4. İstanbul Tasarım Bienali, Okullar Okulu temasıyla Deniz Ova direktörlüğünde, Jan Boelen küratörlüğünde, altı alt başlık ve mekânda 22 Eylül itibarıyla öğrenme eylemi ve tasarım eğitimi üzerine eleştirel ve deneysel bir platform olarak tartışmaya açılacak. Bienal, çeşitli öğrenme metotları ve çalışma pratikleri ile güncel konular üzerine birlikte düşünme, çalışma ve üretme ortamı sunacak. Okullar Okulu farklı yaş ve disiplinlerden katılımcıları sonuçtan ziyade sürece dahil ederek sürdürülebilir bir yaklaşımla 4 Kasım'a kadar altı farklı mekânda izlenebilecek.
Okullar Okulu temasıyla karşımıza çıkacak olan 4. İstanbul Tasarım Bienali öncesinde, bienalin direktörü Deniz Ova ile bir araya geldik. Tasarım Bienali’nin bu seneki temasından katılımcılarına, alt başlıklarından mekânların ve kurumsal iş birliklerine kadar pek çok şey konuştuk.
Bu yıl da direktörlüğünü üstlendiğiniz 4. İstanbul Tasarım Bienali, Okullar Okulu başlığı altında Jan Boelen küratörlüğünde gerçekleştirilecek. Bienalin kavramsal yapısından ve genel çerçevesinden söz eder misiniz?
Okullar Okulu başlığı altında öğrenmeyi bir tasarım biçimi, tasarımı da bir öğrenme biçimi olarak ele alıyoruz. 4. İstanbul Tasarım Bienali, Türkiye’den ve yurt dışından, farklı yaş ve disiplinlerden katılımcıları sürece dahil ederek eski bilgiyle yeni bilgiyi, akademiyle amatör ruhu, profesyonel bilgiyle kişisel tecrübeyi bir arada sunacak. Tasarım eğitimi üzerine eleştirel bir platform oluşturacak Okullar Okulu, güncel ekonomik, sosyal, kültürel ve teknolojik gelişmeler ışığında gelecek senaryolarını tartışmaya açacak. Farklı öğrenme yöntemleri aracılığıyla yaratıcı üretim ve sürdürülebilir iş birlikleri için zemin hazırlayacak olan bienal, birlikte düşünmek, paylaşmak ve üretmek için ortam sağlayarak toplumsal bağın güçlenmesine katkıda bulunmayı hedefliyor.
Peki genel olarak Tasarım Bienali'nin konusunun belirlenmesi aşamasında nasıl bir yol izlendi? Hangi sorular ve kavramlar üzerinde durularak tema belirlendi?
Küratörleri, Türkiye’den ve dünyadan sanatla ilintili önemli isimlerin yer aldığı İstanbul Tasarım Bienali Danışma Kurulu’yla birlikte belirliyoruz. 4. İstanbul Tasarım Bienali küratörü Jan Boelen, Belçika’nın Hasselt kentindeki Z33 Güncel Sanat Evi ve Fransa’nın Arles kentindeki deneysel tasarım laboratuvarı atelierLUMA’nın sanat direktörü. Aynı zamanda Eindhoven Tasarım Okulu’nun Sosyal Tasarım yüksek lisans programının yönetimini sürdürüyor. Dolayısıyla tasarım ve eğitimin kesiştiği alanlarda yıllardır çalışan, bu sınırları her zaman sorgulayan bir isim.
Küratörlerimizle uzun bir araştırma süreci geçiriyoruz, Türkiye’nin profesyonel dünyasından farklı uzman, tasarımcı, akademisyen ve üreticilerle görüşmelerimiz, öğrencilerle sohbetlerimiz oluyor. Bu sefer ilk defa bir küratörümüzle İstanbul dışında da bir araştırma gezisi yapma fırsatımız oldu. İstanbul’dan başlayıp İzmir’de biten, İznik, Bozüyük ve Eskişehir gibi noktaları kapsayan araştırma gezimiz, Okullar Okulu sürecini de resmen başlattı. Bu tanışmaların ve tartışmaların sonunda Türkiye ve dünyadaki aciliyeti olan konuları birleştirdiğimizde eğitimi masaya yatırmak gerektiğine karar verdik. Okullar Okulu temasını Jan Boelen, Vera Sacchetti ve Nadine Botha’dan oluşan küratöryel ekiple birlikte belirledik.
