29 TEMMUZ, CUMA, 2016

Yeni Nesil Fotoğrafçılarla Eski Usûl Mini Anket Defteri

Sanat dünyası nispeten yaz rehavetine girmişken ve ülke uzun zamandır hiç olmadığı kadar ağır bir gündemle haşır neşirken, hem merakımızı kamçılamak hem de biraz nefes almak adına, yeni nesil fotoğrafçılara bir anket defteri uzattık ve ağırlıklı olarak önümüzdeki dönemde neler planladıklarına dair sorular yönelttik.

Yeni Nesil Fotoğrafçılarla Eski Usûl Mini Anket Defteri

Birçoğumuzun ilkokul ya da ortaokul yıllarından aşina olduğu, dönemin popüler gençlik/müzik dergilerinden kesilmiş ünlü fotoğraflarıyla bezeli anket defterleri halen mevcudiyetini devam ettiriyor mu, ettiriyorsa da günümüzde binbir çeşide ulaşan iletişim kanalları arasında neye dönüşüp devam ettiriyor bilemiyorum. Yine de birçoğu arkadaşım da olan ve geçtiğimiz sezonda kişisel ya da grup sergilerinde işlerini görme fırsatı bulduğumuz yeni nesil fotoğrafçılara, sanat sezonunun sona ermesini de fırsat bilip, eski günlerdeki gibi, yanıtlarını merak ettiğim birkaç sorudan oluşan mini bir anket defteri doldurtmaktan kendimi alamadım. Tabii en sevdiğiniz yerli/yabancı artist ya da erkek/kadın şarkıcı gibi sorular yerine bu aralar neler üzerine düşünüp ürettiklerini, ilham kaynaklarını, önümüzdeki sezon için ne gibi planları olduğunu öğrenmeye çalıştığım sorulardan mütevellit bir anket defterini... Belki bir kısmını çok yakın gelecekte görme fırsatı bulacağımız yeni işlerini ürettikleri bu günlerde nelerle iştigâl ettiklerini ve nelerden beslendiklerini öğrenmenin, o işlere yönelik merakımızı artıracağını varsayarak... Kendilerini motive eden konulardan oluşan aşağıdaki sorularıma yanıt verme mevzuunda da -tıpkı ortaokuldaki anket defterlerini doldururken olduğu gibi- kadın fotoğrafçıların daha hevesli ve paylaşımcı çıktığını belirtmeliyim. Lafı daha fazla uzatmadan sizi önce sorular sonra da ankete katılmayı kabul eden fotoğrafçıların yanıtlarıyla başbaşa bırakırken, yanıtlarda bahsi geçen kurum, sanatçı ya da işlerin birçoğuna link verildiğini ve yanıtları daha kapsamlı değerlendirebilmek adına bu linklerin ziyaret edilmesini önerdiğimi de eklemeliyim.

1. Şu anda üzerinde çalıştığın ve yakında ortaya çıkarmayı düşündüğün yeni bir seri, kitap, vs var mı? Varsa biraz anlatabilir misin? İlham kaynağın, çıkış noktan neydi/nelerdi?

2. Son zamanlarda -sadece fotoğrafla ve sanatla sınırlamadan- seni etkileyen ve üzerinde düşünmeye sevk eden, ileride bir işe dönüşme potansiyeli olan neler var?

3. Yakın zamanda aldığın ve seni heyecanlandıran sergi teklifi, misafir sanatçı programı kabulü, işbirliği önerisi, yeni iş üretimi siparişi, vs var mı?

4. (Son dönemde karşılaştığın işlerden yola çıkarak) Türkiye’de sergilensin, gösterilsin, gerçekleşsin diye hayal ettiğin bir iş, isim ya da etkinlik var mı? Ya da sana ‘açık çek’ verilseydi neyi, kimi, nerede göstermek veya (Türkiye sanat dünyası özelinde) neyi değiştirmek isterdin?

