Algoritma sanatının öncü isimlerinden Vera Molnár, Dóra Maurer ve Gizella Rákóczy'nin eserlerini bir araya getiren “Hesaplar ve Tesadüfler” sergisini küratörü Kinga Rózsa Hamvai’den dinledik.
Pera Müzesi, algoritma ve bilgisayar sanatının öncü isimlerinden Vera Molnár, Dóra Maurer ve Gizella Rákóczy’nin Macaristan Ulusal Bankası Koleksiyonu’ndaki eserlerini bir araya getiren “Hesaplar ve Tesadüfler: Macaristan Ulusal Bankası Koleksiyonu'ndan Algoritma Sanatı” sergisine ev sahipliği yapıyor. Küratörlüğünü Kinga Rózsa Hamvai’nin üstlendiği sergi, geçen yıl 99 yaşında dünyaya veda eden Molnár’ın bilgisayar sanatı üzerindeki önemli etkisine odaklanırken; Maurer ve Rákóczy’nin sanatsal pratiklerinin bilgisayar, algoritma ve matematiğin nasıl bir araya geldiğini ve soyutlamanın sınırlarını nasıl genişlettiğinin de izini sürüyor. Ayrıca sergi, izleyiciye üç sanatçının sanat pratiklerindeki bağlantıları, benzerlikleri ve farklı yaklaşımları keşfetme imkânı da veriyor.
Öncelikle algoritma sanatı nedir? Bu sanatı nasıl tanımlıyorsunuz?
Algoritma sanatının birçok tanımı var. Algoritmalar matematiksel talimat dizileridir. Algoritma sanatı söz konusu olduğunda sanat eserlerinin yaratılması sanatçılar tarafından tasarlanan algoritmalar tarafından kolaylaştırılır. Bunlar bir sanat eserinin biçimini, rengini, dokusunu veya diğer özelliklerini belirler. Algoritmik süreçlerin sanatta bilgisayardan önceye dayanan uzun bir geçmişi var. Dahası, çağdaş algoritma sanatının çoğu bilgisayar tarafından üretilmedi. Algoritmik süreçler, bilgisayardan önceye dayanan uzun bir sanat geçmişine sahip. Ayrıca çağdaş algoritma sanatının büyük bir kısmı tamamen bilgisayar tarafından üretilmez. Örneğin sergimizde yer alan Gizella Rákóczy ve Dóra Maurer gibi bazı sanatçılar, bir sistemin unsurlarını elle çizer ya da boyar. Vera Molnár gibi sanatçılar ise dizileri oluşturan programları yazar ve ardından sanat eseri olacak parçaları seçer. Algoritmalar, sanatçının belirlediği parametrelere göre değiştirilebilir ve bu da oyun ya da deney için bir alan yaratır. Her durumda sanatçı bir sistem ve bir dizi görev tasarlar. Sanatçı, sonucun ne olacağını görmek için bu sistemi çalıştırmak ve olası varyasyonları incelemek zorundadır.
“Hesaplar ve Tesadüfler” sergi fikri nasıl ortaya çıktı? Neden özellikle Molnár, Maurer ve Rákóczy’nin işlerinden oluşan bir sergi yapmak istediniz?
Vera Molnár’ın 100’üncü doğum yılı dünya çapında sergilerle kutlanıyor. Macaristan Merkez Bankası’nın Sanat Koleksiyonu’nda Molnár’a ait önemli bir eser grubu var ve biz de onun eserlerini onurlandıran prestijli uluslararası kurumlar listesine katılmak istedik. Bu arada bu koleksiyon, aynı alanda çalışan başka kadın sanatçıların eserlerini de içeriyor. Bu yüzden onların da önemini vurgulamayı hedefledik. Matematiksel prensipler ve algoritmalar üzerine çalışan üç etkili kadın sanatçının koleksiyonda yer alması bizi memnun ediyor; bu yüzden onlar için bir sergi düzenleme fikri zaten planlarımızın bir parçasıydı.
