Yonamine, geleneksel sergileme yöntemlerine yeni bir bakış açısı sunan çalışmalarıyla ve yoğun katmanlı kolajlarıyla bienalin İstanbul Modern ayağında karşımıza çıkıyor. Sanatçıyı bienalde sergilenen Siyaha Geri Gitmek adlı çalışması çerçevesinde değerlendirdik.
Evinden çok uzakta olması sebebiyle “iyi bir komşu” tanımını yapmanın kendisi için çok kolay olmadığını söyleyen Yonamine, bienal vesilesiyle bu konuya odaklanma fırsatı bulduğunu belirtiyor. Portekiz, Angola, Fransa, Almanya ve Zimbabwe gibi birçok ülkede yaşamış olan sanatçı aslında belki de komuşuluktan öte ev kavramına bile çok tanıdık değil.
Yoğun katmanlı kolajlarıyla tanıdığımız Yonamine; kültürel etkileşim, ayrımcılık, gezginlik, toplumsal farklılaşma, kentsel dönüşüm temalarına odaklanıyor. Gazete kağıdı üzerine siyah çini mürekkebiyle çalışan sanatçı, kolaj üretimlerinde sokaktan ve kent alanlarından alınmış yerel imgelere yer veriyor. Aslında sokaklarda sıkça görmeye alışık olduğumuz yıpranmış ve yırtılmış portreleri tasvir eden sanatçı, bienal çalışmasıyla ilgili şunları söylüyor: “Buraya geldiğimde ilk hissettiğim şey disko benzeri bir şey yapmaktı. Hadi disko yapalım İstanbul! Ama gerçekten İstanbul’un bir diskoya daha ihtiyacı yok, zaten bir sürü var. Daha sonra küratörlerle yaptığım bir Skype görüşmesi fikrimi değiştirdi. Zaten geçmişimde sahip olduğum tek şey de kağıt kolajları. İşimi buraya getirdiğim için çok mutluyum, bu gerçekten benim için ilginç bir şey çünkü beni geçmişe götürdü ve herkesin sevdiği bir şeyleri getirmemi sağladı. Gerçekten farklı bir şeyler yapmak istiyordum. Kendimi gerçekten mutlu hissediyorum çünkü daha önce hiç yapmadığım bir şey yaptım. Aslında her zaman sanat eserlerimde herkesin anlayabileceği bir dil kullandım. Şimdi, neden bilmiyorum ama biraz daha işarete ve insanların öğrenmesi gereken Afrika diline yer verdim.”
Bienaldeki çalışmasının kaos ögeleri içerdiğini belirten sanatçı çalışmasıyla ilgili: “Posterlerdeki dar sokaklardan ilham almayı seviyorum ve bence İstanbul da böyle bir yer. İşimde; kendi ülkemde, Avrupa ve Asya’daki problemler gibi birçok şeyden bahsediyorum. Aslında bienalde yer alan işim herkesin yapabileceği bir şey gibi. Basit materyallerle çalışmayı seviyorum ve her şey bittiğinde eserimi yok ediyorum. Şu anda bir müzede sergileniyor ve daha sonra onu da yok edeceğim. Bu benim ve benim yarattığım bir adamın arasındaki bir tür meydan okuma gibi. Ve bu yarattığım adam işinde oldukça iyi” diyor.
Çalışmalarında duvar yazısı, dövme sanatı, sokak sanatı, tutkalla yapıştırma tekniği, markaların kendine özgü yazı stilleri, amblem ve sokak afişleri gibi birçok yöntem ve materyalden beslenen sanatçı, böylece internet kültürüne ait ögeleri birleştiriyor. Çalışma tarzıyla ilgili: “Sanat eserimi icra ediş şeklim; önce onu kurmak ve daha sonra onu yok etmek. İstanbul’un içinde bulunduğu sistemde konuşmak çok kolay değil ama bu benim umrumda değil. Çünkü hayatımda en çok önemsediğim şeylerden biri de konuşurken özgür olabilmektir. Konuşmayı çok seviyorum. Çok konuşuyorum bunun sonucunda da kendimi sanat eserlerimle dile getirmenin yolunu buldum. Rahat bir şekilde konuşmak özgürlüktür. Eğer özgürce konuşamıyorsan artık hiçbir şey yapamazsın. Bunları çözmek için bir yol arıyorum. Özgürce konuşamayan Afrikalı kardeşlerim ve ülkemdeki insanlar için savaşıyorum. Bu yüzden İstanbul’a geldim çünkü özgürlüğüm hakkında konuşmayı seviyorum” sözleriyle kendisini ifade eden sanatçının çalışmaları 12 Kasım’a dek İstanbul Modern’de ziyaret edilebilir.