5. Yakın zamanda ya da yeni sezonda çalışmalarını görme fırsatı bulacak mıyız? Nerede, ne zaman, hangi iş(ler)le?

Sergen Şehitoğlu

Son sergisi (kişisel): “Kill Memories”, Backslash Gallery (Paris), 9 Nisan-28 Mayıs 2016

1. Şu anda üzerinde çalıştığım-düşündüğüm birkaç tane sericik var. Son sergim ve kitabımdan da takip edebileceğiniz üzere bir süredir mahremiyet, her yerde olabilme ve gösterme-gözlenme konuları üzerine çalışıyorum ve bunun için mecra olarak internet ve Google araçlarını kullanıyorum.Yeni işlerim de yine post-internet dönemine ait ve bilgisayar başında elde ettiğim görsellerden oluşuyor.

2. Yavaş yavaş adandığım bir ilim var, beni içine çektiği ölçüde üretimlerime de yansıyacaktır diye düşünüyorum ama bunun nasıl olacağı ile ilgili kendimi rahat bırakıyorum. Kısmet.

3. Birlikte konuşmaktan ve üzerine düşünmekten çok keyif aldığım küçük bir sanatçı grubuyla düzenli toplantılar ve okumalar yapıyoruz, bu toplantılar ve evrilebileceği süreçler beni şimdiden heyecanlandırıyor.

4. Richard Serra’nın retrospektifinin sergilenmesini ve Serra'nın o sergi üzerinden bir konuşma gerçekleştirmesini çok isterim. Hatta belki Taksim Meydanı’na bir yerleştirme de yapabilir, nasıl olsa açık çek verdiniz.

5. Geçen sezon iki galerimle de kişisel sergi gerçekleştirdim ve fuarlara katıldım. Önümüzdeki sezon için şu anda netleşen bir tarih yok, bu süreci biraz üretimle geçirmek istiyorum açıkçası.

© Sergen Şehitoğlu, Kenya#1, Google Street View serisinden

Zeynep Beler

Son sergisi (grup): “İsim Şehir Şiddet”, YTÜ Yüksel Sabancı Sanat Merkezi (İstanbul), 17-30 Mayıs 2016

1. İşlerimin genelini oluştururken katı bir teknik resmiyetim oluyor. Şu an bunu kırdığım, ekipman kalabalığını azaltıp sade imkânlarla daha savruk bir estetik dil yakaladığım, belgeselden uzak bir seriyle uğraşıyorum. Aslında fotoğraf medyumunun kendisiyle uğraşan bir iş olarak ortaya çıktı, içsel ve metafizik bir anlatıya evrilmeye başladı. Bu esnada her zaman esinlendiğim astronomi ve bilgi kuramından etkileniyor ve lense özgü hataları benimseyerek ve kullanarak ilerliyorum.

2. Gündelik hayatın fenomenolojisi üzerine okumalar yapmak

3. Bu sene Tüyap Artist’te yaklaşık on beş küratör ve toplumsal hareketin yer alacağı büyük ve aktif bir sergi var. Orada Rafet Arslan’ın Sürgün Gezegenleri temalı alanında, Nur Çelik’le işbirliği içinde yapacağımız çok yönlü, bir nevi duvar gazetesi niteliğinde bir çalışma olacak.

4. Akbank Sanat'taki Louise Bourgeois sergisinden beri aklımda: Marlene Dumas veya Kiki Smith'i de İstanbul’da görmek isterdim. Kendi imkânlarım olsaydı, gene kendi olumlu tecrübeme dayanarak -yoksa kapılarını kapamış, tekrar canlanması fazlasıyla istenecek çok fazla oluşum var- ArtCenter/Istanbul benzeri, Türkiyeli genç sanatçılara yönelik bir konuk sanatçı programını hayata geçirmek isteyebilirdim mesela. Tabii mevcut şartlar altında sanat dünyasında iyiden iyiye küçülme beklemek daha gerçekçi olacak.

5. Bu sezon içinde, bir süredir üzerinde çalıştığım, resim ve dokümantasyonu harmanlayan solo bir projeyi sergilemeyi hedefliyorum.