Pera Müzesi’yle yollarınız nasıl kesişti?
Sergi, Macar - Türk Kültür Yılı’nın bir parçası. Bu nedenle organizatörler ve Liszt Enstitüsü - Macar Kültür Merkezi bizimle Pera Müzesi’ni irtibata geçirdiler. Bir yıl önce müzeyi ziyaret ettim ve Begüm Akkoyunlu’yla olası bir sergi üzerine görüşmelerimiz başladı. Birkaç ay sonra Begüm, meslektaşları İrem Divris ve Ulya Soley’le Budapeşte’yi ziyaret etti. Onlara koleksiyonumuzu gösterdim ve üç sanatçıya birlikte karar verdik.
Sergiyi kurgularken nasıl bir süreçten geçtiniz? Eser seçkisini belirlerken neye dikkat ettiniz?
Sergi, Macaristan Merkez Bankası’nın çağdaş sanat koleksiyonundaki eserlerden oluşuyor. Üç sanatçının da koleksiyonumuzda önemli sayıda eseri var ve sergide hepsini sergiliyoruz. Koleksiyonumuzdaki eserler, sanat alanında uzmanlardan oluşan danışma kurulumuzun önerileri sayesinde edinildi. Bir diğer önemli faktör, eserleri satın aldığımız dönemde piyasada mevcut olanlardı. Çünkü üç sanatçının da eserlerine olan talep oldukça fazla. Banka koleksiyonunun yanı sıra, sergi için bazı eserleri ödünç aldık. Bunlar arasında Gizella Rákóczy’nin kızı Anna Rákóczy’nin 2002 yılına ait “24N” başlıklı bir dizi eseri, Dóra Maurer’in Vintage Gallery’den iki filmi ve “Vera Molnár plaisir de géométrie” adlı belgeseli yer alıyor. Ayrıca Gizella Rákóczy’nin ölümünden sonra yapılan bir portre filmi de ilk kez gösteriliyor. İlginç olan ise onun hiç röportaj vermemiş olması… Buna rağmen film, mükemmel bir portre çalışması. Ancak sergi, üç sanatçı için retrospektif bir sergi olmayı amaçlamıyor. Daha ziyade sanat pratiklerindeki bağlantıları, benzerlikleri ve farklı yaklaşımları vurgulamayı hedefliyor.
Maurer, Molnár ve Rákóczy’nin işlerinde bilgisayar, algoritma ve matematiğin rolü nedir? Bu araçlar sanatçıların soyutlamaya getirdiği yenilikleri nasıl şekillendirdi?
Her biri uygulamalarını farklı matematiksel prensiplere dayandırıyor. Serisellik anahtar kavram. Sergi, üç sanatçının bir serisiyle açılıyor. Sanatçıların üçü de Fibonacci sayı serisiyle çalışmış. Örneğin Gizella Rákóczy’nin tonları, tuvalde Fibonacci serisinin birbirini takip eden sayılarına dayanıyor. Sanatçıların eserleri açısından bakıldığında, Dóra Maurer ve Vera Molnár'ın birkaç eseri Dürer’in Sihirli Kare’sinden esinlenmiş.
Sergi, dijital çağın sanatsal araçlarını ön plana çıkarıyor. Dijitalleşmenin, sanatçıların yaratıcı süreçlerini ve sanatsal ifade biçimlerini nasıl dönüştürdüğünü düşünüyorsunuz?
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte sanat yaratma olanakları ve araçları da sürekli genişliyor. İlginç bir şekilde dijitalleşme; titreşimli ekranlardan, sosyal medyadan ve internetten ilham alan yeni bir estetiği de beraberinde getirdi. Ancak bu serginin de gösterdiği gibi algoritma sanatı, kâğıt ya da tuval üzerine çizim ve boyama gibi analog yöntemlerle de yaratılabilir.