Bienal öğrenme, süreklilik ve süreç arasındaki birçok terim ile birlikte sekiz farklı tema altında, geniş bir eksende ele alınıyor. Belirlenen bu sekiz tema nedir?
Açık çağrıda yola sekiz temayla çıktık. Yapılan seçkiden sonra temalar sergilerimize, altı mekâna yayılacak altı okul olarak yansıdı ve toparlandı.
Altı hafta sürecek 4. İstanbul Tasarım Bienali’nde her bir mekân, Okullar Okulu’nun altı okulundan birine ev sahipliği yapacak. Haritalardan yiyeceklere, ölçüm birimlerimden zamana, el sanatlarından yapay zekâya, resimden uzay istasyonuna kadar birçok konuyu içeren projeler göreceğiz. Akbank Sanat’ta mekâna özgü üretim biçimleri üzerinden eski ve yeni haritalandırma tekniklerini, oluşan ağları ve altyapıları sorgulayan Bozum Okulu; Yapı Kredi Kültür Sanat’ta dijitalleşme, merkezsizleşme, bilginin küreselleşmesi ve dağılımı gibi kavramlar etrafında bir anlatı kurarak suyun, bilginin ve sermayenin akışını bir araya getiren Akışlar Okulu; Pera Müzesi’nde sınıflandırmaların, ölçümlerin, kurumsallaşmış norm, standart ve değerlerin değişkenliğini araştırırken belirsizliği sahiplenen Ölçekler Okulu; Arter’de hayatta kalma ve göç gibi olgulara, doğal felaketlerin ardından yaşanan ani çevresel dönüşümlere, yeni kimlik ve toplulukların oluşumuna bakan Dünya Okulu; SALT Galata’da birbiriyle çatışan geçmiş kurgularından spekülatif gelecek inşalarına uzanan aralıktaki çeşitli zaman algılarının izini süren Zaman Okulu; Studio-X Istanbul’da da hayat boyu öğrenmenin nasıl mümkün olabileceğini, yemek kültürü ve gelenekleri, gıda tedarik zincirindeki farklı aktörler arasındaki ilişkiler ve çevresel etkiler üzerinden inceleyen Sindirim Okulu ziyaret edilebilir.
Sekiz farklı okul yaklaşımının izleneceği Tasarım Bienali'nde yer alan tasarımcıların, mimarların, zanaatkar ya da aktivist vb. birçok kişinin belirlenmesi alışılmışın dışında bir açık çağrı ile gerçekleştirildi. Açık çağrıdan ve katılımcıların belirlenmesi aşamasındaki değerlendirme sürecinden söz eder misiniz?
Şimdiye kadar her tasarım bienali için farklı formlarda bir açık çağrı gerçekleştirdik. Bu edisyonun çağrısıysa çok daha kapsamlı oldu. 4. İstanbul Tasarım Bienali’nin açık çağrısına yedi yüzün üzerinde başvuru aldık. Her yeni bienalle birlikte artan ilgi, bizi hem mutlu ediyor hem de erişim çemberimizi hedeflediğimiz kitle doğrultusunda genişlettiğimizi, hatta onun ötesine taşıdığımızı gösteriyor. Grup sergilerini de dahil edersek 4. İstanbul Tasarım Bienali’nde dünyanın farklı coğrafyalarından yüzden fazla proje göreceğiz. Bu bizim için çok değerli bir yöntem, çünkü daha önce tanımadığımız ve erişemediğimiz kitlelere uzanıyor.
Bienalde yer alan inisiyatif ya da bireysel katılımcılar kimler? Tasarım nesnelerinden ve içeriklerinden söz eder misiniz?
Katılımcıları açıkladık, isimler web sitemizde yer alıyor. Projeleri henüz paylaşamıyorum, ama yukarıda da belirttiğim gibi altı okula yayılacak denli geniş bir yelpazede, interaktif araştırmalardan robotik çalışmalara kadar uzanan işlerle karşılaşacağız. Küratörlerimizin deyimiyle tasarımın geleceği için önemli olan eleştirel, hatta spekülatif yaklaşıma sahip, kendisini cevap odaklı düşünmek zorunda hissetmeden ortaya sorular bırakmanın değerini yansıtan projeler var.