© Zeynep Beler, üzerinde çalıştığı fotoğraf serisi 'Hurtling Through Space'den

Yusuf Sevinçli

Son sergisi (grup): “Best Off the Wall on the Gallery Wall”, Galerie le Filles du Calvaire (Paris), 28 Haziran-30 Temmuz 2016

1. Geçen sene Hindistan, Kalküta’da çektiğim fotoğraflarla bir sanatçı kitabı hazırlıyorum.

2. Türkiye'nin son dönemdeki politik durumunun da getirdiği soru işaretleriyle "coğrafya ve aidiyet" kavramları kafamı kurcalıyor son zamanlarda. Bu kavramlarla ilgili üretime dönüştürmek istediğim bazi fikirler olsa da henüz somut bir şey yok ortada. Genelde üretim sürecim daha yavaş işliyor ve belli durumlara işlerimle hızlı reaksiyon vermek yapabildiğim bir şey değil.

3. 2016 sonundan 2017 yılı baharına kadar Tiflis ve Gürcistan'da toplam üç ay vakit geçirip bir iş üreteceğim. Ekim ayında da bir misafir sanatçı programı kapsamında Fransa'nın La Rochelle kentindeki Centre Intermondes kurumunda bulunacağım bir aylığına.

4. Christian Marclay'in bu sene Rencontres d'Arles'daki video/ses enstalasyonu heyecan vericiydi. Marclay'in son yıllarda beni en çok etkileyen sanatçı olduğunu söyleyebilirim. The Clock işi 2014’te SALT'ta gösterilmişti fakat herhangi yeni bir işini de Türkiye'de görmeyi çok isterim.

5. 2017 yılının Nisan ayında Nantes'taki Frac’ta, Mayıs ayında ise Brüksel'deki Le Botanique'te sergilerim olacak.

© Yusuf Sevinçli, Galerie le Filles du Calvaire'deki 'Best Off the Wall on the Gallery Wall' grup sergisinden, 2016

Cemre Yeşil

Son sergisi (Maria Sturm ile birlikte): “For Birds’ Sake”, Pavlov’s Dog (Berlin), 21 Mayıs-18 Haziran 2016

1. Uzun bir zamandır üzerinde çalıştığım ve uzun bir süre daha çalışacağım gibi görünen bir fotoğraf serisi ve bir metin var. İngiltere’de devam eden doktora eğitimim dahilinde ürettiğim bu projeyi, uzun vadede hem bir metin hem de ürettiğim fotoğrafları kapsayacak bir kitap olarak hayal ediyorum. Ancak bu çok uzun soluklu, zaman zaman kendimle çok çatıştığım, bir yaklaşıp bir uzaklaştığım bir süreç. İçeriğini kısaca özetlemem gerekirse: Yetişkin çocuk ve anne arasındaki ilişki üzerinden "double portre" (iki kişilik portre) meselesine kafa yoran, biraz fotoğrafın ilişki temsiliyeti üzerine, biraz da fotoğrafı anne-yetişkin çocuk ilişkisi üzerinden psikanalitik bir düzlemde düşünmeye çalışan ve hayatta olan birinin yasını tutup tutmamanın mümkün olup olmadığını ya da fotoğrafı bir yas ekonomisi olarak kullanmanın mümkün olup olmadığını ile anlamaya çalıştığım bir proje. Çıkış noktam ise anneannemin ölüm anında anneme tanık olmak sanırım.

2. Bu soruya şu an iyi bir cevabım yok galiba, kafam çok bulanık.

3. Yaklaşık yedi ay önce İspanyol yayınevi La Fabrica’dan Alman fotoğrafçı Maria Sturm ile ortak projemiz olan For Birds’ Sake’ isimli bir fotoğraf kitabımız çıktı. Kitabımız çıktığından beri bu işi gösterdiğimiz birçok sergimiz oldu (Pavlov’s Dog, Berlin; La Fabrica, Madrid; Daire Sanat, İstanbul) ve önümüzdeki günlerde de aralarında Lecce (İtalya) ve Zagreb’in (Hırvatistan) de olduğu birkaç şehirde belirlenmiş sergilerimiz var.

4. Türkiye’deki fotoğraf sergilerinde daha kuvvetli bir küratöryel anlayış olmasını arzu ederdim. Bazı sergilerde bir araya getirilen işlerin bazen işlerin içeriklerinden, bağlamlarından ya da yaklaşımlarından ziyade eş-dost beraberliğine dayandığını gördüğümde biraz moralim bozuluyor. Bir sergide küratörün de derdini anladığımda, sergi çok daha kapsamlı bir anlam buluyor benim için. Bu noktada da fotoğraf editörlerine, küratörlere ve eleştirmenlere çok daha fazla ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

5. Yakın zamanda paylaşmaya hazır olan yeni bir iş üretmedim. “For Birds’ Sake”, üretimi çok uzun soluklu bir projeydi ve kuşları bir süre daha farklı şehirlerde farklı sergilere uçuracağız gibi görünüyor.

