sırayla sayıyorum; saçlarımı uzattım, saçlarımı kestim, dudağımı kırmızıya boyadım, dudağımı kanattım, boynumu eğdim, boynumu üzdüm, omuzlarım. onlar dik duralı epey oldu. ah evet ellerim. ellerim, parmaklarım; uzun ama kemikli. Abidin Dino kadar güzel olmasa da düzgün. gönül çukurum; tam boynumun bitişine denk. çok kadeh doldurdum da boşalttım. göğsüm, hepimizin yangın yeri mi, çekmecelerimde saklarım küllerini.
Gün be gün beynimin oyunlarıyla çocuklar gibi ya kıkırdıyor ya da kendimi yere atıp ağlarcasına hıçkırıyordum. Bu hayatta iyi kalmaya çalışmak da ayrı bir savaşmış; henüz öğrenmiştim. Beynimi kontrol etmeliydim, kötü şeyler düşünmemeye; geçiştirme bile olsa, iyi şeyler düşünmeye çalışmalıydım. Doktorlar ve bilirkişiler sürekli bunu tekrarlıyordu nasıl olsa. Peki beynim buna hazır mıydı? Acaba...
Kolay değildi mutlu olmak, kavuşmak, bir yolda beraber yürümek ya da bir boşlukta beraber dönerek dans etmek. Çok denemiştim, çok yanılmıştım, çok mutlu olup, çok üzülmüştüm. Bir sonraki hayatımda ne olurum, henüz bilmiyorum.