Norveç edebiyatının çağdaş yazarlarından Matias Faldbakken’in modern zamana ait bir vahşi çocuk hikâyesi anlattığı romanı Zavallı Şey üzerine bir yazı.
Uta Seeburg’ün hayati bir zaruret olan yemek eyleminin toplumu nasıl şekillendirdiği ve sosyolojik olarak nasıl etkileşim içinde kalmasına vesile olduğunu örneklerle gösterdiği kitabı Bir Mamut Nasıl Yenir? üzerine bir yazı.
Dino Buzzati’nin gündelik hayatın birer yansıması olan öykülerinden oluşan, 1958’de derlediği kitabı Altmış Öykü üzerine bir yazı.
Sanat tarihçisi Thomas Schlesser’in kaleme aldığı, dünya sanat tarihinin en önemli eserlerini okuyarak gördüğümüz bir sanat tarihi romanı olan Mona'nın Gözleri üzerine bir yazı.
Olga Tokarczuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasından sonra yayımlanan ilk romanı olan, doğa-insan, kadın-erkek, ölüm-yaşam çatışmalarını merkeze alan kitabı Empusyon üzerine bir yazı.
Alex Schulman’ın karakterleri üzerinden ailelerin kuşaklar arasında manevi olarak bıraktıkları mirasın hüzünlü hikâyesini anlattığı Malma İstasyonu romanı hakkında bir yazı.
Lina Meruane’nin fiziği, nörolojiyi, genetiği ve psikolojiyi harmanlayarak kalıtsal ve toplumsal olarak bize miras bırakılanlara odaklandığı kitabı Bir Sinir Sistemi Romanı üzerine bir yazı.
Sandra Newman’ın erkeklerin yeryüzünden yok olduğu bir distopyayı anlattığı, bireysel arzu ile toplumun iyiliği arasındaki çatışmayı sorguladığı romanı Erkekler üzerine bir yazı.