Yerel sanat ağları ile uluslararası sanat bağlantılarını ilişkilendiren The Moving Museum Dubai ve Londra’dan sonra İstanbul’daki genç sanat ortamı üzerinden kendine alan açabilecek bir zemin bularak yapısını konumlandırdı.
İçeriksel olarak bakıldığında müze kavramını sanatçı davet programı ile birleştiren bir kurgu çevresinde kendini geçici olarak seçtiği mekânlarda konumlandıran yapı davet edilen sanatçıların yeni çalışmalarını barındırmaktadır. İstanbul’daki seçki için tercih edilen kavramsal metne bakacak olursak eğer The Moving Museum’un websitesinde belirtilen yapının, yeni kuşak sanatçıların kendi pratiklerine dair bir önerme olması amaçlanmış. Proje ayrıca İstanbul’da bu geçici yapıya alan açarak farklı sosyal ağlarla ilişki kurmak ve araştırmaya öncülük eden bir yapı inşa etmek olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda projeyi gerçekleştiren Aya Mousawi ve Simon Sakhai yerel bağlantılarla farklı zaman dilimlerinden destek alarak yapıyı oluşturmuştur. Projenin maddi anlamda gerçekleştirilmesi açısında daha çok yurt dışından alınan fonların yoğunluğu dikkat çekici. Türkiye’de sanat üretimine bazen yerel kaynaklardan destek geliyor olsa da bunun devamlılığını zor bir durum olarak bu bağlamda belirtmek mümkündür.
Proje kapsamında 46 yerel ve uluslararası sanatçıyı bir araya getiren yapıya bakıldığında yerel olarak bilinen isimler arasında Aslı Çavuşoğlu, Leyla Gediz, Volkan Aslan, Nilbar Güreş gibi İstanbul sanat ortamı içerisinde de bilinen isimlerle karşılaşmaktayız. Sergi için seçilen sanatçılara yeterli bir zaman tanınması farklı disiplinlerde işler üretmelerine destek verilmesi açısından da dikkat çekiyor. Sanatçı davet programı sonrasında yapılacak olan sergi için Şişhane otoparkı seçilerek geçici bir sanat alanına dönüştürüldü. Projenin sergiye dönüşümü öncesinde davet edilen sanatçıların yaptıkları konuşmalar ve sunumları ile aslında dinamik bir yapı olarak da ortaya çıktı. Sergiyi gezerken bir çalışmalar arasında bir bütünlük aramak pek mümkün değil. Sergi daha çok birer sanatçı atölyesi gezilyor algısı yaratılacak bir biçimde Şişhane otoparkına yerleştirilmiş. Kamusal bir alan olan otopark mekânlarının yine bir kamusal mekân olan müze yapısı üzerinden yeniden dönüştürülerek ortaya konması açısından da önemli bir tercih olarak karşımıza çıkıyor.
Sergide yer alan çalışmalar arasında özellikle Aslı Çavuşoğlu’nun ‘’Kadın şapka giye ki asıla’’ adlı mermerden yapılan çalışması 1926’daki yeni kurulan Türk devletinin şapka kanunu ile ilişkilendirilmesi üzerine. Ayrıca Leyla Gediz’in “Jump Cut” adlı yerleştirmesi ise dokuz farklı çalışması etrafında sanatçının bireysel olarak kendi sanatsal pratiğini paylaştığı bir alan olarak okunuyor. Bir başka dikkat çeken çalışma ise Ming Wong’un Türk sanat müziğinin divası olarak bilinen Bülent Ersoy’u taklit ettiği performansı. Wong’s performans sürecinde klasik türk sanat müziği parçası olan “Yüz Karası” adlı şarkıyı etkileyici bir biçimde ortaya koyuyor.
The Moving Museum bilinen müze kavramının dışına çıkıp aslında daha dinamik bir yapı olabileceğine dair etkileyici bir önerme olarak karşımıza çıkıyor. Tercih edilen mekânın otopark gibi kamusal bir alan ile müze alanını da bir araya getirmesi açısından da incelenmesi gerekiyor.