Pera Palas Hotel Jumeirah ve DAS Art Project’in ortak çalışması olan “Dekadans”, zamanın ve mekânın yozlaşmasını, yolu Pera Palas’tan geçmiş ünlü isimlerin hayatlarına atıfta bulunarak anlatıyor. 15 Mart’ta açılışı gerçekleştirilen “Dekadans”, 19 Mart tarihine kadar Pera Palas Jumeirah Hotel’de sergilendi.
Latince “cadare” (düşmek) fiilinden türeyen ve bir toplumun, halkın veya iktidarın kabul edilen normların dışına çıkmasını, bozulmasını ifade eden “dekadans”; 19. yüzyıl sonlarına doğru sembolizmin de içinde olduğu birçok akımı etkilemiş, hatta o dönem bu akımdan etkilenip sanatı ve edebiyatı soysuzlaştırdıkları iddia edilen sanatçılara ise “dekadan” adı verilmiş. Kürasyonu Çisem Asya Albaş, Oğulcan Haşlaman ve Alper Turan tarafından yapılan “Dekadans”ın ortaya çıkış hikâyesi, Alman yazar Siegfried Kracauer’in otel lobilerinin dünyevi mekânları ters düz eden fikirlere ev sahipliği yaptığı alanlar olmasıyla ortaya atılıyor. Bu sebeple sergide, bir dönem Pera Palas’ta konaklayan Agatha Christie, Zsa Zsa Gabor, Knut Hamsun, Alfred Hitchcock’un da aralarında bulunduğu isimlerin hayatına “dakadan” bir gözden bakma şansına erişiyoruz.
Kült İsimlerin Hayatlarına “Dekadan” Bir Bakış
Sena’nın dokuz adet kağıt üzerine yaptığı “Dekadans Serisi”, bir zamanlar Pera Palas’ta konaklayan ünlü Hollywood yıldızı Zsa Zsa Gabor’un dokuz evliliğini anlatıyor. Sergide bulunan eserler arasında Ozan Atalan’ın , Knut Hamsun’un Açlık romanından ilham alarak yaptığı Kabul isimli enstalasyon çalışması da kitabın ruhunu ve temasını ustalıkla ortaya koyuyor. Ayrıca sergide Muhittincan’ın, Pera Palas’ın ilk yıldız isminden biri olan Mata Hari’yi tasvir ettiği İffet-i Endam’ını; Burak Ayazoğlu’nun, Pierre Loti’nin Mutsuz Kadınlar eserinden feyzalarak yaptığı geometrik heykel çalışmasını da inceleme şansına erişiyoruz. Öner Taylan Öztürk’ün video enstalasyonu ise, bir zamanlar Pera Palas’ta konaklamış ünlü yönetmen Alfred Hitchcock’un filmlerinden görüntüleri ile İstanbul’u birleştiriyor.
Sergide bulunan en ilginç işlerden biri ise, Pera Palas’ın eski sahiplerinden biri olan Misbah Muhayyeş’in ölümünden sonra uğruna düşüp kafa travması geçirecek kadar sevdiği kedisi Bon’u tasvir eden Ünal Bostancı’nın Teessür adlı çalışması. Altın rengine boyanan PVC kedi iskeleti bir ses enstalasyonu ile birleşiyor. Beril Gülcan’ın fotoğraf serisindeki dört iş We’re Drowning, Together, I Try ve Lost, ünlü İngiliz polisiye yazarı Agahta Christie’nin 11 kayıp gününü anlatıyor. Sergide ayrıca Onur Karaoğlu’nun Lost Generation’ın en başarılı yazarlarından olan Ernest Hemingway’in Hemingway Fantezi Odası adlı performansını ve DAS Art Project’in Agatha Christie’nin kaldığı 411 numaralı odadaki Susurluk adlı yerleştirme çalışmasını da görebilirsiniz.