Eldem Sanat Alanı’nda sanatseverlerle buluşan ve farklı disiplinlerden 20 sanatçının işlerini bir araya getiren “Sakin Topraklar” sergisini küratörü Yasemin Ülgen ile konuştuk.
Eskişehir’deki tarihi Dalyancı Konağı’nda ikamet eden Eldem Sanat Alanı, “Sakin Topraklar” başlıklı sergiyi izleyicileriyle buluşturuyor. Küratörlüğünü Yasemin Ülgen’in üstlendiği sergide, aralarında Ali Cindoruk, Cansu Yıldıran, Dilşad Aladağ, Evrim Kavcar, İrem Tok ve Larissa Araz’ın da bulunduğu 20 sanatçının farklı disiplinlerden oluşan çalışmaları yer alıyor. Sergide sanatçılar, işleri aracılığıyla toprak ve insan arasındaki “derin” ilişkiyi vurgularken, toprağın yalnızca bir üretim alanı olmadığını; ekolojik, toplumsal, politik ve kültürel bağlamlarda nasıl bir anlam taşıdığını da inceliyor.
“Sakin Topraklar” sergi fikri nasıl ortaya çıktı?
Mersin’de bu sene 5. edisyonu gerçekleşen, Dünya Çevre Günü’nde çevresel farkındalık yaratmak amacıyla, D5 Sanat Ortamı koordinatörlüğünde, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Mersin Şubesi'nin yürütücülüğü ve Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle “Circular Çevre ve Sanat Etkinlikleri” düzenleniyor. Bu program, her sene farklı konu başlıklarında insan ve doğa ilişkisine güncel konular perspektifinde yaklaşan sergi ve etkinlikleri kapsıyor. Bu sene programın küratörü olarak davet edildiğimde konu başlığını toprak olarak belirledik. Hepimizin ortak alanı ve ortak geleceği olan toprağı doğa, sürdürülebilirlik, iklim değişikliği, güç, adalet, çeşitlilik, sınırlar, ölçek, mesken gibi farklı konu başlıklarında ele alan yaklaşık 40 sanatçının çalışmasını bir araya getiren bir sergi ortaya çıktı. Mersin’de haziran ayında düzenlediğimiz bu sergi, Eldem Sanat Alanı tarafından davet edildi ve ufak değişikliklerle bu kez 20 sanatçının katılımıyla “Sakin Topraklar” ismiyle 31 Ağustos’ta Eskişehir’de açıldı.
Neden özellikle toprak temasına odaklanmaya karar vermiştiniz?
Özellikle yakın zamanda yaşanan 6 Şubat depremleri ve sonrasında bölgedeki değişim ve çevresine etkisi, bunun yanı sıra tüm dünyada ve coğrafyamızda yaşanan yangınlar, gıda krizi, göç, mülkiyet sorunlarını düşündüğümüzde Circular’da toprak konusunu ele almaya karar verdik.
Toprak teması etrafında oluşturduğunuz bu sergi, sanatçıların ve izleyicilerin bu konuyu nasıl yeniden düşünmelerini sağlıyor? Toprakla ilgili hangi temel soruları ve tartışmaları gündeme getirmek istediniz?
Özellikle yaşadığımız coğrafyada son yıllarda artan çevre sorunlarıyla birlikte bugün toprak dediğimizde hepimizin aklına birçok ekolojik, politik, siyasi, coğrafi, kültürel konular geliyor. Sergide ise sanatçıların toprakla kurdukları ilişkiyi öznel bakış açılarıyla ele aldıkları çalışmalar yer alıyor. Sergide kimi işler toprağı mesken, mekân, sınır olarak ele alırken kimi işler toprağın toplumsal cinsiyet bağlamında kadın, beden ve emekle olan ilişkisine odaklanıyor. Serginin başka bir bölümü Anadolu’nun toprakla kurduğu bereket, bolluk ve üretimle ilişkisine bakarken bir diğer bölümü mega kentlerin eriyen sınırlarına ve ekosisteme olan etkisine dikkat çekiyor. Sergide yer alan çalışmalar, toprağın arada kalmış hikâyelerine alışılagelmişin dışında bir anlatımla daha yakından bakma imkânı sunuyor.
Serginin isminin bir hikâyesi var mı? Özellikle bu topraklar için çok zıt bir sözcük ‘sakin’ kelimesi…
Evet, sakin bir toprak değil bizim coğrafyamız. Tam da bu sebeple başlıkta kullandığımız sakin kelimesi ilk akla gelen dinginden daha farklı bir anlamda.
Nedir bu farklı anlam?
Aslıhan Demirtaş ve Ali Cindoruk’un “Müsekkin” işinden esinle, sakin kelimesi tıpkı aynı kökü paylaştığı sükûn, sükûnet, iskân gibi durma, dinme, dinlenme, oturma anlamlarına referans veriyor. Tıpkı bir apartman ya da mahalle sakini gibi toprağın sakinlerine onlarla kurduğu ilişkiye bakan bir sergi olarak tanımlayabiliriz. İnsanın ve insan olmayanın toprakla birlikteliğine, geçmişte ve bugündeki karşılıklı dönüşümüne, aralarındaki uyum, gerginlik ve kırılganlığına bakıyor “Sakin Topraklar”.
Kadim Anadolu kültürünün toprakla kurduğu ilişki, kültürel bellek ve toplumsal hafıza açısından ne tür dinamikleri içeriyor? Bu sergi, toprak ve kültürel bellek arasındaki bu dinamikleri nasıl izleyiciye aktarıyor?
Sergideki her iş, farklı mecralarda farklı hikâyelerin kaydını tutuyor. Örneğin, Dilşad Aladağ’ın Çukurova’da kırsal modernleşme uygulamaları ve merkezin dışında kalan coğrafyalardaki çevresel, toplumsal ve kültürel mahsullerini araştıran “Mahsul Projesi” sergide, yün, pamuk ve elyaf üzerinden bölgenin dönüşümüne bakıyor. Arşiv malzemeleri ve bölgedeki üreticilerle sanatçının yaptığı video kayıtları aynı zamanda bir bellek çalışması niteliğinde. Cansu Yıldıran’ın Karadeniz coğrafyasının kültürel yapısı, gündelik ve güncel meselelerini fotoğrafladığı “Mülksüzler” serisi, bölgenin görkemli ve hâkim doğasının içinde patriarkal sistemin baskınlığına dikkat çekiyor. Bir diğer örnek Larissa Araz’ın “bastığın yerler” başlıklı çalışması ise Dido Sotiriyu’nun “Benden Selam Söyle Anadolu”ya adlı yarı kurmaca kitabından yola çıkıyor ve var olmayan bir arşivin kaydını tutma çabasıyla kitabın baş kahramanı Manolis Aksiyotis’in Birinci Dünya Savaşı’nda katıldığı amele taburlarını konu alıyor. Sergide toplumsal hafıza kimi zaman saha araştırması sonuçlarıyla kimi zaman aile referanslarıyla kimi zaman kurmaca hikâyelerle karşımıza çıkıyor ve göz ardı edilen izlere dikkat çekiyor. Bu izlere sergideki üretimlerle olduğumuz yerden yeniden bakma şansı yakalıyoruz.
“Sakin Topraklar” sergisi, 11 Mayıs 2025 tarihine kadar Eldem Sanat Alanı’nda ziyaret edilebilir.