© Cemre Yeşil & Maria Sturm, bu seneki Rencontres d'Arles'da Prix du Livre'de (En İyi Kitap Ödülü) kısa listeye kalan 'For Birds' Sake' kitabı, 2016

Ekin Özbiçer

Son sergisi (Ece Gökalp ile birlikte): “Sahil”, Kasa Galeri (İstanbul), 15 Mart-22 Nisan 2016

1. Bu yaz her zaman merak ettiğim Antalya'daki tematik otellerde kalıp yeni bir seri çıkarma imkânım oldu. Kremlin Sarayı’nın, Topkapı Sarayı’nın ve Amsterdam'ın mimari replikalarının ortasında tatil yapan kitlesel turizmin tuhaflığını, estetiğini, zararını ve mutluluğunu görmüş oldum. Fotoğrafların bir kısmı 212 dergisinde yayınlanacak. Serinin geri kalanı ile ilgili henüz bir projem yok, ama kalbimde yatan bunları son üç senenin fotoğraflarıyla beraber bir kitapta toplayabilmek.

2. Aile kavramı üzerine çok düşünüyorum ve gün içinde kamusal alanda karşılaştığım aileleri daha ilgiyle gözlemlediğimi fark ediyorum. Beraber Kadıköy motoruna bindiğim bazı ailelerin amatörce videolarını çekmişliğim de var ama bu videolarla ya da gözlemlerle ne yapacağım henüz net değil.

3. Esen Karol’un yeni projesi Manifold'un “Kadraj” bölümüne bir seri koyma teklifi var. Onun dışında özellikle bu günlerde yarınım bomboş bir sayfa gibi.

4. Birkaç ay önce New York'taki Artists Space'de Lukas Duwenhögger sergisine gittim. O kadar beğendim ki döndükten sonra çok uzun bir süre telefonumla çektiğim sergi fotoğraflarına açıp açıp baktım. İlk başta bazı resimlerde süjenin Türkiye olması dikkatimi çekmişti ama zamanla renkler, kompozisyon, ifade, ışık beni içine çekti ve fotoğrafa da 'resim olsaydı nasıl olurdu' gözüyle bakmaya başladım. Eğer hayal kurabileceğimiz bir soruysa bu, kendi fotoğraflarımla onun resimlerinin konuştuğu bir sergi tasarlamak çok hoşuma gidebilirdi.

5. 212 dergisinde, bahsettiğim Antalya serisinden küçük bir seçkiyi görebilirsiniz.

© Ekin Özbiçer, üzerinde çalıştığı yeni seriden, Antalya, 2016

Silva Bingaz

Son sergisi (grup): “Fırtınanın Çayırı”, Ariel Sanat (İstanbul), 2 Eylül-17 Ekim 2015

1. Evet var. Şu anda 2002 ile 2016 arasında çektiğim fotoğraflardan belki ikileme belki de üçleme şeklinde kitap yapmaya çalışıyorum. Kafamdaki tasarımı bu Eylül’e kadar daha önceki kitabımı da yapan tasarımcıya vermeyi planlıyorum. Kitap veya kitapçıklardan birtanesi uzun soluklu projem “Kıyı” olacak. Diğeri de çok net, o da “Kıyı”nın içindeki "kitch"i işleyecek. Üçüncü ile ilgili kafamda birçok imaj var fakat şimdilik bununla ilgili kesin bir netlik içinde değilim.

2. Eğlenmek var. Bu demektir ki fotoğraflarımda da bir çeşit mizah olacak. Hem ülkemde hem de dünyada eğlenceye bu kadar saldırı olmamıştı. Böyle olunca ben de biraz eğlenelim diyorum.