Peki, Tasarım Bienali'nin gerek konusu gerekse katılımcıların tasarımları ile beraber mekân seçimleri nasıl gerçekleşti?
Her mekânın temayla bir bağlantısı var. Koleksiyonu, pratiği ya da arşivi bienalle bir ilişki kuruyor, başlı başına bir hikâye anlatıyor. Öte yandan bir araya geldiklerinde de bir hikâyenin oluşmasını istedik, bunun için de ana temaya eklemlenebilecek bir rota oluşturabilecek mekânlar tercih ettik. Birbirlerine yakın olmalarını, böylelikle öğrenme biçimlerini merkezine alan bir bienalin mekânları arasında gidip gelirken sokaktan, binalardan ve kentten ne öğrenilebileceğinin sorgulanmasına imkân tanımalarını arzu ettik.
Bienalin küratöryel düzeninden söz eder misiniz?
Her iki senede bir küratör seçiliyor. Onunla birlikte bir tema üzerinde çalışıp serginin kavramsal çerçevesini oluşturuyoruz. Bu çerçeveyle ilintili programların eklenmesiyle bienal gerçekleşiyor. Bu yılın küratöryel sürecinin temelinde de şüphe kavramı yer alıyor. Tasarımın kendisine şüpheyle yaklaşan, onu her an sorgulayan bir düşünce biçimini tetiklemeyi hedefliyoruz. Tasarımı yeniden tasarlamak için de öğrenmenin ve eğitimin bütün bu süreçteki rolünü inceliyoruz.
Bienal bugün edinilen ve çoğalan bilginin zaman ve mekâna yayılarak güncellendiğinin ve giderek arttığının altını çiziyor. Küratörün sergi içinde enformasyon ve tasarım ile kurduğu bağdan söz eder misiniz?
Günümüzde bilginin miktarı ve bilgiye erişim olanağı artıyor ama bunu geleneklerin ve alışılmış yaklaşımların daha da sağlamlaştırılması ya da yaygınlaştırılması için kullanmamak önemli. Daha fazla cevaba değil, daha fazla sorgulama şansına erişmişiz gibi düşünmeliyiz. O yüzden tasarımla ilgili her konuya, işin içine zamanı ve mekânı da katarak bugün buradan bakmak önem taşıyor.
Peki, bienal metninde yer alan "tasarım üzerine eleştirel düşünme alanı" bağlamından söz eder misiniz?
Bienalin başından beri amacı, öncelikle tasarım üretimini ve disiplinini, bunun bir devamı olarak da tasarım eğitimini sorgulamak. Öte yandan bunun yalnızca bu bienalle sınırlı olmasını istemiyoruz. Tasarım alanı hâlihazırda değişirken bu değişimin ne yöne doğru evrilmesi gerektiğine yönelik bir vizyon sunmayı, İstanbul’dan küresel bir diyalog başlatmayı umuyoruz.
4. İstanbul Tasarım Bienali'nin hazırlık ve sergi sürecinde küratör ve kurum arasında nasıl bir iş birliği ve çalışma pratiği oldu?
Çalışmamız, en başından beri bir diyalog hâlinde ilerliyor. Her çıkan konu veya fikir üzerinde tartışarak çeperi genişletiyor, katılımcılığı merkeze alıyoruz. Tüm süreç karşılıklı bir öğrenme hâli, bienal açılana kadar da böyle devam edecek.
Serginin açılmasıyla beraber yeni bir dönem başlıyor. İş bitmiyor, farklı bir aşamaya geçiyor. Hedefimiz, kurduğumuz ilişkileri farklı evrelerde devam ettirmek. Bienal vesilesiyle bir araya gelen tasarımcıların, ilişkilerini ve çalışmalarını bağımsız olarak sürdürmelerini umuyoruz. Dolayısıyla Jan Boelen’le iş birliğimizin, projelerin takibiyle birlikte bienalden sonra da devam edeceğini söyleyebiliriz.
