gerçekleştirilen kültürel bir etkinliğe kolektif ve dayanışma enerjisiyle destek bulabilmek birçok açıdan motive edici. Bir tür dayanışma pratiğinin de samimi bir biçimde işlediğini deneyimlemiş olduk. SAHA Derneği’nin katkısı, Kültür Enstitüleri ve diğer bireysel-kurumsal destekler dışında Fongogo kitlesel fon projesi ile Mardin Bienali’nde bundan sonra da sürdürülebilirlik açısından kısmi de olsa kaynak yaratabilmenin yollarından biri olarak işleyebilecek bir sistem denemiş olduk. Hedeflenen miktar ya da sunulan miktar ne olursa olsun, ortaklık hissiyatı ve dayanışma ruhu bizi özgür hissettiriyor.
Bienal üç ana tema altında şekilleniyor. Fırat Arapoğlu'nun "Sonsuz Bakış", Nazlı Gürlek'in “Beden Dili” ve Derya Yücel'in "Sınırlar ve Eşikler" başlıkları Mardin Bienali’nin temel çerçevesini belirliyor. Bu başlıklardan biraz bahsedebilir misiniz?
Firat A., Nazlı G., Derya Y.: “Sözden Öte” üst-başlığını taşıyan bienalde, sözün ötesinde vücut bulan sanat eserleri; “Sonsuz Bakış”, “Beden Dili” ile “Sınırlar ve Eşikler” alt başlıklarını taşıyor. Bunlar her bir küratörün oluşturduğu temalar. Fırat Arapoğlu son dönemlerinde ağırlıklı olarak coğrafya, yürüme ve manzara kavram ve eylemleri odaklı projeler üzerinde çalışıyor ve “Sonsuz Bakış” teması altında eksik olan bakış nasıl tamamlanabilir ve yeni coğrafi, mekânsal ve manzaraya dair perspektifler nasıl ortaya konabilir soruları ekseninde ilerledi. Nazlı Gürlek ise “Beden Dili” başlığı altında, bedenin fiziksel varlığına ve bedensel ifade biçimlerine odaklanan işleri bir araya getiriyor. İnsan bedeninin hem her tür kişisel deneyim ve belleği hem de kuşaklar boyu aktarılan gelenek, sembol ve değerleri taşıyan bir bagaj olduğu fikri, Gürlek’in çıkış noktasını oluşturdu. Derya Yücel, mimari, felsefi, politik ve estetik mekânlar söylemi ekseninde; “Sınırlar ve Eşikler” başlığıyla coğrafi, fiziksel, zihinsel, algısal, sezgisel ve metaforik anlamda sınırların, sınırsızlıkların, eşiklerin ve hafızanın alanı konularını ele alan sanatçılarla çalıştı. Dikkat edilirse üst başlık altında, göz, beden, mekân ekseninde bir bütünlüğün sağlandığını da ileri sürebiliriz.
Üç küratör ve üç alt tema altında ilerlemenin sürece nasıl etkileri oldu?
Firat A., Nazlı G., Derya Y.: Sürecimiz, birbirleriyle etkileşimli bir biçimde inşa edilen ve bireysel küratöryel pratiklerimizi ifade eden alt başlıklar ve bu eksende çalışan sanatçıların seçimi noktasında ilerledi. Ortaklıklar, bağlantılar ve ayrışmalar ekseninde yaratıcı ve üretken bir süreç olduğunu söyleyebiliriz. Bütünsel bir bakış oluşturabilmemizde Mardin'e dair görüşümüzün ve yapmak istediklerimizin ortak olması büyük rol oynadı.
Alman Karargahı, Mor Efrem Manastırı, Hamam, Mardin Müzesi’ne ait bir kaç mekân, Revaklı Çarşı Dükkanları ve Marangozlar Kahvesi bienal mekânları olarak karşımıza çıkıyor. Geçmiş yıllarda da dikkat çeken bir özellikti mekânlarla bütünleşen işler, bu durum acaba bu yıl nasıl bir diyalog ile karşılaşacağız sorularını getiriyor akıllara. Nasıl bir konumlandırma bekliyor bizi?
