Deborah Levy’nin rüya ile uyanıklık arasında kulaç atarak sürrealizmin kıyılarında dolaşan romanı Eve Yüzerken, bir eve dönememe hikâyesi. Bu fiziksel anlamda bir ev olduğu kadar, bireyin kendini inşa ettiği düşsel, fikrî ve sosyal bağlardan oluşan kişisel tarihi de aynı zamanda. Bir çağ. Felaketler çağı. Yirminci yüzyıl.
Rachel Cusk, Faye karakterinin dikkat kesilip dinlediği hikâyeleri takip eden roman üçlemesini Övgü ile tamamlıyor. Cusk’ın üçlemesi üzerine bir yazı.
Zabel Yesayan’ın 1916’da kaleme aldığı ancak 1924’e kadar saklı kalan novellası Son Kadeh (Verçin Pajagı) üzerine bir yazı.
Latife Tekin'in dokuz yıl aradan sonra okurlarıyla buluştuğu, günümüz Türkiyesine farklı noktalardan ışık tutan romanları Manves City ve Sürüklenme üzerine bir inceleme.
Hüseyin Kıran’ın okurunu metnine ortak ettiği, karmaşık bir bütünü yalın parçalara ayırdığı anlatısı Yaşamak – Bir Çaba üzerine bir inceleme.
Zygmunt Bauman ile Benedotto Vecchi’nin kimlik konusu üzerine kapsamlı bir söyleşisi olarak karşımıza çıkan Kimlik adlı kitap üzerine bir inceleme.
“şiirle
yeni bir dinle geldim[1]
Hüseyin Kıran’ın dilin farklı seviyelerini bir araya getirdiği şiirden bir şehir hatta şiirden bir nehir yarattığı şiir kitabı Madde Kara üzerine bir inceleme.
Jonathan Franzen’in yazarken hicvin gücünü kullandığı, kusursuz bir "aile" olmaya çalışırken birbirlerini sürekli hayal kırıklığına uğratan, ortak bir alanda bir türlü buluşamayan beş kişinin hikâyesini anlattığı Düzeltmeler isimli kitabı üzerine bir inceleme yazısı.
Öyküleri ilk kez dilimize çevrilen Miroslav Penkov’un Batının Doğusu – Öykülerde Bir Ülke isimli kitabı üzerine bir deneme.