3. Sadece yeni kitap çalışması ve seneye Mart’ta açacağım sergi var.

4. Türkiye'ye özel yapacağım bir şey düşünmedim. Türkiye’deki sanat dünyasının biraz daha global düşünmesini ve global anlamda sanat tarihinde neler olduğuna ilgisinin artmasını arzulardım. Bir de dokuz yaşındaki kızımla veya bazen de tek başıma bu ülkenin her yerinde gezip fotoğraf çekme şansım olmasını isterdim. Kendi ülkemde korku içinde dolaşırken nasıl bu ülkeye ait bir şeyler hayal edebilirim bilemiyorum.

5. Mart 2017’de The Empire Project’te bir sergim olacak.

© Silva Bingaz, 'Balat' serisinden

Gözde Mimiko Türkkan

Son sergisi (grup): “Toplayıcılar”, Versus Art Project (İstanbul), 14 Temmuz-13 Ağustos 2016

1. Aslında aklımda pek çok fikir var ama öncelikle “Now You See Me” adlı serime devam etmeyi planlıyorum. Aralık 2015’te The Empire Project'te açılan dördüncü kişisel sergimde, “Wish Tree” serisine ek olarak "casting couch" (yönetmenin/yapımcının yatağına girme olarak çevrilebilir) ve benzeri üretimlerdeki iktidar ilişkilerinin bende yarattığı rahatsızlıktan yola çıkan “Now You See Me”den altı parça göstermiştim. O zamandan beri kafamda yeni fikirler oluşmasına sebep olan Annabel Chong hakkında bir belgesel izleyip, ondan ilham almış bir de roman okudum. İlk etapta iki veya üç kurgu daha gerçekleştireceğim. Serideki diğer fotoğraflar gibi, bunlar da seçtiğim ekran görüntülerinin otoportre olarak yeniden üretilmelerinden oluşacaklar. Bunların haricinde ilk oluşmaya başladığı andan itibaren “Wish Tree”nin bir kitap olarak üretilmeye çok uygun olduğunu düşünüyordum ve bunun için zaman ayırmak istiyorum.

2. Kadınlara yönelik artan (ya da daha görünür hale gelerek arttığını düşünmemize sebep olan) şiddet, nefret içeren ve iktidar kurmak üzerine kurulu olan eylemlere karşılık, kadınlara en azından donup kalmak yerine kaçış veya yardım istemek için olanak yaratabilecek bir refleks/tepki göstermeye yönlendirebilecek bir şeyler yapmak istiyorum. Bunun dövüş sporları yapıyor olmamla da alâkası var tabi, fakat kendini savunmayı teknik olarak öğrenmek dışında psikolojik bir takım engelleri kaldırmak için de yapılabilecek şeyler olmalı diye düşünüyorum. Böyle bir projenin işe yaraması için şehrin farklı yerlerinde karşınıza çıkabilecek, kolay ulaşılabilir ve tekrar ederek zihinde yer eden bir yapısı olması lazım. Biraz daha düşünmeye ihtiyacım var.

3. Gelecek sene, Fransa, La Rochelle'de bulunan Centre Intermondes'da bir atölye serisi ile birlikte bir sergi gerçekleştireceğim. Ana fikri daha önce SALT’ta “Salt Yorumlama” programı kapsamında yaptığım “Geçici Fotoğraf Stüdyosu” atölyesine dayanıyor. Amaç öncelikle katılımcıları, resimden fotoğrafın icadına giden teknolojik gelişme, fotoğrafın resimden “devraldığı“ belgeleme görevi, burjuvazinin fotoğrafı benimsemesi ve “memento mori” gibi fotoğraf tarihine dair kısa bilgilendirmeler eşliğinde, stüdyo portre fotoğrafçılığından günümüzdeki “selfie”lere varan süreç hakkında düşünmeye sevk etmek. Sonrasında tercihen kendi veya aile arşivlerinden bulup getirecekleri eski stüdyo portre fotoğraflarının çözümlemesini yaparak, onları atölye mekânındaki imkânlarla uyarlayarak tekrar üretmeleri söz konusu. SALT’taki atölyeyi lise öğrencileriyle sahaflar veya SALT’ın arşivindeki fotoğrafları referans alarak gerçekleştirmiştik. Bu seferki atölye öğrenciler dışında bir toplum merkezine gidenler gibi farklı kesimden katılımcılarla gerçekleştirileceği için ayrıca heyecanlıyım. Atölyeler sonrasında ortaya çıkacak fotoğraflar ile referans alınanlar bir sergide bir araya gelecekler. Aynı dönemde ayrı bir mekânda “Wish Tree” serimden bir seçki göstermemiz de söz konusu.

