İlk tanıştığınızda içine kapanık, belki biraz çekingen. Pek fazla konuşmuyor. Kelimeler zihnindeki akışın resmini çizemiyor. Bu yüzden kafasındaki resmi anlatan ağzından çok eli. Siyah beyaz ve gölgenin yardımıyla. Tanıdıkça samimi. Kendini anlattığı mecra siyah ve beyaz olsa da dünyası karmaşık, çok sesli ve renkli. Gizem Akkoyunoğlu gözüne hakim bir okur, kelimelerin değerini iyi bilen bir yazar ve kelimelerin yarattığı dünyanın ressamı.
Akkoyunoğlu İzmir’de yaşıyor, çalışıyor ve üretiyor. Hayatının tamamını geçirdiği İzmir’de Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden 2011 yılında mezun oldu. Sonrasında aynı üniversitede yüksek lisans eğitimi almaya başladı. Sanat üretimi bakımından İzmir’in İstanbul’un periferisi ve hinterlandı olarak görülmesinden bunalmış olacak ki sanatçı arkadaşlarıyla beraber bir sanatçı kolektifi olan Input/Output’u (kısa adıyla IO) kurdu. Böylece kendi merkezi olan İzmir’i sanatın da merkezine taşımayı hedefledi. IO’yu ortaklaşa yaşam ve üretim mecrası olarak gören sanatçı, kolektif bir kimliğin parçalarından biri. IO’dan aldığı enerjiyi İzmir’e geri veren Akkoyunoğlu için solo sergiler ise seyirciyle baş başa kaldığı, onlarla doğrudan iletişim kurduğu bir alan.
Gizem Akkoyunoğlu iyi bir okur. Sergilerinin ve eserlerinin arkasındaki anlatı kimi zaman okuduğu kitaplardan parçalar ve fragmanların temsilleri oluyor. Kimi zaman kitabın yazarı, ya da kahramanı ile Akkoyunoğlu’nun tartışması şeklinde tezahür edebiliyor. Akkoyunoğlu’nun üretimi okuduklarının, izlediklerinin ve gözlemlediklerinin zihninde yarattığı imgeler, aklında kurduğu bağlantılar üzerinden şekilleniyor. 2015 Eylül’ünde Sanatorium’da yer alan sergisi “Ve Yolun Her Adımı” yaptığı okumalardan kurduğu bağlantıların temsili bir geçidi niteliğindeydi.
Gizem Akkoyunoğlu bir yazar. “Tales from Else Where”, “Everyday with New Maps” ve “A Child Pursuit Unseen Dreams” isimli serileri çizimlerini kapsasa bile sanatçının günlük gibi tuttuğu içinden geçenleri yansıttığı, her biri ayrı bir hikaye fragmanı barındıran defterler. Bu sayede Akkoyunoğlu’nun eserleri kendi anlık düşünce akışının bir yansıması olarak tezahür ediyor. Çizimleri son derece yalın. Gözü yormadan sade bir anlatıyla izleyiciyle buluşuyor. Bir anlamda Akkoyunoğlu fabl anlatırken izleyici gördüklerinden kendi okumasını yapıyor.
Gizem Akkoyunoğlu bir ressam. Okurluğunu ve yazarlığını ressam kimliğinde sunuyor. Çizerken kullandığı malzemenin yoğun olarak karakalem ve füzen olması içerikten ödünç aldığı bir alışkanlık, yazarlığa bir selam durma. Ancak bu hikayede kelimeler alfabenin yarattığı harf formlarından destek almıyor. Kendilerini imgelere ve desenlere emanet etmişler. Sanatçı günlük resim yapma ihtiyacını karşılarken çizimlerine kavramsal anlamlar yüklemiyor. Eserler bir araya geldiklerinde küçük yapboz parçalarının birbirini tamamlaması gibi anlamlı bir hikaye oluşturuyorlar.