Fırat Arapoğlu, Nazlı Gürlek, Derya Yücel: Sözün ötesindeki anlam üretme ve ifade biçimlerine odaklanan, “Sözden Öte” başlığının altındaki "Sonsuz Bakış", “Beden Dili” ve "Sınırlar ve Eşikler" başlıkları etrafında bir araya gelen 50 sanatçıya ait üretimler Mardin kentinin tarihi mekânlarını, müşterek bir alanın ve ortak bir dilin üretimini araştıran platformlara dönüştürecek. Mor Efrem Manastırı, açılışın gerçekleştirileceği mekân olarak, avlusunda ve avlu etrafındaki odalarda heykeller, tuvaller, videolar, performanslar ve enstalasyonların yer alacağı bir görselliği barındıracak ve üç tema altında öbeklenen işleri içerecek. Alman Karargahı da aynı biçimde her üç temada ve birbirleriyle anlamsal ve biçimsel kesişmeler içeren işlerin çoğunluğunu içeriyor. Bunun yanında Marangozlar Kahvesi’nde, bir Hamam yapısında, Revaklı Çarşı dükkân ve avlusunda, Mardin Müzesi’nin çeşitli mekânlarında izlenebilecek çalışmalar dışında kamusal alan işleri sokakta karşımıza çıkacak.
Sanat sahnesinin İstanbul, Ankara ve İzmir’in ardından Mardin, Çanakkale, Sinop, Kapadokya gibi bölgelere yayılması bence sanat dünyasının realitesini arttıran bir tercih. Özellikle Süryani, Arap, Ermeni, Türk ve Kürt kültürlerinin iç içe geçtiği Mezopotamya’nın en önemli şehirlerinden biri olan Mardin’de gerçekleşen bir bienal çok kıymetli. Sizin bu konudaki yorumlarınız neler?
Fırat Arapoğlu, Nazlı Gürlek, Derya Yücel: Mardin gibi Süryani, Arap, Ermeni, Türk ve Kürt kültürlerinin iç içe geçtiği Mezopotamya’nın en büyüleyici şehrinde, dördüncüsü düzenlenen bir bienalin parçası olmak inanılmaz mutluluk verici. 2009’dan bu yana burada gerçekleştirilen etkinlikler ve onların ürettiği dile, bir nebze de olsa eklemlenmeye çalışacağız. ‘AbbaraKadabra’, “İkinci Bakış” ve “Mitolojiler”den sonra, “Sözden Öte” ile bu etkinliğimizi düzenleyip, geleceğe dair bilançoda yer alacağız. Artık saat tiktakları çalıyor hızlıca, fazlasıyla. Şehre yaptığımız yolculuklar, işlere dair kurguladıklarımız, şehirdeki dostlarımızla yaptığımız sayısız sohbet ve proje, kısaca kenetlenmeyle oluşan süreç sona ermek üzere. Öykünün, şimdilik ve bu edisyonluk, sonuç kısmına ulaşmak üzereyiz. Bu deneyimler bu açıdan herkes adına oldukça önemli.
Sinop, Çanakkale gibi Mardin’in de içinde bulunduğu İstanbul dışı sanat bienallerinin hem yerel hem uluslararası bir karşılaşma alanı olarak sürdürülebilirliği konusu da oldukça değerli. Bu anlamda bölgede uzun zamandır var olan sanat üretimi, yaşamını ve pratiğini sürdüren sanatçılar, güzel sanatlar liseleri ve güzel sanatlar fakültelerinde sanat eğitimi alan gençlerle uluslararası ölçekte bir karşılaşma yaratabilme potansiyeli taşıması yalnızca Mardin’i değil, bir ölçüde içinde yer aldığı geniş bir coğrafyayı önemli kılıyor.