4. Ryuichi Sakamoto. Mümkünse biri orkestra ile, diğeri de Alva Noto ile birer konser. Biri deniz kenarında olsa mesela, diğeri de ormanın içinde; her ikisi de şehirden uzakta… Kesinlikle büyüleyici bir deneyim olurdu diye düşünüyorum.

5. 2017 yaz dönemi öncesine dair şimdilik bir planım yok, üretime odaklanacağım.

© Gözde Mimiko Türkkan, 'Now You See Me' serisinin Contemporary Istanbul'daki The Empire Project standındaki sunumundan, 2015

İrem Sözen

Son sergisi (grup): “Toplayıcılar”, Versus Art Project (İstanbul), 14 Temmuz-13 Ağustos 2016

1. Daha önce “turnaround” başlığıyla sergilenen serinin kitabı üzerinde çalışıyorum. Psikanalitik bir süreçte kaydettiğim ve aile albümlerinden topladığım fotoğrafları bir araya getirerek kurguladığım bir iş. Henüz başlarında sayılacağım yeni bir seri de var. Doğaya ve hayvanlara dair genel algıların, kabullerin dışına çıkma isteğiyle bu seriyi oluşturmaya başladım.

2. İlgimi çeken konular birbiriyle yakından ilişkili. Hafıza ve kurgu ile ilgilenirken hayvanların zihin dünyası ilgimi çekmeye başladı. Buradan hareketle şiddet ve merhamet gibi pek çok duygusal tepkinin insanlarda nasıl kurgulanarak katmanlaşıp sistematik hale gelebildiği üzerine düşünüyorum. Basit duygulanımlarla yaşamaktan neden ve nasıl uzaklaştığımız, insan olarak pek çok şeyin kontrolümüzde olabileceği düşüncesine nasıl varabildiğimiz gibi sorular var aklımda. Görsel dil ve yazı arasındaki farklılıkları da benzer bir yerden düşünüyorum. Görsel dil daha yalın ve basitken, söz/yazı daha kurgulanmış bir yapıya sahip. Bu aralar bu konular etrafında dolaşıp duruyorum.

3. Selim Süme ve Ezgi Bakçay’ın küratörlüğünü yaptığı “Toplayıcılar” sergisinin süreci aynı dönemde fotoğrafla çalışan insanlar arasında dönüştürücü bir diyalog oluşturma potansiyeli taşıdığından beni heyecanlandırdı. Ve etkilendiğim bir fotoğraf kitabı ‘A Handful of Dust’ üzerine bir metin yazmak için güzel bir işbirliği içindeyim.

4. Adam Jeppesen ve Marten Lange’nin işlerini burada görmek isterdim. Türkiye’den ve yurtdışından fotoğrafla ilgilenen insanları bir araya getiren Picture Berlin ve ISSP gibi düzenli bir organizasyon olmasını isterdim. Türkiye’de eleştirilebilecek çok şey var tabi ama en temelde her şeyin çoğalması gerekiyor sanırım. Daha fazla sanatçı kollektifi, ticari olan ve olmayan yapılar ve destek gerekiyor.

5. Henüz belli olan bir şey yok.

© İrem Sözen, 'geri bak / turnaround' serisinden

Beril Gür

Son sergisi (grup): “Surplus”, Rem Art Space (İstanbul), 3 Haziran-3 Temmuz 2016

1. Şu aralar ürettiğim bir videonun ses tasarımı üzerine çalışıyorum, bunun yanında devam ettiğim fotoğraf serileri var. Bunlardan biri yakın zamanda katıldığım bir misafir sanatçı programında ürettiğim triptik işin devamında gelişti, bir diğeri uzun süredir devam ettiğim tipolojik bir seri. Şehirlerdeki yaşamımızı problematize eden, bir ayağı kentte bir ayağı kırsalda olan işler. Maketini ürettiğim bir de kitap projem var üzerinde çalıştığım. Bir yandan da İstanbul panoramalarını konu alan yüksek lisans tezimi yazıyorum.

