Gamze Taşdan’ın yeni sergisi “Tuhaf Şeyler Ormanı”, Bozlu Art Project Mongeri Binası’nda izleyicilerle buluştu. 9 Mart tarihine dek ziyaret edilebilecek olan sergi sanatçının toplumsal cinsiyet ve kadınlık hâlleri temalarına odaklandığı çalışmalarını ağırlıyor.
Popüler kültür, toplum normları, cinsiyet kalıpları ve kanıksanmış gelenekler Gamze Taşdan’ın başlıca ilham konularını oluşturuyor. Son sergisinde Sümerbank’tan esinlenen sanatçı tarihsel figürleri çizimlerine taşıyor. Sergiye dair merak ettiklerimizi sanatçıdan dinledik.
Toplum normları, cinsiyet kalıpları ve kanıksanmış gelenekler çalışmalarınızdaki başlıca ilham konularınız diye düşünüyorum. Araştırma, ilham ve üretim sürecinizden biraz bahsedebilir misiniz?
Önce bir kadın sonra sanatçı olarak zaten toplum normlarına ve geleneksel yapıya kayıtsız kalmamak elde değil. Bu yüzden çalışmalarımın çıkış noktasını toplumsal cinsiyet ve kadınlık hâlleri oluşturuyor. Araştırma sürecimde beni rahatsız eden ya da dikkat çekmek istediğim konular, kültür, gelenek, Yeşilçam Sineması ilham kaynaklarımı oluştururken üretim sürecinde tüm bunlar eğlenceli ya da dikkat çekici ironik bir dile dönüşüyor. Bu sergide yer alan Görevimiz Ev Kadınlığı isimli çalışmamda olduğu gibi.
Son kişisel serginiz “Tuhaf Şeyler Ormanı” nasıl ortaya çıktı ve şekillendi?
İki sene önce Yeşilçam’la ilgili yaptığım başka bir çalışmanın araştırma sürecinde karşıma çıktı Sümerbank. O anda çok etkiledi beni bu desenler ve fark ettim ki aslında eski Türk filmlerinde bu kumaşları çok rahat seçebiliyorum. Çünkü dönem filmleri çekildiği yılın modasını, zevklerini yansıtırken, sosyokültürel bir çözümlemeyi de sunuyor. Orta hâlli aile babalarının çizgili erkek pijamaları, ahşap evlerin çiçek desenli perdeleri, köy filmlerinde kadınların giydiği basmalar gibi ayrıntılar Sümerbank’ı daha çok araştırmamı ve desenleri faklı bir gözle değerlendirmemi sağladı. Böylelikle de bu sergi fikri ortaya çıktı.
Sümerbank’tan ilham alma süreciniz nasıl gelişti? Sümerbank’ın toplum içindeki konumlandırılışıyla ilgili düşünceleriniz neler?
Sümerbank, Türkiye’nin modernleşme sürecine büyük katkı sağlayan, önemli bir kurum. 1933 yılında Atatürk tarafından kurulduğunda yalnızca ekonomik alanda değil sosyokültürel alanda da modernleşmeyi hedefleyen bir sistem içinde yapılandırılmış. Fabrika içinde yer alan sosyal tesisler işçilerin Cumhuriyet ideolojisini benimsemesine yardımcı olurken, çevreyi de geliştirmiştir. Ve en önemlisi kadınların da bu dünyada yer almaları. Desinatörlerden işçilere kadar çok sayıda kadın çalışmış o dönemde. Tamamen devlet eliyle yürüyen bu kurumun toplumsal hayattaki rolü büyük. Öncelikle alt ve orta sınıf da Sümerbank sayesinde ucuz, dayanıklı güzel ürün ve kumaşlara sahip olurken şık da görünmüşler (kürklü tayyörler-yeni mantolar eserimde olduğu gibi). Resimsel ve soyut eskizler olarak desinatörler tarafından tasarlanan kumaşlar endüstriyel tasarımlara dönüştürülmüş. Bununla birlikte aslında sanatla zanaat arasındaki derin uçurumu ortadan kaldırmaya çalışmışlar. Desenler benim için sıradan bir kumaş örneği değil sadece. Estetik anlamda resimsel bir boyut taşımakla birlikte sosyokültürel bir bağlamı da yansıtıyor. Bu noktada onları kendi desenlerimle bir araya getirmeyi planladım. Diğer bir ifadeyle toplumsal cinsiyet ve popüler kültür bağlamında yarattığım figürlere bu desenler bir arka plan oluşturdu.
Sümerbank kumaşlarındaki seneler arasında gerçekleşen farklılıklar aslında toplumsal, ekonomik ve hatta politik değişimlerden de etkileniyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyor ve üretimlerinize nasıl yansıtıyorsunuz?