Bienale yerel destek ve etkileşim ne durumda? İki yılda bir metropolden birçok insanın şehre akın etmesi, şehrin bir ay boyunca sanatla bütünleşmesi, halk ile etkileşim ve tepkileri nasıl değerlendirirsiniz?
Fırat Arapoğlu, Nazlı Gürlek, Derya Yücel: 4. Uluslararası Mardin Bienali’nde ziyaretçiler ulusal/uluslararası sanatçıların “Sözden Öte” üst başlığı ve “Sonsuz Bakış”, “Beden Dili” ve “Sınırlar ve Eşikler” alt başlıkları altında toparlanan sanat yapıtlarıyla ve sanatçı, zanaatçı, izleyici ve yerel halkın kendinden bir şeyler bulacağı, kendini ait hissedeceği, pozitif, dönüştürücü ve katılımcı bir sanat etkinliğiyle karşılaşacaklar. Böylece, dil, din, ırk, cinsiyet, yaş farklılıklarının ötesinde bakışın, bedenin ve mekânların diliyle bir sanat deneyimi yaşayacaklar. Bienale davet edilen sanatçıların üretimlerinin izleneceği serginin rotasını kente dair bir algının oluşturulmasını destekleyecek biçimde kurguluyoruz. Bizim gayemiz, bu algıda kenti oryantalize etmeden ve kendi gerçekliğinden çıkarmadan, kentin belleği, hafızası, mimarisi, dönüşümü ve sosyal dinamiklerini de hissedebileceğimiz bir sahne olarak bütün halinde görebilmek. Bienal mekânlarının seçimi de bunun bir göstergesi açıkçası. Sergi belirlenen mekânların dışında kamusal alan yerleştirmelerini de içeriyor. Dolayısıyla izole olmadan sokakla da birleşiyor. Ayrıca bir sanatçının projesini eş zamanlı olarak Diyarbakır ve Batman’da sergileyeceğiz ve böylece projeyi o kentlerde gerçekleşecek konuşma ve buluşmalarla da desteklemiş olacağız. Sergi dışında birkaç bienal sanatçımızın vereceği kadınlarla “toprak ana” hareket atölyesi, çocuklar için yaratıcı dans, görsel sanatlar ve drama atölyeleri gerçekleşecek. Gençlere yönelik sanat yazarlığı, sanat sosyolojisi atölyesi gerçekleşecek. Ayrıca bienal döneminde iş birliği yapılacak farklı inisiyatif ve platformların gerçekleştireceği konuşmalar, gösterimler ve atölyeler de mevcut. Bunların programları da bienalin websitesinde süreç içerisinde ilan edilecek.
Gündemdeki bir diğer konu hakkında fikirlerinizi almak isterim. Ankara’da gerçekleşmesi konuşulan yeni bir bienal fikri hakkındaki düşünceleriniz neler?
Fırat Arapoğlu, Nazlı Gürlek, Derya Yücel: Sanat üretimi ve paylaşımının niteliğini ve sanat aracılığı ile toplumsal farkındalığı besleyebilecek her türden girişim elbette çok önemli. Çok seslilik ve çeşitlilik, görsel sanatların sınırlı bir toplumsal ağ içinde kalma riskine karşı sanat alanını daha da güçlendirebilir. Mardin Bienali, henüz 4. edisyonunda ve bu sene Uluslararası Bienal Derneği’ne üye oldu. Uluslararası platformlar tarafından davet edilmek ve tanınmak bienalin yalnızca küresel bir etkinlik olarak belirli bir olgunluğa gelmiş ve kendini ispatlamış olmasının bir göstergesi değil, aynı zamanda uluslararası sanat ağını zenginleştirecek bir potansiyeli olduğunun da kabulü anlamına geliyor. Uluslararası sanat bağlarını da ancak bu şekilde güçlendirebiliriz.
“Sözden Öte” temasıyla gerçekleşecek olan Uluslararası Mardin Bienali, 4 Mayıs - 4 Haziran tarihleri arasında ziyaret edilebilecek.