Tasarım eğitimi üzerine odaklanan bienal araştırma temelli bir yaklaşımla, bireysel ve toplumsal birliktelikler yaratmayı hedef edinirken ne gibi kurumlar ve yapılarla iş birliği kuruyor? Üniversiteler, güzel sanatlar fakülteleri, tasarım ofisleri ya da tasarım ve sanatçı inisiyatifleri vb.?
Saydığınız tüm kurumlarla yakın temastayız. Sergide hem akademik dünyadan çalışmalar hem de tasarımcıların üzerinde çalıştığı araştırmalar göreceğiz. Çoğunlukla büyük iş birlikleri söz konusu, farklı yapıların katılımına odaklanan projeler yer alıyor. Günümüz tasarım dünyası ve onun bir şekilde bağlantılı olduğu alanlar için önem teşkil ettiğine inandığımız bir tema etrafında çalışırken aynı kapsayıcı yaklaşımı dışarıyla kurduğumuz ilişkiye de yansıtmayı hedefliyoruz.
Okullar Okulu'nda iç içe geçen bir yapı söz konusu. "Öğrenmekten öğrenmek"… Bunu biraz açıklar mısınız?
Tıpkı bir bienalin sergi alanlarına sığmaması gibi günümüzde eğitimin de sınıfları aşan bir yapısı var. Okullar Okulu, bugüne dek tasarım eğitiminde etkin olmuş okulların, akımların ya da hareketlerin dökümünü yapan geleneksel algılar dahilindeki bir eğitim modeli sunmuyor. Fiziksel ve dijital, bireysel ve kolektif, etken ve edilgen gibi kimi zaman ikiliklerle tanımlanan alanların kendi içinde farklı eğitim biçimleri sunduğu fikrini benimsiyor. Bienalin kendisinin de tartışmalara, deneyime, meraka, bilgiye, hatta cehalete yer açan bir öğrenme süreci olduğunun farkındalığıyla tasarım alanının gelişmeye devam etmesi için tasarım eğitimine yönelik bu denli kapsayıcı bir yaklaşıma gereksinim duyulduğunun altını çiziyor.
Sürece odaklanan bienalin deneysel bir yaklaşımla, disiplinler arası pratikte bir araya getirdiği birçok kişi ve yapı varken global ölçekte hangi meselelere cevap arıyor?
Günümüzde büyük anlatılar ve genel geçer çözümler sunduğunu iddia eden sistemlerin kırılgan yanlarının yavaş yavaş ortaya çıktığına şahit oluyoruz. Bu kesinliğin arasında oluşan çatlaklardan sızan ışık, bize aynı zamanda tasarıma nasıl yaklaşmamız gerektiğine dair yol gösteriyor. Tasarımın farklı disiplinlere, gündelik hayata ve dünyaya yayıldığından söz edebiliriz. Nitekim bienalde sergilenen işler de bunu yansıtıyor. Öte yandan bu, her şeye kesin bir cevabı olması gerektiği anlamına gelmiyor. Tasarım eğitimi de buna paralel olarak dönüşmek, karşı karşıya kalınan yeni engeller doğrultusunda kendisini uyarlamak zorunda.
Bienalin bu yılki tahmini ziyaretçi sayısı gibi bir öngörüden söz edebilir miyiz?
Tasarım Bienali sergileri İstiklal Caddesi ve Karaköy hattında olduğu için sürprizlerle karşılaşacağımızı düşünüyoruz, ama geçmiş senelere bakarsak 200.000 kişi gibi bir tahmin yapmak mümkün.
Son olarak kolektif bir bilinç ile ortaya çıkarılan bienal, eğitime ve tasarıma odaklanarak daha iyi bir sonuca birlikte varılabileceğinden söz eder mi?
Bienalin süreç odaklı olmasına yaptığımız vurgu burada da önem taşıyor. Bu süreç, Okullar Okulu fikrinin aklımıza geldiği ve bugün bu konuları yeniden incelemenin gerekliliğini hissettiğimiz an başladı. Bienalden çok sonra da devam etmesini, belki hayal ettiğimizden de öteye geçmesini umuyoruz. Kentte ve ötesinde soracak, sorgulanacak, düşünecek, paylaşılacak, deneyimlenecek, etkileşim kurulacak çok fazla öğrenme alanı var, tasarım da bunları bir araya getirebilecek bir çerçeve sunuyor.