2. Yaşadığımız döneme/yere özgü dengesizliklerden yola çıkarak yeniden bir denge sağlama ve heyecan uyandırma çabası olarak tanımlayabilirim sanat üretimimi. İlk soruda bahsettiğim işler de bu motivasyona sahip.

3. Nisan-Mayıs aylarında katıldığım Casa dell’Arte misafir sanatçı programı şehirden uzakta, farklı disiplinlerden sanatçılarla birlikte üretme imkânı sağladığı için ilham verici ve zihin açıcıydı.

4. Nasan Tur’un şu dönemde Türkiye’de yapacağı bir işi görmek isterdim, belki de zaten yapıyordur. Türkiye sanat dünyasında bağımsız sanat mekânlarının artması, sanatçıların üretim yapabilmesini destekleyecek ve sergilemek için işbirliği yapılabilecek daha çok kurum ve kişi olmasını dilerdim.

5. Art arda üç sergi ve bir misafir sanatçı programına katıldığım yoğun bir dönemdi. Yeni sezon için kesinleşmiş bir şey yok henüz ama yeni işlerimi en kısa sürede paylaşma fırsatı bulacağımı umuyorum.

© Beril Gür, üzerinde çalıştığı yeni seriden

Selim Süme

Son sergisi (grup): “Toplayıcılar”, Versus Art Project (İstanbul), 14 Temmuz-13 Ağustos 2016

1. 2016 başında psikiyatr Özgür Öğütcen ile beraber ürettiğimiz Tekerrür kitabından sonra son altı aydır Ezgi Bakçay ile beraber ortak küratörlük-komiserlik yaptığımız bir sergi hazırladığı içindeydik. Şu anda Versus Art Project'te açık olan sergi 13 Ağustos'a kadar devam ediyor. “Toplayıcılar // Les glaneurs et Les glaneuses” isimli sergide 18 sanatçı ile beraber çalıştık. Bu serginin kavramsal ekseni benim son dönem işlerimin bir parçası aslında. Buluntu fotoğraflarla ürettiğim tekerrür işiyle, eş küratörlüğünü yaptığım “Toplayıcılar” sergisi de aynı temelden-dertten besleniyorlar. Tekerrür’deki buluntu fotoğraflardaki yaklaşıma benzer bir yaklaşımla küratör olarak da kendi üretmediğim fotoğrafların üzerinden düşünmeyi merkeze alan bir sergi süreci yaşıyorum diyebilirim. Tekerrür kitabı, “Toplayıcılar” sergisindeki düşünce sürecim ve şu an üzerinde çalıştığım fotoğraf serisi ile birlikte, fotoğrafın gerçeklikle kurduğu kaygan ilişkiyi sorgulayan yeni bir sürece girdiğimi söyleyebilirim. O yüzden bu üç işi beraber okuyorum. Şu anda fotoğrafın zaman ile kurduğu ilişkiyi merkeze alan ve sorunsallaştıran, gerçeklik ve hakikâtin fotoğrafın temsiliyeti ile ilişkisini araştıran bir yaklaşım ile yeni bir fotoğraf serisi üzerinde çalışıyorum.

2. Açıkçası ileride bir işe dönüşüp dönüşmeyeceğini bilmiyorum ancak son zamanlarda mimarlık ve mekân algısı üzerine okuyor ve düşünüyorum. Şu anda üzerinde çalıştığım zamanın varlık olarak fotoğrafa yansımasını araştırdığım seri fotoğraflardan sonra bu okumalara devam edip fotoğrafın mekânla ilişkisini sorgulayan bir seri üzerinde araştırma yapmak istiyorum.

3. Hali hazırda eş küratörlüğünü yaptığım ve bir işim ile de içinde olduğum “Toplayıcılar” sergisi dışında yakın dönem başka bir planım yok. Son altı ayda bir kitap ve bir sergi küratörlüğüne soyundum ve üzerinde çalıştığım işi bitirebilmek için biraz zamana ihtiyacım olduğunu düşünüyorum.

4. Bolca seyahat etme şansına sahip biri olduğumdan sanırım özellikle burada olmasını hayal ettiğim bir sergi yok. Her zaman bir kolektif sanat çatısı olması gerektiğine inandım. Belki böyle bir yapının kurulmasını, sanata kamusal desteğin arttırılmasını, sanatçı haklarının bir zemine oturtulması gibi isteklerimi gerçekleştirirdim o çek ile.