Moda ve bazı akımlar tüm dünyayı etkilediği gibi Sümerbank’ı da etkiliyor. 50’lerde çiçek ve soyut desenler çoğunluktayken, 60’lardaki hippi modası Sümerbank kumaşlarında bir süre sonra yerini alıyor mesela. Özellikle 1980 sonrası tuhaf şeyler oluyor. Liberal ekonomi ve dışa açılım Türk toplumunun Amerikan kültürünü daha çok tanımasına ve benimsemesine neden oluyor. Bu dönemde Noel Baba, Noel çanları, halter kaldıran kaslı Noel Baba, manken kızlar, içki kokteylleri, yelkenli, lüks araba gibi desenler kumaşlara basılıyor. Örneğin bu sergide yeşil kaşları ve güneş gözlükleri ile bronz tenli bir Noel Baba ve karpuz kabuğu içinde seksi bikinisiyle oturan bir kadına yer verdim. Bunlar bir yandan 80’lerin popüler kültür imgelerini bir yandan da estetik yapısını net bir şekilde gösteriyor.
Modern ve günümüz dünyasından geleneksel ve nostaljik olana bakıyorsunuz. Sergideki her bir eser bir tarihsel olaya gönderme yapar nitelikte. Sergide gezerken bir anı defterini karıştırıyor gibiydim. Bir nevi günlük olarak değerlendirebilir mi çalışmalarınız?
Konu ya da kavramla ilgili olarak belli tarihi dönemlere göndermeler yapan imgeler var. Bu sinemadan bir figür de olabiliyor, 1930’lardan bir kız da… Amacım çalışmalarımı bir belge niteliğinde günlük olarak değerlendirmek değil aslında. Daha çok toplumsal değişimlere, geleneksel kültüre ve ortak bellekte imgelere dikkat çekmek. 19 Mayıs isimli yapıt da öyle. 1930’larda dikilmiş fırfırlı gömlek ve kısacık elbiseleriyle geçip giden genç kızlar o günlerden bugüne olan değişimi gösteriyor. Şu an törenlerin bile olmadığını düşünürsek ideolojik olarak büyük bir değişim… Ve elbette Sümerbank artık olmadığı daha doğrusu yok edildiği için desenler ya da imgeler insanlara nostaljik geliyor. Hâlbuki hâlâ üretim devam etseydi belki de bambaşka şekilde değerlendirilecekti. İnsanlar bu yerli ve ucuz kumaşları hâlâ evlerinde giyimlerinde kullanıyor olacaktı.
19 Mayıs, Kürklü Tayyörler, Bir Erkek Bir Dişi, Kavuşma gibi pek çok işiniz bir hikâye anlatıyor aslında. Merak ediyorum bu hikâye anlatıcılığı üretim sürecinizde nasıl şekilleniyor?
Bu sergide eserlerin hikâye anlatıyor olmasının en önemli nedenleri ziyaretçilerin toplumun ortak hafızasında yer etmiş ve onlar için anlam ifade eden kumaş desenlerini görmeleri, tanımaları ve elbette benim çalışmalarıma verdiğim isimler. Sanırım çalışmalarıma verdiğim isimler izleyicinin kafasında eseri hikâyeleştiriyor biraz. Sümerbank büyük bir görsel şölen. Bu şölende elbise kumaşından perdeye, okul önlüklerine, çizgili pijamadan desenli çarşaflara kadar büyük bir imaj çeşitliliği yer alıyor. Özellikle yaşı belli bir noktanın üstünde olanlar için bu imajlar çok daha tanıdık ve manevi olarak çok da anlamlı.
Desenlerinizde sıklıkla kadın figürlerine rastlıyoruz. Birbirini tekrar eden kadın imajları neyi simgeliyor?
Motif ve tekrar benim çalışmalarımda ifade biçimim. Kadın figürleri de çalışmalarımın ana ekseni elbette. Hem desenlerin hem de figürlerin tekrar eden yapısı geleneksel ve soyut olana gönderme yaparken zaman ve mekândan arınıyor. Daha çok renk ve desen ön planda. Bununla birlikte başı ve sonu olmayan kadın figürlerinin tekrarı dikkat çekmek istediğim toplum normlarının hiç değişmeyen kısır döngüsünü hatırlatıyor.
Eserlerinizi kumaş üzerinde sergilemeyi düşündünüz mü hiç, böyle bir çalışmanız oldu mu? Hem Sümerbank’a gönderme olarak hem de gerçekten çok yakışacağı için.
Bugüne kadar eserlerimi hiç kumaş üzerinde sergilemedim. Ancak bu sergi açıldığından beri sergiyi gezen birçok insandan, özellikle kadınlardan böyle bir talep aldım. Aslında bir süredir düşündüğüm bir şeydi. Sadece doğru zamanı bekliyordum.
Yakın zamanda gerçekleşecek projeleriniz arasında neler yer alıyor?
Az önce de belirttiğim gibi baskı ve tasarım alanında projelerim olacak.