Algoritma sanatında rastlantısallık önemli bir unsur. Bu sergideki eserlerde bu tesadüfi unsurlar nasıl bir rol oynuyor?
Sanatçılar, çok katı sistemler yaratır ve kendilerine algoritmalara dayalı kurallar belirler. Bir robotun eserleri yaratabilecek olması durumunda sanatın rolü ne olabilir diye sorabilirsiniz. Ancak en ilginç olan, eserlerin yakından incelendiğinde Gizella Rákóczy’nin eserlerinde kalem ve fırça izlerini, eserleri “insan” kılan “kusurları” görebilmeniz. El yapımı eserlerde, sanatçının el izini ve tesadüfün rolünü de buluruz. Vera Molnár uzun bir süre bilgisayar programlarını kendisi yazdı ve başkalarının yardımıyla yaptığında da entelektüel amacı sağladı. Birçok varyasyon ve renk kombinasyonu oluşturuldu ancak seçim her zaman sanatçıda kaldı.
Molnár’ın sanat kariyerine baktığınızda, sanatçının algoritmalarla sanatı buluşturmasının modern ve çağdaş sanat üzerindeki etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Molnár, sanat yaratma sürecinde bilgisayar kullanan sanat eğitimi almış ilk kişilerden biriydi. Bilgisayar sanatının diğer öncülerinin matematik ya da fizik gibi farklı geçmişleri vardı. Molnár’ın eserleri, dünya çapında birçok sanatçı üzerinde önemli bir etki yarattı. Budapeşte’deki Ludwig Müzesi, Stiftung für Kunst und Kultur ve Vintage Gallery ile iş birliği içinde, “À la recherche de Vera Molnar” adlı uluslararası bir sergi düzenledi. Bu sergide farklı geçmişlere ve kuşaklara sahip sanatçılar, Molnár’ın mirasına saygı duruşunda bulundu. Sanatçıların bu saygı duruşu eserleri, İstanbul’a geldi ve Pera Müzesi’nde, “Hesaplar ve Tesadüfler” sergisiyle paralel olarak sergilendi. Sergi, bu soruya birkaç yanıt sunuyor. Örneğin, Refik Anadol, Vera Molnár’ın eserlerinin reprodüksiyonlarını kullanarak bir enstalasyon oluştururken u2p050 stüdyosu, Molnár için de önemli bir referans noktası olan Dürer’in Büyülü Karesi’nden ilham alan sürükleyici bir enstalasyon üretti.
Serginin basın bülteninde yer alan açıklamanızda “sanatı insanlıktan çıkarma suçlaması” derken neyi kastediyorsunuz? Bu suçlamalarla ilgili düşünceleriniz nedir?
Algoritmalar, sanat yaratımındaki dijital yöntemler ve bilgisayar tarafından üretilen eserler yaygın bir şekilde rağbet görüyor. Ancak dijital ortamda sanatçının, yani “insan yaratıcısının” rolü hakkında endişeler ve kaygılar da mevcut. Eğer bir makine üretiyorsa, bu hâlâ sanat mıdır? Vera Molnár bir röportajında “Bence bilgisayardan daha insani bir şey yok çünkü onu insanlar icat etti. Onu önümüze koyan Tanrı değildi; zeki bir insan tarafından yapıldı. Bu nedenle, en insani sanat bilgisayar tarafından yapılır, çünkü her bir parçası insan icadıdır” demişti. Serginin ortaya attığı temel soru da sanatsal öznenin, özgür seçim olasılığının, sürprizin ya da tesadüfün algoritmalar tarafından tanımlanan zorlu sistemlerde nasıl ortaya çıktığı.
“Hesaplar ve Tesadüfler: Macaristan Ulusal Bankası Koleksiyonu'ndan Algoritma Sanatı” sergisini 26 Ocak 2025 tarihine kadar Pera Müzesi’nde ziyaret edebilirsiniz.