5. Yukarıda da bahsettiğim, üç yıldır üzerinde çalıştığım yeni bir seri var ve 2016 sonu 2017 başında bir kişisel sergi ile bu işi ortaya çıkarmaya çalışacağım. 

© Selim Süme & Özgür Öğütcen, 'Tekerrür' kitabından

Volkan Kızıltunç

Son sergisi (grup): “This yearning is ours!”, Centre of Contemporary Art Znaki Czasu (Torun, Polonya), 13 Mayıs-18 Eylül 2016

1. Şu an birkaç şey üzerinde çalışıyorum. İlki son üç senedir devam etiğim bir arşiv video projesinin fotoğraf kitabı. Arşiv projesi sonrasında dört adet video çalışması ürettim ve şimdi de bunlarla bağlantılı bir şekilde kitabı tamamlamaya çalışıyorum. Kitabın ilk maketini FUAM atölyeleri sonrasında yaptım, şimdi ikinci versiyonu üzerinde çalışıyoruz. İkinci olarak, “drone” ve “fotogrammetri” gibi teknolojileri kullanarak fotoğraf, video art ve yeni medya projesi üzerinde çalışıyorum. Fotoğraf ve sinema tarihi bana çok ilham veriyor, özellikle de fotoğraf tarihi sürecindeki ilk yıllar. Etienne Jules MareyEadweard Muybridge ve Dziga Vertov benim projelerimin çıkış noktalarındaki önemli isimler.

2. Yeni teknolojiler beni çok heyecanlandırıyor: Uydu teknolojileri, CCTV kameraları, cep telefonları, 3D sistemler, lazer teknolojisi derken şu an fotoğraf ve sinema tarihindeki ilk yıllarda gibiyiz; kısacık süreler içerisinde yepyeni gelişmeler oldu. Bu tür yeni görüntüleme yöntemleri, bize daha önce edinmediğimiz yeni görme ve algılama biçimleri kazandırıyor; bu da kafamda yeni projeleri canlandırıyor.

© Volkan Kızıltunç, 'Muhteşem Olmayan'ın Trafo Center for Contemporary Art'taki 'Visible and Invisible' sergisindeki sunumundan, 2015 

3. Şu sıralar birçok şeyi aynı anda yapmaya başladım. Polonya, Wroclaw'da Ekim ayında gerçekleşecek TIFF Fotoğraf Festivali’nden maket kitap değerlendiricisi olarak davet aldım. Bir partneri Leicester College of Arts Fotoğraf Bölümü diğer partneri Budapeşte’deki PH21 Gallery olan uluslararası fotoğraf projesi “National Identity”nin Türkiye ortaklığının koordinatörlüğünü yapıyorum. Ortak kurucusu olduğum Toz Artist Run Space’in ekim itibariyle gerçekleşecek yeni sergi programı üzerinde çalışıyoruz.

'Muhteşem Olmayan' (The Unspectacular) video projem ile Kasım ayında Tayvan’da gerçekleşecek The Greater Taipei Bienali’ne davet edildim, bu sefer altı ekran kullanarak bir video enstalasyon yapacağım. Ve ocak ayında Roma’daki Label201'de kişisel sergim olacak.

4. Tophane-i Amire’de bir Bill ViolaIsaac Julien ya da bir Douglas Gordon sergisi olsun çok isterdim. Contemporary İstanbul’un sanatçı inisiyatifleri ya da kolektiflerden ücret talep etmemesini isterdim. Belediye ve devlet kurumlarının, sanatçılara yaşamalarına ve üretmelerine olanak sağlayacak mekân ve proje desteği vermesini isterdim. Sanatçıların vergi ve sosyal güvenlik sistemlerinin düzenlenmesini isterdim. Galericilerin bu kadar tüccar olmamalarını isterdim. Daha çok sanatçı merkezli mekân, daha çok sanatsever ve daha çok koleksiyoner olsun isterdim.

5. Bu yıl içerisinde Türkiye’de bir sergi planlamıyorum. Sadece ağustos ayında Sinopale'ye katılacaktım ancak o da seneye ertelendi.

0
8596
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage